HAVANDA SU DÖVENLER... ŞİMDİKİLER GİBİ!
<p><span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">“Gına geldi bu boğuşmadan. Ya biz, ya onlar; bir üçüncü şık kalmadı. Her iki şıkkın ne getirip ne götüreceğini hesaplayıp, adımlarınızı öylece atmalısınız bundan böyle. Kafkasya çapında elli bini bulmayan milis kuvvetinin önündeki bu duraklama, kepazelikten de öte bir şey. Otuz yıldan beri bir adım ileri, beş adım geri gidiyoruz. Çıldırasım geliyor.”</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Tümgeneral Velyaminof çok zaman asık yüzüne zoraki bir tebessüm çizerek:</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">“Buraya atanmamızın sebebi de bu değil mi komutanım?” dedi. “ Sizin gibi bir kurmayı karşılarında görmediklerinden her geçen gün daha da şımardı bu dağlılar. Ordumuzun ana gövdesinin Terek’in gerisine, hatta Sohumkale’ye çekildiğini iyi ki Petersburg’a rapor etmedik. Yoksa...”</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Sohumkale’nin Çar ordusunca ele geçirilmeden önceki emiri ve Çarlık Rusyası ile birlikte çalışmaktan başka yol göremeyen Alişan Han kaşlarını celalle yıktı:</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">“Bu ‘yoksa’ lafı bizimle mi ilgilidir kumandan?” diye atıldı.</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Velyaminof, General Rozen’in mânası pek de anlaşılmayan göz işaretiyle, tarziye verir gibi:</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">“ Ne haddime.” dedi. “Yoksa Çar Hazretleri kalpten giderdi de, bir de çarlık seçimi için saray entrikalarıyla uğraşmak zorunda kalırdık.”</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Sohumkale Valisinin makam odası binanın ikinci katındaydı ve pencereleri hem kuzeye, hem batıya bakıyordu. Binanın köşesine düşüyordu oda.</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Şehir, Terek’e yaslanıp kendisiyle aynı adı taşıyan bir yaylanın kıyısında kurulmuştu. Hürriyet rüzgârları esen ülkenin çeşitli bölgelerinden gelen yolları birbirine bağlıyordu. Hem orayı elinde tutan ordu için, hem de kendi değerlerine göre yaşamak için harekete geçen Abaz, Çeçen, Adige ve Dağıstan kuvvetlerince mühim görülmesinin sebebi, yukarıdan bakılınca daha iyi anlaşılıyordu.</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Çevresinin Çar ordusunca “temiz” diye sıfatlandırılması, bölgenin ikinci Ahulgoh’u olmaya adaylığındandı. Hem General, hem Tümgeneral, hem emir subayları, hem Alişan Han bilhassa Ahulgoh’ta üslenmiş İmam Muhammed’in savaş makinası mücahitlerini ta buraya sevkedip, kuvvetini sağa sola dağıtacak kadar izan fukarası olmadığını biliyorlardı ama bir “yalnız kurt”un bir avuç cengaverle Sohumkale’ye sızıp...</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">“Aman, Tanrı korusun...” dedi Binbaşı Sergeviç.</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Bu sesli düşünmenin, Çar’ın ölüm ihtimali için yapıldığını zanneden Velyaminov, bir taburu teslim ettiği Binbaşı Sergeviç’e, sicilinde yazılanları hatırlayınca memnunca gülümseyerek baktı.</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">“ Yolculuğun nasıl geçti?” dedi. “ Bir Dağlı kolunu püskürtmüşsün...”</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Binbaşı Sergeyiveç gerçeği söyleyip söylememede tereddütlü durdu. Aslında püskürtme filan yoktu. Dağlılar bilinmez bir sebepten geri çekilmiş, sağına düşen çam ormanında kaybolmuşlardı.</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Şehrin emniyet ve kolluk işleriyle vazifeli Yüzbaşı Pavloviç’in, huzursuzluk çöllerindeymiş gibi iç sıkıntısı iklim ve mevsimden değildi. Emredilen hedeften fersah fersah uzak oluşlarındandı.</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Yüzbaşı Pavloviç, asabi bir şekilde avurtlarını kemirerek ruh hâlini ele verirken, Sohumkale Garnizon Komutanı Albay Krikov, tam tersine pek sakindi; anlatılanları kâle almaz bir tavırla dinliyordu. Ayak ayak üstüne atmış, esneyip duruyor; bıkkın alın çizgileri altındaki ölgün gözlerini içerdekilerin tümünün üzerinde dolaştırarak durumu kavramak istiyordu.</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">General Rozen tarafından bal gibi makam rüşveti olarak tayin edilen Vali Beslan Bek’in hastalığını bahâne ederek toplantıya katılmamasının aslında mesuliyetten kaçış olduğunu, hepsi gibi General Rozen de biliyordu ama “adamın” mazeretine itiraz edecek hâli yoktu şimdilik.