Bir Şampiyonun Dramı!...
<p>Kendi kilosunda serbest stilde TSK Kulüpler arası şampiyonu olan Kürşat, greko-romen sitilde de final için mindere çıktığında, köyden gelen babasının da seyirciler arasında yer aldığından habersizdir. Rakibini supleks oyunu ile yenmenin planlarını yaparken, talihsiz bir sakatlık geçirir, sağ omzu yerinden çıkar. Haliyle güreş yarıda kesilir ve Kürşat, greko-romen sitilde ikincilik kürsüsüne çıkar.</p>
<p> </p>
<p>Karşılaşmadan sonra, eski bir güreşçi olan babasını karşısında görünce çok şaşırır. Babası söze: <strong>“Oğlum! Bu saatten sonra güreşirsen sana hakkımı helal etmem”</strong> der. Kürşat ve arkadaşları, ilk etapta babasının bu sözüne bir anlam veremezler. Hâlbuki bir baba için en büyük acı, çocuklarının acılarına şahit olup, bir şey yapamamaktır. Bir ebeveyn için en büyük acı bu olsa gerek. İşte, Kürşat’ın babası da böyle bir vakayı yaşadığı için, kendisinden bir daha güreşmemesini talep etmiştir. Ve öyle de olur. Birliğine ve görevine döndükten sonra, profesyonel olarak hiçbir güreşe çıkmaz Kürşat. Sadece özlem gidermek için, ara sıra kendi kardeşleriyle antrenman niteliğinde karşılaşmalar yapar.</p>
<p> </p>
<p>Çabuk sinirlenen, sinirli anlarında ani ve yanlış kararlar verebilen bir kişiliği olsa da oldukça hassas ve duygusal biriydi. Tabiri yerindeyse, pamuk gibi bir kalbe sahipti. Fakiri fukarayı gözeten, yedirip giydirmeyi seven cömert bir insandı aynı zamanda. Yüreğindeki bunca güzelliklere rağmen, <strong>“ölçüsüz”</strong> bir yaşam şeklini benimsemişti. Görevli olmadığı günlerde, gece geç saatlere kadar barlarda alkol tüketerek eğlenmeyi özgürlük olarak görmeye başlar. <strong>Oysaki ölçüsüz ve sınırsız bir yaşam şekli “özgürlük” değil, esaretin ta kendisiydi</strong>. Tabi ki bu hakikati öğrenmesi kendisi ve sevdiklerine pahalıya mal olacak, iş işten geçecek ve her şey için çok geç kalınacaktı.</p>
<p> </p>
<p>Bu keşmekeşlik içerisinde hazırlandığı yurt dışı dil kursunu kazanır. Süleyman Demirel’in ifadesiyle <strong>“Türkiye’nin yetmiş sente muhtaç”</strong> olduğu bir dönemde, ABD’ye; hem de Los Angeles’e görevli olarak gönderilir. Bir yıllık görev sona erip Türkiye’ye döndüğünde, hatırı sayılır bir döviz ile yurda giriş yapar. Ki o dönemde, dövizi piyasaya sadece Merkez Bankası sürülebiliyordu.</p>
<p> </p>
<p>Ölçüsüz yaşantısı, aile içi huzursuzluğunu da beraberinde getirmişti. Evli ve iki çocuğu olan Kürşat’ın evliliği, kâğıt üzerinde devam etmekteydi. Henüz eşinden resmi olarak boşanmadan bir başka kadınla yaşamaya başlamıştı. Bu seçimi, ilk eşinden resmi olarak da boşanmasıyla sonuçlanır. Kıvırcık Ali’nin seslendirdiği:</p>
<p><em>“Bir yar sevmiş ömründe bir kere,</em></p>
<p><em>O da vakti gelmiş gitmiş askere.</em></p>
<p><em>Fatma bacım bekliyorken tezkere,</em></p>
<p><em>Sevdasını senelere yüklemiş”</em> adlı türküsünü dinlediğinde, gözyaşları eşliğinde türküye eşlik eder. Çünkü ikinci eşinin ismi Fatma’dır ve Kürşat Fatma’yı çok sevmiştir. Tam mutluluğu yakaladım dediği bir dönemde, hayatının en büyük hatalarından birini daha işler, anlamsız bir kararla TSK’dan emekliliğini talep eder, ticarete atılır. Ticaret, dışarıdan göründüğü gibi kolay değildir artık. Maddecilik, toplumun sadece iş ve çalışma ahlakını değil, genleri bile değiştirecek merhaleye ulaşmıştır. Ortak olduğu işletmeyi toparlayabilmek için, sabahlara kadar çalışır. Bu arada sigara ve alkolün dozunu daha da arttırır.</p>
