MİSAFİR KALEM
Köşe Yazarı
MİSAFİR KALEM
 

İSTANBUL SÖZLEŞMESİYLE İLGİLİ ÇOK ÖNEMLİ TESBİTLER.

<p>Mutlaka okunup değerlendirilmeli:<br /> &ldquo; İSTANBUL S&Ouml;ZLEŞMESİNE BİRDE BU PENCEREDEN BAKALIM....</p> <p>&Uuml;sk&uuml;dar &Uuml;niversitesi Kurucu Rekt&ouml;r&uuml; Prof. Dr. Tarhan, kaleme aldığı yazıda İstanbul s&ouml;zleşmesinin satır aralarını okuyalım tavsiyesinde bulundu. İşte Tarhan&rsquo;ın kaleme aldığı yazı;<br /> Eğer toplumsal cinsiyet eşitliğini &ldquo;kadın erkek biyolojik olarak eşittir&rdquo; olarak anlıyorsanız yanlıştır. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; kadın ve erkek yasalar ve fırsatlar y&ouml;n&uuml;nden eşittir ve eşit olmalıdır. Biyolojik olarak eşit değildir &ccedil;&uuml;nk&uuml; genleri farklıdır. Psikolojik olarak eşit değildir &ccedil;&uuml;nk&uuml; duygu ifadeleri farklıdır.<br /> &ldquo;Kadın ve erkek beyinleri farklı &ccedil;alışır&rdquo;<br /> Kadın beyni dişildir, &uuml;st&uuml;n tarafı şefkat kahramanı olmasıdır, empati y&ouml;n&uuml;nden erkekten &uuml;st&uuml;nd&uuml;r, duygusal okuryazarlığı daha y&uuml;ksektir, korkuya direnci azdır, bu nedenle anneliği daha iyi yapar, &ccedil;ocuğunu daha iyi korur, konuşma becerisi gelişmiştir bunun i&ccedil;in &ccedil;ocuğu daha iyi b&uuml;y&uuml;t&uuml;r. Estetik algıları &uuml;st&uuml;nd&uuml;r &ccedil;&uuml;nk&uuml; sosyal &ccedil;eşitliliği kadın beynine bor&ccedil;luyuz. M&uuml;zik, sanat, resim yetenekleri daha &ouml;ndedir. Sonu&ccedil;tan &ccedil;ok s&uuml;reci d&uuml;ş&uuml;n&uuml;r. &Uuml;z&uuml;nt&uuml;s&uuml;n&uuml; doğrudan ağlayarak daha kolay ifade eder. Aşk denildiğinde romantizmi g&ouml;r&uuml;r.Erkek beyni erildir, mantık, muhakeme, analiz ve hesaplama y&ouml;n&uuml;nden kadın beyninden bir adım &ouml;ndedir. Bunun i&ccedil;in daha atak ve atılgandır. S&uuml;re&ccedil;ten &ccedil;ok sonuca odaklı &ccedil;alışır. Benmerkezci &ccedil;alışmaya yatkındır, hemen &ccedil;ıkar hesabı yapar. &Uuml;z&uuml;nt&uuml;s&uuml;n&uuml; &ouml;fkelilik olarak ifade etmeye yatkındır, aşk denildiğinde erotizmi &ouml;ncelikler.<br /> Eril ve dişil beyinler yaş ilerledik&ccedil;e ve kişiler istedik&ccedil;e &ouml;n beynin g&uuml;&ccedil;lenmesi ile olgunlaşır. İki bakış birbirini tamamlamaya g&ouml;re &ccedil;alışır. Duygu ve mantık dengelenir, sonu&ccedil; ve s&uuml;re&ccedil; algısı gelişir, kişiler biz bilinci geliştirirse iyi bir takım olurlar. Anne, baba, eş ve iş insanı rollerini &ouml;ğrenirler. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; rol paylaşımı biyolojik değil sonradan &ouml;ğrenilmedir. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; kimlik duygusu, etnik, sosyal, k&uuml;lt&uuml;rel veya cinsel olsun kimlikler sonradan &ouml;ğrenilir doğuştan ve i&ccedil;g&uuml;d&uuml; değil &ouml;ğretidir, edimseldir.<br /> Eşleşme biyolojik, evlilik k&uuml;lt&uuml;reldir.