28 Şubat Bir Zihniyet Meselesidir.
<p>Yıl 28 Şubat 1997… Çağın Firavunları yine iş başına geçti ve ‘vatanın selameti’ maskesiyle Müslümanlara zulmettiler. Müslümanlar siyasi, ekonomik ve toplumsal baskıya maruz bırakıldı. Baskılar neticesinde Müslümanlar sindirildi, güçsüzleştirildi ve şuursuzlaştırıldı. Bu olaydan çıkaracağımız dersler çoktur, fakat bizim nazarımızı celbeden birkaç hakikate dikkat çekeceğiz:</p>
<p>1- 28 Şubat zulmü Kenan Evren meselesi değildir, son birkaç yüzyılda çok net gördüğümüz şey, ‘makamları ve güçleri’ zarar görmemesi için ‘vatanın birliği ve selameti’ maskesiyle darbe yapılmaktadır. Ülkemizde neredeyse bir darbe geleneği oluşturuldu. Her 10 yılda bir modern veya postmodern darbe yapılmaya çalışılmaktadır. Darbeler sadece ülkemizle sınırlı değil, müslüman beldelerin neredeyse tamamında sürekli darbe ve kargaşa meydana geldiğini görmekteyiz.</p>
<p>2- 28 Şubat vesilesiyle din düşmanı derin komitelerin Müslüman Alimlerin bir araya gelip yemek yemeğe dahi tahammülü olmadıklarını görmekteyiz. O halde bu zalimlere meyletmek, onlarla iş birliği yapmak, celladına aşık köleler olduğumuzu gösterir. Yemeğe tahammülü olmayanın faaliyetlere ve mücadeleye tahammülü olur mu?</p>
<p>3- Müslümanların hedefi makamlara gelmek olmamalıdır. Bir yerlere gelme derdi olan, olmak istediği yere varmak için her yolu mübah görmeye başlıyor ve böyle dinsiz derin güçlere teslim olmayı normal görmeye başlamaktadır. Kafada ‘zaferi ben kazanmalıyım’ zihniyeti olunca her zalim ile işbirliği yapmak normalleşiyor. Biz işimize bakalım, zaferi kimin getireceği bizim işimiz değil. Onun için iş yapma yani ehli sefer olma tarafında olalım.</p>
<p>4- 28 Şubat zihniyetinin derdi; dertsiz, gayesiz, şuursuz, ideolojilere teslim olan, küfürle olan mücadelesini unutan, küfürle karşı karşıya gelmeyen, mücadele etmeyen bir Müslüman profili meydana getirmekti. Netice açısından bakıldığında başarılı olduklarını görmekteyiz. 21. Yüzyılın Müslümanları bu hale gelmedi mi? 28 Şubat fiziksel açıdan 5-10 yıl sürdü, fakat bu şekilde devam edersek 28 Şubat’ın hedeflediği zihniyet bin yıl sürebilir.</p>
<p>5- 28 Şubat’ta zulme uğrayanlar kendilerini muhasebe ediyorlar mı? Bugün, 20 yıl öncesine nazaran daha az mücadele ediyorlarsa, yaşadığı topluma mücadele aşkını geçirmiyorlarsa, 20 yıl öncesine göre daha az bilinçli insan varsa, bizim bu kavgayı kaybettiğimizi göstermiyor mu?</p>
<p>6- Probleme bütünsel açıdan baktığımızda, toplumda bir ‘islami bilincin’ oluşmaması için, toplum somut(madde bağımlılığı) ve soyut(ideolojiler, zihinleri körelten faaliyetler) uyuşturucu yöntemleri kullanılarak mankurtlaşan(her söyleneni itiraz etmeden kabul eden bilinçsiz köle) insanlar oluşturulmaktadır. </p>
<p>7- Rahmetli Erbakan Hoca zorla ve tehditle istifa ettirildi. Bunun misali çoktur, Mısır bizlere en yakın örnek değil midir? Seçimle başa gelen Müslüman Kardeşler Teşkilatı, darbeyle indirildi. Bu örnekler çoğaltılabilir. Burada bir noktayı nazara vermek istiyorum. Yukarıdan aşağı, siyasetten halka İslami bir mücadele verilemeyeceğini gösteriyor. Allah Resulü’nün hayatına baktığımızda zaten böyle bir mücadele tarzı da yoktur. Peygamberimiz aşağıdan yukarıya, önce yatay sonra da dikey mücadele verdi. Önce eğitimli bir kitle meydana getirilerek güçlü ve kaliteli bir zemin kuruldu. Sonra da bu zeminin üstüne dikey eksenli bir siyasi güç inşa edildi. Sadece yolumuzun değil, yöntemimizin de Peygamberimize benzemesi gerekir.</p>
