Burhan Bozgeyik
Köşe Yazarı
Burhan Bozgeyik
 

Hanım Kardeşlerime Bir Çift Söz

Hanım Kardeşlerime Bir Çift Söz Biz müminler kardeşiz. Bu kardeşlik Kur’an’la ve hadis-i şeriflerle sabittir. Aynı zamanda bu kardeşlik, kabre girdiğimizde Münker-Nekir melekleri tarafından da sorulacaktır. “Kardeşlerin, bacıların kimlerdir?” sorusuna vereceğimiz cevap şu olacaktır: “Kardeşlerim bütün erkek müminler, bacılarım, bütün müminâttır.” Ben de saçını, sakalını İslâmî konuların tetebbuatında ağartmış bir kardeşleri olarak hanım kardeşlerime bir çift söz söylemek isterim. Şeytanın uşakları, zındıka komitesi, İslâm’ın düşmanları hayli zamandan beri Müslüman hanımlar üzerine oyunlar oynamakta ve hazırladıkları bu şeytanî oyunları hayata geçirmektedirler. Bunlardan biri de kadınları evlerinden çıkarmaktır. Oysa ki Rabbimiz Kur’an-ı Azimüşşân’da şöyle buyurmaktadır: “Vegarna fî büyûtikünne…” (Evlerinizde vakarınızla oturun.) Bu İlâhî ferman, Ahzab Suresi’nin 33. ayet-i kerimesinde yer almaktadır. Buyurun önce bu ayet-i kerimeye mealen bakalım: “Evlerinizde vakarınızla oturun, ilk cahiliyenin (kadınlarının) açılıp saçılarak, zinetlerini göstererek yürüyüşü gibi yürümeyin. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah’a ve Resulüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece şek ve şüpheyi (kötü huyları) gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.” Bu ayet-i kerimedeki emir, yalnızca “Ehl-i Beyt”e has değildir. Ehl-i Beyt’in şahsında bütün müminâta şâmildir. Nitekim hadis-i şerifler ve Asr-ı Saadet’teki tatbikat, bütün müçtehitlerin içtihadatı ve icmâ-ı ümmet bunu göstermektedir. Rabbimiz (C.C.) hanımları müstesna bir fıtratta yaratmıştır. Onun temel görevi evindedir. Dinimiz kadına çok büyük değer vermiştir. Sevgili Peygamberimiz, “Cennet annelerin ayakları altındadır” buyurmuştur. Annelik işte bu şekilde değerli ve çok şerefli bir görevdir. Atalarımız, “yuvayı dişi kuş yapar” demiştir. Kadının cihadı; farz namazından sonra, çocuğuna bakması, kocasının ve çocuklarının yemeğini yapması, çocuğuyla ilgilenmesidir. Bu hizmetleri şehidin kanıyla beraber tartılır. Sevgili Peygamberimizin şu hadis-i şerifi bütün hanımlara verilmiş bir müjdedir: “Kadın beş vakit namazını kılar, Ramazan orucunu tutar, namusunu müdafaa eder, kocasının meşru isteklerine itaat ederse, cennete girer.” İşte bu kadar… Allah-u Teâlâ’nın emrinin, Resul-i Ekrem’in (A.S.M.) sözlerinin önüne geçmek, hem hadsizlik, hem de inancı zedeleyecek çok tehlikeli bir harekettir. Hem kadınların huzuru ve saadeti, hem de bir ailedeki huzurun tesisi, kadınların yuvasına dönmesi, yuvasında kalması ile mümkündür. Meselâ yemek yapmak çoğu kimseye sıradan bir iş gibi gelir. Hâlbuki yemek yapmak büyük maharet isteyen zorlu ve sevabı çok büyük bir iştir. Bunun da en güzel tatbikçileri hanımlar taifesidir. Rabbim onlara bu sahada müstesna bir kabiliyet vermiştir. Bu kabiliyet ekseriyetle bir büyükten görmekle elde edilir. Mesela benim rahmetli ninem bu sahada mükemmel bir kabiliyete sahipti. Ramazan-ı Şerif’te, sahurda her gün