Mehmet Nuri BİNGÖL
Köşe Yazarı
Mehmet Nuri BİNGÖL
 

“İpin Ucu“nu Verirsen Seçimde, Geçmiş Olsun!

“İpin Ucu“nu Verirsen Seçimde, Geçmiş Olsun! Argo olsa da ibretlik bir kıssa var: İmam efendinin biri hutbe verirken kendini tutamayıp uzun ve malayani konuşuyormuş. Bu da cemaati sıkıyor ve yaşlıları “bizar” ediyormuş. Bir çare düşünmüş birkaç arkadaşı. Muzip ve imamla “matrak” geçmek isteyen “arkadaş” yabani bakış sahibi. İmam da safdiriğin teki… Hemen ona itimat etmiş. Dediği çare neymiş adamın? İmam Efendi hutbeye çıkınca ayağına bağlı bir ipin ucunu , arkadaş bildiği o “çok çok dengeli” insana vermeliymiş! O da, imam sözü uzatınca ipi yavaşça çekerek onu uyaracakmış- güya… Sözü uzatmayalım: Cuma günü hutbeye çıkılmış. İmam Efendi “hutbe duaları”ndan sonra Türkçe bölüme geçmiş. Kimi alimlerin “bid’a” dedikleri kısmın ilk cümlesinin ardından ayağına bağlanan ipin çekildiğini hissetmiş. İki..üç..dört..derken dayanamamış artık. Son bir defa daha düşecek kadar hızla çekilince ip, avazı çıktığı kadar haykırmış. “Ey cemaat. Ne yapayım, ip bir defa ……….t ve densiz birinin eline geçti. Bu seferki hutbeyi bitiriyorum ve bir daha ipin ucunu p…….tun eline vermemeye söz veriyorum.” *** “İtteku…” diye başlayıp, “Mü’minin firasetinden hazer ediniz, o baktığında Allah’ın nuru ile –yani iman ve kalp gözü ile- bakar.” Hadis-i Şerifini okuduğum her vakit, nedende bu kıssayı hatırlarım. “Derman hadden geçerse dert getirir öldürür.” şeklindeki beyanı Üstadanesi nasıl da şulefeşan bir ifadedir. “İfrat tefrite vesile olduğundan daha muzırdır.” vecizesi de onun. Madem ki, “Her işin iyisi ortasıdır.” O hâlde her türlü ikaz dahi ölçülü, istikametli, “dert getirmeyecek” şekilde olmalı değil midir? Bilhassa “cadde-i Kübra-yı Kur’aniye”de “hizmet” ettiğini söyleyen –ama sadece söyleyen- dostlarımız buna dikkat etmelidirler. İstanbul’daki talebelik ve altı aylık gazete tecrübemden tanıdığım bir büyüğün yapılan bazı “içtimai” hatalar için söylediği söz, çok zaman kulaklarımı çınlatır. “-Kardaşım, biz birilerine vur diyoruz- ikaz manasında- onlar gidip birilerini -manen ve mesleğen- öldürüyorlar.” Böyle “ifratkâr” olmanın neticesi nedir peki? Ortadaki – o klik için- hezimet üstüne hezimet. Kimi arkadaşları üzmemek için bu “hezimetleri” tasrih etmek istemiyorum. Mehmet Nuri Bingöl
Ekleme Tarihi: 12 Ocak 2022 - Çarşamba

“İpin Ucu“nu Verirsen Seçimde, Geçmiş Olsun!

“İpin Ucu“nu Verirsen Seçimde, Geçmiş Olsun! Argo olsa da ibretlik bir kıssa var: İmam efendinin biri hutbe verirken kendini tutamayıp uzun ve malayani konuşuyormuş. Bu da cemaati sıkıyor ve yaşlıları “bizar” ediyormuş. Bir çare düşünmüş birkaç arkadaşı. Muzip ve imamla “matrak” geçmek isteyen “arkadaş” yabani bakış sahibi. İmam da safdiriğin teki… Hemen ona itimat etmiş. Dediği çare neymiş adamın? İmam Efendi hutbeye çıkınca ayağına bağlı bir ipin ucunu , arkadaş bildiği o “çok çok dengeli” insana vermeliymiş! O da, imam sözü uzatınca ipi yavaşça çekerek onu uyaracakmış- güya… Sözü uzatmayalım: Cuma günü hutbeye çıkılmış. İmam Efendi “hutbe duaları”ndan sonra Türkçe bölüme geçmiş. Kimi alimlerin “bid’a” dedikleri kısmın ilk cümlesinin ardından ayağına bağlanan ipin çekildiğini hissetmiş. İki..üç..dört..derken dayanamamış artık. Son bir defa daha düşecek kadar hızla çekilince ip, avazı çıktığı kadar haykırmış. “Ey cemaat. Ne yapayım, ip bir defa ……….t ve densiz birinin eline geçti. Bu seferki hutbeyi bitiriyorum ve bir daha ipin ucunu p…….tun eline vermemeye söz veriyorum.” *** “İtteku…” diye başlayıp, “Mü’minin firasetinden hazer ediniz, o baktığında Allah’ın nuru ile –yani iman ve kalp gözü ile- bakar.” Hadis-i Şerifini okuduğum her vakit, nedende bu kıssayı hatırlarım. “Derman hadden geçerse dert getirir öldürür.” şeklindeki beyanı Üstadanesi nasıl da şulefeşan bir ifadedir. “İfrat tefrite vesile olduğundan daha muzırdır.” vecizesi de onun. Madem ki, “Her işin iyisi ortasıdır.” O hâlde her türlü ikaz dahi ölçülü, istikametli, “dert getirmeyecek” şekilde olmalı değil midir? Bilhassa “cadde-i Kübra-yı Kur’aniye”de “hizmet” ettiğini söyleyen –ama sadece söyleyen- dostlarımız buna dikkat etmelidirler. İstanbul’daki talebelik ve altı aylık gazete tecrübemden tanıdığım bir büyüğün yapılan bazı “içtimai” hatalar için söylediği söz, çok zaman kulaklarımı çınlatır. “-Kardaşım, biz birilerine vur diyoruz- ikaz manasında- onlar gidip birilerini -manen ve mesleğen- öldürüyorlar.” Böyle “ifratkâr” olmanın neticesi nedir peki? Ortadaki – o klik için- hezimet üstüne hezimet. Kimi arkadaşları üzmemek için bu “hezimetleri” tasrih etmek istemiyorum. Mehmet Nuri Bingöl
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.