<p>8- Arkasında güçlü ve kaliteli bir kitlesi olmayanlar darbeler karşısında afallar ve savaşı kaybeder. İlk darbeyi yaklaşık 100 yıl önce yedik ve her 10-15 yılda bir kendimize gelmememiz için darbe yapılarak herkes her konuda yıpratılmaktadır. İstenmeyen kişiler, askeri güç ile indirilmektedir. Liderleri destekleyen güçlü ve kaliteli bir toplum varsa o lideri indirmeye kimsenin gücü yetmez.</p>
<p>9- O halde derdi İslam olanlar siyasi köşeleri kapmak yerine ‘Aydın ve Alim nesillerin’ inşası için uğraş vermelidir. Arkasında böyle bir neslin gücü olmayanın siyasi mücadelesi her daim nakıs kalacaktır. Dindar nesil, eğitim ama bilinçli bir eğitimle gerçekleşir. Bugünün gençliğine baktığımızda ise ya dini dar ya da dini harap olduğunu görüyoruz. Müslümanların elindeki siyasi güç, aydın ve alim yönü olan bir halk kitlesi, bir diriliş nesli meydana getirmiyorsa bizim yukarılarda ne işimiz var?</p>
<p>10- Bu diriliş nesli 28 Şubat’ın kökünü kurutacaktır. Yanlış bir zihniyetin kökü kurutulmadıkça sinekler ile uğraşmak zaman kaybıdır. Zulümleri konuşmak yetmez, bu zulümlere alternatif çözümler üretilmelidir. Herkesin dilinde ve yaşantısında bir diriliş ruhu meydana gelirse bu yanlış zihniyetin kökü kurumaya başlayacaktır. Zihinlerimizi Tevhidle, kalplerimizi Allah’ın nuruyla, davranışlarımızı Kur’an’ın hakikatleriyle yoğuran bir nesile ihtiyaç var ve herkesin tek derdi bu nesli inşa etmek olmalıdır. Yoksa bu yanlış gidişat her daim devam edecek ve bizler de bu zulümleri oturduğu yerden konuşanlardan olacağız. Rabbim bizlere her alanda mücadele eden diriliş neslin ruhunu nasip etsin.</p>
<p><br />
Mücahit Güler</p>
Ekleme
Tarihi: 27 Şubat 2021 - Cumartesi
28 Şubat Bir Zihniyet Meselesidir.
<p>Yıl 28 Şubat 1997… Çağın Firavunları yine iş başına geçti ve ‘vatanın selameti’ maskesiyle Müslümanlara zulmettiler. Müslümanlar siyasi, ekonomik ve toplumsal baskıya maruz bırakıldı. Baskılar neticesinde Müslümanlar sindirildi, güçsüzleştirildi ve şuursuzlaştırıldı. Bu olaydan çıkaracağımız dersler çoktur, fakat bizim nazarımızı celbeden birkaç hakikate dikkat çekeceğiz:</p>
<p>1- 28 Şubat zulmü Kenan Evren meselesi değildir, son birkaç yüzyılda çok net gördüğümüz şey, ‘makamları ve güçleri’ zarar görmemesi için ‘vatanın birliği ve selameti’ maskesiyle darbe yapılmaktadır. Ülkemizde neredeyse bir darbe geleneği oluşturuldu. Her 10 yılda bir modern veya postmodern darbe yapılmaya çalışılmaktadır. Darbeler sadece ülkemizle sınırlı değil, müslüman beldelerin neredeyse tamamında sürekli darbe ve kargaşa meydana geldiğini görmekteyiz.</p>
<p>2- 28 Şubat vesilesiyle din düşmanı derin komitelerin Müslüman Alimlerin bir araya gelip yemek yemeğe dahi tahammülü olmadıklarını görmekteyiz. O halde bu zalimlere meyletmek, onlarla iş birliği yapmak, celladına aşık köleler olduğumuzu gösterir. Yemeğe tahammülü olmayanın faaliyetlere ve mücadeleye tahammülü olur mu?</p>
<p>3- Müslümanların hedefi makamlara gelmek olmamalıdır. Bir yerlere gelme derdi olan, olmak istediği yere varmak için her yolu mübah görmeye başlıyor ve böyle dinsiz derin güçlere teslim olmayı normal görmeye başlamaktadır. Kafada ‘zaferi ben kazanmalıyım’ zihniyeti olunca her zalim ile işbirliği yapmak normalleşiyor. Biz işimize bakalım, zaferi kimin getireceği bizim işimiz değil. Onun için iş yapma yani ehli sefer olma tarafında olalım.</p>
