YAVUZCA
Köşe Yazarı
YAVUZCA
 

BİLİM VE GÖNÜL ADAMI AKŞEMSEDDİN

<p>&nbsp;İdris Yavuz<br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;&nbsp;<br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp; T&uuml;rk Tarihine baktığımızda g&uuml;&ccedil;l&uuml;&nbsp; devlet adamlarının arkasında ger&ccedil;ek g&ouml;n&uuml;l ve bilim adamlarını g&ouml;rmekteyiz. Bunlardan biri de Akşemseddin hazretleridir.</p> <p>&nbsp; &nbsp; &nbsp; Akşemseddin hazretleri 1390 yılında T&uuml;rklerin yoğun yaşadığı Şam&rsquo;da doğdu. Yedi yaşında babasıyla birlikte Anadolu&rsquo;ya gelip Amasya&#39;nın Kavak il&ccedil;esine yerleşti. Burada eğitimini tamamlayarak tıp tarihinde ilk mikrobu teşhis edip hastalıkların bu yolla bulaştığını &ouml;ne s&uuml;rd&uuml;. Osmancık Medresesine m&uuml;derris oldu ve Hacı Bayram Veli&rsquo;ye intisap etti.&nbsp;</p> <p>&nbsp; &nbsp; &nbsp; İstanbul&rsquo;un kuşatılması esnasında bazı vezir ve komutanlar zafere inanmayıp &ldquo;Bu devletin askerine, ak&ccedil;esine yazık değil mi?&rdquo; diyorlardı.&nbsp;</p> <p>&nbsp; &nbsp; &nbsp; Muhasara başlayalı 50 g&uuml;n olmuştu. Fakat g&ouml;zle g&ouml;r&uuml;l&uuml;r bir ilerleme yoktu. Akşemseddin Hazretleri Fatih&rsquo;e;&ldquo;Sakın ha! Asla vazge&ccedil;me!&rdquo;diyordu. Peygamber Efendimizin malum Hadis-i Şerifini sık sık hatırlatıyordu. Onun zaferden zerrece ş&uuml;phesi yoktu. Fetih sırasında padişaha ve askerlerine moral veriyor, alnı secdede C. Hakka s&uuml;rekli niyazda bulunuyordu. İstanbul d&uuml;şt&uuml;ğ&uuml;nde Fatih Sultan Mehmet Han derin bir nefes almıştı.</p> <p>&nbsp; &nbsp; &nbsp; Akşemseddin Hazretleri Ayasofya&rsquo;da ilk cuma namazını kıldırıp, hutbeyi okumuştu. Bunun &uuml;zerine Fatih, &ldquo;Muhterem hocam! Elhamd&uuml;lillah b&uuml;y&uuml;k yardımınızla İstanbul&#39;u aldık. Artık beni talebeliğe kabul buyurmanızı diliyorum&rdquo; dedi.</p> <p>&nbsp; &nbsp; &nbsp; Akşemseddin; &ldquo;Sultanım sen bizim tattığımız lezzeti tadacak olursan, saltanatı bırakırsın. Devlet işlerini tam yapamazsın. Bu devletin ayakta kalması şarttır. Talebelikle sultanlığın bir arada y&uuml;r&uuml;t&uuml;lmesi &ccedil;ok zordur. Halkımız perişan olur. Bunun vebali b&uuml;y&uuml;kt&uuml;r&rdquo; dedi ve sultanın kendisine &ouml;d&uuml;l olarak verdiği iki bin altını da kabul etmedi.</p> <p>&nbsp; &nbsp; &nbsp; Şimdi Fatih Sultan Mehmet Han&rsquo;ın tek arzusu vardı. Allah Resul&uuml;n&uuml; Medine&rsquo;deki evinde misafir eden Ebu Eyyub-&uuml;l Ensari&rsquo;nin kabrini bulmaktı.