<br /> Biyolojik cinsiyet doğuştan, cinsel kimlik k&uuml;lt&uuml;reldir. Rekabet&ccedil;ilik ve tamamlayıcılık sonradan &ouml;ğrenilir. Eğer tarafların yetiştiği ortam kadın erkek ilişkisini rekabet&ccedil;i bir ilişkiye &ccedil;evirmişse bir arada yaşayamazlar. Kadın erkek ilişkisi kadın ve erkek savaşlarına d&ouml;nm&uuml;şt&uuml;r. Feminizm eğer kadının &ouml;zg&uuml;rleşme hareketi ise doğru ve faydalıdır, eğer kadın erkek rekabeti ise kapital sistemin rekabet&ccedil;iliğinin aileye yansımasıdır ve aileye zarar vermesine neden olur. Kadın erkek ilişkisinin tamamlayıcı ilişki olduğunu savunan k&uuml;lt&uuml;rlerde mutlu aileler orta &ccedil;ıkar.<br /> Tuzak kavramlar ve Aile i&ccedil;i şiddetin &ccedil;&ouml;z&uuml;m&uuml;<br /> 1-İstanbul S&ouml;zleşmesinde kadın erkek eşitliği kavramı tanımlamamıştır<br /> 2-İstanbul s&ouml;zleşmesi Kadın kavramını 18 yaşın altındaki kızlar i&ccedil;in de kullanarak, halen anne babanın doğal vesayetinde olan gen&ccedil;lerde &lsquo;rastgele cinselliği&rsquo; teşvik etmesi bizim doğrularımız olamaz.<br /> 3-Eş yerine partner kelimesini kullanarak evlilik ve nikah karşıtı ideolojileri desteklemiştir bu bizim doğrularımız olamaz.<br /> 4- Şiddet kavramını erkek cinsiyet kimliğine indirgemektedir. Toplumsal cinsiyete dayalı, kadına y&ouml;nelik şiddet nedir? Kıskan&ccedil;lık paranoyası şiddeti, patolojik aşk şiddeti, &lsquo;Kriminal&rsquo; kişinin şiddeti, klinik vakaların şiddeti, hepsini &ldquo;toplumsal cinsiyete dayalı şiddet&rdquo; veya erkek şiddeti olarak tanımlamak İstanbul s&ouml;zleşmesinin tarihi yanılgısıdır. Erkek karşıtlığını destekleyen bir s&ouml;zleşme adaleti sağlayamaz.<br /> 5-Eşi evden uzaklaştıran tavsiyeler yerine &ouml;ncelikle zorunlu tedavi ve rehabilitasyon yapan yasalar ve y&ouml;ntemler &ouml;nerilmeli idi. Kadın ve erkek ilişkisini hak ve &ouml;zg&uuml;rl&uuml;k odaklı değil g&uuml;&ccedil; odaklı olduğunu savunan k&uuml;lt&uuml;rlerde aile bağları ve değerleri zayıflar, şiddet olayları ve boşanmalar artar, &ccedil;ocuklar mutsuz yetişirler.<br /> 6-Şiddeti fiziksel, cinsel, ekonomik ve psikolojik şiddet olarak ayrı ayrı belirtip tanımlamasının yapılmaması bulanık bir kavram olarak aile i&ccedil;i ilişkilere zarar vermektedir. Sorunların &ccedil;&ouml;z&uuml;m&uuml;nde &lsquo;ombudsmanlık&rsquo; anlamında &lsquo;aile hakemlik kurumunu&rsquo; teşvik etmeyip kutsal kitabımızda olan bu kavramı, bir se&ccedil;enek olarak sunmaması bizim değerlerimize aykırıdır. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; boşananların 20 si geri d&ouml;nmektedirler. Sonu&ccedil; olarak evlenmekten korkan insanlar artmakta ve batı k&uuml;lt&uuml;r&uuml;nde &ccedil;ok yaygınlaşan 50 nin &uuml;zerine &ccedil;ıkan, nik&acirc;hsız beraberlik ve &ccedil;ocuk sahibi olmak gizlice teşvik edilmektedir.<br /> 7-Şiddetle m&uuml;cadele i&ccedil;in kimlik savaşları &ouml;nerilmesi yanlıştır. Şiddetle m&uuml;cadele şiddete şiddetle karşılık vererek olmaz uzman yardımını artırmakla olur. Aile kutsal değil birey kutsaldır diyen kişiler evlenmemeliler. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; kimse kutsal ve değişmez değildir. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; evlilik takım &ccedil;alışmasıdır. G&uuml;&ccedil; ve kişilik &ccedil;atışmasını hızlandıran feminizm &ouml;ğretisi ailenin en b&uuml;y&uuml;k d&uuml;şmanıdır. Bu &ouml;ğreti bazen pembe bazen yeşil renkte ortaya &ccedil;ıkabilir, yani k&uuml;lt&uuml;rel rengimize girip bizi i&ccedil;erden yaralayabilir.<br /> 8-Kadın ve erkek biyolojik cinsiyet olarak farklı genetik yapıdadır. Taraflar sosyal ve cinsel kimlik olarak k&uuml;lt&uuml;r&uuml;n &ouml;ğretisine sahiptirler. K&uuml;lt&uuml;r&uuml;m&uuml;z&uuml; değiştirme kararı verenler sonu&ccedil;lara razı olmalıdırlar.<br /> 9-Aile i&ccedil;i şiddetin k&ouml;k nedeni araştırıldığında ego savaşları, sorun &ccedil;&ouml;zme y&ouml;ntemi geliştirilememesi ve bağımlılık gibi etkenler vardır. Bununla ilgili hi&ccedil;bir &ccedil;alışmayı &ouml;nermeyen sadece ceza y&ouml;ntemlerini s&ouml;zleşmenin 80 ine yazan batı değerlerini bize dayatan bir s&ouml;zleşme yeni doğrulara da uymamaktadır. Bu nedenle değiştirilmesi i&ccedil;in Avrupa Parlamentosu genel sekreterliğine, teklif yazılmalıdır.<br /> 10-Rol paylaşımı bozuluyor mu?<br /> Eğer k&uuml;resel ideoloji olarak toplumsal kimlik eşitliği adı altında kadın ve erkek kimlik &ouml;ğretilerimizi değiştirirsek &ouml;n&uuml;m&uuml;zdeki on yıllarda aile bir arada tutan rol paylaşımı bozulacağı i&ccedil;in evlilikler hızla dağılacak insanlar evliliği ayak bağı olarak g&ouml;recekler ve d&uuml;nya n&uuml;fusunun artışı duracaktır. Ancak toplumun yapı taşı ve g&uuml;venli alanı yani sığınağı olan aile dağıldığı i&ccedil;in toplumun ruh sağlığının bozulması mukadderdir.<br /> 11-Eğer toplumda ve ailelerde kadına ve &ccedil;ocuklara y&ouml;nelik şiddet artıyorsa bunun &ccedil;&ouml;z&uuml;m&uuml; kadın erkek ilişkisini d&uuml;zeltmek mi yoksa erkek karşıtlığı ile rekabeti artırmak mı? Namus algısının erkek zulm&uuml;n&uuml; artırdığı doğrudur, ama namusun erkek ve kadın i&ccedil;in eşit &ouml;nemde olduğunu savunmak yerine anayasal bir kavram olan ırz ve namus karşıtı s&ouml;ylemler oyuna gelmektir. Aile i&ccedil;i şiddetti &ouml;nlemek amacı ile &ccedil;ıkarılmış bu s&ouml;zleşme Ceza yasası niteliğindedir, bu konuda namus algısı ile ilgili eğitim ve toplum bilgilendirme ikinci planda kalmıştır.<br /> 12- Enset, pedofili, eşcinsel evlilikler sosyal &ouml;ğretilerdir, her k&uuml;lt&uuml;r kendi kimliğinde &ouml;zg&uuml;r olmalıdır, onaylamama haklarını &ouml;nlemek hiledir. Homofobi cinsiyet ayrımcılığıdır doğru ama evlilik karşıtlığı olan heterofobi de cinsiyet ayrımcılığıdır bunu da g&ouml;rmemek sinik felsefedir, hesap i&ccedil;inde olmaktır. Yerel olmadan evrensel olamayız yerelliğimizi korumak zorundayız.