Mehmet Nuri BİNGÖL
Köşe Yazarı
Mehmet Nuri BİNGÖL
 

"ŞURA-YI HAKİKİ" VEYA "MEŞVERET-İ ŞER'İYYE"

<p><span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">İ&ccedil;timai m&uuml;cadele ya da tesan&uuml;d i&ccedil;erisindeki insanların birbiriyle m&uuml;şaveresi ve ortak hareketleri olması gereken bir h&acirc;ldir.&nbsp; Daha doğrusu insanın &ldquo;i&ccedil;timai bir mahluk&rdquo; olmasıyla&nbsp; al&acirc;kalı bir husustur. Demek ki ş&ucirc;ra veya m&uuml;şavere sadece İsl&acirc;m&icirc; bir mefhum değil, sosyal mevzularda b&uuml;t&uuml;n taraflarca daima m&uuml;racaat edilen bir metottur.</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Eğer, &ldquo;Bizim b&uuml;t&uuml;n m&uuml;sl&uuml;manları bağlayıcı karar selahiyetimiz yoktur; &ccedil;&uuml;nk&uuml; ne ehl-i ve&rsquo;l-aktız, ne de m&uuml;&rsquo;minlerin&nbsp; emiriyiz!&rdquo; deseler, o zaman haklıdırlar. Zira &ldquo;M&uuml;şavere emir i&ccedil;in evleviyetle vacibdir.&rdquo; (İslamda İdare Hukuku, Servet Armağan)</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Istılah&icirc; l&uuml;gatların verdiği m&acirc;na ş&ouml;yle: İstişare kelimesi, işaret masdarı &ldquo;il&acirc;&rdquo; ile kullanıldığı zaman &ldquo;el veya g&ouml;z yahud da kaş ile im&acirc; etmek&rdquo; m&acirc;nasına gelir. Aynı kelime &ldquo;al&acirc;&rdquo; ile kullanıldığında ise &ldquo;emretmek ve re&rsquo;y vermek&rdquo; m&acirc;n&acirc;sını ifade eder. Bu manada m&uuml;şavere işaret almak demektir. Şura, m&uuml;şavere, istişare, şivar, meşveret, meş&ucirc;ra, meşv&ucirc;ra; aynı k&ouml;kten m&uuml;ştak kelimeler olup &ldquo;danışıp işaret almak, rey almak ve bir mesele hakkındaki g&ouml;r&uuml;ş&uuml;n&uuml; sormak&rdquo; m&acirc;n&acirc;sınadır. Toplanıp meşveret eden cemaate (ehl-i s&uuml;nnet vel-cemaat alimlerine) ş&ucirc;ra denilir. ( Emanet ve Ehliyet, H&uuml;sn&uuml; Aktaş)</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Herhangi bir hastalığa tutulan kimse i&ccedil;in de aynı us&ucirc;l ge&ccedil;erli değil midir? Mutlaka ihtisas yapmış bir doktorlar tercih edilir. Demek ki bir meslek grubunun birbiriyle yaptığı danışma meşveret değil, meşuradır.&nbsp; (Belli bir ekonomi ya da neşir&nbsp; &ccedil;alışmasına&nbsp; meşveret namı verenlerin kulakları &ccedil;ınlasın. Maalesef tanıdığımız hi&ccedil;bir camianın yaptıkları meşveret-i hakiki değil, fikir dayatmalı bir MEŞURADIR.) Zira &Uuml;stad Bedi&uuml;zzaman (R.A)ın &ldquo;Kardeşlerimle haklı bir meşverete muhtacım.&rdquo; şeklindeki ifadesindeki meşveretten kasıt &ldquo;teknik meş&ucirc;ra&rdquo; değildir, &ldquo;tarz ve tatbik&rdquo; noktasından fikir almaktır. (Kastamonu Lahikası)</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Allah&ucirc; Te&acirc;la (cc) ihtisas sahibi kimselerden faydalanmanın şeklini anlatmak &uuml;zere; Sebe Krali&ccedil;esi Belkıs&rsquo;ın, &ccedil;evresindeki ileri gelenlerle (mele topluluğu) nasıl m&uuml;şavere ettiğini haber vermiştir: &ldquo;(S&uuml;leyman, H&uuml;dh&uuml;d kuşuna hitaben) dedi ki; &lsquo;Bakalım doğru mu s&ouml;yledin, yoksa