<p> </p>
<p>Ekonomik olarak toparlandıkları bir zamanda, kalp krizi geçirir. Kırk beş yaşında olmasına rağmen, hekimler; ameliyat olmaması durumunda, ikinci bir kriz anında hayatını kaybedebileceğini söyleyince, Ankara Çankaya’da özel bir hastanede by-pas ameliyatı olur. Sonrasında ritim bozukluğu teşhisiyle kalbi, pil ile desteklenir. Doktorlarının ısrarlı telkinleri neticesinde alkol ve sigarayı bırakır. Maddi olarak çok yıpranmış, şampiyon için hayat daha da zorlaşmıştır.</p>
<p>İkamet ettiği şehirden taşınmaya karar verir. Ve Türkiye’nin turizm kenti Antalya’ya yerleşir. Beş yıl kaldığı Antalya’dan bu kez başkent Ankara’ya taşınır. Özel bir hastanenin gece müdürlüğünü yapar. Yaşadığı bu kadar acıya ve olumsuzluğa rağmen, yine hayat doludur. Güler yüzlü kimliği hep ön plana çıkmıştır.</p>
<p> </p>
<p>Bir sonbahar günü, maddi hasarlı bir trafik kazasına karışır. Kendisi kadar, eşi Fatma Hanım da kaza sonrasında yaşadıkları şoku bir türlü atamazlar. Ve işe gideceği bir saatte eşi: <em>“Ben iyi değilim beni doktora götür”</em> der. Eşinin soğuk terler attığı fark eden Kürşat, özel aracıyla eşini çalıştığı hastanenin acil bölümüne ulaştırır. İlk müdahale ve tetkiklerden sonra, Fatma’nın kalp krizi geçirdiği söylenir ve anjiyo için daha iyi ve donanımlı bir başka özel hastaneye sevk edilir. Anjiyo yapılan eşi, beyninde pıhtı oluşması nedeniyle bir gün sonra vefat eder. Kürşat’ın yaralı kalbi bu ani kaybedişi kaldıramaz. Çünkü Fatma Kürşat’a eşten öte bir eş olmuştu. Fatma Kürşat’ın eşiydi, hemşiresiydi, bakıcısıydı, dert ortağıydı…</p>
<p> </p>
<p>Eşinin vefatından dört ay sonra, Kürşat bir gece yarısı kriz geçirir. Hastaneye getirildiğinde vücudunun sağ tarafının felç olduğu görülür. Koca şampiyon sağ tarafını kullanamaz, konuşamaz ve kendi ihtiyaçlarını kendisi karşılayamaz olur. Kırk günlük hastane tedavisinden sonra, toparlanma emareleri beliren Kürşat’ın, akciğerlerinde görünen lekenin kanser olduğu teşhis edilir. Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edilir. Buradaki tetkiklerinin ardından, geçirdiği krizden kaynaklı beyninde oluşan hasar sebebiyle sadece radyoterapi seansları uygulanır. Bir buçuk aylık tedavi sürecinden sonra taburcu edilir.</p>
<p> </p>
<p>Evdeki bakımını, gündüzleri bakıcı hemşire, geceleriyse oğlu üstlenir.</p>
<p>Bir evlat ki babasına yoldaş ola, yar ola…</p>
<p>Bir evlat ki babasının bakımı için akşamı iple çekebile…</p>
<p>Bir evlat ki babasının tebessümünü dünyanın en büyük kazancı olarak görebile…</p>
<p>On aylık yatalaklık, altmış bir yıllık zor ve ağır olan şampiyonun bu dünyada ki imtihanı, 19 Aralık 2016 Pazartesi günü son bulur.</p>
<p> </p>
<p>Allah rahmetiyle muamele etsin inşallah…</p>
<p> </p>
<p> </p>
<p> </p>
Ekleme
Tarihi: 22 Mart 2018 - Perşembe
Bir Şampiyonun Dramı!...