&nbsp;</p> <p>&nbsp; &nbsp; &nbsp; Fatih bir g&uuml;n Akşemseddin Hazretlerini ziyarete gitti. Sohbet esnasında; &ldquo;Hocam! Esh&acirc;b-ı Kir&acirc;m&rsquo;ın b&uuml;y&uuml;klerinden, Ebu Eyy&ucirc;b&rsquo;&uuml;l Ens&acirc;ri&rsquo;nin İstanbul surlarına yakın bir yerde olduğunu tarih kitaplarında okudum, yerinin bulunmasını dilerim.&rdquo; dedi. O da eliyle işaret ederek;&ldquo;Şu tepenin eteğinde bir nur g&ouml;r&uuml;yorum, orada olmalıdır.&rdquo; cevabını verdi.</p> <p>&nbsp; &nbsp; &nbsp; Fatihin isteği &uuml;zerine birlikte işaret edilen yere gittiler. Akşemseddin Hazretleri eline iki &ccedil;ınar dalı aldı. Birini bir tarafa, diğerini az &ouml;teye dikti ve; &ldquo;Bu iki dal arası, Ebu Eyy&ucirc;b&rsquo;&uuml;l Ens&acirc;ri&rsquo;nin kabridir.&rdquo; dedi ve Sultanla birlikte şehir merkezine geri d&ouml;nd&uuml;ler.</p> <p>&nbsp; &nbsp; &nbsp; Fatih Sultan Mehmet Han, kalbindeki ş&uuml;pheyi kaldırmak i&ccedil;in Silahtar ağasına; &ldquo;Gidiniz, hocam Akşemseddin&rsquo;in diktiği &ccedil;ınar dallarının ortasına şu y&uuml;z&uuml;ğ&uuml;m&uuml; (m&uuml;hr&uuml;) g&ouml;m&uuml;n&uuml;z ve o dalları yirmişer adım g&uuml;ney tarafına &ccedil;ekiniz, &quot;O b&uuml;y&uuml;k sahabe burada yatıyor levhasını asınız&rdquo; dedi, sultanın bilgisi d&acirc;hilinde işaret yerleri değiştirildi.&nbsp;</p> <p>&nbsp; &nbsp; &nbsp; Sabah olunca Sultan Fatih, Akşemseddin Hazretlerinden, t&uuml;rbe yapımı i&ccedil;in kabrin yerini tekrar belirlenmesini rica etti ve sonra oraya birlikte gittiler.</p> <p>&nbsp; &nbsp; &nbsp; Akşemseddin Hazretleri, Silahtar ağasına; &ldquo;Şurada bulunan Sultan hazretlerinin m&uuml;hr&uuml;n&uuml; &ccedil;ıkarın ve kendisine teslim edin. Sultanımızın m&uuml;hr&uuml; burada ne arıyor?&rdquo;dedi. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; o, gizlice g&ouml;m&uuml;len padişahın y&uuml;z&uuml;ğ&uuml;n&uuml; kerametiyle bulmuştu.</p> <p>&nbsp; &nbsp; &nbsp; Bu arada kabir kazıldı, i&ccedil;inden &ldquo;Eb&ucirc; Eyy&ucirc;b&rsquo;&uuml;l Ens&acirc;ri&rdquo; yazılı bir levha &ccedil;ıktı. Bu hali g&ouml;ren sultan ve orada bulunanlar şaşkınlık i&ccedil;inde olanları izlerken Fatih, ;Kalbimde şuanda bir ş&uuml;phe kalmadı.&rdquo; Dedi ve sonu&ccedil;tan &ccedil;ok mutlu oldu.</p> <p>&nbsp; &nbsp; &nbsp; Bir g&uuml;n Akşemseddin hazretlerinin bulunduğu meclise pilav yemeği getirildi. Orada bulunanlar; &ldquo;Buyurun yiyelim.&rdquo; dediler. Akşemseddin hazretleri; &ldquo;Bu pilav bize ait değil, nasıl yiyebiliriz?&rdquo; dedi. Oradakilerden birisi; &ldquo;Nasıl bizim değil?&rdquo; dedi ve besmele &ccedil;ekip elini pilava uzattı. O esnada kapı &ccedil;alındı ve bir fakir; &ldquo;Allah rızası i&ccedil;in sadaka olarak yiyecek bir şey verin&rdquo; diye seslendi.