yalancılardan mı oldun? Şu mektubu g&ouml;t&uuml;r, onu kendilerine bırak. Sonra onlardan ayrıl ve onların verecekleri cevabı bekle. (Sebe Krali&ccedil;esi) dedi ki; &lsquo;Ey Mele (ileri gelenler topluluğu), bana &ccedil;ok şerefli bir mektup bırakıldı. O muhakkak S&uuml;leyman&rsquo;dandır ve ş&ouml;yle (demekte)dir: Rahman ve Rahim olanın (Allah&rsquo;ın) adıyle. Bana karşı baş kaldırmayın. Allah&rsquo;a teslimiyet g&ouml;stererek bana gelin! (Krali&ccedil;e) ş&ouml;yle devam etti: &lsquo;Ey Mele!.. bana bu meselede akıl (rey) veriniz. Sizin ş&acirc;hid olmadığınız hi&ccedil;bir emirde (umumla ilgili meselelerde tek başıma) karar vermem. (Onlar-mele topluğu- d&uuml;ş&uuml;n&uuml;p, ş&ouml;yle) Dediler: &lsquo;Biz g&uuml;&ccedil; ve kuvvet sahipleri, &ccedil;etin savaş erbabıyız. Emir sana aittir. Bize ne emredeceksen emret! (Krali&ccedil;e) Dedi ki: &lsquo;Ş&uuml;phesiz ki h&uuml;k&uuml;mdarlar bir memlekete girdiklerinde orasını perişan ederler. Halkından şerefli olanları hor ve hakir kılarlar. Bunlar da b&ouml;yle yapacaklardır. Ben onlara bir hediye g&ouml;ndereyim de, (el&ccedil;iler) ne ile d&ouml;necekler bakayım. Bunun &uuml;zerine vakt&acirc; ki (o g&ouml;nderilen heyet) S&uuml;leyman&rsquo;a geldi. (S&uuml;leyman) dedi ki: &lsquo;Siz bana mal ile mi yardım ediyorsunuz? İşte Allah&rsquo;ın bana verdiği (ni&rsquo;metler ki onlar) size verdiğinden daha &ccedil;ok hayırlıdır. Belki siz hediyenizle b&ouml;b&uuml;rlenirsiniz. D&ouml;n onlara!.. And olsun &ouml;n&uuml;ne ge&ccedil;emeyecekleri ordularla gelir, onları hor ve hakir oldukları halde, oradan (memleketlerinden) &ccedil;ıkarırım. (Sonra S&uuml;leyman) Dedi ki: &lsquo;Ey Mele!.. (İleri gelenler topluluğu) onun tahtını kendileri (Allah&rsquo;a) teslimiyet g&ouml;stererek gelmelerinden evvel, hanginiz bana getirir? Cinnilerden bir ifrit: &lsquo;Sen makamından kalkmadan ben onu (tahtını) sana getiririm. Buna da muktedir ve eminim dedi. Nezdinde kitaptan bir ilim bulunan (z&acirc;t, Asaf b. Berhiya): &lsquo;Onu sana g&ouml;z&uuml;n kendine d&ouml;nmeden (g&ouml;z&uuml;n&uuml; yumup a&ccedil;madan) evvel getiririm. Vakta uyki (S&uuml;leyman) tahtı yanında durur bir halde g&ouml;rd&uuml;: &rsquo;Bu, dedi, Rabbimizin fazl-u l&ucirc;tf&ucirc;ndandır. Ş&uuml;k&uuml;r m&uuml; edeceğim, yoksa nank&ouml;rl&uuml;k m&uuml; edeceğim, beni imtihan ettiği i&ccedil;indir. Kim ş&uuml;krederse kendi faidesinedir. Kim de nank&ouml;rl&uuml;k ederse, ş&uuml;phe yok ki Rabbim (onun ş&uuml;kr&uuml;nden) tamamen m&uuml;stağnidir. (Hem o) Hakkı ile kerem sahibidir.&rdquo;(2)</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Nitekim Fir&rsquo;avn&rsquo;un; Hz. Musa (sa)&rsquo;ya karşı m&uuml;cadele verirken, &ccedil;evresindekilerle sık sık m&uuml;şavere ettiği sabittir. Fir&rsquo;avn&rsquo;un &ccedil;evresindeki ileri gelenler (mele topluluğu), Hz. Musa&rsquo;nın (as) &ouml;ld&uuml;r&uuml;lmesini, değişik sosyal sebeplerle kabul etmezler. Fir&rsquo;avn onları ikna etmek i&ccedil;in şunları s&ouml;yler: &ldquo;Fir&rsquo;avn: &lsquo;Bırakın beni (izin verin), dedi, Musa&rsquo;yı &ouml;ld&uuml;reyim. (Varsın o) Rabbine yalvarsın. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; ben onun, dininizi değiştireceğinden yahut yery&uuml;z&uuml;nde fesad &ccedil;ıkaracağından korkuyorum.&rdquo;(3)</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Cahiliyye d&ouml;neminde mekke m&uuml;şrikleri, karşılaştıkları b&uuml;t&uuml;n problemleri, m&uuml;şavere yoluyla &ccedil;&ouml;z&uuml;yorlardı. Dar&rsquo;un Nedve&rsquo;de ş&ucirc;ra meclisini y&ouml;neten şahıs Yezid b. Zema b. Esved idi. Kureyş&rsquo;in y&ouml;netiminde ona verilen g&ouml;rev, şurayı faal hale getirmektir. Nitekim Allame Zemahşer&icirc;, &ldquo;İş hususunda onlarla m&uuml;şavere et&rdquo; (&Acirc;l-i İmr&acirc;n s&ucirc;resi: l59) me&acirc;lindeki &acirc;yeti tefsir ederken, bu hususa geniş yer vermiştir. Kelime-i şehadet getirerek &ldquo;tevhid m&uuml;cadelesine&rdquo; katılan Kureyş&rsquo;lilerin, daha &ouml;nceden m&uuml;şavere us&ucirc;l&uuml;n&uuml; bildikleri &uuml;zerinde &ouml;zellikle durmuştur.(4)</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Şurası muhakkaktır ki; gerek aileyi, gerek cemiyeti ilgilendiren mevzularda m&uuml;şavere etmek nassla sabittir. İsl&acirc;m dini, m&uuml;şaverenin alanını tayin ve tespit etmiştir. Kur&rsquo;&acirc;n-ı Kerim&rsquo;de: &ldquo;Anneler &ccedil;ocuklarını tam iki yıl emzirirler. (Bu) emmeyi tam yaptırmak isteyenler i&ccedil;indir. O (annelerin) ma&rsquo;ruf şekilde yiyeceği ve giyeceği (nafakası), &ccedil;ocuk kendisinden olan babaya aittir. Kimse g&uuml;&ccedil; yetiremeyeceği bir şeyle m&uuml;kellef tutulamaz. Ne bir anne &ccedil;ocuğu y&uuml;z&uuml;nden, ne de &ccedil;ocuğun babası, o &ccedil;ocuğu sebebiyle zarara sokulmasın. Miras&ccedil;ıya d&uuml;şen de bunun gibisidir. Eğer (anne ve baba) aralarında anlaşarak ve m&uuml;şavere ederek, &ccedil;ocuğu memeden kesmeyi arzu ederlerse, ikisine de g&uuml;nah yoktur.&rdquo;(5) h&uuml;km&uuml; beyan buyurulmuştur.</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Kur&rsquo;&acirc;n-ı Ker&icirc;m&rsquo;deki s&ucirc;relerden birisinin ismi, Ş&ucirc;ra&rsquo;dır. M&uuml;&rsquo;minler arasındaki vel&acirc;yetin neticesi olarak m&uuml;şavere daima g&uuml;ndemde kalmıştır. Hatta işlerini m&uuml;şavere yoluyla &ccedil;&ouml;zmek, m&uuml;&rsquo;minlerın vasfı olarak zikredilmiştir. Nitekim bir &acirc;yet-i kerimede: &ldquo;Size verilen şey, hep bu d&uuml;nya hayatının ge&ccedil;ici birer faidesidir. Allah&rsquo;ın katında olan ise daha hayırlıdr, daha s&uuml;reklidir. (Bunlar) iman edip de, ancak Allah&rsquo;a g&uuml;venip dayanmakta, b&uuml;y&uuml;k g&uuml;nahlardan ve f&acirc;hiş k&ouml;t&uuml;l&uuml;klerden ka&ccedil;ınmakta, &ouml;fkelendikleri zaman derhal (kusurları) &ouml;rtmekte olanlara, Rabblerinin (tevhide ve ibadete dair) d&acirc;vetine icabet edenlere, namazlarını dosdoğru kılanlara; ki bunların işleri aralarında m&uuml;şavere iledir, kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden (İsl&acirc;m i&ccedil;in) harcayanlara, kendilerine tegall&uuml;p ve zul&uuml;m v&acirc;ki olduğu zaman, hep birlikte mazl&ucirc;ma yardım edenlere mahsustur.