<p>Kendi kilosunda serbest stilde TSK Kulüpler arası şampiyonu olan Kürşat, greko-romen sitilde de final için mindere çıktığında, köyden gelen babasının da seyirciler arasında yer aldığından habersizdir. Rakibini supleks oyunu ile yenmenin planlarını yaparken, talihsiz bir sakatlık geçirir, sağ omzu yerinden çıkar. Haliyle güreş yarıda kesilir ve Kürşat, greko-romen sitilde ikincilik kürsüsüne çıkar.</p>
<p> </p>
<p>Karşılaşmadan sonra, eski bir güreşçi olan babasını karşısında görünce çok şaşırır. Babası söze: <strong>“Oğlum! Bu saatten sonra güreşirsen sana hakkımı helal etmem”</strong> der. Kürşat ve arkadaşları, ilk etapta babasının bu sözüne bir anlam veremezler. Hâlbuki bir baba için en büyük acı, çocuklarının acılarına şahit olup, bir şey yapamamaktır. Bir ebeveyn için en büyük acı bu olsa gerek. İşte, Kürşat’ın babası da böyle bir vakayı yaşadığı için, kendisinden bir daha güreşmemesini talep etmiştir. Ve öyle de olur. Birliğine ve görevine döndükten sonra, profesyonel olarak hiçbir güreşe çıkmaz Kürşat. Sadece özlem gidermek için, ara sıra kendi kardeşleriyle antrenman niteliğinde karşılaşmalar yapar.</p>
<p> </p>
<p>Çabuk sinirlenen, sinirli anlarında ani ve yanlış kararlar verebilen bir kişiliği olsa da oldukça hassas ve duygusal biriydi. Tabiri yerindeyse, pamuk gibi bir kalbe sahipti. Fakiri fukarayı gözeten, yedirip giydirmeyi seven cömert bir insandı aynı zamanda. Yüreğindeki bunca güzelliklere rağmen, <strong>“ölçüsüz”</strong> bir yaşam şeklini benimsemişti. Görevli olmadığı günlerde, gece geç saatlere kadar barlarda alkol tüketerek eğlenmeyi özgürlük olarak görmeye başlar. <strong>Oysaki ölçüsüz ve sınırsız bir yaşam şekli “özgürlük” değil, esaretin ta kendisiydi</strong>. Tabi ki bu hakikati öğrenmesi kendisi ve sevdiklerine pahalıya mal olacak, iş işten geçecek ve her şey için çok geç kalınacaktı.</p>
<p> </p>
<p>Bu keşmekeşlik içerisinde hazırlandığı yurt dışı dil kursunu kazanır. Süleyman Demirel’in ifadesiyle <strong>“Türkiye’nin yetmiş sente muhtaç”</strong> olduğu bir dönemde, ABD’ye; hem de Los Angeles’e görevli olarak gönderilir. Bir yıllık görev sona erip Türkiye’ye döndüğünde, hatırı sayılır bir döviz ile yurda giriş yapar. Ki o dönemde, dövizi piyasaya sadece Merkez Bankası sürülebiliyordu.</p>
<p> </p>
<p>Ölçüsüz yaşantısı, aile içi huzursuzluğunu da beraberinde getirmişti. Evli ve iki çocuğu olan Kürşat’ın evliliği, kâğıt üzerinde devam etmekteydi. Henüz eşinden resmi olarak boşanmadan bir başka kadınla yaşamaya başlamıştı. Bu seçimi, ilk eşinden resmi olarak da boşanmasıyla sonuçlanır. Kıvırcık Ali’nin seslendirdiği:</p>
<p><em>“Bir yar sevmiş ömründe bir kere,</em></p>
<p><em>O da vakti gelmiş gitmiş askere.</em></p>
<p><em>Fatma bacım bekliyorken tezkere,</em></p>
<p><em>Sevdasını senelere yüklemiş”</em> adlı türküsünü dinlediğinde, gözyaşları eşliğinde türküye eşlik eder. Çünkü ikinci eşinin ismi Fatma’dır ve Kürşat Fatma’yı çok sevmiştir. Tam mutluluğu yakaladım dediği bir dönemde, hayatının en büyük hatalarından birini daha işler, anlamsız bir kararla TSK’dan emekliliğini talep eder, ticarete atılır. Ticaret, dışarıdan göründüğü gibi kolay değildir artık. Maddecilik, toplumun sadece iş ve çalışma ahlakını değil, genleri bile değiştirecek merhaleye ulaşmıştır. Ortak olduğu işletmeyi toparlayabilmek için, sabahlara kadar çalışır. Bu arada sigara ve alkolün dozunu daha da arttırır.</p>
