Narsisist ve Anaklitik Aşk
Narsisist ve Anaklitik Aşk
Âşık olduğumuz zaman genellikle sevgilimizi idealize ederiz. Onda mevcut olan veya olmayan harika özellikler görür, başkaları için apaçık ortada olan kusurlaraysa kör gözlerle bakarız. Freud, bu aşk körlüğüne cinsel açıdan aşırı değer biçme demiştir. Freud, âşıkken idealize etme eğilimini, benlikten sevgiliye ‘’libidinal narsisizm’’ akışının kanıtı olarak tanımlamıştır.
Burada sevgili, ‘’ego ideali’’nin yerine geçer. Ego ideali, ebeveynin onayladığı ve ödüllendirdiği özellikleri ve değerleri içeren ‘’süper ego’’nun bir parçasıdır. Süper ego, ebeveynin çocuk için yorumladığı değerlerle ideallerin içsel bir temsilidir.
Âşık kişi ego idealini sevgiliye yansıtır. Hem süper egoda mevcut olan hem de bireyin edinmeyi umduğu ve üstün bulduğu değerlerle özellikler sevgiliye yansıtılır ve sevgilide mevcutmuş gibi algılanır.
Freud, iki adet romantik aşk biçimi belirlemiştir. ‘’Narsisist aşk’’ veya kendini sevme ve ‘’anaklitik aşk’’ , yani ebeveyne benzeyen bir kişiye duyulan aşk. Narsisist aşkta kişi kendine benzeyen, olmak istediği veya bir zamanlar olduğu ya da kendinin bir parçası olan narsisit bir aşk nesnesine âşık olur. Anaklitik aşk nesnesi çocuğu besleyip ona bakan kadına, yani anneye ya da çocuğu koruyan erkeğe, yani babaya benzeyebilir.
Sevgilinin hayranlığı, narsisist bir kendini sevme ihtiyacını karşılamaya yarar. Çok ciddi vakalarda, ‘’kusursuz’’ aşk nesnesi bütünüyle ‘’alçakgönüllü ve fedakâr’’ egonun yerine geçer. Bu gibi durumlarda birey hayran olduğu zorbaya, yani sevgiliye kendini tamamen teslim eder.
Freud, anneye ya da babaya, yani anaklitik aşk nesnesine benzeyen birine âşık olmanın olgun bir yetişkin aşkının göstergesi olduğuna; kendine benzeyen birine, yani narsisist bir nesneye âşık olmanınsa üstesinden gelinmesi gereken çocuksu ve geriletici bir dilek olduğuna inanıyordu.
Narsisist aşktan anaklitik aşka geçildiğinde, kişi kendi ego idealinin yansımasını sevgilide görmek yerine diğerini olduğu gibi sever.
Olgun aşkta kişi, hayran olduğu eşin olumlu özellik ve ideallerini içselleştirmekle zenginleşir.
İçselleştirilen bu değerler ve özellikler, kişinin psişesini genişletip zenginleştiren ‘’psişe- benliğin bir ifadesi olarak romantik aşk-‘’parçaları haline gelir.
Sevgiyle Kalın
Doç.Dr.
Kürşat Şahin YILDIRIMER
St Clements University-Öğretim Üyesi
Ekleme
Tarihi: 02 Mart 2022 - Çarşamba
Narsisist ve Anaklitik Aşk
Narsisist ve Anaklitik Aşk
Âşık olduğumuz zaman genellikle sevgilimizi idealize ederiz. Onda mevcut olan veya olmayan harika özellikler görür, başkaları için apaçık ortada olan kusurlaraysa kör gözlerle bakarız. Freud, bu aşk körlüğüne cinsel açıdan aşırı değer biçme demiştir. Freud, âşıkken idealize etme eğilimini, benlikten sevgiliye ‘’libidinal narsisizm’’ akışının kanıtı olarak tanımlamıştır.
Burada sevgili, ‘’ego ideali’’nin yerine geçer. Ego ideali, ebeveynin onayladığı ve ödüllendirdiği özellikleri ve değerleri içeren ‘’süper ego’’nun bir parçasıdır. Süper ego, ebeveynin çocuk için yorumladığı değerlerle ideallerin içsel bir temsilidir.
Âşık kişi ego idealini sevgiliye yansıtır. Hem süper egoda mevcut olan hem de bireyin edinmeyi umduğu ve üstün bulduğu değerlerle özellikler sevgiliye yansıtılır ve sevgilide mevcutmuş gibi algılanır.
Freud, iki adet romantik aşk biçimi belirlemiştir. ‘’Narsisist aşk’’ veya kendini sevme ve ‘’anaklitik aşk’’ , yani ebeveyne benzeyen bir kişiye duyulan aşk. Narsisist aşkta kişi kendine benzeyen, olmak istediği veya bir zamanlar olduğu ya da kendinin bir parçası olan narsisit bir aşk nesnesine âşık olur. Anaklitik aşk nesnesi çocuğu besleyip ona bakan kadına, yani anneye ya da çocuğu koruyan erkeğe, yani babaya benzeyebilir.
Sevgilinin hayranlığı, narsisist bir kendini sevme ihtiyacını karşılamaya yarar. Çok ciddi vakalarda, ‘’kusursuz’’ aşk nesnesi bütünüyle ‘’alçakgönüllü ve fedakâr’’ egonun yerine geçer. Bu gibi durumlarda birey hayran olduğu zorbaya, yani sevgiliye kendini tamamen teslim eder.
Freud, anneye ya da babaya, yani anaklitik aşk nesnesine benzeyen birine âşık olmanın olgun bir yetişkin aşkının göstergesi olduğuna; kendine benzeyen birine, yani narsisist bir nesneye âşık olmanınsa üstesinden gelinmesi gereken çocuksu ve geriletici bir dilek olduğuna inanıyordu.
Narsisist aşktan anaklitik aşka geçildiğinde, kişi kendi ego idealinin yansımasını sevgilide görmek yerine diğerini olduğu gibi sever.
Olgun aşkta kişi, hayran olduğu eşin olumlu özellik ve ideallerini içselleştirmekle zenginleşir.
İçselleştirilen bu değerler ve özellikler, kişinin psişesini genişletip zenginleştiren ‘’psişe- benliğin bir ifadesi olarak romantik aşk-‘’parçaları haline gelir.
Sevgiyle Kalın
Doç.Dr.
Kürşat Şahin YILDIRIMER
St Clements University-Öğretim Üyesi
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.