&nbsp;</p> <p>&nbsp; &nbsp; &nbsp; Akşemseddin hazretleri; &ldquo;Getirilen pilavı sahibine verin.&rdquo; dedi.<br /> B&ouml;ylece bir &ccedil;ok kerameti aleni olarak g&ouml;r&uuml;len Akşemseddin Hazretleri İstanbul&rsquo;dan gizlice ayrılıp G&ouml;yn&uuml;k&rsquo;e geldi ve buraya yerleşti, bir camide inzivaya &ccedil;ekildi. Şubat 1459 yılında g&ouml;zlerini tebess&uuml;m ederek kapattı, &ouml;ylece kaldı.</p> <p>&nbsp; &nbsp; &nbsp; B&uuml;y&uuml;k veli Akşemseddin; bundan 550 yıl &ouml;nce mikrobu bulan bir T&uuml;rk hekimidir &ldquo;M&acirc;ddef&rsquo;&ucirc;l-Hayat&rdquo; adlı eserinde; &ldquo;Hastalık, insandan insana bulaşmak suretiyle ge&ccedil;er. Bu bulaşma ise, g&ouml;zle g&ouml;r&uuml;nmeyecek kadar k&uuml;&ccedil;&uuml;k, fakat canlı tohumlar vasıtasıyla olur&rdquo; diye ifade edilmektedir.</p> <p>&nbsp; &nbsp; &nbsp; &Uuml;nl&uuml; tıp bilimcisi Pasteur aynı neticeye, bundan tam 400 yıl sonra varabilmiştir. Aslında mikrop teorisi, yanlış olarak Pasteur&rsquo;a mal edilmiştir. Ne yazık ki, doğrusu budur.</p> <p>&nbsp; &nbsp; &nbsp; Ger&ccedil;ek devlet ve g&ouml;n&uuml;l adamı olan Akşemseddin hazretlerinin Mek&acirc;nı Cennet olsun.</p>
Ekleme Tarihi: 31 Ağustos 2021 - Salı

BİLİM VE GÖNÜL ADAMI AKŞEMSEDDİN

<p>&nbsp;İdris Yavuz<br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;&nbsp;<br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp; T&uuml;rk Tarihine baktığımızda g&uuml;&ccedil;l&uuml;&nbsp; devlet adamlarının arkasında ger&ccedil;ek g&ouml;n&uuml;l ve bilim adamlarını g&ouml;rmekteyiz. Bunlardan biri de Akşemseddin hazretleridir.</p> <p>&nbsp; &nbsp; &nbsp; Akşemseddin hazretleri 1390 yılında T&uuml;rklerin yoğun yaşadığı Şam&rsquo;da doğdu. Yedi yaşında babasıyla birlikte Anadolu&rsquo;ya gelip Amasya&#39;nın Kavak il&ccedil;esine yerleşti. Burada eğitimini tamamlayarak tıp tarihinde ilk mikrobu teşhis edip hastalıkların bu yolla bulaştığını &ouml;ne s&uuml;rd&uuml;. Osmancık Medresesine m&uuml;derris oldu ve Hacı Bayram Veli&rsquo;ye intisap etti.&nbsp;</p> <p>&nbsp; &nbsp; &nbsp; İstanbul&rsquo;un kuşatılması esnasında bazı vezir ve komutanlar zafere inanmayıp &ldquo;Bu devletin askerine, ak&ccedil;esine yazık değil mi?&rdquo; diyorlardı.&nbsp;</p> <p>&nbsp; &nbsp; &nbsp; Muhasara başlayalı 50 g&uuml;n olmuştu. Fakat g&ouml;zle g&ouml;r&uuml;l&uuml;r bir ilerleme yoktu. Akşemseddin Hazretleri Fatih&rsquo;e;&ldquo;Sakın ha! Asla vazge&ccedil;me!