Halil MERT
Köşe Yazarı
Halil MERT
 

1. Dünya Savaşı devam ediyor. Filistin Cephesi’nde son durum Mescid-i Aksâ’nın Hatırlatması Gerekenler..

1. Dünya Savaşı devam ediyor. Filistin Cephesi’nde son durum Mescid-i Aksâ’nın Hatırlatması Gerekenler.. Tanımlar bizim değil. Geleneksel, Devlet; ebed-müddet mefkûremizi kaybetmişiz. Öyle bir durumdayız ki, son 200 yılda muazzam bir toplum mühendisliği ile Batıcı-Gelenekçi, Cedidci-Kadimci, Türkçü-Ümmetçi, Laik-Muhafazakâr vs. vs. vs. kamplara ayrılmışız. Bu arada şimdilerde Osmanlıcı-Cumhuriyetçi, Enverci-Kemalci dahî var. Solcu-Sağcı devam.. Mikro-milliyetçi bölücüler, târikat, cemaat vs. farklı hassâsiyetleri maske yapıp bölenler.. Doğrudan emperyalizmle işbirliği yapan yapılar… Masonlar, Lionslar gibi gayrimillî olduğunu apaçık ifâde edenler.. Dönmemiş, dönmüş gibi yapan dış güçlerle irtibatlı gayrimüslimler. Ermeni ve Yahudî ağırlıklı olmak üzere kısmen Rumlar.. Bu toz duman nasıl ayıklanır? Abdulhamid Han diyor ki, “Millet, devlet aleyhine yapılan hangi işe baksam, hangi taşı kaldırsam altından İngilizler çıkıyor.” 1. Dünya Savaşı’nın gerçek gâlibi, Birleşik Krallık yani İngilizler, gerçek kaybedeni Osmanlı imparatorluğu yani Türklerdir. Temel perspektif budur. 1. Dünya Savaşı yazın, Filistin yazın, Batı Şeria yazın. Şöyle başlıyor hikâye.. Osmanlı İmparatorluğu dağıldıktan sonra… Hadi behh!.. Osmanlı kendiliğinden dağılmış öyle mi? Şunu bilelim. Batı sömürgelerle, keşif ve teknolojik icâdlarla gelişirken biz taassuba gömüldük. 1. Dünya Savaşı’nda biz her cephede farklı ordular bulundururken İngilizler büyük buharlı gemiler yapmış, kocaman orduları gemilerle istedikleri gibi sevk ediyorlardı. Abdulhamid Han, çıkacak dünya savaşına hazırlık Hamidiye Tabyaları yaptırıyor, Berlin Hicaz Demiryolu’nu yaptırıyor, Osmanlı’nın petrol yataklarını tespit ettiriyordu. Nihâyetinde önce Avrupa’daki Balkan Topraklarımızı kaybettik. OSMANLICILIK gayretlerimiz sonuç vermedi. Sonra Kuzey Afrika, Yemen, Hicaz, Filistin Topraklarını, Irak, Kafkasya, Tebriz, Bakü.. Mondros Mütârekesi ile İslâm Topraklardan da çekildik. Sonradan ÜMMETÇİLİK denilen gayretler de sonuçsuz kaldı. Kavm-i Necib (Üstün kavim-ırk) dediğimiz kardeşlerimiz bizi yalnız bıraktı. Şu anda da İsrail’e tamâmen entegre olma derdindeler.. Arap Yarımadası’nda İngiliz-ABD Kuklası devletlerin emir, kral vs. ünvanlı görgüsüz yöneticilerinin dedeleri -Suudlar başta olmak üzere, Büyük Arap krallığı hayâli kuran Şerif Hüseyin (Ürdün kralının dedesi)- Osmanlı Askeri’ni İngilizlerle beraber vurdular. Savaş bittiğinde Mondros ve Sevr ile Ankara civarına hapsolduk. İstiklâl Harbi ve sonrasında imzaladığımız Lozan Anlaşması ile Anadolu’da çekirdek olarak devletimizi kurtardık. Topraklarımızı işgalci İngilizler, Fransızlarla paylaştılar. Cetvelle çizip devletler kurdular. İsrâil dâhil kurulan tüm devletler işgal yoluyla elimizden çıkan topraklarda kurulmuştur. Başına da âsî Arap aşiretlerinin İngilizlerle işbirliği yapan liderleri getirilmiş, âdetâ her birine bir devlet kurulmuştur. Tabii devlet denirse.. Abdulhamid Hân’ın toprak vermediği Yahudî’lere İngilizler toprak vermiş, sonrasında Filistin bölgesi Yahudiler, komşuları Mısır ve Ürdün tarafından yağmalanmıştır. Mısır önce Gazze’yi işgal etmiş, Ürdün Batı Şeria’yı. Mısır, Ürdün, Suriye, İngiltere ve ABD destekli İsrail ile yaptıkları tüm savaşlardan yenilerek ve toprak kayıpları ile çıkmışlardır. İşgâl ettikleri toprakları da ellerinde tutamamışlardır. Filistin’i yöneten kişiler de maâlesef Türk Düşmanlığı’na devam etmişlerdir. Türkiye’deki terörist unsurları Filistin Kamplarında himâye etmişler, Filistin Bayrağı olarak ise, Türk Askeri’ni vuran Şerif Hüseyin’e İngiliz Subayların tasarladığı bayrağı Filistin bayrağı olarak kabul etmişlerdir. Bu güne gelirsek.. Mescid-î Aksâ övülmüş üç kutsal mâbedden biridir. Mescid-i Haram (Kâbe, Mekke) Mescid-i Nebevî (Medine) ve Mescid-i Aksâ (Kudüs) Filistin bölgesi, 1000 yıla yakın Müslüman Türk Milleti’nin kanı canı ile koruduğu bir bölgedir. Haçlı Seferleri’ni hatırlayınız. Nerede durdurulduklarını da.. Filistin’de Müslümanlar mağdur ve işkence altındadırlar. Evlerinden kovulmakta ve abluka ile gelecekleri tehdit edilmektedir. Filistinli direniş guruplarının duruşları istisnâlar hariç şâibelidir. Samimî olsalar bir araya gelirlerdi. Dolayısı ile Türk Milleti onların duruşlarına bakıp karar vermemelidir. İslâm Ülkeleri Filistin ve Mescid-i Aksâ’yı gündemlerinden düşürmüşlerdir. İran siyasi istismar ve Akdeniz hayalleri ile bölgede kendisine müzâhir Hizbullah gibi yapılar oluşturmuş ve desteklemektedir. Arap ülkeleri’nden bir kısmı, Mescid-i Aksâ ve Filistin haberlerini dahî yasaklamışlardır. Peki Türkiye!.. Türkiye ve Türk İnsanı bölgeye nasıl bakmalıdır? Gözden kaçırdığımız temel, Türkiye’deki işgal sonrası İngiliz, sonraki yıllarda NATO ile de İngiliz-ABD etkisidir. Türkiye’de tüm kesimlerde İngiliz Etkisi hâlen devâm etmektedir. Düşünün, Kraliçeyi ziyaret etmeyen siyasi yok gibidir. Elbette Türkiyemiz dik durma, tam bağımsız ve güçlü olmak için büyük bir mücâdele içindedir. Ancak; güncel olduğu için arz edeceğim. Siyâsi söz dalaşı olsun diye değil. İktidar partisinden büyük iltifatlarla Cumhurbaşkanı yapılan bir adam (Abdullah Gül) muhâlefetin ortak adayı yapılıyor. Bu operasyonu iktidar partisinden bir bakan (Ali Babacan) bizzat en önde yürüttüğünü söylüyor. Solcu muhâlefet lideri (kemal Kılıçdaroğlu), mücâdele veriyor. İslâmcı bilinen bir siyâsi parti lideri (temel Karamollaoğlu) işin içinde.. Oyunu solcu bilinen bir adam (Muharrem İnce) “Ben aday olacağım.” diyerek bozuyor. Şimdi benzer bir çalışmayı aynı aktörler yürütüyor. Soruyorum kim solcu, kim sağcı, dindar, lâik, seküler, İslâmcı vs. vs. vs. Zihin dünyamız çöplüğe dönmüş. Demek ki gerçek ayrışma bunların hiçbiri değil. Gerçek ayrışma, Millî ve yerli unsurlarla, gayrimillî unsurlar arasındadır. Bakıyorsunuz bir Şeyh Efendi İngiltere’de şato tahsis edilmiş, Kraliyet Ailesi’nin Seyyid (Peygamber Soylu) ve Müslüman