Mehmet MEMDOĞLU
Köşe Yazarı
Mehmet MEMDOĞLU
 

Gaz Lambası!...

<p>Sonbaharın son g&uuml;nleri&hellip;</p> <p>&nbsp;</p> <p>Yapraklar toprak ile buluşmuş, havalar soğuk, dağlar; beyaz &ouml;rt&uuml;yle &ouml;rt&uuml;lm&uuml;şt&uuml;&hellip;</p> <p>&nbsp;</p> <p>Evin girişinde, &ldquo;hol&rdquo; tabir edilen avlunun ocağında akşam yemeği i&ccedil;in &ccedil;orba kaynıyordu. Bir yandan ocakta kaynayan mercimek &ccedil;orbasının kokusu, diğer yandan s&ouml;nmemesi i&ccedil;in ocağın altına s&uuml;r&uuml;len nemli &ccedil;am ve meşe ağa&ccedil;larının kokusu ve hol&uuml;n tavanında asılı duran ayvaların o muhteşem kokusu&hellip;</p> <p>&nbsp;</p> <p>Hol ge&ccedil;ildikten sonra, evin sola a&ccedil;ılan bir kapısı vardı. Odaya girildiğinde g&ouml;ze ilk, karşı duvarda asılı duran gaz lambası, altında b&uuml;y&uuml;klerin ve misafirlerin buyur edildiği divan, hemen solunda kadife kılıf i&ccedil;erisindeki rehber; Mushaf, kıble istikametinde; &uuml;zerinde K&acirc;be&rsquo;nin işlendiği duvar halısı ve kırma tabir edilen eski bir t&uuml;fek bulunmaktaydı. Yerdeki kilimler ve minderler ile onları &ccedil;epe&ccedil;evre &ccedil;evreleyen reng&acirc;renk yastıklar, odaya otantik bir hava katıyordu. Kapı girişinde, y&ouml;re insanının &ldquo;kuzine&rdquo; tabir ettiği soba ve &uuml;zerindeki &ccedil;inko &ccedil;aydanda kaynayan suyun fokurdayışı, insana farklı bir mutluluk veriyordu. Kuzinenin alt b&ouml;l&uuml;m&uuml;nde, yine &ccedil;ay ile yenmek i&ccedil;in buğday ve &ccedil;avdar unları karışımı hamurdan pişen pastanın kokusu&hellip;</p> <p>&nbsp;</p> <p>Evin emektarı gaz lambası, odanın en y&uuml;ksek yerinde asılıydı. Yorgundu, i&ccedil; &ccedil;ekişlerini kimse duymadı. <strong>&ldquo;Ahh ah, kimlere ışık olmadık ki?&rdquo;</strong> dedi i&ccedil;inden. &nbsp;Yaşlanmıştı, can yoldaşı kelebek de yoktu artık. D&uuml;ş&uuml;n&uuml;nce can yoldaşını &ouml;ks&uuml;r&uuml;k tutardı kendisini. Yine &ouml;yle olmuş, &ouml;ks&uuml;r&uuml;k tutmuştu. Hasret, onun da y&uuml;reğini yakmıştı. &Ouml;ks&uuml;rd&uuml;ğ&uuml;nde, &uuml;zerine konulan şişenin bir b&ouml;l&uuml;m&uuml;n&uuml; is kaplıyordu. Yayılan ışık, odayı aydınlatmaya yetmese de tek tesellisi; baba başta olmak &uuml;zere, hane halkının y&uuml;zlerinden ve kalplerinden s&uuml;z&uuml;len &ldquo;sevgi&rdquo; ışığının, evi aydınlatmaya yetiyor olmasıydı&hellip;</p> <p>&nbsp;</p> <p>Yemek i&ccedil;in yer sofrası serilmiş, tahta sofra da her zamanki gibi yer sofrasının &uuml;st&uuml;ndeki yerini almıştı. Tahta sofranın &uuml;st&uuml;ne bir bakır leğen konur. Odun ateşinde kaynamış mercimek &ccedil;orbası anne tarafından bakır leğene boşaltılır. Ebeveynlerle birlikte sekiz kişiden oluşuyordu aile. Bakır leğenin etrafına sekiz kaşık konur, o g&uuml;n sabah pişirilmiş olan sac ekmeği de sofradaki yerini aldıktan sonra sofra b&uuml;y&uuml;ğ&uuml;n&uuml;n: <strong>&ldquo;Bismillahirrahmanirrahim&rdquo;</strong> demesiyle, kaşıklar usulca &ccedil;orbaya daldırılır ve afiyetle yenmeye başlanırdı. Herkes &ouml;n&uuml;nden yese de sofradaki k&uuml;&ccedil;&uuml;klerin bakışları, başıboş bir sandalın suda salınarak dolanması