&rdquo;diyordu. Peygamber Efendimizin malum Hadis-i Şerifini sık sık hatırlatıyordu. Onun zaferden zerrece ş&uuml;phesi yoktu. Fetih sırasında padişaha ve askerlerine moral veriyor, alnı secdede C. Hakka s&uuml;rekli niyazda bulunuyordu. İstanbul d&uuml;şt&uuml;ğ&uuml;nde Fatih Sultan Mehmet Han derin bir nefes almıştı.</p> <p>&nbsp; &nbsp; &nbsp; Akşemseddin Hazretleri Ayasofya&rsquo;da ilk cuma namazını kıldırıp, hutbeyi okumuştu. Bunun &uuml;zerine Fatih, &ldquo;Muhterem hocam! Elhamd&uuml;lillah b&uuml;y&uuml;k yardımınızla İstanbul&#39;u aldık. Artık beni talebeliğe kabul buyurmanızı diliyorum&rdquo; dedi.</p> <p>&nbsp; &nbsp; &nbsp; Akşemseddin; &ldquo;Sultanım sen bizim tattığımız lezzeti tadacak olursan, saltanatı bırakırsın. Devlet işlerini tam yapamazsın. Bu devletin ayakta kalması şarttır. Talebelikle sultanlığın bir arada y&uuml;r&uuml;t&uuml;lmesi &ccedil;ok zordur. Halkımız perişan olur. Bunun vebali b&uuml;y&uuml;kt&uuml;r&rdquo; dedi ve sultanın kendisine &ouml;d&uuml;l olarak verdiği iki bin altını da kabul etmedi.</p> <p>&nbsp; &nbsp; &nbsp; Şimdi Fatih Sultan Mehmet Han&rsquo;ın tek arzusu vardı. Allah Resul&uuml;n&uuml; Medine&rsquo;deki evinde misafir eden Ebu Eyyub-&uuml;l Ensari&rsquo;nin kabrini bulmaktı.&nbsp;</p> <p>&nbsp; &nbsp; &nbsp; Fatih bir g&uuml;n Akşemseddin Hazretlerini ziyarete gitti. Sohbet esnasında; &ldquo;Hocam! Esh&acirc;b-ı Kir&acirc;m&rsquo;ın b&uuml;y&uuml;klerinden, Ebu Eyy&ucirc;b&rsquo;&uuml;l Ens&acirc;ri&rsquo;nin İstanbul surlarına yakın bir yerde olduğunu tarih kitaplarında okudum, yerinin bulunmasını dilerim.&rdquo; dedi. O da eliyle işaret ederek;&ldquo;Şu tepenin eteğinde bir nur g&ouml;r&uuml;yorum, orada olmalıdır.&rdquo; cevabını verdi.</p> <p>&nbsp; &nbsp; &nbsp; Fatihin isteği &uuml;zerine birlikte işaret edilen yere gittiler. Akşemseddin Hazretleri eline iki &ccedil;ınar dalı aldı. Birini bir tarafa, diğerini az &ouml;teye dikti ve; &ldquo;Bu iki dal arası, Ebu Eyy&ucirc;b&rsquo;&uuml;l Ens&acirc;ri&rsquo;nin kabridir.&rdquo; dedi ve Sultanla birlikte şehir merkezine geri d&ouml;nd&uuml;ler.</p> <p>&nbsp; &nbsp; &nbsp; Fatih Sultan Mehmet Han, kalbindeki ş&uuml;pheyi kaldırmak i&ccedil;in Silahtar ağasına; &ldquo;Gidiniz, hocam Akşemseddin&rsquo;in diktiği &ccedil;ınar dallarının ortasına şu y&uuml;z&uuml;ğ&uuml;m&uuml; (m&uuml;hr&uuml;) g&ouml;m&uuml;n&uuml;z ve o dalları yirmişer adım g&uuml;ney tarafına &ccedil;ekiniz, &quot;O b&uuml;y&uuml;k sahabe burada yatıyor levhasını asınız&rdquo; dedi, sultanın bilgisi d&acirc;hilinde işaret yerleri değiştirildi.