</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">“Şimdilik, bu bilmediğimiz topraklardaki harekat için muhtacız onlara...” dedi içinden. “ Biraz daha dayanacağız adamlara.”</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Oda kapısına yakın peykeye kurulmuş Alişan Han’la Savsur Bek’in yerli kıyafetleri, hem General’i, hem de Yüzbaşı Pavloviç’i iğrendirse bile, buna dayanmaları gerektiğini iyi biliyorlardı.</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Buraya düşmanı yok etmeye gelmişlerdi; onu bunu dışlayarak kendilerine direnen kuvvetlere Emir Savsur’u katmaya değil. Kendisi tersini düşünse de üstlerinden gelen ve onlara ihtiyaçlarını vurgulayan talimatları yok sayamazdı.</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">“Anladığınızı umarım,” diyen ses ona aitti ve tiz titreşimlerle bezenmişti. Odadaki, çaresizliğin itirafı olan sessizliği yine kendisinin bozması, içerdekilerin yine de bocaladıklarını anlatıyordu.</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Odadakilerin yüz hatlarına tek tek baktıktan sonra ekledi:</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">“Zaten anlamak zorundasınız da. Çünkü şu an bulunduğunuz tüm mevkileri bize borçlusunuz; ayrıcalıklı hayat tarzınızı da... Herhal yaşama şeklinizin tam tersine dönmesini istemezsiniz.”</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Sözünün burasında duraladı; başını, pencere önünde oturup kendini dinliyor görünen Alişan Bek’den yana çevirdi, kaldığı yerden devam etti:</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">“Bu anlattıklarımı, Alişan Han’ın valiye duyuracağından kuşkum yok.”</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Sözünün burasında mânalı bir gülüş durdurdu onu, postasından püro istedi. Yakıp bir nefes çekip havaya üfledi.</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">“Buradan çıkınca,”dedi bıyık altı gülüşünü sürdürerek; “Savsur Bek’e geçmiş olsuna gidersin belki. Burada hem kendi adına, hem de onun nâmına bulunuyorsun. Dediklerimi ona da duyurursun.”</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Son sözler, kır saçlarına rağmen sakalsız bıyıksız simasını daha beter gölgeledi Alişan Han’in; kaşlarını çatıp zemindeki koyu sarı desenli halıyı inceleyerek duymazdan geldi önce, ama böylesi bir davranışın adamı kuşkulandıracağını hesaplayıp kendini toparladı. Nefeslendikten sonra, kısık sesiyle söylenirmiş gibi karşılık vermeyi zaruret bildi:</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">“Emirlerinizi Rusça bilen bir çocuk bile anında anlardı sayın kumandan,” dedi; “ hâlimizi öyle bir tasvir ettiniz ki mest oldum. Yalnız tasvir ettiniz, yalnız korkuttunuz, yalnız vaziyetimizin perişanlığını ilan ettiniz; bunca moral bozukluğu yetmiyormuş gibi, bir de bunları yaptınız bize; beklenmez bir üslup.”</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Sözünü yarım bırakarak Tümgeneral Velyaminov’un sorgular yüz ifadesine dikkat etti, belli bir hükm varmak istiyordu:</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">“Yanlış anlayıp îtiraz ediyorum sanmayın beni,” diye de yarım bıraktığı konuşmasını sürdürdü; “çünkü buna gereğin kalmayacağı günlerin çok yakında olduğunuğunu hissediyorum. Ama sadece dağlıların ısrarcı mukavemetleri epey düşündürttü beni.”</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Alişan Han, Vali Beslan Bek’in makam odasının alt kısmına düşen koltuklarına iğreti oturmuş, konuşulanları sanki anlarmış gibi bakan kabile hanlarının en yaşlısına düşünceli göz attı.</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">“ Ne konuşur bunlar? Vaadettikleri gibi asileri tepeleyip bize bağımsız bir yurt vereceklerse, ne bu telaş?”</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Alişan Han bilmiyordu ki “her devir”de hakim güçler bir şeyler vaadederdi galibiyete kadar, sonra da hatırlarında kalan sadece kendi hedefleri olurdu. “Tarihin tekerrürü ne de acıydı! ( ...... Konan Kartal çalışmadan...)</span></p>
<div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;"> </div>
<div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">Mehmet Nuri BİNGÖL </div>
<div> </div>
<div class="yj6qo" style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;"> </div>
<div class="adL" style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;"> </div>
Ekleme
Tarihi: 29 Ocak 2020 - Çarşamba
HAVANDA SU DÖVENLER... ŞİMDİKİLER GİBİ!
