Mehmet Nuri BİNGÖL
Köşe Yazarı
Mehmet Nuri BİNGÖL
 

Bir Portre: Prof. Dr. Mehmet Kaplan

<div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;"><br /> &ldquo;O devre ait b&uuml;t&uuml;n vesikalar apa&ccedil;ık olarak g&ouml;sterir ki İstikl&acirc;l Savaşı&rsquo;nın kazanılmasında milli istikl&acirc;l fikri kadar, dinin de b&uuml;y&uuml;k rol&uuml; olmuştur. T&uuml;rk halkı bazı sathi aydınlara rağmen, bu g&uuml;n de ŞEHADETLERİ DİNİN TEMELİ OLAN ezanın ebedi olarak inlemesini candan istemektedir. Şundan hi&ccedil; ş&uuml;phe etmemek lazımdır: T&uuml;rkiye&rsquo;de dini yıkan T&uuml;rk milletini de yıkar. Dini anlayan ve y&uuml;celten, onu &ndash; T&uuml;rk milletini ve devletini- ebediyete kadar yaşatır.&rdquo;<br /> <br /> Edebiyatın İ&ccedil;inden adlı eserindeki İstikl&acirc;l Marşı&rsquo;nı tahlil eden makalesinde Rahmetlik Prof. Dr. Mehmet KAPLAN bu ifadeleri kullanırken, hem g&ouml;nl&uuml;ndeki değerler silsilesini a&ccedil;ığa vuruyor, hem de BAZI SATHİ AYDINLARA rağmen b&uuml;y&uuml;k bir ger&ccedil;eğe parmak basıyor.<br /> <br /> Edebiyat Fak&uuml;ltesi son sınıfa kadar Kaplan Hoca ile meslek ve imtihanlar i&ccedil;in derslerini dinlemenin, edebi tahlil ve kıymetlendirmelerini okumanın dışında &uuml;nsiyetim yoktu. Okulu bitireceğim yıl, edebiyatımızda yer edinmiş, &ldquo;kıymet-i harbiyesi&rdquo; g&ouml;r&uuml;lm&uuml;ş herhangi bir romancıyı inceleme arzumu &ouml;ğrenince, asistanı Dr. İnci Engin&uuml;n ile, bana Tarık BUĞRA&rsquo;nın romanlarını tahlil edip etmek istemediğimi sordurtmuştu. Kabul edince, muhterem KAPLAN Hoca ile iki s&ouml;mestr s&uuml;recek bir &ccedil;alışma zemini bulmuştum. Bu sayede hem onun, hem de onun BUĞRA &uuml;zerindeki aydınlatıcı etkisini kavrama imk&acirc;nına kavuştum. Tezin sonunda Buğra ile yaptığım m&uuml;lakatı, Tarık Bey&#39;in yayımladığı POLİTİKA DIŞI eserine İktibas ettiğini &ouml;ğrenince de memnun olmuştum.<br /> <br /> Edebi meselelerde Avrupa&rsquo;yı mutlaka bilmemiz gerektiğini belirtmekle birlikte, edebiyatımızda asıl ve &ouml;z olarak kendi milletimizin, i&ccedil; i&ccedil;e yaşadığımız halkın, memleketimizin, hatta y&ouml;remizin ele alınmasını, kendimi milletimize &ouml;zg&uuml; hayatımız &uuml;zerinde d&uuml;ş&uuml;n&uuml;lmesi l&uuml;zumunu her zaman vurgulardı. Bu &ccedil;eşit fikirlerini bazen ders verirken şifahi olarak, bazen de makalelerinde yazılı olarak dile getirirdi. Eğer &ndash; g&uuml;n&uuml;n birinde- bir milli edebiyat g&ouml;r&uuml;necekse k&uuml;lt&uuml;r d&uuml;nyamızda, bunun yolunun halkımızın kendi motifleriyle s&uuml;slenmiş kilimleri gibi hususi hayatını kavramak ve bunu edebi eserlerde nakış nakış işlemek olacağını ısrarla m&uuml;dafaa ederdi.