MİSAFİR KALEM
Köşe Yazarı
MİSAFİR KALEM
 

ANLAŞILIR OLDU MU?

ANLAŞILIR OLDU MU? Kassas suresinin 24. ayetinde Hz. Musa’nın Firavun’un zulmünden kaçarken yaptığı dua şu şekildedir. “Ya Rabbi! Senin indireceğin her hayra muhtacım” Hayatımızın her anında zulümle karışık bir ortam vardır. Herkesin gücü nispetince yaptığı zulümlerden kaçışta yapılması gereken, tıpkı Hz. Musa’nın yaptığı gibi alemlerin tek sahibine sığınmak olmalıdır. Sığınılan Hak Teala, nasıl ki kulu Musa’ya barınacak bir ev, iş, aş ve hepsinden de önemlisi Saliha bir eş imkanı sunmuşsa, diğer sığınanlara ve gereğini yapanlara da verecektir. Bir emeğin ürünü olarak iyi bir eşe sahip olmak, denenmelerin, verilen sözlerin yerine getirmelerin ve güvenmelerin sonucudur. Baba Şuayb (a.s) güvendiği birine evladını emanet edebilmiştir. Zira evlat en büyük emanetlerden biridir. Rabbimiz, hayat yolcuğunda beraber yürümek üzere yola çıkarken, erkeği kadının üzerinde kavvam olarak belirlemiştir. Kavvam olmak, gözetleyici durumunda olmaktır. Evlilik öncesi babasının ve erkek kardeşlerinin koruması altında olan kadın, bir de evlilik akabinde eşinin koruması altına da girmektedir. Bunun yanında toplumun da kadını koruma görevi vardır. Bu durum, bir kadın için şeref kaynağı olmalıdır. Nasıl ki, zenginler kendilerini bir çok para vererek korumalar tutuyor ise, Allah kadını da bu şekilde koruma altına almıştır. Nisa suresinin 34. Ayetinde geçen Kavvam kavramı; bir şeyin veya bir kimsenin başında bulunmak, onu korumak, idare etmek, geçimini üstlenmek, sorumluluğunu taşımak anlamında gelir. İsmi mübalağa kalıbında olmasından dolayı bu işi sürekli yapan kişidir. Hukuku korumak anlamında olan Kavvam olan kişi, liyakat ve ehliyet sahibi olmalıdır. Liyakat ve ehliyet sahibi olmak; Bir işi hakkıyla yapabilmek ve işin ehli olmak demektir. Yönetici olmak; öncelikle adil olmayı, karar vermeyi, yön vermeyi, aldığı kararlarda çözüm üretebilmeyi, iletişim becerilerini, kararlı ve sonuç odaklı olmayı, nerede nasıl davranacağını, neyi ne şekilde ve hangi üslupla söyleyeceğini bilmesini, hasılı emaneti verene güven verebilme demektir. Hak Teala Nisa Suresinin 58. Ayetinde şu şekilde buyurur; “Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size bununla ne güzel öğüt vermiştir. Muhakkak Allah işiten ve görendir.” Göz her zaman doğruları görür, kulak doğruları işitir. Lakin kalp bunları dikkate almayabilir. O zaman ne görmenin ne de işitmenin bir faydası yoktur. Hatta kalp doğruları görmeye ve işitmeye tahammül bile edemez hale gelebilir. Bundan dolayı Hak Teala, asıl vurguyu işitmeye ve görmeye değil kalbe yapmaktadır. İman yani inanmak ve güvenmek, ancak kalple tasdik edilerek elde edilir. Bu durum da, kişinin imanına hayatını şahit kılması demektir. Bundan dolayı Hak Teala Rad suresinin 29. Ayetinde, inanıp imanını hayatına şahit kılanlar için hoş bir hayat ve güzel bir istikbal vaat edeceğini söylemiştir. Hasılı Kelam; mal asla cimrilerde olmamalıdır. Cimriler malları fesat ederler. Silah asla korkaklarda olmamalıdır. Korkaklar kaybetme ve ölüm korkusu ile kaçarlar. Yönetim de zayıflarda olmamalıdır. Zira yönetimi iyi yapamayanlar, isyanların ve sorunların oluşmasına sebep olurlar. Asiye