<br /> 13- Her t&uuml;rl&uuml; şiddet lanetlenmelidir, şiddeti hak arama ve sorun &ccedil;&ouml;zme y&ouml;ntemi olarak &ouml;neren &ouml;ğretilerle m&uuml;cadele etmek yerine şiddet sadece erkek kimliğine indirgeme algısı oluşturmak adil değildir, erkeklerin niyetini okuyarak şiddet uygulayabilir diye potansiyel su&ccedil;lu olarak g&ouml;ren anlayış &ldquo;kadının beyanı yorumsuz şekilde yeterli g&ouml;ren anlayış&rdquo; adil değildir.Erkek beyanının da aynı şekilde yeterli g&ouml;r&uuml;lmemesi masuniyet karinesine aykırıdır. Bu sebeplerle toplumsal cinsiyet eşitliği k&uuml;resel bir ideolojidir, kabul edip etmemek sosyal politikaları belirleyenlerimizin sorumluluğundadır ve vebalindedir.<br /> &nbsp;L&uuml;tfen İstanbul s&ouml;zleşmesinin bize dayattığı toplumsal cinsiyet eşitliği k&uuml;lt&uuml;rel psikolojik savaşının sonucunu g&ouml;relim. Cinsiyet eşitliği değil cinsiyet adaletini savunalım. Bu nedenlerle İstanbul S&ouml;zleşmesi değiştirilmesi i&ccedil;in Avrupa Parlamentosu Genel sekreterliğine, teklif yazılmalıdır. S&ouml;zleşmenin 72. Maddesi bu yetkiyi &uuml;lkelere vermektedir. S&ouml;zleşmenin faydalarını muhafaza ederek toplumumuzu koruyan bir y&ouml;ntem olarak bu &ouml;neri g&ouml;z &ouml;n&uuml;ne alınmalıdır. Aile b&uuml;t&uuml;nl&uuml;ğ&uuml;ne &ouml;nem veren politikalar geliştirmezsek torunlarımız bize iyi g&ouml;zle bakmayacaktır tabi eğer ortada toplum kalırsa.<br /> Prof. Dr. Nevzat Tarhan<br /> (Alıntıdır.)</p>
Ekleme Tarihi: 04 Ağustos 2020 - Salı

İSTANBUL SÖZLEŞMESİYLE İLGİLİ ÇOK ÖNEMLİ TESBİTLER.

<p>Mutlaka okunup değerlendirilmeli:<br /> &ldquo; İSTANBUL S&Ouml;ZLEŞMESİNE BİRDE BU PENCEREDEN BAKALIM....</p> <p>&Uuml;sk&uuml;dar &Uuml;niversitesi Kurucu Rekt&ouml;r&uuml; Prof. Dr. Tarhan, kaleme aldığı yazıda İstanbul s&ouml;zleşmesinin satır aralarını okuyalım tavsiyesinde bulundu. İşte Tarhan&rsquo;ın kaleme aldığı yazı;<br /> Eğer toplumsal cinsiyet eşitliğini &ldquo;kadın erkek biyolojik olarak eşittir&rdquo; olarak anlıyorsanız yanlıştır. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; kadın ve erkek yasalar ve fırsatlar y&ouml;n&uuml;nden eşittir ve eşit olmalıdır. Biyolojik olarak eşit değildir &ccedil;&uuml;nk&uuml; genleri farklıdır. Psikolojik olarak eşit değildir &ccedil;&uuml;nk&uuml; duygu ifadeleri farklıdır.<br /> &ldquo;Kadın ve erkek beyinleri farklı &ccedil;alışır&rdquo;<br /> Kadın beyni dişildir, &uuml;st&uuml;n tarafı şefkat kahramanı olmasıdır, empati y&ouml;n&uuml;nden erkekten &uuml;st&uuml;nd&uuml;r, duygusal okuryazarlığı daha y&uuml;ksektir, korkuya direnci azdır, bu nedenle anneliği daha iyi yapar, &ccedil;ocuğunu daha iyi korur, konuşma becerisi gelişmiştir bunun i&ccedil;in &ccedil;ocuğu daha iyi b&uuml;y&uuml;t&uuml;r. Estetik algıları &uuml;st&uuml;nd&uuml;r &ccedil;&uuml;nk&uuml; sosyal &ccedil;eşitliliği kadın beynine bor&ccedil;luyuz. M&uuml;zik, sanat, resim yetenekleri daha &ouml;ndedir. Sonu&ccedil;tan &ccedil;ok