<br /> <br /> Bitirme tezi &ccedil;alışmamda ele aldığım ilk roman, Buğra&rsquo;nın &ldquo;Siyah Kehribar&rdquo;ıydı. S&ouml;z konusu eserdeki olay 1940&rsquo;ların İtalya&rsquo;sında ge&ccedil;iyordu. Temel kişiliğin dışındaki b&uuml;t&uuml;n şahsiyetler İtalyan&rsquo;dı. Eserde bulunan b&uuml;t&uuml;n yerler İtalya&rsquo;ya aitti. Eseri &ldquo; tahlil metoduna g&ouml;re&rdquo; inceleyerek hazırladığım metni Kaplan Hoca&rsquo;ya g&ouml;t&uuml;r&uuml;p kitapların ve el yazma n&uuml;shaların &uuml;st &uuml;ste yığıldığı Fak&uuml;lte&rsquo;deki odasında ona okuduğumda, yazısından başını kaldırıp g&ouml;zl&uuml;klerinin &uuml;zerinden bana bakmış ve:<br /> <br /> &ldquo;Yazında romanın eksik yanlarını hi&ccedil; tenkit etmemişsin.&rdquo; demişti. &ldquo;Nuri, tıpkı bende olduğu gibi, romanı okuyunca sende de tuhaf bir yabancılık hissi doğmadı mı?&rdquo;<br /> <br /> &ldquo;Evet efendim,&rdquo; dedim; &ldquo; bunu duydum ama yazara h&uuml;rmetimden dolayı yazımda belirtmedim.&rdquo;<br /> <br /> G&uuml;l&uuml;mseyip karşılık verdi:<br /> <br /> &ldquo;Bu romanı Tarık&rsquo;ın elinden alıp okuduğumda, eserde BİZE ait hi&ccedil;bir desen bulamamış, millet&ccedil;e hissettiğimiz ortak duygulara rastlayamamıştım. Bunu hem Tarık&rsquo;ın kendisine, hem de kitabı tenkit eden bir makalemde de b&uuml;t&uuml;n edebiyat d&uuml;nyasına izah etmiştim. Bence T&uuml;rk edebiyat&ccedil;ılarının yapmaları gereken ilk davranış, en başta bizi ve &ccedil;evremizi anlatmaktır; insanımızın yapısını, hayat tarzı ve telakkisini, memleketimizin şart ve zaruretlerini g&ouml;z ardı etmemektir. Bu meseleler &uuml;zerinde d&uuml;ş&uuml;nmeye alışmak, milli bir edebiyatın teşkili i&ccedil;in zaruridir.&rdquo;<br /> <br /> Daha sonra Buğra&rsquo;nın d&uuml;zyazı eserlerini incelerken bir yazısında, K&Uuml;&Ccedil;&Uuml;K AĞA romanındaki yerli atmosferin, Prof. Mehmet Kaplan&rsquo;ın bu tenkidinin etkisi ile meydana geldiğinin itirafını bulmuştum. &Ouml;yle ki bu eleştiriden sonra tam &uuml;&ccedil; yıl hi&ccedil;bir romana başlayamamış Buğra. (D&uuml;şman Kazanmak Sanatı)<br /> <br /> Kaplan Hoca roman ve hik&acirc;ye t&uuml;rlerinde olayın, meydana geldiği şartlardan &ldquo;m&uuml;cerret&rdquo; olarak işlenmesini devamlı tenkit eder, olayı devir ve hadiselerin temel dinamiklerinden kopuk olarak ele almanın bir yığın sakıncasından bahsederdi; bunları, o hadiseleri yaşayan kişilerin &ldquo; ferdi&rdquo; duygu, karakter, miza&ccedil;, maddi ve manevi &ldquo; saikler&rdquo;ini unutmadan anlatılmasını &ccedil;ok uygun bulurdu. Ona birka&ccedil; hik&acirc;ye denememi g&ouml;sterdiğimde, yine bir takım g&ouml;r&uuml;şlerini &ouml;ğrenme fırsatına kavuşmuştum. &ldquo; K&ouml;lelik Duvarı &Ouml;r&uuml;l&uuml;rken&rdquo; başlıklı uzun hik&acirc;yemi bana okutunca (kendisi de bir yandan el yazması bir n&uuml;shayı Latin asıllı harf sistemine &ccedil;eviriyordu) şunları s&ouml;ylediğini hep hatırlarım:<br /> <br /> &ldquo;Bu g&uuml;zel yapıyı ve &uuml;slubu devam ettirmekle birlikte, uzun konuşmayı bırakıp, daha geniş m&acirc;nalı kelimeler se&ccedil;ip, hik&acirc;ye denemenin daha &ouml;zl&uuml; olmasını ne &ccedil;ok isterdim. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; o zaman bir talebemle iftihar etme bahtiyarlığına kavuşurdum. Hem bu okuduğun hik&acirc;yende biz yokuz, kendi halkımız yok; sen bundan b&ouml;yle bizi anlatan hik&acirc;yeler yaz.&rdquo;<br /> <br /> Bir başka &ccedil;alışma aralığında hangi yazarları okuduğumu sormuştu. Bunların i&ccedil;inde STENDHAL&rsquo;ın olmamasına yerinerek:<br /> <br /> &ldquo;Kırmızı ve Siyah&rsquo;ı da oku.&rdquo; demişti; &ldquo; Stendhal&rsquo;ın o şaheseri gibi bir romanımızın olmasını &ccedil;ok arzu ederdim. Bu arada bir yabancı lisan da &ouml;ğrensen ne iyi olurdu.&rdquo;<br /> <br /> Roman ve hik&acirc;yede insan unsuru &uuml;zerinde &ouml;nemle durur, hi&ccedil;bir insanın kalıba d&ouml;k&uuml;lemeyeceğini savunurdu. Fak&uuml;lte bitirme imtihanımız m&uuml;lakat şeklindeydi. Bana verilen Osmanlıca şiirdeki &ldquo;ama&rdquo; kelimesine &ndash; şaşılacak bi&ccedil;imde &ndash; takılarak okuyup a&ccedil;ıklamamdan sonra, &ccedil;ok daha ağır bir soru beklerken, &ldquo;Hangi yabancı romancıyı daha &ccedil;ok seviyorsun?&rdquo; sorusunu y&ouml;neltince &ccedil;ok şaşırmış ve &ldquo;Tolstoy&rdquo; demiştim. &ldquo;Neden?&rdquo; diye &uuml;steleyince:<br /> <br /> &ldquo;Tolstoy anlattığı hadiselerle insan ruhunu &ccedil;ok iyi kaynaştırıyor.&rdquo; demiştim; &ldquo; Eserlerinde, &ouml;b&uuml;r realistler gibi okuyanı canından bezdiren k&uuml;lfetli tasvirler yerine insanın kişiliğini tahlil ediyor; ama sıkmadan, o g&uuml;n&uuml;n tarihi hadiselerinden ve o toprağın şartlarından koparmadan anlatıyor.&rdquo;<br /> <br /> Bunları duyunca memnunca g&uuml;l&uuml;msemiş ve:<br /> <br /> &ldquo;Bu iyi, ama sen yine de Stendhal&rsquo;ı; Kırmızı ve Siyah&rsquo;ı unutma&rdquo; demişti.<br /> <br /> Yetiştiği devrin tesiri ile bazı &ldquo;tezat&rdquo; g&ouml;r&uuml;şleri bulunsa bile, hocalığı s&uuml;resince ve hayatı boyunca edebiyatımıza, edebiyat eğitimine b&uuml;y&uuml;k faydaları olduğundan edebiyat &ccedil;evrelerinde &ldquo;Hocaların Hocası&rdquo; diye bilinen Mehmet KAPLAN Hoca&rsquo;mız her zaman hatırlanması gereken bir sima.<br /> <br /> O&rsquo;nun gibi &ldquo;yerli ve milli&rdquo; , hem de &ldquo;velud&rdquo; , hazır gelişmeleri takip eden m&uuml;nekkitlerimizin, edebiyat-irfan d&uuml;nyamızda tekrar g&ouml;r&uuml;nmeleri &uuml;mit ve duasıyla&hellip;</div> <div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">&nbsp;</div> <div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">Mehmet Nuri BİNG&Ouml;L&nbsp;</div>
Ekleme Tarihi: 07 Haziran 2020 - Pazar