olduğunu, prenslerin sünnetli doğduğunu anlattı özellikle de İngiliz Milletler Topluluğu’nun Müslüman Ahâlisine. Ülkemizin en keskin, dindar tarihçisi, aynı zamanda İngiliz Vatandaşı elini öptü defâlarca.. Bakıyorsunuz, ülkenin en seküler tipleri Mason ve Kraliyet Ailesine bağlı. Merkez Millî kesimleri sözde Türkçü sözde İslâmcı (Ümmetçi) diye kamplaştırma derdinde birileri. Filistin diyorsunuz. Adam diyor ki, “D. Türkistan için gıkı çıkmayanlar Filistin’de bizi arkadan vuran Ermenilerle işbirliği yapan Araplar için ayakta.” D. Türkistan da bizim, Filistin de. İkisi de İslâm beldesi, ikisinde de hem soydaşlarımız, hem de dindaşlarımız var. İlâve Filistin işgâl yoluyla çıktığımız 100 yıl önceki topraklarımız. Yine hayâsız biri diyor ki; “Karabağ’a asker gönderen hükümet, Filistin için bir şey yapmıyor. Kemalist Milliyetçilerin etkisine girdi devlet.” Ulan soysuz, sen kime çalışıyorsun? Aziz Milletim. 350 milyonluk Türk Dünyası Müslüman iken ve Türkler İslâm Coğrafyası’nda en geniş alana yayılmış, 1000 yıldır İslâm’ın sancaktarı, 500 yıldır Gülümüz SAV.’in Hâlifesi iken.. Bu coğrafya da İslâmsız Turan, Türk Birliği olur mu? Bu coğrafyada Türksüz İttihâd-ı İslâm, İslâmî mücâdele olur mu? Biliniz ki İslâm’a yan bakan Türkçü ya ahmak, ya işbirlikçi ya da hâindir. Biliniz ki Türk kelimesini hazmedemeyen İslâmcı ya ahmak, ya işbirlikçi ya da hâindir. Bu gün, dünyanın merkezinde bir devletimiz var. Bu devlet 1923’te kurulmadı da yıkılmadı da.. Bu toprakta 1000 yıldır var bu devlet. Devlet geleneği de en az 5000 yıllık. Devlette süreklilik esastır. Bilerek Osmanlıcılık ya da Cumhuriyetçilik maskesi ile toplumu gerenler de şâibelidir. Cumhuriyeti kuran kadrolar Osmanlı’nın en gözde subayları değil mi? Bu gün Arap Yarımadası’nda kurulan devletler Katar gibi istisnâlar hariç BAE’nden, İsrail’e kukladır. Türk Milleti ve Devletine rağmen kurulmuşlardır. Emperyalizm bu devletlerle işgâlini meşrûlaştırmıştır. Düşünün.. “Filistin Bayrağı hâin Şerif Hüseyin’in bayrağı, yahu bu bayrak Filistin’in bağımsızlığını değil, İngiliz Lejyonu olduğunun sembolize eder.” diyorsunuz. Adam kükrüyor. Filistin’in özgürlüğü bizzat Filistin’de Türk bayrağı ile ya da Osmanlı’nın orada sallandırdığı bayrak ile temsil edilir. Nihâyetinde şehid Filistinli evlâdımız vasiyet etmiş üzerine ayyıldızlı al bayrağımız örtüldü. “Bizde bir bayrak tasarlayalım” diyorsunuz. “Sırası mı?” diyor. Arkadaş, şimdi değilse sırası, ne zaman? Ben İstanbul’un göbeğinde işgalci İngiliz’in tasarladığı bayrağı sallamak zorunda mıyım? Bir ülke ve devletin ideolojisi, mâziden şekillenmiş, istikbâl hesâbı ve menfaatleridir. Devletin ideolojisi şahısların hevesleri ve ideolojik duruşları ile belirlenmez. Menfaatleri ile belirlenir. Filistin Türkiye için, işgâl edilmiş vatan toprağıdır. Türkiye bölgede İsrail dâhil, “Nasıl etkimi artırırım?” hatta “Nasıl tahakküm kurarım?” düşüncesi ile duruş ve siyâset belirler. Strateji ve Yönetim Uzmanı Emekli Yarbay Halil MERT
Ekleme Tarihi: 13 Mayıs 2021 - Perşembe