s&uuml;reci d&uuml;ş&uuml;n&uuml;r. &Uuml;z&uuml;nt&uuml;s&uuml;n&uuml; doğrudan ağlayarak daha kolay ifade eder. Aşk denildiğinde romantizmi g&ouml;r&uuml;r.Erkek beyni erildir, mantık, muhakeme, analiz ve hesaplama y&ouml;n&uuml;nden kadın beyninden bir adım &ouml;ndedir. Bunun i&ccedil;in daha atak ve atılgandır. S&uuml;re&ccedil;ten &ccedil;ok sonuca odaklı &ccedil;alışır. Benmerkezci &ccedil;alışmaya yatkındır, hemen &ccedil;ıkar hesabı yapar. &Uuml;z&uuml;nt&uuml;s&uuml;n&uuml; &ouml;fkelilik olarak ifade etmeye yatkındır, aşk denildiğinde erotizmi &ouml;ncelikler.<br /> Eril ve dişil beyinler yaş ilerledik&ccedil;e ve kişiler istedik&ccedil;e &ouml;n beynin g&uuml;&ccedil;lenmesi ile olgunlaşır. İki bakış birbirini tamamlamaya g&ouml;re &ccedil;alışır. Duygu ve mantık dengelenir, sonu&ccedil; ve s&uuml;re&ccedil; algısı gelişir, kişiler biz bilinci geliştirirse iyi bir takım olurlar. Anne, baba, eş ve iş insanı rollerini &ouml;ğrenirler. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; rol paylaşımı biyolojik değil sonradan &ouml;ğrenilmedir. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; kimlik duygusu, etnik, sosyal, k&uuml;lt&uuml;rel veya cinsel olsun kimlikler sonradan &ouml;ğrenilir doğuştan ve i&ccedil;g&uuml;d&uuml; değil &ouml;ğretidir, edimseldir.<br /> Eşleşme biyolojik, evlilik k&uuml;lt&uuml;reldir.<br /> Biyolojik cinsiyet doğuştan, cinsel kimlik k&uuml;lt&uuml;reldir. Rekabet&ccedil;ilik ve tamamlayıcılık sonradan &ouml;ğrenilir. Eğer tarafların yetiştiği ortam kadın erkek ilişkisini rekabet&ccedil;i bir ilişkiye &ccedil;evirmişse bir arada yaşayamazlar. Kadın erkek ilişkisi kadın ve erkek savaşlarına d&ouml;nm&uuml;şt&uuml;r. Feminizm eğer kadının &ouml;zg&uuml;rleşme hareketi ise doğru ve faydalıdır, eğer kadın erkek rekabeti ise kapital sistemin rekabet&ccedil;iliğinin aileye yansımasıdır ve aileye zarar vermesine neden olur. Kadın erkek ilişkisinin tamamlayıcı ilişki olduğunu savunan k&uuml;lt&uuml;rlerde mutlu aileler orta &ccedil;ıkar.<br /> Tuzak kavramlar ve Aile i&ccedil;i şiddetin &ccedil;&ouml;z&uuml;m&uuml;<br /> 1-İstanbul S&ouml;zleşmesinde kadın erkek eşitliği kavramı tanımlamamıştır<br /> 2-İstanbul s&ouml;zleşmesi Kadın kavramını 18 yaşın altındaki kızlar i&ccedil;in de kullanarak, halen anne babanın doğal vesayetinde olan gen&ccedil;lerde &lsquo;rastgele cinselliği&rsquo; teşvik etmesi bizim doğrularımız olamaz.<br /> 3-Eş yerine partner kelimesini kullanarak evlilik ve nikah karşıtı ideolojileri desteklemiştir bu bizim doğrularımız olamaz.<br /> 4- Şiddet kavramını erkek cinsiyet kimliğine indirgemektedir. Toplumsal cinsiyete dayalı, kadına y&ouml;nelik şiddet nedir? Kıskan&ccedil;lık paranoyası şiddeti, patolojik aşk şiddeti, &lsquo;Kriminal&rsquo; kişinin şiddeti, klinik vakaların şiddeti, hepsini &ldquo;toplumsal cinsiyete dayalı şiddet&rdquo; veya erkek şiddeti olarak tanımlamak İstanbul s&ouml;zleşmesinin tarihi yanılgısıdır. Erkek karşıtlığını destekleyen bir s&ouml;zleşme adaleti sağlayamaz.