bizim evde şehriyeli pilav (Antep tabiriyle şa’reli aş) pişerdi. Bizim eve tereyağından başka yağ girmezdi. (O tarihlerde zeytinyağı üretimi çok azdı.) Dedem rahmetli, diğer sıvı ve katı yağları eve sokmaz, bize de kullanmamamızı tavsiye ederdi. İşte ninem tereyağını kullanarak öyle bir pilav pişirirdi ki parmaklarınızı yerdiniz. Halalarım da ninemin talebeleridir. Onlar da çok lezzetli yemek yaparlar. Yemeği yapmak bir maharet ise, “lezzetli yemek yapmak” ondan birkaç gömlek üstün bir maharettir. Yemek derken, günümüzde örnekleri görüldüğü üzere çok çeşitli yemekten bahsetmiyorum. Tek çeşit olsun, ancak lezzetli olsun. Sözün burasında bir ahbabın evde yaşadıkları aklıma geldi. O dostum yapılan yemeğin lezzetsiz olduğunu söyleyince, yenge, “Sen Allah’ın nimetini mi tenkit ediyorsun?!” demiş. O dost da şöyle demiş: “Hayır, ben size Allah’ın nimetini israf ettiğinizi, hakkını veremediğinizi söylüyorum.” Evin hanımı; yemeği ihlâsla ve tuzun, salçanın, baharatın, yağın malzemelerin hakkını vererek, kararında ve ihlâsla pişirerek ev halkına servis ettiğinde herkesin yüzü gülecektir. Sofradaki bu mutluluk ailenin bütün yaşayışına yansıyacaktır. Yemek deyip de geçmeyelim. Evde olmayıp da dışarıda olan, yani çalışan hanım bunu yapabilir mi? Yalnızca bir yemekten misal getirdik. Diğer ev halleri buna kıyas edilsin. Bizde, “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla!” diye bir söz var. Biz de bacılarımıza bir çift söz söyleyelim dedik. Anlayan, anladı… Burhan Bozgeyik
Ekleme Tarihi: 15 Nisan 2022 - Cuma

Hanım Kardeşlerime Bir Çift Söz

Hanım Kardeşlerime Bir Çift Söz Biz müminler kardeşiz. Bu kardeşlik Kur’an’la ve hadis-i şeriflerle sabittir. Aynı zamanda bu kardeşlik, kabre girdiğimizde Münker-Nekir melekleri tarafından da sorulacaktır. “Kardeşlerin, bacıların kimlerdir?” sorusuna vereceğimiz cevap şu olacaktır: “Kardeşlerim bütün erkek müminler, bacılarım, bütün müminâttır.” Ben de saçını, sakalını İslâmî konuların tetebbuatında ağartmış bir kardeşleri olarak hanım kardeşlerime bir çift söz söylemek isterim. Şeytanın uşakları, zındıka komitesi, İslâm’ın düşmanları hayli zamandan beri Müslüman hanımlar üzerine oyunlar oynamakta ve hazırladıkları bu şeytanî oyunları hayata geçirmektedirler. Bunlardan biri de kadınları evlerinden çıkarmaktır. Oysa ki Rabbimiz Kur’an-ı Azimüşşân’da şöyle buyurmaktadır: “Vegarna fî büyûtikünne…” (Evlerinizde vakarınızla oturun.) Bu İlâhî ferman, Ahzab Suresi’nin 33. ayet-i kerimesinde yer almaktadır. Buyurun önce bu ayet-i kerimeye mealen bakalım: “Evlerinizde vakarınızla oturun, ilk cahiliyenin (kadınlarının) açılıp saçılarak, zinetlerini göstererek yürüyüşü gibi yürümeyin. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah’a ve Resulüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece şek ve şüpheyi (kötü huyları) gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.” Bu ayet-i kerimedeki emir, yalnızca “Ehl-i Beyt”e has değildir. Ehl-i Beyt’in şahsında bütün müminâta şâmildir. Nitekim hadis-i şerifler ve Asr-ı Saadet’teki tatbikat, bütün müçtehitlerin içtihadatı ve icmâ-ı ümmet bunu göstermektedir. Rabbimiz (C.C.) hanımları müstesna bir fıtratta yaratmıştır. Onun temel görevi evindedir. Dinimiz kadına çok büyük değer vermiştir. Sevgili Peygamberimiz, “Cennet annelerin ayakları altındadır” buyurmuştur. Annelik işte bu şekilde değerli ve çok şerefli bir görevdir. Atalarımız, “yuvayı dişi kuş yapar” demiştir. Kadının cihadı; farz namazından sonra, çocuğuna bakması, kocasının ve çocuklarının yemeğini yapması, çocuğuyla ilgilenmesidir. Bu hizmetleri şehidin kanıyla beraber tartılır. Sevgili Peygamberimizin şu hadis-i şerifi bütün hanımlara verilmiş bir müjdedir: “Kadın beş vakit namazını kılar, Ramazan orucunu tutar, namusunu müdafaa eder, kocasının meşru isteklerine itaat ederse, cennete girer.” İşte bu kadar… Allah-u Teâlâ’nın emrinin, Resul-i Ekrem’in (A.S.M.) sözlerinin önüne geçmek, hem hadsizlik, hem de inancı zedeleyecek çok tehlikeli bir harekettir. Hem kadınların huzuru ve saadeti, hem de bir ailedeki huzurun tesisi, kadınların yuvasına dönmesi, yuvasında kalması ile mümkündür. Meselâ yemek yapmak çoğu kimseye sıradan bir iş gibi gelir. Hâlbuki yemek yapmak büyük maharet isteyen zorlu ve sevabı çok büyük bir iştir. Bunun da en güzel tatbikçileri hanımlar taifesidir. Rabbim onlara bu sahada müstesna bir kabiliyet vermiştir. Bu kabiliyet ekseriyetle bir büyükten görmekle elde edilir. Mesela benim rahmetli ninem bu sahada mükemmel bir kabiliyete sahipti. Ramazan-ı Şerif’te, sahurda her gün bizim evde şehriyeli pilav (Antep tabiriyle şa’reli aş) pişerdi. Bizim eve tereyağından başka yağ girmezdi. (O tarihlerde zeytinyağı üretimi çok azdı.) Dedem rahmetli, diğer sıvı ve katı yağları eve sokmaz, bize de kullanmamamızı tavsiye ederdi. İşte ninem tereyağını kullanarak öyle bir pilav pişirirdi ki parmaklarınızı yerdiniz. Halalarım da ninemin talebeleridir. Onlar da çok lezzetli yemek yaparlar. Yemeği yapmak bir maharet ise, “lezzetli yemek yapmak” ondan birkaç gömlek üstün bir maharettir. Yemek derken, günümüzde örnekleri görüldüğü üzere çok çeşitli yemekten bahsetmiyorum. Tek çeşit olsun, ancak lezzetli olsun. Sözün burasında bir ahbabın evde yaşadıkları aklıma geldi. O dostum yapılan yemeğin lezzetsiz olduğunu söyleyince, yenge, “Sen Allah’ın nimetini mi tenkit ediyorsun?!” demiş. O dost da şöyle demiş: “Hayır, ben size Allah’ın nimetini israf ettiğinizi, hakkını veremediğinizi söylüyorum.” Evin hanımı; yemeği ihlâsla ve tuzun, salçanın, baharatın, yağın malzemelerin hakkını vererek, kararında ve ihlâsla pişirerek ev halkına servis ettiğinde herkesin yüzü gülecektir. Sofradaki bu mutluluk ailenin bütün yaşayışına yansıyacaktır. Yemek deyip de geçmeyelim. Evde olmayıp da dışarıda olan, yani çalışan hanım bunu yapabilir mi? Yalnızca bir yemekten misal getirdik. Diğer ev halleri buna kıyas edilsin. Bizde, “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla!” diye bir söz var. Biz de bacılarımıza bir çift söz söyleyelim dedik. Anlayan, anladı… Burhan Bozgeyik
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.