<p><span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">“Gına geldi bu boğuşmadan. Ya biz, ya onlar; bir üçüncü şık kalmadı. Her iki şıkkın ne getirip ne götüreceğini hesaplayıp, adımlarınızı öylece atmalısınız bundan böyle. Kafkasya çapında elli bini bulmayan milis kuvvetinin önündeki bu duraklama, kepazelikten de öte bir şey. Otuz yıldan beri bir adım ileri, beş adım geri gidiyoruz. Çıldırasım geliyor.”</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Tümgeneral Velyaminof çok zaman asık yüzüne zoraki bir tebessüm çizerek:</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">“Buraya atanmamızın sebebi de bu değil mi komutanım?” dedi. “ Sizin gibi bir kurmayı karşılarında görmediklerinden her geçen gün daha da şımardı bu dağlılar. Ordumuzun ana gövdesinin Terek’in gerisine, hatta Sohumkale’ye çekildiğini iyi ki Petersburg’a rapor etmedik. Yoksa...”</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Sohumkale’nin Çar ordusunca ele geçirilmeden önceki emiri ve Çarlık Rusyası ile birlikte çalışmaktan başka yol göremeyen Alişan Han kaşlarını celalle yıktı:</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">“Bu ‘yoksa’ lafı bizimle mi ilgilidir kumandan?” diye atıldı.</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Velyaminof, General Rozen’in mânası pek de anlaşılmayan göz işaretiyle, tarziye verir gibi:</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">“ Ne haddime.” dedi. “Yoksa Çar Hazretleri kalpten giderdi de, bir de çarlık seçimi için saray entrikalarıyla uğraşmak zorunda kalırdık.”</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Sohumkale Valisinin makam odası binanın ikinci katındaydı ve pencereleri hem kuzeye, hem batıya bakıyordu. Binanın köşesine düşüyordu oda.</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Şehir, Terek’e yaslanıp kendisiyle aynı adı taşıyan bir yaylanın kıyısında kurulmuştu. Hürriyet rüzgârları esen ülkenin çeşitli bölgelerinden gelen yolları birbirine bağlıyordu. Hem orayı elinde tutan ordu için, hem de kendi değerlerine göre yaşamak için harekete geçen Abaz, Çeçen, Adige ve Dağıstan kuvvetlerince mühim görülmesinin sebebi, yukarıdan bakılınca daha iyi anlaşılıyordu.</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Çevresinin Çar ordusunca “temiz” diye sıfatlandırılması, bölgenin ikinci Ahulgoh’u olmaya adaylığındandı. Hem General, hem Tümgeneral, hem emir subayları, hem Alişan Han bilhassa Ahulgoh’ta üslenmiş İmam Muhammed’in savaş makinası mücahitlerini ta buraya sevkedip, kuvvetini sağa sola dağıtacak kadar izan fukarası olmadığını biliyorlardı ama bir “yalnız kurt”un bir avuç cengaverle Sohumkale’ye sızıp...</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">“Aman, Tanrı korusun...” dedi Binbaşı Sergeviç.</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Bu sesli düşünmenin, Çar’ın ölüm ihtimali için yapıldığını zanneden Velyaminov, bir taburu teslim ettiği Binbaşı Sergeviç’e, sicilinde yazılanları hatırlayınca memnunca gülümseyerek baktı.</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">“ Yolculuğun nasıl geçti?” dedi. “ Bir Dağlı kolunu püskürtmüşsün...”</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Binbaşı Sergeyiveç gerçeği söyleyip söylememede tereddütlü durdu. Aslında püskürtme filan yoktu. Dağlılar bilinmez bir sebepten geri çekilmiş, sağına düşen çam ormanında kaybolmuşlardı.</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Şehrin emniyet ve kolluk işleriyle vazifeli Yüzbaşı Pavloviç’in, huzursuzluk çöllerindeymiş gibi iç sıkıntısı iklim ve mevsimden değildi. Emredilen hedeften fersah fersah uzak oluşlarındandı.</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Yüzbaşı Pavloviç, asabi bir şekilde avurtlarını kemirerek ruh hâlini ele verirken, Sohumkale Garnizon Komutanı Albay Krikov, tam tersine pek sakindi; anlatılanları kâle almaz bir tavırla dinliyordu. Ayak ayak üstüne atmış, esneyip duruyor; bıkkın alın çizgileri altındaki ölgün gözlerini içerdekilerin tümünün üzerinde dolaştırarak durumu kavramak istiyordu.</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">General Rozen tarafından bal gibi makam rüşveti olarak tayin edilen Vali Beslan Bek’in hastalığını bahâne ederek toplantıya katılmamasının aslında mesuliyetten kaçış olduğunu, hepsi gibi General Rozen de biliyordu ama “adamın” mazeretine itiraz edecek hâli yoktu şimdilik.