1. Dünya Savaşı devam ediyor. Filistin Cephesi’nde son durum Mescid-i Aksâ’nın Hatırlatması Gerekenler..

1. Dünya Savaşı devam ediyor. Filistin Cephesi’nde son durum Mescid-i Aksâ’nın Hatırlatması Gerekenler.. Tanımlar bizim değil. Geleneksel, Devlet; ebed-müddet mefkûremizi kaybetmişiz. Öyle bir durumdayız ki, son 200 yılda muazzam bir toplum mühendisliği ile Batıcı-Gelenekçi, Cedidci-Kadimci, Türkçü-Ümmetçi, Laik-Muhafazakâr vs. vs. vs. kamplara ayrılmışız. Bu arada şimdilerde Osmanlıcı-Cumhuriyetçi, Enverci-Kemalci dahî var. Solcu-Sağcı devam.. Mikro-milliyetçi bölücüler, târikat, cemaat vs. farklı hassâsiyetleri maske yapıp bölenler.. Doğrudan emperyalizmle işbirliği yapan yapılar… Masonlar, Lionslar gibi gayrimillî olduğunu apaçık ifâde edenler.. Dönmemiş, dönmüş gibi yapan dış güçlerle irtibatlı gayrimüslimler. Ermeni ve Yahudî ağırlıklı olmak üzere kısmen Rumlar.. Bu toz duman nasıl ayıklanır? Abdulhamid Han diyor ki, “Millet, devlet aleyhine yapılan hangi işe baksam, hangi taşı kaldırsam altından İngilizler çıkıyor.” 1. Dünya Savaşı’nın gerçek gâlibi, Birleşik Krallık yani İngilizler, gerçek kaybedeni Osmanlı imparatorluğu yani Türklerdir. Temel perspektif budur. 1. Dünya Savaşı yazın, Filistin yazın, Batı Şeria yazın. Şöyle başlıyor hikâye.. Osmanlı İmparatorluğu dağıldıktan sonra… Hadi behh!.. Osmanlı kendiliğinden dağılmış öyle mi? Şunu bilelim. Batı sömürgelerle, keşif ve teknolojik icâdlarla gelişirken biz taassuba gömüldük. 1. Dünya Savaşı’nda biz her cephede farklı ordular bulundururken İngilizler büyük buharlı gemiler yapmış, kocaman orduları gemilerle istedikleri gibi sevk ediyorlardı. Abdulhamid Han, çıkacak dünya savaşına hazırlık Hamidiye Tabyaları yaptırıyor, Berlin Hicaz Demiryolu’nu yaptırıyor, Osmanlı’nın petrol yataklarını tespit ettiriyordu. Nihâyetinde önce Avrupa’daki Balkan Topraklarımızı kaybettik. OSMANLICILIK gayretlerimiz sonuç vermedi. Sonra Kuzey Afrika, Yemen, Hicaz, Filistin Topraklarını, Irak, Kafkasya, Tebriz, Bakü.. Mondros Mütârekesi ile İslâm Topraklardan da çekildik. Sonradan ÜMMETÇİLİK denilen gayretler de sonuçsuz kaldı. Kavm-i Necib (Üstün kavim-ırk) dediğimiz kardeşlerimiz bizi yalnız bıraktı. Şu anda da İsrail’e tamâmen entegre olma derdindeler.. Arap Yarımadası’nda İngiliz-ABD Kuklası devletlerin emir, kral vs. ünvanlı görgüsüz yöneticilerinin dedeleri -Suudlar başta olmak üzere, Büyük Arap krallığı hayâli kuran Şerif Hüseyin (Ürdün kralının dedesi)- Osmanlı Askeri’ni İngilizlerle beraber vurdular. Savaş bittiğinde Mondros ve Sevr ile Ankara civarına hapsolduk. İstiklâl Harbi ve sonrasında imzaladığımız Lozan Anlaşması ile Anadolu’da çekirdek olarak devletimizi kurtardık. Topraklarımızı işgalci İngilizler, Fransızlarla paylaştılar. Cetvelle çizip devletler kurdular. İsrâil dâhil kurulan tüm devletler işgal yoluyla elimizden çıkan topraklarda kurulmuştur. Başına da âsî Arap aşiretlerinin İngilizlerle işbirliği yapan liderleri getirilmiş, âdetâ her birine bir devlet