<p>4- 28 Şubat zihniyetinin derdi; dertsiz, gayesiz, şuursuz, ideolojilere teslim olan, küfürle olan mücadelesini unutan, küfürle karşı karşıya gelmeyen, mücadele etmeyen bir Müslüman profili meydana getirmekti. Netice açısından bakıldığında başarılı olduklarını görmekteyiz. 21. Yüzyılın Müslümanları bu hale gelmedi mi? 28 Şubat fiziksel açıdan 5-10 yıl sürdü, fakat bu şekilde devam edersek 28 Şubat’ın hedeflediği zihniyet bin yıl sürebilir.</p>
<p>5- 28 Şubat’ta zulme uğrayanlar kendilerini muhasebe ediyorlar mı? Bugün, 20 yıl öncesine nazaran daha az mücadele ediyorlarsa, yaşadığı topluma mücadele aşkını geçirmiyorlarsa, 20 yıl öncesine göre daha az bilinçli insan varsa, bizim bu kavgayı kaybettiğimizi göstermiyor mu?</p>
<p>6- Probleme bütünsel açıdan baktığımızda, toplumda bir ‘islami bilincin’ oluşmaması için, toplum somut(madde bağımlılığı) ve soyut(ideolojiler, zihinleri körelten faaliyetler) uyuşturucu yöntemleri kullanılarak mankurtlaşan(her söyleneni itiraz etmeden kabul eden bilinçsiz köle) insanlar oluşturulmaktadır. </p>
<p>7- Rahmetli Erbakan Hoca zorla ve tehditle istifa ettirildi. Bunun misali çoktur, Mısır bizlere en yakın örnek değil midir? Seçimle başa gelen Müslüman Kardeşler Teşkilatı, darbeyle indirildi. Bu örnekler çoğaltılabilir. Burada bir noktayı nazara vermek istiyorum. Yukarıdan aşağı, siyasetten halka İslami bir mücadele verilemeyeceğini gösteriyor. Allah Resulü’nün hayatına baktığımızda zaten böyle bir mücadele tarzı da yoktur. Peygamberimiz aşağıdan yukarıya, önce yatay sonra da dikey mücadele verdi. Önce eğitimli bir kitle meydana getirilerek güçlü ve kaliteli bir zemin kuruldu. Sonra da bu zeminin üstüne dikey eksenli bir siyasi güç inşa edildi. Sadece yolumuzun değil, yöntemimizin de Peygamberimize benzemesi gerekir.</p>
<p>8- Arkasında güçlü ve kaliteli bir kitlesi olmayanlar darbeler karşısında afallar ve savaşı kaybeder. İlk darbeyi yaklaşık 100 yıl önce yedik ve her 10-15 yılda bir kendimize gelmememiz için darbe yapılarak herkes her konuda yıpratılmaktadır. İstenmeyen kişiler, askeri güç ile indirilmektedir. Liderleri destekleyen güçlü ve kaliteli bir toplum varsa o lideri indirmeye kimsenin gücü yetmez.</p>
<p>9- O halde derdi İslam olanlar siyasi köşeleri kapmak yerine ‘Aydın ve Alim nesillerin’ inşası için uğraş vermelidir. Arkasında böyle bir neslin gücü olmayanın siyasi mücadelesi her daim nakıs kalacaktır. Dindar nesil, eğitim ama bilinçli bir eğitimle gerçekleşir. Bugünün gençliğine baktığımızda ise ya dini dar ya da dini harap olduğunu görüyoruz. Müslümanların elindeki siyasi güç, aydın ve alim yönü olan bir halk kitlesi, bir diriliş nesli meydana getirmiyorsa bizim yukarılarda ne işimiz var?</p>
<p>10- Bu diriliş nesli 28 Şubat’ın kökünü kurutacaktır. Yanlış bir zihniyetin kökü kurutulmadıkça sinekler ile uğraşmak zaman kaybıdır. Zulümleri konuşmak yetmez, bu zulümlere alternatif çözümler üretilmelidir. Herkesin dilinde ve yaşantısında bir diriliş ruhu meydana gelirse bu yanlış zihniyetin kökü kurumaya başlayacaktır. Zihinlerimizi Tevhidle, kalplerimizi Allah’ın nuruyla, davranışlarımızı Kur’an’ın hakikatleriyle yoğuran bir nesile ihtiyaç var ve herkesin tek derdi bu nesli inşa etmek olmalıdır. Yoksa bu yanlış gidişat her daim devam edecek ve bizler de bu zulümleri oturduğu yerden konuşanlardan olacağız. Rabbim bizlere her alanda mücadele eden diriliş neslin ruhunu nasip etsin.</p>
<p><br />
Mücahit Güler</p>
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.