Türkan Kassas suresinin 24. ayetinde Hz. Musa’nın Firavun’un zulmünden kaçarken yaptığı dua şu şekildedir. “Ya Rabbi! Senin indireceğin her hayra muhtacım” Hayatımızın her anında zulümle karışık bir ortam vardır. Herkesin gücü nispetince yaptığı zulümlerden kaçışta yapılması gereken, tıpkı Hz. Musa’nın yaptığı gibi alemlerin tek sahibine sığınmak olmalıdır. Sığınılan Hak Teala, nasıl ki kulu Musa’ya barınacak bir ev, iş, aş ve hepsinden de önemlisi Saliha bir eş imkanı sunmuşsa, diğer sığınanlara ve gereğini yapanlara da verecektir. Bir emeğin ürünü olarak iyi bir eşe sahip olmak, denenmelerin, verilen sözlerin yerine getirmelerin ve güvenmelerin sonucudur. Baba Şuayb (a.s) güvendiği birine evladını emanet edebilmiştir. Zira evlat en büyük emanetlerden biridir. Rabbimiz, hayat yolcuğunda beraber yürümek üzere yola çıkarken, erkeği kadının üzerinde kavvam olarak belirlemiştir. Kavvam olmak, gözetleyici durumunda olmaktır. Evlilik öncesi babasının ve erkek kardeşlerinin koruması altında olan kadın, bir de evlilik akabinde eşinin koruması altına da girmektedir. Bunun yanında toplumun da kadını koruma görevi vardır. Bu durum, bir kadın için şeref kaynağı olmalıdır. Nasıl ki, zenginler kendilerini bir çok para vererek korumalar tutuyor ise, Allah kadını da bu şekilde koruma altına almıştır. Nisa suresinin 34. Ayetinde geçen Kavvam kavramı; bir şeyin veya bir kimsenin başında bulunmak, onu korumak, idare etmek, geçimini üstlenmek, sorumluluğunu taşımak anlamında gelir. İsmi mübalağa kalıbında olmasından dolayı bu işi sürekli yapan kişidir. Hukuku korumak anlamında olan Kavvam olan kişi, liyakat ve ehliyet sahibi olmalıdır. Liyakat ve ehliyet sahibi olmak; Bir işi hakkıyla yapabilmek ve işin ehli olmak demektir. Yönetici olmak; öncelikle adil olmayı, karar vermeyi, yön vermeyi, aldığı kararlarda çözüm üretebilmeyi, iletişim becerilerini, kararlı ve sonuç odaklı olmayı, nerede nasıl davranacağını, neyi ne şekilde ve hangi üslupla söyleyeceğini bilmesini, hasılı emaneti verene güven verebilme demektir. Hak Teala Nisa Suresinin 58. Ayetinde şu şekilde buyurur; “Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size bununla ne güzel öğüt vermiştir. Muhakkak Allah işiten ve görendir.” Göz her zaman doğruları görür, kulak doğruları işitir. Lakin kalp bunları dikkate almayabilir. O zaman ne görmenin ne de işitmenin bir faydası yoktur. Hatta kalp doğruları görmeye ve işitmeye tahammül bile edemez hale gelebilir. Bundan dolayı Hak Teala, asıl vurguyu işitmeye ve görmeye değil kalbe yapmaktadır. İman yani inanmak ve güvenmek, ancak kalple tasdik edilerek elde edilir. Bu durum da, kişinin imanına hayatını şahit kılması demektir. Bundan dolayı Hak Teala Rad suresinin 29. Ayetinde, inanıp imanını hayatına şahit kılanlar için hoş bir hayat ve güzel bir istikbal vaat edeceğini söylemiştir. Hasılı Kelam; mal asla cimrilerde olmamalıdır. Cimriler malları fesat ederler. Silah asla korkaklarda olmamalıdır. Korkaklar kaybetme ve ölüm korkusu ile kaçarlar. Yönetim de zayıflarda olmamalıdır. Zira yönetimi iyi yapamayanlar, isyanların ve sorunların oluşmasına sebep olurlar. Asiye Türkan
Ekleme Tarihi: 27 Ağustos 2021 - Cuma

ANLAŞILIR OLDU MU?