<br /> 5-Eşi evden uzaklaştıran tavsiyeler yerine &ouml;ncelikle zorunlu tedavi ve rehabilitasyon yapan yasalar ve y&ouml;ntemler &ouml;nerilmeli idi. Kadın ve erkek ilişkisini hak ve &ouml;zg&uuml;rl&uuml;k odaklı değil g&uuml;&ccedil; odaklı olduğunu savunan k&uuml;lt&uuml;rlerde aile bağları ve değerleri zayıflar, şiddet olayları ve boşanmalar artar, &ccedil;ocuklar mutsuz yetişirler.<br /> 6-Şiddeti fiziksel, cinsel, ekonomik ve psikolojik şiddet olarak ayrı ayrı belirtip tanımlamasının yapılmaması bulanık bir kavram olarak aile i&ccedil;i ilişkilere zarar vermektedir. Sorunların &ccedil;&ouml;z&uuml;m&uuml;nde &lsquo;ombudsmanlık&rsquo; anlamında &lsquo;aile hakemlik kurumunu&rsquo; teşvik etmeyip kutsal kitabımızda olan bu kavramı, bir se&ccedil;enek olarak sunmaması bizim değerlerimize aykırıdır. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; boşananların 20 si geri d&ouml;nmektedirler. Sonu&ccedil; olarak evlenmekten korkan insanlar artmakta ve batı k&uuml;lt&uuml;r&uuml;nde &ccedil;ok yaygınlaşan 50 nin &uuml;zerine &ccedil;ıkan, nik&acirc;hsız beraberlik ve &ccedil;ocuk sahibi olmak gizlice teşvik edilmektedir.<br /> 7-Şiddetle m&uuml;cadele i&ccedil;in kimlik savaşları &ouml;nerilmesi yanlıştır. Şiddetle m&uuml;cadele şiddete şiddetle karşılık vererek olmaz uzman yardımını artırmakla olur. Aile kutsal değil birey kutsaldır diyen kişiler evlenmemeliler. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; kimse kutsal ve değişmez değildir. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; evlilik takım &ccedil;alışmasıdır. G&uuml;&ccedil; ve kişilik &ccedil;atışmasını hızlandıran feminizm &ouml;ğretisi ailenin en b&uuml;y&uuml;k d&uuml;şmanıdır. Bu &ouml;ğreti bazen pembe bazen yeşil renkte ortaya &ccedil;ıkabilir, yani k&uuml;lt&uuml;rel rengimize girip bizi i&ccedil;erden yaralayabilir.<br /> 8-Kadın ve erkek biyolojik cinsiyet olarak farklı genetik yapıdadır. Taraflar sosyal ve cinsel kimlik olarak k&uuml;lt&uuml;r&uuml;n &ouml;ğretisine sahiptirler. K&uuml;lt&uuml;r&uuml;m&uuml;z&uuml; değiştirme kararı verenler sonu&ccedil;lara razı olmalıdırlar.<br /> 9-Aile i&ccedil;i şiddetin k&ouml;k nedeni araştırıldığında ego savaşları, sorun &ccedil;&ouml;zme y&ouml;ntemi geliştirilememesi ve bağımlılık gibi etkenler vardır. Bununla ilgili hi&ccedil;bir &ccedil;alışmayı &ouml;nermeyen sadece ceza y&ouml;ntemlerini s&ouml;zleşmenin 80 ine yazan batı değerlerini bize dayatan bir s&ouml;zleşme yeni doğrulara da uymamaktadır. Bu nedenle değiştirilmesi i&ccedil;in Avrupa Parlamentosu genel sekreterliğine, teklif yazılmalıdır.<br /> 10-Rol paylaşımı bozuluyor mu?