KANSER NEDEN OLUR
KANSER NEDEN OLUR
Hücre içindeki genler bir kez bozulduğunda, tümörü kesip alarak, tümörün kan takviyesini keserek ya da hücreleri bilfiil öldürerek hasarı kontrol altına almaktan başka yol kalmayacaktır.
Yüksek bir moralin işe yarayacağı kesindir, ancak kanserin korkutucu bir kaçınılmazlığı vardır. İkinci bir nokta, sorunun anne babamızdan aldığımız genlerden kaynaklanmamasıdır.
Aksine sorunun asıl nedeni çoğunlukla, yaşamımız boyunca genlerin başına gelenlerdir. Modern yaşamla genetik arasındaki kültür çatışması hastalanmamıza yol açar.
Tıpkı muslukların, yağmur oluklarının, çamaşır makinelerinin ya da radyatörlerin kullanımdan kaynaklı eskime ve yıpranma sonucu bozulmaları gibi, genler de bozulabilir.
Aslında genlerin bir tür garantileri vardır: Onarımları yapmayı sağlayacak alet takımı. Ancak tamirciler ile ilişki beden bozulduğunda sorunlar başlar ve özellikle meme ve kolon kanserlerinde durum böyledir.
Kanserin başlaması için çok sayıda mutasyonun olması gerekir ve her birimiz, etkileri genomun sağlıklı kısımları tarafından perdelenen bir mutasyon setini miras olarak alırız.
Bu mutasyonlar da ancak başka mutasyonlar biriktiğinde etkilerini gösterecektir. Kanseri tetiklemek manasında rolleri olan, kanser genleri diyebileceğimiz genler gerçekten de yoktur.
Kanser genleri olarak adlandırdığımız genler, normal büyüme ve gelişim için ihtiyaç duyduğumuz ve çoğunlukla vazgeçilmez nitelikte olan, bozulduklarında ise kansere yol açan normal genlerdir.
Vurgulanması gereken önemli bir diğer nokta, kanser oranlarındaki yakın tarihli artışların çoğunun insan etkinliklerinin bir soncu olarak ortaya çıktısıdır.
Bunların bazıları yaşlanma ve üreme çağına erken girme gibi elimizden fazla bir şeyin gelmeyeceği durumlardır. Bazılarını ise, aşırı sigara içmemek ve gün boyu güneşlenmeden kaçınarak kontrol altına alabiliriz.
Nihayetinde kanser, başka hastalıklar gibi, modern çevre ile genler arasındaki etkileşimlerle ortaya çıkan bir durumdur.
Kaynakça:
Dubnau,J.,A.S.Chiang,L.Grady,J.Barditch,S.Gossweiler, J.McNeil,P.Smith,F.Buldoc,R.Scott, U Certa,C.Beoger, and T.Tully(2003) Current Biology 13:286-296
KANSER HASTALIĞI İNSAN VÜCUDUNDA NASIL BİR ETKİYE SAHİPTİR;
Vücudumuzdaki sağlıklı hücreler bölünebilme özelliğine sahiptirler. Fakat kas ve sinir hücrelerinde bu özellik olmaz. Ölen hücrelerin yenilenebilmesi ve yaralanan dokuların tekrardan onarılması amacıyla bu özelliğini kullanırlar.
Yaşamın ilk yıllarında yani genç olan doku da hücreler daha hızlı bölünürken, erişkin yaşlarda hücre bölünmesi yavaşlar. Ancak hücrelerin bölüne bilme özelliği sınırlıdır. Her hücre hayatı boyunca belli sayıda bölünebilir.
Sağlıklı hücre ne kadar bölüneceğini bilir ve zamanı geldiğinde ölmesini de bilir. Buna apoptosis yani hücrenin programlı ölümü adı verilir.
Genel sağlık yaşamında vücudun sağlıklı ve düzgün çalışması için hücrelerin büyümesi, bölünmesi ve daha çok hücre üretmesine gereksinim duyulur.