ANLAŞILIR OLDU MU? Kassas suresinin 24. ayetinde Hz. Musa’nın Firavun’un zulmünden kaçarken yaptığı dua şu şekildedir. “Ya Rabbi! Senin indireceğin her hayra muhtacım” Hayatımızın her anında zulümle karışık bir ortam vardır. Herkesin gücü nispetince yaptığı zulümlerden kaçışta yapılması gereken, tıpkı Hz. Musa’nın yaptığı gibi alemlerin tek sahibine sığınmak olmalıdır. Sığınılan Hak Teala, nasıl ki kulu Musa’ya barınacak bir ev, iş, aş ve hepsinden de önemlisi Saliha bir eş imkanı sunmuşsa, diğer sığınanlara ve gereğini yapanlara da verecektir. Bir emeğin ürünü olarak iyi bir eşe sahip olmak, denenmelerin, verilen sözlerin yerine getirmelerin ve güvenmelerin sonucudur. Baba Şuayb (a.s) güvendiği birine evladını emanet edebilmiştir. Zira evlat en büyük emanetlerden biridir. Rabbimiz, hayat yolcuğunda beraber yürümek üzere yola çıkarken, erkeği kadının üzerinde kavvam olarak belirlemiştir. Kavvam olmak, gözetleyici durumunda olmaktır. Evlilik öncesi babasının ve erkek kardeşlerinin koruması altında olan kadın, bir de evlilik akabinde eşinin koruması altına da girmektedir. Bunun yanında toplumun da kadını koruma görevi vardır. Bu durum, bir kadın için şeref kaynağı olmalıdır. Nasıl ki, zenginler kendilerini bir çok para vererek korumalar tutuyor ise, Allah kadını da bu şekilde koruma altına almıştır. Nisa suresinin 34. Ayetinde geçen Kavvam kavramı; bir şeyin veya bir kimsenin başında bulunmak, onu korumak, idare etmek, geçimini üstlenmek, sorumluluğunu taşımak anlamında gelir. İsmi mübalağa kalıbında olmasından dolayı bu işi sürekli yapan kişidir. Hukuku korumak anlamında olan Kavvam olan kişi, liyakat ve ehliyet sahibi olmalıdır. Liyakat ve ehliyet sahibi olmak; Bir işi hakkıyla yapabilmek ve işin ehli olmak demektir. Yönetici olmak; öncelikle adil olmayı, karar vermeyi, yön vermeyi, aldığı kararlarda çözüm üretebilmeyi, iletişim becerilerini, kararlı ve sonuç odaklı olmayı, nerede nasıl davranacağını, neyi ne şekilde ve hangi üslupla söyleyeceğini bilmesini, hasılı emaneti verene güven verebilme demektir. Hak Teala Nisa Suresinin 58. Ayetinde şu şekilde buyurur; “Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size bununla ne güzel öğüt vermiştir. Muhakkak Allah işiten ve görendir.” Göz her zaman doğruları görür, kulak doğruları işitir. Lakin kalp bunları dikkate almayabilir. O zaman ne görmenin ne de işitmenin bir faydası yoktur. Hatta kalp doğruları görmeye ve işitmeye tahammül bile edemez hale gelebilir. Bundan dolayı Hak Teala, asıl vurguyu işitmeye ve görmeye değil kalbe yapmaktadır. İman yani inanmak ve güvenmek, ancak kalple tasdik edilerek elde edilir. Bu durum da, kişinin imanına hayatını şahit kılması demektir. Bundan dolayı Hak Teala Rad suresinin 29. Ayetinde, inanıp imanını hayatına şahit kılanlar için hoş bir hayat ve güzel bir istikbal vaat edeceğini söylemiştir. Hasılı Kelam; mal asla cimrilerde olmamalıdır. Cimriler malları fesat ederler. Silah asla korkaklarda olmamalıdır. Korkaklar kaybetme ve ölüm korkusu ile kaçarlar. Yönetim de zayıflarda olmamalıdır. Zira yönetimi iyi yapamayanlar, isyanların ve sorunların oluşmasına sebep olurlar. Asiye Türkan Kassas suresinin 