Bir Portre: Prof. Dr. Mehmet Kaplan

<div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;"><br /> &ldquo;O devre ait b&uuml;t&uuml;n vesikalar apa&ccedil;ık olarak g&ouml;sterir ki İstikl&acirc;l Savaşı&rsquo;nın kazanılmasında milli istikl&acirc;l fikri kadar, dinin de b&uuml;y&uuml;k rol&uuml; olmuştur. T&uuml;rk halkı bazı sathi aydınlara rağmen, bu g&uuml;n de ŞEHADETLERİ DİNİN TEMELİ OLAN ezanın ebedi olarak inlemesini candan istemektedir. Şundan hi&ccedil; ş&uuml;phe etmemek lazımdır: T&uuml;rkiye&rsquo;de dini yıkan T&uuml;rk milletini de yıkar. Dini anlayan ve y&uuml;celten, onu &ndash; T&uuml;rk milletini ve devletini- ebediyete kadar yaşatır.&rdquo;<br /> <br /> Edebiyatın İ&ccedil;inden adlı eserindeki İstikl&acirc;l Marşı&rsquo;nı tahlil eden makalesinde Rahmetlik Prof. Dr. Mehmet KAPLAN bu ifadeleri kullanırken, hem g&ouml;nl&uuml;ndeki değerler silsilesini a&ccedil;ığa vuruyor, hem de BAZI SATHİ AYDINLARA rağmen b&uuml;y&uuml;k bir ger&ccedil;eğe parmak basıyor.<br /> <br /> Edebiyat Fak&uuml;ltesi son sınıfa kadar Kaplan Hoca ile meslek ve imtihanlar i&ccedil;in derslerini dinlemenin, edebi tahlil ve kıymetlendirmelerini okumanın dışında &uuml;nsiyetim yoktu. Okulu bitireceğim yıl, edebiyatımızda yer edinmiş, &ldquo;kıymet-i harbiyesi&rdquo; g&ouml;r&uuml;lm&uuml;ş herhangi bir romancıyı inceleme arzumu &ouml;ğrenince, asistanı Dr. İnci Engin&uuml;n ile, bana Tarık BUĞRA&rsquo;nın romanlarını tahlil edip etmek istemediğimi sordurtmuştu. Kabul edince, muhterem KAPLAN Hoca ile iki s&ouml;mestr s&uuml;recek bir &ccedil;alışma zemini bulmuştum. Bu sayede hem onun, hem de onun BUĞRA &uuml;zerindeki aydınlatıcı etkisini kavrama imk&acirc;nına kavuştum. Tezin sonunda Buğra ile yaptığım m&uuml;lakatı, Tarık Bey&#39;in yayımladığı POLİTİKA DIŞI eserine İktibas ettiğini &ouml;ğrenince de memnun olmuştum.<br /> <br /> Edebi meselelerde Avrupa&rsquo;yı mutlaka bilmemiz gerektiğini belirtmekle birlikte, edebiyatımızda asıl ve &ouml;z olarak kendi milletimizin, i&ccedil; i&ccedil;e yaşadığımız halkın, memleketimizin, hatta y&ouml;remizin ele alınmasını, kendimi milletimize &ouml;zg&uuml; hayatımız &uuml;zerinde d&uuml;ş&uuml;n&uuml;lmesi l&uuml;zumunu her zaman vurgulardı. Bu &ccedil;eşit fikirlerini bazen ders verirken şifahi olarak, bazen de makalelerinde yazılı olarak dile getirirdi. Eğer &ndash; g&uuml;n&uuml;n birinde- bir milli edebiyat g&ouml;r&uuml;necekse k&uuml;lt&uuml;r d&uuml;nyamızda, bunun yolunun halkımızın kendi motifleriyle s&uuml;slenmiş kilimleri gibi hususi hayatını kavramak ve bunu edebi eserlerde nakış nakış işlemek olacağını ısrarla m&uuml;dafaa ederdi.