kurulmuştur. Tabii devlet denirse.. Abdulhamid Hân’ın toprak vermediği Yahudî’lere İngilizler toprak vermiş, sonrasında Filistin bölgesi Yahudiler, komşuları Mısır ve Ürdün tarafından yağmalanmıştır. Mısır önce Gazze’yi işgal etmiş, Ürdün Batı Şeria’yı. Mısır, Ürdün, Suriye, İngiltere ve ABD destekli İsrail ile yaptıkları tüm savaşlardan yenilerek ve toprak kayıpları ile çıkmışlardır. İşgâl ettikleri toprakları da ellerinde tutamamışlardır. Filistin’i yöneten kişiler de maâlesef Türk Düşmanlığı’na devam etmişlerdir. Türkiye’deki terörist unsurları Filistin Kamplarında himâye etmişler, Filistin Bayrağı olarak ise, Türk Askeri’ni vuran Şerif Hüseyin’e İngiliz Subayların tasarladığı bayrağı Filistin bayrağı olarak kabul etmişlerdir. Bu güne gelirsek.. Mescid-î Aksâ övülmüş üç kutsal mâbedden biridir. Mescid-i Haram (Kâbe, Mekke) Mescid-i Nebevî (Medine) ve Mescid-i Aksâ (Kudüs) Filistin bölgesi, 1000 yıla yakın Müslüman Türk Milleti’nin kanı canı ile koruduğu bir bölgedir. Haçlı Seferleri’ni hatırlayınız. Nerede durdurulduklarını da.. Filistin’de Müslümanlar mağdur ve işkence altındadırlar. Evlerinden kovulmakta ve abluka ile gelecekleri tehdit edilmektedir. Filistinli direniş guruplarının duruşları istisnâlar hariç şâibelidir. Samimî olsalar bir araya gelirlerdi. Dolayısı ile Türk Milleti onların duruşlarına bakıp karar vermemelidir. İslâm Ülkeleri Filistin ve Mescid-i Aksâ’yı gündemlerinden düşürmüşlerdir. İran siyasi istismar ve Akdeniz hayalleri ile bölgede kendisine müzâhir Hizbullah gibi yapılar oluşturmuş ve desteklemektedir. Arap ülkeleri’nden bir kısmı, Mescid-i Aksâ ve Filistin haberlerini dahî yasaklamışlardır. Peki Türkiye!.. Türkiye ve Türk İnsanı bölgeye nasıl bakmalıdır? Gözden kaçırdığımız temel, Türkiye’deki işgal sonrası İngiliz, sonraki yıllarda NATO ile de İngiliz-ABD etkisidir. Türkiye’de tüm kesimlerde İngiliz Etkisi hâlen devâm etmektedir. Düşünün, Kraliçeyi ziyaret etmeyen siyasi yok gibidir. Elbette Türkiyemiz dik durma, tam bağımsız ve güçlü olmak için büyük bir mücâdele içindedir. Ancak; güncel olduğu için arz edeceğim. Siyâsi söz dalaşı olsun diye değil. İktidar partisinden büyük iltifatlarla Cumhurbaşkanı yapılan bir adam (Abdullah Gül) muhâlefetin ortak adayı yapılıyor. Bu operasyonu iktidar partisinden bir bakan (Ali Babacan) bizzat en önde yürüttüğünü söylüyor. Solcu muhâlefet lideri (kemal Kılıçdaroğlu), mücâdele veriyor. İslâmcı bilinen bir siyâsi parti lideri (temel Karamollaoğlu) işin içinde.. Oyunu solcu bilinen bir adam (Muharrem İnce) “Ben aday olacağım.” diyerek bozuyor. Şimdi benzer bir çalışmayı aynı aktörler yürütüyor. Soruyorum kim solcu, kim sağcı, dindar, lâik, seküler, İslâmcı vs. vs. vs. Zihin dünyamız çöplüğe dönmüş. Demek ki gerçek ayrışma bunların hiçbiri değil. Gerçek ayrışma, Millî ve yerli unsurlarla, gayrimillî unsurlar arasındadır. Bakıyorsunuz bir Şeyh Efendi İngiltere’de şato tahsis edilmiş, Kraliyet Ailesi’nin Seyyid (Peygamber Soylu) ve Müslüman olduğunu, prenslerin sünnetli