gibi, bakır leğendeki &ccedil;orbada bulunan ve bir o k&ouml;şeye, bir bu k&ouml;şeye savrulan kavurma etlerine takılır dururdu. Bu konuda da s&ouml;z&uuml; yine b&uuml;y&uuml;kler s&ouml;yler, kavurma etlerini kaşıklarının arkasıyla sofradaki k&uuml;&ccedil;&uuml;klere doğru iterlerdi. Sofradan dağılmadan kısa da olsa sofranın b&uuml;y&uuml;ğ&uuml; tarafından g&uuml;n&uuml;n sohbeti yapılırdı. O g&uuml;nk&uuml; sohbetin konusu kardeşlikti: <strong>&ldquo;&Ccedil;ocuklar, unutmayın!? Kardeşlik paylaşmayı gerektirir. Paylaşıldık&ccedil;a, nimetin lezzeti daha da artar. Paylaşmayı bilmeyen bir toplum, başkaları tarafından paylaşılır!...&rdquo;</strong>&nbsp; s&ouml;zleriyle, aile fertlerine &ldquo;kardeşlik ve paylaşmanın&rdquo; ehemmiyeti anlatılmıştı.</p> <p>&nbsp;</p> <p>&Ccedil;aydandaki kaynamış su sadece &ccedil;ay i&ccedil;in değil, evin diğer ihtiya&ccedil;ları i&ccedil;in de kullanılırdı. G&uuml;n&uuml;m&uuml;zdeki gibi, ayrı demliklerde &ccedil;ay demlenmezdi. Y&uuml;z gramlık &ccedil;ay kutusu usulca a&ccedil;ılır, demlenmesi i&ccedil;in bir avu&ccedil; &ccedil;ay atılırdı. &Ccedil;inko &ccedil;aydanlıkta demlenirdi &ccedil;ay. Ve &ccedil;inko &ccedil;aydanlıkta demlenen &ccedil;ay &ccedil;ok lezzetli olurdu&hellip;</p> <p>&nbsp;</p> <p>&Ccedil;ayın yanına, hazırlıkları yaz aylarında yapılan kurutulmuş meyve kakları, dut pestili, badem ve ceviz konurdu. O da ne? Fiziki b&uuml;y&uuml;kl&uuml;ğ&uuml; ve g&ouml;sterişli halinden olsa gerek, tahta sofranın &uuml;zerinde duran &ccedil;inko &ccedil;aydanlık kibirli kibirli sofradaki arkadaşlarını s&uuml;z&uuml;yordu. Bir ara g&ouml;z&uuml; bardağa ilişti ve <strong>&ldquo;İ&ccedil;i boş bir bardak ile nasıl yan yana getirirler beni?&rdquo;</strong> dedi. Bardak tefekk&uuml;r halindeydi tevazu ile i&ccedil;inin dolmasını bekliyordu ki bardaklara &ccedil;ay doldurmaya başlayan anne: <strong>&ldquo;Kibirli insan, kendisini bir başkasından b&uuml;y&uuml;k g&ouml;rse de en nihayet, tevazunun &ouml;n&uuml;nde eğilmeye mahk&ucirc;mdur&rdquo;</strong> dedi. &Ccedil;aydanlık, &ldquo;sadece i&ccedil;imden ge&ccedil;irmiştim&rdquo; diyerek mahcubiyetini saklamaya &ccedil;alışsa da kibri, kendi i&ccedil;inin boşalmasına, boş diye g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml; bardakların ise dolmasına neden olmuştu.</p> <p>&nbsp;</p> <p>Başını kaldırdı. G&ouml;z&uuml;, odanın en y&uuml;ksek yerinde asılı duran ve yıllardır bulunduğu ortamı tevazu ile aydınlatmaya &ccedil;alışan gaz lambasına ilişti.</p> <p>&nbsp;</p> <p>Kibir, beşerin kendisinin, başkalarından daha b&uuml;y&uuml;k olduğunu d&uuml;ş&uuml;nmesi, tekebb&uuml;r ise bu d&uuml;ş&uuml;nceyi h&acirc;l ile ortaya koymasıdır. Cenabı Allah: <strong><em>&ldquo;Ş&uuml;phesiz, Allah kibirlenen ve &ouml;v&uuml;nen kimseleri sevmez.&rdquo;</em></strong> (Nisa 4/36) buyurmamış mıydı?... Oysaki tevazu, al&ccedil;ak g&ouml;n&uuml;ll&uuml; olmak, kendini ve Rabbini bilmekti.</p> <p>&nbsp;</p> <p>Tevazu Allah&rsquo;a itaat, kibir ise Allah&rsquo;a isyandır.</p> <p>&nbsp;</p> <p>Selametle efendin&hellip;</p> <p>&nbsp;</p>
Ekleme Tarihi: 12 Kasım 2019 - Salı

Gaz Lambası!...