<br /> <br /> Bitirme tezi &ccedil;alışmamda ele aldığım ilk roman, Buğra&rsquo;nın &ldquo;Siyah Kehribar&rdquo;ıydı. S&ouml;z konusu eserdeki olay 1940&rsquo;ların İtalya&rsquo;sında ge&ccedil;iyordu. Temel kişiliğin dışındaki b&uuml;t&uuml;n şahsiyetler İtalyan&rsquo;dı. Eserde bulunan b&uuml;t&uuml;n yerler İtalya&rsquo;ya aitti. Eseri &ldquo; tahlil metoduna g&ouml;re&rdquo; inceleyerek hazırladığım metni Kaplan Hoca&rsquo;ya g&ouml;t&uuml;r&uuml;p kitapların ve el yazma n&uuml;shaların &uuml;st &uuml;ste yığıldığı Fak&uuml;lte&rsquo;deki odasında ona okuduğumda, yazısından başını kaldırıp g&ouml;zl&uuml;klerinin &uuml;zerinden bana bakmış ve:<br /> <br /> &ldquo;Yazında romanın eksik yanlarını hi&ccedil; tenkit etmemişsin.&rdquo; demişti. &ldquo;Nuri, tıpkı bende olduğu gibi, romanı okuyunca sende de tuhaf bir yabancılık hissi doğmadı mı?&rdquo;<br /> <br /> &ldquo;Evet efendim,&rdquo; dedim; &ldquo; bunu duydum ama yazara h&uuml;rmetimden dolayı yazımda belirtmedim.&rdquo;<br /> <br /> G&uuml;l&uuml;mseyip karşılık verdi:<br /> <br /> &ldquo;Bu romanı Tarık&rsquo;ın elinden alıp okuduğumda, eserde BİZE ait hi&ccedil;bir desen bulamamış, millet&ccedil;e hissettiğimiz ortak duygulara rastlayamamıştım. Bunu hem Tarık&rsquo;ın kendisine, hem de kitabı tenkit eden bir makalemde de b&uuml;t&uuml;n edebiyat d&uuml;nyasına izah etmiştim. Bence T&uuml;rk edebiyat&ccedil;ılarının yapmaları gereken ilk davranış, en başta bizi ve &ccedil;evremizi anlatmaktır; insanımızın yapısını, hayat tarzı ve telakkisini, memleketimizin şart ve zaruretlerini g&ouml;z ardı etmemektir. Bu meseleler &uuml;zerinde d&uuml;ş&uuml;nmeye alışmak, milli bir edebiyatın teşkili i&ccedil;in zaruridir.&rdquo;<br /> <br /> Daha sonra Buğra&rsquo;nın d&uuml;zyazı eserlerini incelerken bir yazısında, K&Uuml;&Ccedil;&Uuml;K AĞA romanındaki yerli atmosferin, Prof. Mehmet Kaplan&rsquo;ın bu tenkidinin etkisi ile meydana geldiğinin itirafını bulmuştum. &Ouml;yle ki bu eleştiriden sonra tam &uuml;&ccedil; yıl hi&ccedil;bir romana başlayamamış Buğra. (D&uuml;şman Kazanmak Sanatı)<br /> <br /> Kaplan Hoca roman ve hik&acirc;ye t&uuml;rlerinde olayın, meydana geldiği şartlardan &ldquo;m&uuml;cerret&rdquo; olarak işlenmesini devamlı tenkit eder, olayı devir ve hadiselerin temel dinamiklerinden kopuk olarak ele almanın bir yığın sakıncasından bahsederdi; bunları, o hadiseleri yaşayan kişilerin &ldquo; ferdi&rdquo; duygu, karakter, miza&ccedil;, maddi ve manevi &ldquo; saikler&rdquo;ini unutmadan anlatılmasını &ccedil;ok uygun bulurdu. Ona birka&ccedil; hik&acirc;ye denememi g&ouml;sterdiğimde, yine bir takım g&ouml;r&uuml;şlerini &ouml;ğrenme fırsatına kavuşmuştum. &ldquo; K&ouml;lelik Duvarı &Ouml;r&uuml;l&uuml;rken&rdquo; başlıklı uzun hik&acirc;yemi bana okutunca (kendisi de bir yandan el yazması bir n&uuml;shayı Latin asıllı harf sistemine &ccedil;eviriyordu) şunları s&ouml;ylediğini hep hatırlarım:<br /> <br /> &ldquo;Bu g&uuml;zel yapıyı ve &uuml;slubu devam ettirmekle birlikte, uzun konuşmayı bırakıp, daha geniş m&acirc;nalı kelimeler se&ccedil;ip, hik&acirc;ye denemenin daha &ouml;zl&uuml; olmasını ne &ccedil;ok isterdim. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; o zaman bir talebemle iftihar etme bahtiyarlığına kavuşurdum. Hem bu okuduğun hik&acirc;yende biz yokuz, kendi halkımız yok; sen bundan b&ouml;yle bizi anlatan hik&acirc;yeler yaz.&rdquo;<br /> <br /> Bir başka &ccedil;alışma aralığında hangi yazarları okuduğumu sormuştu. Bunların i&ccedil;inde STENDHAL&rsquo;ın olmamasına yerinerek:<br /> <br /> &ldquo;Kırmızı ve Siyah&rsquo;ı da oku.&rdquo; demişti; &ldquo; Stendhal&rsquo;ın o şaheseri gibi bir romanımızın olmasını &ccedil;ok arzu ederdim. Bu arada bir yabancı lisan da &ouml;ğrensen ne iyi olurdu.&rdquo;<br /> <br /> Roman ve hik&acirc;yede insan unsuru &uuml;zerinde &ouml;nemle durur, hi&ccedil;bir insanın kalıba d&ouml;k&uuml;lemeyeceğini savunurdu. Fak&uuml;lte bitirme imtihanımız m&uuml;lakat şeklindeydi. Bana verilen Osmanlıca şiirdeki &ldquo;ama&rdquo; kelimesine &ndash; şaşılacak bi&ccedil;imde &ndash; takılarak okuyup a&ccedil;ıklamamdan sonra, &ccedil;ok daha ağır bir soru beklerken, &ldquo;Hangi yabancı romancıyı daha &ccedil;ok seviyorsun?&rdquo; sorusunu y&ouml;neltince &ccedil;ok şaşırmış ve &ldquo;Tolstoy&rdquo; demiştim. &ldquo;Neden?&rdquo; diye &uuml;steleyince:<br /> <br /> &ldquo;Tolstoy anlattığı hadiselerle insan ruhunu &ccedil;ok iyi kaynaştırıyor.&rdquo; demiştim; &ldquo; Eserlerinde, &ouml;b&uuml;r realistler gibi okuyanı canından bezdiren k&uuml;lfetli tasvirler yerine insanın kişiliğini tahlil ediyor; ama sıkmadan, o g&uuml;n&uuml;n tarihi hadiselerinden ve o toprağın şartlarından koparmadan anlatıyor.&rdquo;<br /> <br /> Bunları duyunca memnunca g&uuml;l&uuml;msemiş ve:<br /> <br /> &ldquo;Bu iyi, ama sen yine de Stendhal&rsquo;ı; Kırmızı ve Siyah&rsquo;ı unutma&rdquo; demişti.<br /> <br /> Yetiştiği devrin tesiri ile bazı &ldquo;tezat&rdquo; g&ouml;r&uuml;şleri bulunsa bile, hocalığı s&uuml;resince ve hayatı boyunca edebiyatımıza, edebiyat eğitimine b&uuml;y&uuml;k faydaları olduğundan edebiyat &ccedil;evrelerinde &ldquo;Hocaların Hocası&rdquo; diye bilinen Mehmet KAPLAN Hoca&rsquo;mız her zaman hatırlanması gereken bir sima.<br /> <br /> O&rsquo;nun gibi &ldquo;yerli ve milli&rdquo; , hem de &ldquo;velud&rdquo; , hazır gelişmeleri takip eden m&uuml;nekkitlerimizin, edebiyat-irfan d&uuml;nyamızda tekrar g&ouml;r&uuml;nmeleri &uuml;mit ve duasıyla&hellip;</div> <div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">&nbsp;</div> <div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">Mehmet Nuri BİNG&Ouml;L&nbsp;</div>
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.