AH... ŞU AKILLI TELEFONLAR!
AH... ŞU AKILLI TELEFONLAR!
Ülkemizde ilk olarak kullandığımız telsiz telefonlardan sonra çıkan araç telefonlarıyla iletişim kuruyorduk.
Kısa bir süre kemerlerimize taktığımız bütün işlevi "Acele ara" olan adına çağrı cihazı denen cihazları iletişim adına telefon iletişimiyle haberleşmemize yardımcı olduğu için kullanmaya başlamıştık.
Nihayetinde bugün kimsenin elinden düşürmediği akıllı telefonların henüz ilk versiyonları olan fakat şimdiki gibi akıllı olmayan modellerini kullanmaya başlamıştık.
Motorola marka telefonları telsim GSM operatörleriyle, Türkcell GSM ile Erikson marka telefonlar ise kullanmaya başladığımız ilklerdendi.
Devamında Nokia, Soni derken son akıllanmış haliyle şimdiki dönemlerde neredeyse herkesin elinden düşürmediği olmazsa olmazımız olan bir servet ödeyerek kullandığımız Samsung ve Ayfon (IPhone) gibi markalar oldu.
Gösterişten hiç kaçmayıp "desinler, demesinler" diyerek yemeden, içmeden, giyimden dahi keserek aldığımız bu akıllı telefonların henüz bir versiyonunu tanımadan çıkan bir üst modeli almak için birbirimizle adeta yarışıyoruz.
Zamanla piyasaya ticari olarak hakim olmaya çalışan firmaların tuzaklarla dolu önceden bildirim yaparak 2,3,4 Bin TL. altına satılacağını duyurduğu kampanyalar için akşamdan mağazanın önünde o telefondan birini almak için kuyruklar oluşturup, sabahlayanlarımız olduğu gerçeğini hepimiz biliyoruz.
Telefonun sayılan özelliklerinin neye, neden lazım olduğunu sorgulamadan aldığımız telefonların sadece sosyal medyada tur (sorti) yapmak için kullandığımızı büyük, küçük herkesin kabul edeceği bir gerçektir.
İnternet'in hayatımıza girmesiyle oluşan çeşitli sosyal paylaşım siteleri olan Facebook, Twitter, Instagram, Pinterest, LinkedIn, Mastodon, MeWe gibi onlarca sosyal ağda neredeyse günümüzün yarısını geçirdiğimiz sanal alemin yalan toplumu olduk.
Paylaşılan gerçeklikle ilgisi olmayan konuların dışında yaşanmasını hayal ettiğimiz bir yaşantı içerisinde olduğumuzu gösterebilmek için mutluluğu abarttığımız, mutsuzluğu çekilmez bir yaşantı olarak anlattığımız, vaad edilen mutluluklara kandığımız gerçeğiyle evini, işini, eşini, yuvasını bırakıp kanarak huzurlarını bozanlarıda toplum olarak biliyoruz.
Artık vazgeçilmez olarak gördüğümüz bu sanal alemin bir parçası olarak paylaştığımız bir paylaşımın önemini beğenilerle kıyaslayarak kendimizi başarılı veya başarısız kabul ediyoruz. Zamanla kendimizi kandırarak sanal olan bu dünya içerisinde yine sanal olan yalan beğenileri parayla alınıp satıldığınada şahit olmaktayız.
Bu alışkanlılarımızdan uzaklaşacağımız ise teknolojinin geldiği bu noktada adeta imkansızlaştığını kabul ederek, sanal alemin yalanlarından korunarak gerçek aleme uygun bir şekilde bu akıllı telefonlerı kullanmayı tercih etmeliyiz.
Akılsız telefonlar çıktığında yaptığım işten dolayı ilk kullanıcılarından biri olmuştum. İstanbulda yaşayanların genelde bildiği kadıköy altıyoldaki boğa heykeline doğru yanımda bir bankanın müdürlüğünü yapan bir arkadaşla yürürken cebimde çalan telefon kafamda kaynar suların akmasına neden olmuştu.
Hemen bir bina boşluğuna girip sessizce arayana cevap verirken yaşadığım şaşkınlığı, yüzümün kızarıklığını asla unutamam. Yanımdaki banka müdürünün benim halimi görüp "Bunda utanılacak, sıkılacak bir şey yok, bunun adı cep telefonu çaldığı an cevap vermen gerekir, saklanarak, utanıp sıkılarak cevap vermene gerek yoktur" şeklindeki telkinleri benim ikna olmamı sağlamıyordu.
Nihayetinde henüz üzerinden uzun bir süre geçmemişti tekrar arandığımda arkadaşımın verdiği telkinlerinde cesaretiyle cebimden çıkarıp efendim demem ile karşımızdan gelen üç,beş kişilik bir genç kız grubunun içindenbirisinin "maganda" demesini hiç üstüme alınmadan görüşmemi bitirdikten sonra telefonu enaz bir yıl çıkarmamak üzere saklayıp kullanmadım.
Ne zaman sokaklarda gençlerin, kadınların, kızların, kaldırımlarda, kırmızı ışıkta, toplu taşıma araçlarında yüksek sesle konuşmak, müzik dinlemek, selfie çekerken gördüğümde toplumumuzun değişimini şaşkınlıkla izleyip, Kadıköy altıyolda yaşadıklarımı hatırlayıp önce gençliğin geldiği duruma, sonra kendime gülüyorum.
Kalın Sağlıcakla.
İbrahim Erdem Karabulut.
Gazateci- Yazar TV Proğramcısı
info@haberpars.com
Ekleme
Tarihi: 14 Temmuz 2022 - Perşembe
AH... ŞU AKILLI TELEFONLAR!