&rdquo;(6) h&uuml;km&uuml; beyan buyurulmuştur.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">M&uuml;fessirlerin cumhuru, bu &acirc;yet-i kerimenin Mekke&rsquo;de inzal buyurulduğunu belirtmişlerdir.</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Peygamber Efendimiz (ASM), &ldquo;Allah&ucirc; Te&acirc;la (cc) m&uuml;şavereyi benim &uuml;mmetime bir rahmet kıldı. M&uuml;&rsquo;minlerden her kim istişare ederse doğrudan mahrum olmaz. Her kim m&uuml;şavereyi terkederse hatadan kurtulamaz.&rdquo;(7) buyurmuştur.</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Şurası unutulmamalıdır ki; m&uuml;&rsquo;minler birbirinin velileridir ve meselelerini istişare ederler. Gerek devlet, gerek cemaat planında; m&uuml;&rsquo;minlerin işlerini &uuml;zerine alan kimse (em&icirc;r), kaba ve katı y&uuml;rekli olmamak durumundadır. Ayrıca m&uuml;şavere us&ucirc;l&uuml;ne riayet etmek mecburiyetindedir.</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">M&uuml;&rsquo;minler herhangi bir mesele ile karşılaştıkları zaman; &ouml;nce o mesele ile ilgili kat&rsquo;i nass bulunup bulunmadığını araştırmak mecburiyetindedirler. Eğer kat&rsquo;i nass mevcut ise, işittik ve itaat ettik demeleri farzdır. (Semi&rsquo;na ve ate&rsquo;na!) Eğer kat&rsquo;i nass mevcut değil ise, ilim ve takva sahibi kardeşleriyle m&uuml;şavere etmeleri gerekir.</span></p>
Ekleme Tarihi: 05 Aralık 2019 - Perşembe

"ŞURA-YI HAKİKİ" VEYA "MEŞVERET-İ ŞER'İYYE"

<p><span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">İ&ccedil;timai m&uuml;cadele ya da tesan&uuml;d i&ccedil;erisindeki insanların birbiriyle m&uuml;şaveresi ve ortak hareketleri olması gereken bir h&acirc;ldir.&nbsp; Daha doğrusu insanın &ldquo;i&ccedil;timai bir mahluk&rdquo; olmasıyla&nbsp; al&acirc;kalı bir husustur. Demek ki ş&ucirc;ra veya m&uuml;şavere sadece İsl&acirc;m&icirc; bir mefhum değil, sosyal mevzularda b&uuml;t&uuml;n taraflarca daima m&uuml;racaat edilen bir metottur.</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Eğer, &ldquo;Bizim b&uuml;t&uuml;n m&uuml;sl&uuml;manları bağlayıcı karar selahiyetimiz yoktur; &ccedil;&uuml;nk&uuml; ne ehl-i ve&rsquo;l-aktız, ne de m&uuml;&rsquo;minlerin&nbsp; emiriyiz!&rdquo; deseler, o zaman haklıdırlar. Zira &ldquo;M&uuml;şavere emir i&ccedil;in evleviyetle vacibdir.&rdquo; (İslamda İdare Hukuku, Servet Armağan)</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Istılah&icirc; l&uuml;gatların verdiği m&acirc;na ş&ouml;yle: İstişare kelimesi, işaret masdarı &ldquo;il&acirc;&rdquo; ile kullanıldığı zaman &ldquo;el veya g&ouml;z yahud da kaş ile im&acirc; etmek&rdquo; m&acirc;nasına gelir. Aynı kelime &ldquo;al&acirc;&rdquo; ile kullanıldığında ise &ldquo;emretmek ve re&rsquo;y vermek&rdquo; m&acirc;n&acirc;sını ifade eder. Bu manada m&uuml;şavere işaret almak demektir. Şura, m&uuml;şavere, istişare, şivar, meşveret, meş&ucirc;ra, meşv&ucirc;ra; aynı