<br /> Eğer k&uuml;resel ideoloji olarak toplumsal kimlik eşitliği adı altında kadın ve erkek kimlik &ouml;ğretilerimizi değiştirirsek &ouml;n&uuml;m&uuml;zdeki on yıllarda aile bir arada tutan rol paylaşımı bozulacağı i&ccedil;in evlilikler hızla dağılacak insanlar evliliği ayak bağı olarak g&ouml;recekler ve d&uuml;nya n&uuml;fusunun artışı duracaktır. Ancak toplumun yapı taşı ve g&uuml;venli alanı yani sığınağı olan aile dağıldığı i&ccedil;in toplumun ruh sağlığının bozulması mukadderdir.<br /> 11-Eğer toplumda ve ailelerde kadına ve &ccedil;ocuklara y&ouml;nelik şiddet artıyorsa bunun &ccedil;&ouml;z&uuml;m&uuml; kadın erkek ilişkisini d&uuml;zeltmek mi yoksa erkek karşıtlığı ile rekabeti artırmak mı? Namus algısının erkek zulm&uuml;n&uuml; artırdığı doğrudur, ama namusun erkek ve kadın i&ccedil;in eşit &ouml;nemde olduğunu savunmak yerine anayasal bir kavram olan ırz ve namus karşıtı s&ouml;ylemler oyuna gelmektir. Aile i&ccedil;i şiddetti &ouml;nlemek amacı ile &ccedil;ıkarılmış bu s&ouml;zleşme Ceza yasası niteliğindedir, bu konuda namus algısı ile ilgili eğitim ve toplum bilgilendirme ikinci planda kalmıştır.<br /> 12- Enset, pedofili, eşcinsel evlilikler sosyal &ouml;ğretilerdir, her k&uuml;lt&uuml;r kendi kimliğinde &ouml;zg&uuml;r olmalıdır, onaylamama haklarını &ouml;nlemek hiledir. Homofobi cinsiyet ayrımcılığıdır doğru ama evlilik karşıtlığı olan heterofobi de cinsiyet ayrımcılığıdır bunu da g&ouml;rmemek sinik felsefedir, hesap i&ccedil;inde olmaktır. Yerel olmadan evrensel olamayız yerelliğimizi korumak zorundayız.<br /> 13- Her t&uuml;rl&uuml; şiddet lanetlenmelidir, şiddeti hak arama ve sorun &ccedil;&ouml;zme y&ouml;ntemi olarak &ouml;neren &ouml;ğretilerle m&uuml;cadele etmek yerine şiddet sadece erkek kimliğine indirgeme algısı oluşturmak adil değildir, erkeklerin niyetini okuyarak şiddet uygulayabilir diye potansiyel su&ccedil;lu olarak g&ouml;ren anlayış &ldquo;kadının beyanı yorumsuz şekilde yeterli g&ouml;ren anlayış&rdquo; adil değildir.Erkek beyanının da aynı şekilde yeterli g&ouml;r&uuml;lmemesi masuniyet karinesine aykırıdır. Bu sebeplerle toplumsal cinsiyet eşitliği k&uuml;resel bir ideolojidir, kabul edip etmemek sosyal politikaları belirleyenlerimizin sorumluluğundadır ve vebalindedir.<br /> &nbsp;L&uuml;tfen İstanbul s&ouml;zleşmesinin bize dayattığı toplumsal cinsiyet eşitliği k&uuml;lt&uuml;rel psikolojik savaşının sonucunu g&ouml;relim. Cinsiyet eşitliği değil cinsiyet adaletini savunalım. Bu nedenlerle İstanbul S&ouml;zleşmesi değiştirilmesi i&ccedil;in Avrupa Parlamentosu Genel sekreterliğine, teklif yazılmalıdır. S&ouml;zleşmenin 72. Maddesi bu yetkiyi &uuml;lkelere vermektedir. S&ouml;zleşmenin faydalarını muhafaza ederek toplumumuzu koruyan bir y&ouml;ntem olarak bu &ouml;neri g&ouml;z &ouml;n&uuml;ne alınmalıdır. Aile b&uuml;t&uuml;nl&uuml;ğ&uuml;ne &ouml;nem veren politikalar geliştirmezsek torunlarımız bize iyi g&ouml;zle bakmayacaktır tabi eğer ortada toplum kalırsa.<br /> Prof. Dr. Nevzat Tarhan<br /> (Alıntıdır.)</p>
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.