AH... ŞU AKILLI TELEFONLAR!
Ülkemizde ilk olarak kullandığımız telsiz telefonlardan sonra çıkan araç telefonlarıyla iletişim kuruyorduk.
Kısa bir süre kemerlerimize taktığımız bütün işlevi "Acele ara" olan adına çağrı cihazı denen cihazları iletişim adına telefon iletişimiyle haberleşmemize yardımcı olduğu için kullanmaya başlamıştık.
Nihayetinde bugün kimsenin elinden düşürmediği akıllı telefonların henüz ilk versiyonları olan fakat şimdiki gibi akıllı olmayan modellerini kullanmaya başlamıştık.
Motorola marka telefonları telsim GSM operatörleriyle, Türkcell GSM ile Erikson marka telefonlar ise kullanmaya başladığımız ilklerdendi.
Devamında Nokia, Soni derken son akıllanmış haliyle şimdiki dönemlerde neredeyse herkesin elinden düşürmediği olmazsa olmazımız olan bir servet ödeyerek kullandığımız Samsung ve Ayfon (IPhone) gibi markalar oldu.
Gösterişten hiç kaçmayıp "desinler, demesinler" diyerek yemeden, içmeden, giyimden dahi keserek aldığımız bu akıllı telefonların henüz bir versiyonunu tanımadan çıkan bir üst modeli almak için birbirimizle adeta yarışıyoruz.
Zamanla piyasaya ticari olarak hakim olmaya çalışan firmaların tuzaklarla dolu önceden bildirim yaparak 2,3,4 Bin TL. altına satılacağını duyurduğu kampanyalar için akşamdan mağazanın önünde o telefondan birini almak için kuyruklar oluşturup, sabahlayanlarımız olduğu gerçeğini hepimiz biliyoruz.
Telefonun sayılan özelliklerinin neye, neden lazım olduğunu sorgulamadan aldığımız telefonların sadece sosyal medyada tur (sorti) yapmak için kullandığımızı büyük, küçük herkesin kabul edeceği bir gerçektir.
İnternet'in hayatımıza girmesiyle oluşan çeşitli sosyal paylaşım siteleri olan Facebook, Twitter, Instagram, Pinterest, LinkedIn, Mastodon, MeWe gibi onlarca sosyal ağda neredeyse günümüzün yarısını geçirdiğimiz sanal alemin yalan toplumu olduk.
Paylaşılan gerçeklikle ilgisi olmayan konuların dışında yaşanmasını hayal ettiğimiz bir yaşantı içerisinde olduğumuzu gösterebilmek için mutluluğu abarttığımız, mutsuzluğu çekilmez bir yaşantı olarak anlattığımız, vaad edilen mutluluklara kandığımız gerçeğiyle evini, işini, eşini, yuvasını bırakıp kanarak huzurlarını bozanlarıda toplum olarak biliyoruz.
Artık vazgeçilmez olarak gördüğümüz bu sanal alemin bir parçası olarak paylaştığımız bir paylaşımın önemini beğenilerle kıyaslayarak kendimizi başarılı veya başarısız kabul ediyoruz. Zamanla kendimizi kandırarak sanal olan bu dünya içerisinde yine sanal olan yalan beğenileri parayla alınıp satıldığınada şahit olmaktayız.
Bu alışkanlılarımızdan uzaklaşacağımız ise teknolojinin geldiği bu noktada adeta imkansızlaştığını kabul ederek, sanal alemin yalanlarından korunarak gerçek aleme uygun bir şekilde bu akıllı telefonlerı kullanmayı tercih etmeliyiz.
Akılsız telefonlar çıktığında yaptığım işten dolayı ilk kullanıcılarından biri olmuştum. İstanbulda yaşayanların genelde bildiği kadıköy altıyoldaki boğa heykeline doğru yanımda bir bankanın müdürlüğünü yapan bir arkadaşla yürürken cebimde çalan telefon kafamda kaynar suların akmasına neden olmuştu.
Hemen bir bina boşluğuna girip sessizce arayana cevap verirken yaşadığım şaşkınlığı, yüzümün kızarıklığını asla unutamam. Yanımdaki banka müdürünün benim halimi görüp "Bunda utanılacak, sıkılacak bir şey yok, bunun adı cep telefonu çaldığı an cevap vermen gerekir, saklanarak, utanıp sıkılarak cevap vermene gerek yoktur" şeklindeki telkinleri benim ikna olmamı sağlamıyordu.
Nihayetinde henüz üzerinden uzun bir süre geçmemişti tekrar arandığımda arkadaşımın verdiği telkinlerinde cesaretiyle cebimden çıkarıp efendim demem ile karşımızdan gelen üç,beş kişilik bir genç kız grubunun içindenbirisinin "maganda" demesini hiç üstüme alınmadan görüşmemi bitirdikten sonra telefonu enaz bir yıl çıkarmamak üzere saklayıp kullanmadım.
Ne zaman sokaklarda gençlerin, kadınların, kızların, kaldırımlarda, kırmızı ışıkta, toplu taşıma araçlarında yüksek sesle konuşmak, müzik dinlemek, selfie çekerken gördüğümde toplumumuzun değişimini şaşkınlıkla izleyip, Kadıköy altıyolda yaşadıklarımı hatırlayıp önce gençliğin geldiği duruma, sonra kendime gülüyorum.
Kalın Sağlıcakla.
İbrahim Erdem Karabulut.
Gazateci- Yazar TV Proğramcısı
info@haberpars.com
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.