k&ouml;kten m&uuml;ştak kelimeler olup &ldquo;danışıp işaret almak, rey almak ve bir mesele hakkındaki g&ouml;r&uuml;ş&uuml;n&uuml; sormak&rdquo; m&acirc;n&acirc;sınadır. Toplanıp meşveret eden cemaate (ehl-i s&uuml;nnet vel-cemaat alimlerine) ş&ucirc;ra denilir. ( Emanet ve Ehliyet, H&uuml;sn&uuml; Aktaş)</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Herhangi bir hastalığa tutulan kimse i&ccedil;in de aynı us&ucirc;l ge&ccedil;erli değil midir? Mutlaka ihtisas yapmış bir doktorlar tercih edilir. Demek ki bir meslek grubunun birbiriyle yaptığı danışma meşveret değil, meşuradır.&nbsp; (Belli bir ekonomi ya da neşir&nbsp; &ccedil;alışmasına&nbsp; meşveret namı verenlerin kulakları &ccedil;ınlasın. Maalesef tanıdığımız hi&ccedil;bir camianın yaptıkları meşveret-i hakiki değil, fikir dayatmalı bir MEŞURADIR.) Zira &Uuml;stad Bedi&uuml;zzaman (R.A)ın &ldquo;Kardeşlerimle haklı bir meşverete muhtacım.&rdquo; şeklindeki ifadesindeki meşveretten kasıt &ldquo;teknik meş&ucirc;ra&rdquo; değildir, &ldquo;tarz ve tatbik&rdquo; noktasından fikir almaktır. (Kastamonu Lahikası)</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Allah&ucirc; Te&acirc;la (cc) ihtisas sahibi kimselerden faydalanmanın şeklini anlatmak &uuml;zere; Sebe Krali&ccedil;esi Belkıs&rsquo;ın, &ccedil;evresindeki ileri gelenlerle (mele topluluğu) nasıl m&uuml;şavere ettiğini haber vermiştir: &ldquo;(S&uuml;leyman, H&uuml;dh&uuml;d kuşuna hitaben) dedi ki; &lsquo;Bakalım doğru mu s&ouml;yledin, yoksa yalancılardan mı oldun? Şu mektubu g&ouml;t&uuml;r, onu kendilerine bırak. Sonra onlardan ayrıl ve onların verecekleri cevabı bekle. (Sebe Krali&ccedil;esi) dedi ki; &lsquo;Ey Mele (ileri gelenler topluluğu), bana &ccedil;ok şerefli bir mektup bırakıldı. O muhakkak S&uuml;leyman&rsquo;dandır ve ş&ouml;yle (demekte)dir: Rahman ve Rahim olanın (Allah&rsquo;ın) adıyle. Bana karşı baş kaldırmayın. Allah&rsquo;a teslimiyet g&ouml;stererek bana gelin! (Krali&ccedil;e) ş&ouml;yle devam etti: &lsquo;Ey Mele!.. bana bu meselede akıl (rey) veriniz. Sizin ş&acirc;hid olmadığınız hi&ccedil;bir emirde (umumla ilgili meselelerde tek başıma) karar vermem. (Onlar-mele topluğu- d&uuml;ş&uuml;n&uuml;p, ş&ouml;yle) Dediler: &lsquo;Biz g&uuml;&ccedil; ve kuvvet sahipleri, &ccedil;etin savaş erbabıyız. Emir sana aittir. Bize ne emredeceksen emret! (Krali&ccedil;e) Dedi ki: &lsquo;Ş&uuml;phesiz ki h&uuml;k&uuml;mdarlar bir memlekete girdiklerinde orasını perişan ederler. Halkından şerefli olanları hor ve hakir kılarlar. Bunlar da b&ouml;yle yapacaklardır. Ben onlara bir hediye g&ouml;ndereyim de, (el&ccedil;iler) ne ile d&ouml;necekler bakayım. Bunun &uuml;zerine vakt&acirc; ki (o g&ouml;nderilen heyet) S&uuml;leyman&rsquo;a geldi. (S&uuml;leyman) dedi ki: &lsquo;Siz bana mal ile mi yardım ediyorsunuz? İşte Allah&rsquo;ın bana verdiği (ni&rsquo;metler ki onlar) size verdiğinden daha &ccedil;ok hayırlıdır. Belki siz hediyenizle b&ouml;b&uuml;rlenirsiniz. D&ouml;n onlara!.. And olsun &ouml;n&uuml;ne ge&ccedil;emeyecekleri ordularla