<p>Sonbaharın son g&uuml;nleri&hellip;</p> <p>&nbsp;</p> <p>Yapraklar toprak ile buluşmuş, havalar soğuk, dağlar; beyaz &ouml;rt&uuml;yle &ouml;rt&uuml;lm&uuml;şt&uuml;&hellip;</p> <p>&nbsp;</p> <p>Evin girişinde, &ldquo;hol&rdquo; tabir edilen avlunun ocağında akşam yemeği i&ccedil;in &ccedil;orba kaynıyordu. Bir yandan ocakta kaynayan mercimek &ccedil;orbasının kokusu, diğer yandan s&ouml;nmemesi i&ccedil;in ocağın altına s&uuml;r&uuml;len nemli &ccedil;am ve meşe ağa&ccedil;larının kokusu ve hol&uuml;n tavanında asılı duran ayvaların o muhteşem kokusu&hellip;</p> <p>&nbsp;</p> <p>Hol ge&ccedil;ildikten sonra, evin sola a&ccedil;ılan bir kapısı vardı. Odaya girildiğinde g&ouml;ze ilk, karşı duvarda asılı duran gaz lambası, altında b&uuml;y&uuml;klerin ve misafirlerin buyur edildiği divan, hemen solunda kadife kılıf i&ccedil;erisindeki rehber; Mushaf, kıble istikametinde; &uuml;zerinde K&acirc;be&rsquo;nin işlendiği duvar halısı ve kırma tabir edilen eski bir t&uuml;fek bulunmaktaydı. Yerdeki kilimler ve minderler ile onları &ccedil;epe&ccedil;evre &ccedil;evreleyen reng&acirc;renk yastıklar, odaya otantik bir hava katıyordu. Kapı girişinde, y&ouml;re insanının &ldquo;kuzine&rdquo; tabir ettiği soba ve &uuml;zerindeki &ccedil;inko &ccedil;aydanda kaynayan suyun fokurdayışı, insana farklı bir mutluluk veriyordu. Kuzinenin alt b&ouml;l&uuml;m&uuml;nde, yine &ccedil;ay ile yenmek i&ccedil;in buğday ve &ccedil;avdar unları karışımı hamurdan pişen pastanın kokusu&hellip;</p> <p>&nbsp;</p> <p>Evin emektarı gaz lambası, odanın en y&uuml;ksek yerinde asılıydı. Yorgundu, i&ccedil; &ccedil;ekişlerini kimse duymadı. <strong>&ldquo;Ahh ah, kimlere ışık olmadık ki?&rdquo;</strong> dedi i&ccedil;inden. &nbsp;Yaşlanmıştı, can yoldaşı kelebek de yoktu artık. D&uuml;ş&uuml;n&uuml;nce can yoldaşını &ouml;ks&uuml;r&uuml;k tutardı kendisini. Yine &ouml;yle olmuş, &ouml;ks&uuml;r&uuml;k tutmuştu. Hasret, onun da y&uuml;reğini yakmıştı. &Ouml;ks&uuml;rd&uuml;ğ&uuml;nde, &uuml;zerine konulan şişenin bir b&ouml;l&uuml;m&uuml;n&uuml; is kaplıyordu. Yayılan ışık, odayı aydınlatmaya yetmese de tek tesellisi; baba başta olmak &uuml;zere, hane halkının y&uuml;zlerinden ve kalplerinden s&uuml;z&uuml;len &ldquo;sevgi&rdquo; ışığının, evi aydınlatmaya yetiyor olmasıydı&hellip;</p> <p>&nbsp;</p> <p>Yemek i&ccedil;in yer sofrası serilmiş, tahta sofra da her zamanki gibi yer sofrasının &uuml;st&uuml;ndeki yerini almıştı. Tahta sofranın &uuml;st&uuml;ne bir bakır leğen konur. Odun ateşinde kaynamış mercimek &ccedil;orbası anne tarafından bakır leğene boşaltılır. Ebeveynlerle birlikte sekiz kişiden oluşuyordu aile. Bakır leğenin etrafına sekiz kaşık konur, o g&uuml;n sabah pişirilmiş olan sac ekmeği de sofradaki yerini aldıktan sonra sofra b&uuml;y&uuml;ğ&uuml;n&uuml;n: <strong>&ldquo;Bismillahirrahmanirrahim&rdquo;</strong> demesiyle, kaşıklar usulca &ccedil;orbaya daldırılır ve afiyetle yenmeye başlanırdı. Herkes &ouml;n&uuml;nden yese de sofradaki k&uuml;&ccedil;&uuml;klerin bakışları, başıboş bir sandalın suda salınarak dolanması gibi, bakır leğendeki &ccedil;orbada