24. ayetinde Hz. Musa’nın Firavun’un zulmünden kaçarken yaptığı dua şu şekildedir. “Ya Rabbi! Senin indireceğin her hayra muhtacım” Hayatımızın her anında zulümle karışık bir ortam vardır. Herkesin gücü nispetince yaptığı zulümlerden kaçışta yapılması gereken, tıpkı Hz. Musa’nın yaptığı gibi alemlerin tek sahibine sığınmak olmalıdır. Sığınılan Hak Teala, nasıl ki kulu Musa’ya barınacak bir ev, iş, aş ve hepsinden de önemlisi Saliha bir eş imkanı sunmuşsa, diğer sığınanlara ve gereğini yapanlara da verecektir. Bir emeğin ürünü olarak iyi bir eşe sahip olmak, denenmelerin, verilen sözlerin yerine getirmelerin ve güvenmelerin sonucudur. Baba Şuayb (a.s) güvendiği birine evladını emanet edebilmiştir. Zira evlat en büyük emanetlerden biridir. Rabbimiz, hayat yolcuğunda beraber yürümek üzere yola çıkarken, erkeği kadının üzerinde kavvam olarak belirlemiştir. Kavvam olmak, gözetleyici durumunda olmaktır. Evlilik öncesi babasının ve erkek kardeşlerinin koruması altında olan kadın, bir de evlilik akabinde eşinin koruması altına da girmektedir. Bunun yanında toplumun da kadını koruma görevi vardır. Bu durum, bir kadın için şeref kaynağı olmalıdır. Nasıl ki, zenginler kendilerini bir çok para vererek korumalar tutuyor ise, Allah kadını da bu şekilde koruma altına almıştır. Nisa suresinin 34. Ayetinde geçen Kavvam kavramı; bir şeyin veya bir kimsenin başında bulunmak, onu korumak, idare etmek, geçimini üstlenmek, sorumluluğunu taşımak anlamında gelir. İsmi mübalağa kalıbında olmasından dolayı bu işi sürekli yapan kişidir. Hukuku korumak anlamında olan Kavvam olan kişi, liyakat ve ehliyet sahibi olmalıdır. Liyakat ve ehliyet sahibi olmak; Bir işi hakkıyla yapabilmek ve işin ehli olmak demektir. Yönetici olmak; öncelikle adil olmayı, karar vermeyi, yön vermeyi, aldığı kararlarda çözüm üretebilmeyi, iletişim becerilerini, kararlı ve sonuç odaklı olmayı, nerede nasıl davranacağını, neyi ne şekilde ve hangi üslupla söyleyeceğini bilmesini, hasılı emaneti verene güven verebilme demektir. Hak Teala Nisa Suresinin 58. Ayetinde şu şekilde buyurur; “Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size bununla ne güzel öğüt vermiştir. Muhakkak Allah işiten ve görendir.” Göz her zaman doğruları görür, kulak doğruları işitir. Lakin kalp bunları dikkate almayabilir. O zaman ne görmenin ne de işitmenin bir faydası yoktur. Hatta kalp doğruları görmeye ve işitmeye tahammül bile edemez hale gelebilir. Bundan dolayı Hak Teala, asıl vurguyu işitmeye ve görmeye değil kalbe yapmaktadır. İman yani inanmak ve güvenmek, ancak kalple tasdik edilerek elde edilir. Bu durum da, kişinin imanına hayatını şahit kılması demektir. Bundan dolayı Hak Teala Rad suresinin 29. Ayetinde, inanıp imanını hayatına şahit kılanlar için hoş bir hayat ve güzel bir istikbal vaat edeceğini söylemiştir. Hasılı Kelam; mal asla cimrilerde olmamalıdır. Cimriler malları fesat ederler. Silah asla korkaklarda olmamalıdır. Korkaklar kaybetme ve ölüm korkusu ile kaçarlar. Yönetim de zayıflarda olmamalıdır. Zira yönetimi iyi yapamayanlar, isyanların ve sorunların oluşmasına sebep olurlar. Asiye Türkan
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.