doğduğunu anlattı özellikle de İngiliz Milletler Topluluğu’nun Müslüman Ahâlisine. Ülkemizin en keskin, dindar tarihçisi, aynı zamanda İngiliz Vatandaşı elini öptü defâlarca.. Bakıyorsunuz, ülkenin en seküler tipleri Mason ve Kraliyet Ailesine bağlı. Merkez Millî kesimleri sözde Türkçü sözde İslâmcı (Ümmetçi) diye kamplaştırma derdinde birileri. Filistin diyorsunuz. Adam diyor ki, “D. Türkistan için gıkı çıkmayanlar Filistin’de bizi arkadan vuran Ermenilerle işbirliği yapan Araplar için ayakta.” D. Türkistan da bizim, Filistin de. İkisi de İslâm beldesi, ikisinde de hem soydaşlarımız, hem de dindaşlarımız var. İlâve Filistin işgâl yoluyla çıktığımız 100 yıl önceki topraklarımız. Yine hayâsız biri diyor ki; “Karabağ’a asker gönderen hükümet, Filistin için bir şey yapmıyor. Kemalist Milliyetçilerin etkisine girdi devlet.” Ulan soysuz, sen kime çalışıyorsun? Aziz Milletim. 350 milyonluk Türk Dünyası Müslüman iken ve Türkler İslâm Coğrafyası’nda en geniş alana yayılmış, 1000 yıldır İslâm’ın sancaktarı, 500 yıldır Gülümüz SAV.’in Hâlifesi iken.. Bu coğrafya da İslâmsız Turan, Türk Birliği olur mu? Bu coğrafyada Türksüz İttihâd-ı İslâm, İslâmî mücâdele olur mu? Biliniz ki İslâm’a yan bakan Türkçü ya ahmak, ya işbirlikçi ya da hâindir. Biliniz ki Türk kelimesini hazmedemeyen İslâmcı ya ahmak, ya işbirlikçi ya da hâindir. Bu gün, dünyanın merkezinde bir devletimiz var. Bu devlet 1923’te kurulmadı da yıkılmadı da.. Bu toprakta 1000 yıldır var bu devlet. Devlet geleneği de en az 5000 yıllık. Devlette süreklilik esastır. Bilerek Osmanlıcılık ya da Cumhuriyetçilik maskesi ile toplumu gerenler de şâibelidir. Cumhuriyeti kuran kadrolar Osmanlı’nın en gözde subayları değil mi? Bu gün Arap Yarımadası’nda kurulan devletler Katar gibi istisnâlar hariç BAE’nden, İsrail’e kukladır. Türk Milleti ve Devletine rağmen kurulmuşlardır. Emperyalizm bu devletlerle işgâlini meşrûlaştırmıştır. Düşünün.. “Filistin Bayrağı hâin Şerif Hüseyin’in bayrağı, yahu bu bayrak Filistin’in bağımsızlığını değil, İngiliz Lejyonu olduğunun sembolize eder.” diyorsunuz. Adam kükrüyor. Filistin’in özgürlüğü bizzat Filistin’de Türk bayrağı ile ya da Osmanlı’nın orada sallandırdığı bayrak ile temsil edilir. Nihâyetinde şehid Filistinli evlâdımız vasiyet etmiş üzerine ayyıldızlı al bayrağımız örtüldü. “Bizde bir bayrak tasarlayalım” diyorsunuz. “Sırası mı?” diyor. Arkadaş, şimdi değilse sırası, ne zaman? Ben İstanbul’un göbeğinde işgalci İngiliz’in tasarladığı bayrağı sallamak zorunda mıyım? Bir ülke ve devletin ideolojisi, mâziden şekillenmiş, istikbâl hesâbı ve menfaatleridir. Devletin ideolojisi şahısların hevesleri ve ideolojik duruşları ile belirlenmez. Menfaatleri ile belirlenir. Filistin Türkiye için, işgâl edilmiş vatan toprağıdır. Türkiye bölgede İsrail dâhil, “Nasıl etkimi artırırım?” hatta “Nasıl tahakküm kurarım?” düşüncesi ile duruş ve siyâset belirler. Strateji ve Yönetim Uzmanı Emekli Yarbay Halil MERT
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.