bulunan ve bir o k&ouml;şeye, bir bu k&ouml;şeye savrulan kavurma etlerine takılır dururdu. Bu konuda da s&ouml;z&uuml; yine b&uuml;y&uuml;kler s&ouml;yler, kavurma etlerini kaşıklarının arkasıyla sofradaki k&uuml;&ccedil;&uuml;klere doğru iterlerdi. Sofradan dağılmadan kısa da olsa sofranın b&uuml;y&uuml;ğ&uuml; tarafından g&uuml;n&uuml;n sohbeti yapılırdı. O g&uuml;nk&uuml; sohbetin konusu kardeşlikti: <strong>&ldquo;&Ccedil;ocuklar, unutmayın!? Kardeşlik paylaşmayı gerektirir. Paylaşıldık&ccedil;a, nimetin lezzeti daha da artar. Paylaşmayı bilmeyen bir toplum, başkaları tarafından paylaşılır!...&rdquo;</strong>&nbsp; s&ouml;zleriyle, aile fertlerine &ldquo;kardeşlik ve paylaşmanın&rdquo; ehemmiyeti anlatılmıştı.</p> <p>&nbsp;</p> <p>&Ccedil;aydandaki kaynamış su sadece &ccedil;ay i&ccedil;in değil, evin diğer ihtiya&ccedil;ları i&ccedil;in de kullanılırdı. G&uuml;n&uuml;m&uuml;zdeki gibi, ayrı demliklerde &ccedil;ay demlenmezdi. Y&uuml;z gramlık &ccedil;ay kutusu usulca a&ccedil;ılır, demlenmesi i&ccedil;in bir avu&ccedil; &ccedil;ay atılırdı. &Ccedil;inko &ccedil;aydanlıkta demlenirdi &ccedil;ay. Ve &ccedil;inko &ccedil;aydanlıkta demlenen &ccedil;ay &ccedil;ok lezzetli olurdu&hellip;</p> <p>&nbsp;</p> <p>&Ccedil;ayın yanına, hazırlıkları yaz aylarında yapılan kurutulmuş meyve kakları, dut pestili, badem ve ceviz konurdu. O da ne? Fiziki b&uuml;y&uuml;kl&uuml;ğ&uuml; ve g&ouml;sterişli halinden olsa gerek, tahta sofranın &uuml;zerinde duran &ccedil;inko &ccedil;aydanlık kibirli kibirli sofradaki arkadaşlarını s&uuml;z&uuml;yordu. Bir ara g&ouml;z&uuml; bardağa ilişti ve <strong>&ldquo;İ&ccedil;i boş bir bardak ile nasıl yan yana getirirler beni?&rdquo;</strong> dedi. Bardak tefekk&uuml;r halindeydi tevazu ile i&ccedil;inin dolmasını bekliyordu ki bardaklara &ccedil;ay doldurmaya başlayan anne: <strong>&ldquo;Kibirli insan, kendisini bir başkasından b&uuml;y&uuml;k g&ouml;rse de en nihayet, tevazunun &ouml;n&uuml;nde eğilmeye mahk&ucirc;mdur&rdquo;</strong> dedi. &Ccedil;aydanlık, &ldquo;sadece i&ccedil;imden ge&ccedil;irmiştim&rdquo; diyerek mahcubiyetini saklamaya &ccedil;alışsa da kibri, kendi i&ccedil;inin boşalmasına, boş diye g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml; bardakların ise dolmasına neden olmuştu.</p> <p>&nbsp;</p> <p>Başını kaldırdı. G&ouml;z&uuml;, odanın en y&uuml;ksek yerinde asılı duran ve yıllardır bulunduğu ortamı tevazu ile aydınlatmaya &ccedil;alışan gaz lambasına ilişti.</p> <p>&nbsp;</p> <p>Kibir, beşerin kendisinin, başkalarından daha b&uuml;y&uuml;k olduğunu d&uuml;ş&uuml;nmesi, tekebb&uuml;r ise bu d&uuml;ş&uuml;nceyi h&acirc;l ile ortaya koymasıdır. Cenabı Allah: <strong><em>&ldquo;Ş&uuml;phesiz, Allah kibirlenen ve &ouml;v&uuml;nen kimseleri sevmez.&rdquo;</em></strong> (Nisa 4/36) buyurmamış mıydı?... Oysaki tevazu, al&ccedil;ak g&ouml;n&uuml;ll&uuml; olmak, kendini ve Rabbini bilmekti.</p> <p>&nbsp;</p> <p>Tevazu Allah&rsquo;a itaat, kibir ise Allah&rsquo;a isyandır.</p> <p>&nbsp;</p> <p>Selametle efendin&hellip;</p> <p>&nbsp;</p>
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.