gelir, onları hor ve hakir oldukları halde, oradan (memleketlerinden) &ccedil;ıkarırım. (Sonra S&uuml;leyman) Dedi ki: &lsquo;Ey Mele!.. (İleri gelenler topluluğu) onun tahtını kendileri (Allah&rsquo;a) teslimiyet g&ouml;stererek gelmelerinden evvel, hanginiz bana getirir? Cinnilerden bir ifrit: &lsquo;Sen makamından kalkmadan ben onu (tahtını) sana getiririm. Buna da muktedir ve eminim dedi. Nezdinde kitaptan bir ilim bulunan (z&acirc;t, Asaf b. Berhiya): &lsquo;Onu sana g&ouml;z&uuml;n kendine d&ouml;nmeden (g&ouml;z&uuml;n&uuml; yumup a&ccedil;madan) evvel getiririm. Vakta uyki (S&uuml;leyman) tahtı yanında durur bir halde g&ouml;rd&uuml;: &rsquo;Bu, dedi, Rabbimizin fazl-u l&ucirc;tf&ucirc;ndandır. Ş&uuml;k&uuml;r m&uuml; edeceğim, yoksa nank&ouml;rl&uuml;k m&uuml; edeceğim, beni imtihan ettiği i&ccedil;indir. Kim ş&uuml;krederse kendi faidesinedir. Kim de nank&ouml;rl&uuml;k ederse, ş&uuml;phe yok ki Rabbim (onun ş&uuml;kr&uuml;nden) tamamen m&uuml;stağnidir. (Hem o) Hakkı ile kerem sahibidir.&rdquo;(2)</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Nitekim Fir&rsquo;avn&rsquo;un; Hz. Musa (sa)&rsquo;ya karşı m&uuml;cadele verirken, &ccedil;evresindekilerle sık sık m&uuml;şavere ettiği sabittir. Fir&rsquo;avn&rsquo;un &ccedil;evresindeki ileri gelenler (mele topluluğu), Hz. Musa&rsquo;nın (as) &ouml;ld&uuml;r&uuml;lmesini, değişik sosyal sebeplerle kabul etmezler. Fir&rsquo;avn onları ikna etmek i&ccedil;in şunları s&ouml;yler: &ldquo;Fir&rsquo;avn: &lsquo;Bırakın beni (izin verin), dedi, Musa&rsquo;yı &ouml;ld&uuml;reyim. (Varsın o) Rabbine yalvarsın. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; ben onun, dininizi değiştireceğinden yahut yery&uuml;z&uuml;nde fesad &ccedil;ıkaracağından korkuyorum.&rdquo;(3)</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Cahiliyye d&ouml;neminde mekke m&uuml;şrikleri, karşılaştıkları b&uuml;t&uuml;n problemleri, m&uuml;şavere yoluyla &ccedil;&ouml;z&uuml;yorlardı. Dar&rsquo;un Nedve&rsquo;de ş&ucirc;ra meclisini y&ouml;neten şahıs Yezid b. Zema b. Esved idi. Kureyş&rsquo;in y&ouml;netiminde ona verilen g&ouml;rev, şurayı faal hale getirmektir. Nitekim Allame Zemahşer&icirc;, &ldquo;İş hususunda onlarla m&uuml;şavere et&rdquo; (&Acirc;l-i İmr&acirc;n s&ucirc;resi: l59) me&acirc;lindeki &acirc;yeti tefsir ederken, bu hususa geniş yer vermiştir. Kelime-i şehadet getirerek &ldquo;tevhid m&uuml;cadelesine&rdquo; katılan Kureyş&rsquo;lilerin, daha &ouml;nceden m&uuml;şavere us&ucirc;l&uuml;n&uuml; bildikleri &uuml;zerinde &ouml;zellikle durmuştur.(4)</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Şurası muhakkaktır ki; gerek aileyi, gerek cemiyeti ilgilendiren mevzularda m&uuml;şavere etmek nassla sabittir. İsl&acirc;m dini, m&uuml;şaverenin alanını tayin ve tespit etmiştir. Kur&rsquo;&acirc;n-ı Kerim&rsquo;de: &ldquo;Anneler &ccedil;ocuklarını tam iki yıl emzirirler. (Bu) emmeyi tam yaptırmak isteyenler i&ccedil;indir. O (annelerin) ma&rsquo;ruf şekilde yiyeceği ve giyeceği (nafakası), &ccedil;ocuk kendisinden olan babaya aittir. Kimse g&uuml;&ccedil; yetiremeyeceği bir şeyle m&uuml;kellef tutulamaz. Ne bir anne &ccedil;ocuğu y&uuml;z&uuml;nden, ne de &ccedil;ocuğun babası, o &ccedil;ocuğu sebebiyle zarara sokulmasın. Miras&ccedil;ıya d&uuml;şen de bunun gibisidir. Eğer (anne ve baba) aralarında anlaşarak ve m&uuml;şavere ederek, &ccedil;ocuğu memeden kesmeyi arzu ederlerse, ikisine de g&uuml;nah yoktur.