<p> </p>
<p>Ekonomik olarak toparlandıkları bir zamanda, kalp krizi geçirir. Kırk beş yaşında olmasına rağmen, hekimler; ameliyat olmaması durumunda, ikinci bir kriz anında hayatını kaybedebileceğini söyleyince, Ankara Çankaya’da özel bir hastanede by-pas ameliyatı olur. Sonrasında ritim bozukluğu teşhisiyle kalbi, pil ile desteklenir. Doktorlarının ısrarlı telkinleri neticesinde alkol ve sigarayı bırakır. Maddi olarak çok yıpranmış, şampiyon için hayat daha da zorlaşmıştır.</p>
<p>İkamet ettiği şehirden taşınmaya karar verir. Ve Türkiye’nin turizm kenti Antalya’ya yerleşir. Beş yıl kaldığı Antalya’dan bu kez başkent Ankara’ya taşınır. Özel bir hastanenin gece müdürlüğünü yapar. Yaşadığı bu kadar acıya ve olumsuzluğa rağmen, yine hayat doludur. Güler yüzlü kimliği hep ön plana çıkmıştır.</p>
<p> </p>
<p>Bir sonbahar günü, maddi hasarlı bir trafik kazasına karışır. Kendisi kadar, eşi Fatma Hanım da kaza sonrasında yaşadıkları şoku bir türlü atamazlar. Ve işe gideceği bir saatte eşi: <em>“Ben iyi değilim beni doktora götür”</em> der. Eşinin soğuk terler attığı fark eden Kürşat, özel aracıyla eşini çalıştığı hastanenin acil bölümüne ulaştırır. İlk müdahale ve tetkiklerden sonra, Fatma’nın kalp krizi geçirdiği söylenir ve anjiyo için daha iyi ve donanımlı bir başka özel hastaneye sevk edilir. Anjiyo yapılan eşi, beyninde pıhtı oluşması nedeniyle bir gün sonra vefat eder. Kürşat’ın yaralı kalbi bu ani kaybedişi kaldıramaz. Çünkü Fatma Kürşat’a eşten öte bir eş olmuştu. Fatma Kürşat’ın eşiydi, hemşiresiydi, bakıcısıydı, dert ortağıydı…</p>
<p> </p>
<p>Eşinin vefatından dört ay sonra, Kürşat bir gece yarısı kriz geçirir. Hastaneye getirildiğinde vücudunun sağ tarafının felç olduğu görülür. Koca şampiyon sağ tarafını kullanamaz, konuşamaz ve kendi ihtiyaçlarını kendisi karşılayamaz olur. Kırk günlük hastane tedavisinden sonra, toparlanma emareleri beliren Kürşat’ın, akciğerlerinde görünen lekenin kanser olduğu teşhis edilir. Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edilir. Buradaki tetkiklerinin ardından, geçirdiği krizden kaynaklı beyninde oluşan hasar sebebiyle sadece radyoterapi seansları uygulanır. Bir buçuk aylık tedavi sürecinden sonra taburcu edilir.</p>
<p> </p>
<p>Evdeki bakımını, gündüzleri bakıcı hemşire, geceleriyse oğlu üstlenir.</p>
<p>Bir evlat ki babasına yoldaş ola, yar ola…</p>
<p>Bir evlat ki babasının bakımı için akşamı iple çekebile…</p>
<p>Bir evlat ki babasının tebessümünü dünyanın en büyük kazancı olarak görebile…</p>
<p>On aylık yatalaklık, altmış bir yıllık zor ve ağır olan şampiyonun bu dünyada ki imtihanı, 19 Aralık 2016 Pazartesi günü son bulur.</p>
<p> </p>
<p>Allah rahmetiyle muamele etsin inşallah…</p>
<p> </p>
<p> </p>
<p> </p>
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.