&nbsp;</p> <p>&nbsp; &nbsp; &nbsp; Sabah olunca Sultan Fatih, Akşemseddin Hazretlerinden, t&uuml;rbe yapımı i&ccedil;in kabrin yerini tekrar belirlenmesini rica etti ve sonra oraya birlikte gittiler.</p> <p>&nbsp; &nbsp; &nbsp; Akşemseddin Hazretleri, Silahtar ağasına; &ldquo;Şurada bulunan Sultan hazretlerinin m&uuml;hr&uuml;n&uuml; &ccedil;ıkarın ve kendisine teslim edin. Sultanımızın m&uuml;hr&uuml; burada ne arıyor?&rdquo;dedi. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; o, gizlice g&ouml;m&uuml;len padişahın y&uuml;z&uuml;ğ&uuml;n&uuml; kerametiyle bulmuştu.</p> <p>&nbsp; &nbsp; &nbsp; Bu arada kabir kazıldı, i&ccedil;inden &ldquo;Eb&ucirc; Eyy&ucirc;b&rsquo;&uuml;l Ens&acirc;ri&rdquo; yazılı bir levha &ccedil;ıktı. Bu hali g&ouml;ren sultan ve orada bulunanlar şaşkınlık i&ccedil;inde olanları izlerken Fatih, ;Kalbimde şuanda bir ş&uuml;phe kalmadı.&rdquo; Dedi ve sonu&ccedil;tan &ccedil;ok mutlu oldu.</p> <p>&nbsp; &nbsp; &nbsp; Bir g&uuml;n Akşemseddin hazretlerinin bulunduğu meclise pilav yemeği getirildi. Orada bulunanlar; &ldquo;Buyurun yiyelim.&rdquo; dediler. Akşemseddin hazretleri; &ldquo;Bu pilav bize ait değil, nasıl yiyebiliriz?&rdquo; dedi. Oradakilerden birisi; &ldquo;Nasıl bizim değil?&rdquo; dedi ve besmele &ccedil;ekip elini pilava uzattı. O esnada kapı &ccedil;alındı ve bir fakir; &ldquo;Allah rızası i&ccedil;in sadaka olarak yiyecek bir şey verin&rdquo; diye seslendi.&nbsp;</p> <p>&nbsp; &nbsp; &nbsp; Akşemseddin hazretleri; &ldquo;Getirilen pilavı sahibine verin.&rdquo; dedi.<br /> B&ouml;ylece bir &ccedil;ok kerameti aleni olarak g&ouml;r&uuml;len Akşemseddin Hazretleri İstanbul&rsquo;dan gizlice ayrılıp G&ouml;yn&uuml;k&rsquo;e geldi ve buraya yerleşti, bir camide inzivaya &ccedil;ekildi. Şubat 1459 yılında g&ouml;zlerini tebess&uuml;m ederek kapattı, &ouml;ylece kaldı.</p> <p>&nbsp; &nbsp; &nbsp; B&uuml;y&uuml;k veli Akşemseddin; bundan 550 yıl &ouml;nce mikrobu bulan bir T&uuml;rk hekimidir &ldquo;M&acirc;ddef&rsquo;&ucirc;l-Hayat&rdquo; adlı eserinde; &ldquo;Hastalık, insandan insana bulaşmak suretiyle ge&ccedil;er. Bu bulaşma ise, g&ouml;zle g&ouml;r&uuml;nmeyecek kadar k&uuml;&ccedil;&uuml;k, fakat canlı tohumlar vasıtasıyla olur&rdquo; diye ifade edilmektedir.</p> <p>&nbsp; &nbsp; &nbsp; &Uuml;nl&uuml; tıp bilimcisi Pasteur aynı neticeye, bundan tam 400 yıl sonra varabilmiştir. Aslında mikrop teorisi, yanlış olarak Pasteur&rsquo;a mal edilmiştir. Ne yazık ki, doğrusu budur.</p> <p>&nbsp; &nbsp; &nbsp; Ger&ccedil;ek devlet ve g&ouml;n&uuml;l adamı olan Akşemseddin hazretlerinin Mek&acirc;nı Cennet olsun.</p>
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.