</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">“Şimdilik, bu bilmediğimiz topraklardaki harekat için muhtacız onlara...” dedi içinden. “ Biraz daha dayanacağız adamlara.”</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Oda kapısına yakın peykeye kurulmuş Alişan Han’la Savsur Bek’in yerli kıyafetleri, hem General’i, hem de Yüzbaşı Pavloviç’i iğrendirse bile, buna dayanmaları gerektiğini iyi biliyorlardı.</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Buraya düşmanı yok etmeye gelmişlerdi; onu bunu dışlayarak kendilerine direnen kuvvetlere Emir Savsur’u katmaya değil. Kendisi tersini düşünse de üstlerinden gelen ve onlara ihtiyaçlarını vurgulayan talimatları yok sayamazdı.</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">“Anladığınızı umarım,” diyen ses ona aitti ve tiz titreşimlerle bezenmişti. Odadaki, çaresizliğin itirafı olan sessizliği yine kendisinin bozması, içerdekilerin yine de bocaladıklarını anlatıyordu.</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Odadakilerin yüz hatlarına tek tek baktıktan sonra ekledi:</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">“Zaten anlamak zorundasınız da. Çünkü şu an bulunduğunuz tüm mevkileri bize borçlusunuz; ayrıcalıklı hayat tarzınızı da... Herhal yaşama şeklinizin tam tersine dönmesini istemezsiniz.”</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Sözünün burasında duraladı; başını, pencere önünde oturup kendini dinliyor görünen Alişan Bek’den yana çevirdi, kaldığı yerden devam etti:</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">“Bu anlattıklarımı, Alişan Han’ın valiye duyuracağından kuşkum yok.”</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Sözünün burasında mânalı bir gülüş durdurdu onu, postasından püro istedi. Yakıp bir nefes çekip havaya üfledi.</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">“Buradan çıkınca,”dedi bıyık altı gülüşünü sürdürerek; “Savsur Bek’e geçmiş olsuna gidersin belki. Burada hem kendi adına, hem de onun nâmına bulunuyorsun. Dediklerimi ona da duyurursun.”</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Son sözler, kır saçlarına rağmen sakalsız bıyıksız simasını daha beter gölgeledi Alişan Han’in; kaşlarını çatıp zemindeki koyu sarı desenli halıyı inceleyerek duymazdan geldi önce, ama böylesi bir davranışın adamı kuşkulandıracağını hesaplayıp kendini toparladı. Nefeslendikten sonra, kısık sesiyle söylenirmiş gibi karşılık vermeyi zaruret bildi:</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">“Emirlerinizi Rusça bilen bir çocuk bile anında anlardı sayın kumandan,” dedi; “ hâlimizi öyle bir tasvir ettiniz ki mest oldum. Yalnız tasvir ettiniz, yalnız korkuttunuz, yalnız vaziyetimizin perişanlığını ilan ettiniz; bunca moral bozukluğu yetmiyormuş gibi, bir de bunları yaptınız bize; beklenmez bir üslup.”</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Sözünü yarım bırakarak Tümgeneral Velyaminov’un sorgular yüz ifadesine dikkat etti, belli bir hükm varmak istiyordu:</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">“Yanlış anlayıp îtiraz ediyorum sanmayın beni,” diye de yarım bıraktığı konuşmasını sürdürdü; “çünkü buna gereğin kalmayacağı günlerin çok yakında olduğunuğunu hissediyorum. Ama sadece dağlıların ısrarcı mukavemetleri epey düşündürttü beni.”</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Alişan Han, Vali Beslan Bek’in makam odasının alt kısmına düşen koltuklarına iğreti oturmuş, konuşulanları sanki anlarmış gibi bakan kabile hanlarının en yaşlısına düşünceli göz attı.</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">“ Ne konuşur bunlar? Vaadettikleri gibi asileri tepeleyip bize bağımsız bir yurt vereceklerse, ne bu telaş?”</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Alişan Han bilmiyordu ki “her devir”de hakim güçler bir şeyler vaadederdi galibiyete kadar, sonra da hatırlarında kalan sadece kendi hedefleri olurdu. “Tarihin tekerrürü ne de acıydı! ( ...... Konan Kartal çalışmadan...)</span></p>
<div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;"> </div>
<div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">Mehmet Nuri BİNGÖL </div>
<div> </div>
<div class="yj6qo" style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;"> </div>
<div class="adL" style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;"> </div>
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.