&rdquo;(5) h&uuml;km&uuml; beyan buyurulmuştur.</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Kur&rsquo;&acirc;n-ı Ker&icirc;m&rsquo;deki s&ucirc;relerden birisinin ismi, Ş&ucirc;ra&rsquo;dır. M&uuml;&rsquo;minler arasındaki vel&acirc;yetin neticesi olarak m&uuml;şavere daima g&uuml;ndemde kalmıştır. Hatta işlerini m&uuml;şavere yoluyla &ccedil;&ouml;zmek, m&uuml;&rsquo;minlerın vasfı olarak zikredilmiştir. Nitekim bir &acirc;yet-i kerimede: &ldquo;Size verilen şey, hep bu d&uuml;nya hayatının ge&ccedil;ici birer faidesidir. Allah&rsquo;ın katında olan ise daha hayırlıdr, daha s&uuml;reklidir. (Bunlar) iman edip de, ancak Allah&rsquo;a g&uuml;venip dayanmakta, b&uuml;y&uuml;k g&uuml;nahlardan ve f&acirc;hiş k&ouml;t&uuml;l&uuml;klerden ka&ccedil;ınmakta, &ouml;fkelendikleri zaman derhal (kusurları) &ouml;rtmekte olanlara, Rabblerinin (tevhide ve ibadete dair) d&acirc;vetine icabet edenlere, namazlarını dosdoğru kılanlara; ki bunların işleri aralarında m&uuml;şavere iledir, kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden (İsl&acirc;m i&ccedil;in) harcayanlara, kendilerine tegall&uuml;p ve zul&uuml;m v&acirc;ki olduğu zaman, hep birlikte mazl&ucirc;ma yardım edenlere mahsustur.&rdquo;(6) h&uuml;km&uuml; beyan buyurulmuştur.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">M&uuml;fessirlerin cumhuru, bu &acirc;yet-i kerimenin Mekke&rsquo;de inzal buyurulduğunu belirtmişlerdir.</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Peygamber Efendimiz (ASM), &ldquo;Allah&ucirc; Te&acirc;la (cc) m&uuml;şavereyi benim &uuml;mmetime bir rahmet kıldı. M&uuml;&rsquo;minlerden her kim istişare ederse doğrudan mahrum olmaz. Her kim m&uuml;şavereyi terkederse hatadan kurtulamaz.&rdquo;(7) buyurmuştur.</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Şurası unutulmamalıdır ki; m&uuml;&rsquo;minler birbirinin velileridir ve meselelerini istişare ederler. Gerek devlet, gerek cemaat planında; m&uuml;&rsquo;minlerin işlerini &uuml;zerine alan kimse (em&icirc;r), kaba ve katı y&uuml;rekli olmamak durumundadır. Ayrıca m&uuml;şavere us&ucirc;l&uuml;ne riayet etmek mecburiyetindedir.</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">M&uuml;&rsquo;minler herhangi bir mesele ile karşılaştıkları zaman; &ouml;nce o mesele ile ilgili kat&rsquo;i nass bulunup bulunmadığını araştırmak mecburiyetindedirler. Eğer kat&rsquo;i nass mevcut ise, işittik ve itaat ettik demeleri farzdır. (Semi&rsquo;na ve ate&rsquo;na!) Eğer kat&rsquo;i nass mevcut değil ise, ilim ve takva sahibi kardeşleriyle m&uuml;şavere etmeleri gerekir.</span></p>
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.