Bu sürece uyulmadığında süreç doğru yoldan sapar, yeni hücrelere gerek olmadan hücreler bölünmeye devam eder. Bu kontrolsüz bölünmeye kanser hücreleri diyoruz. Bilincini kaybetmiş kanser hücreleri, kontrolsüz bölünmeye başlar ve çoğalarak vücutta artar. Fazla hücrelerin kütleleri bir büyüklük veya tümör oluştururlar.
Bağışıklık sisteminin faaliyetini de bozan bu durumlar kanseri hazırlayıcı etmenler olarak bilinir.
Bağışıklık sistemi tarafından imha edilmemiş olan bu hücreler kontrolsüz biçimde üreyerek bulundukları dokuyu hasara uğratarak işlev kaybına sebep olur. Sadece o dokuyla sınırlı olmayıp komşu dokuları da işgal etmeye başlar. Kan ve lenf dolaşımı yoluyla vücudun ilgisiz bölgelerine de taşınarak esiri altına alır.
REFLEKSOLOJİNİN KANSER VE KEMOTERAPİYE FAYDALARI NELERDİR ?
Ayaklarda ve ellerde bedenin tüm bölgelerine ve sistemlerine bağlı olarak anatomik refleks noktaları mevcuttur. Ayak ve el tabanında, üstünde, sağında ve sol bölgelerinde her organa ait sinir uç noktalarına manüel terapi uygulayarak beyine elektro sinyalleri (görev uyarıları) ileterek vücuttaki sinirlere ve belli sistemlere emir gönderip; vücudun kendi kendini tedavi etme mekanizmasını harekete geçirilir.
Dokuları oluşturan hücrelerde yenilenmeler sağlayarak bedende fiziksel ve zihinsel bir rahatlama sağlar.
Kemoterapinin yanı sıra destek ve tamamlayıcı olarak Refleksoloji'nin alınması ve bu tedavi sürecinde vücuttaki etkileri;
REFLEKSOLOJİ İLE UYGULANACAK OLAN BÖLGEDE HEDEF NOKTALAR VARDIR.
Bu hedef noktalara yapılan uygulamayla yani; beyinle birlikte beyincik, omurilik soğanı, omurilik ve çevresel sinirler bir bütün olarak ele aldığımız da vücudun denetleyici sistemlerini harekete geçirerek yapının işlevi olan düzenleyici sistem devreye girer ve canlıyı oluşturan hücre, doku ve organların fonksiyonlarını harekete geçirmiş oluruz.
Sağlıklı hücrelerin gelişim ve ölüm süreci bir düzene ve kontrol altına alınır. Oysa kanser hücrelerinin büyümesi ve ölümü bu kontrol sürecinden çıktığı için bu hücreler kontrolsüz bir şeklide büyüyüp çoğalmaya başlar.
Refleksoloji uygulamasında hemen hepsi kan yolu ile vücuda dağılarak kontrolsüz çoğalan hücrelere ulaşarak bu hücreleri öldürür veya kontrolsüz büyümesine engel olur.
Kemoterapi ilaçları bir taraftan bu kötü hücreleri yok ederken, Refleksoloji ile vücuttaki normal hücrelerin sağlıklı bölünmesini sağlayarak ölmüş hücrelerin atılımda da etki etmektedir.
Kanser Hastalarının Psikolojik durumunu da düşünecek olursak beyini oluşturan yapılar ve bunların işleyişini sağlayan sistemde bir bozukluk olması halinde ruhsal sorunlar da yaşaya bilirler.
Duygu, düşünme, davranış, bellek, algılama, öğrenme, yargılama beyinin işlevleri sonucunda ortaya çıkan işlev bozukluğundan kaynaklı yaşantıdır.
Psikolojik bozukluk dediğimiz ruhsal rahatsızlıkta beyinde zaten var olan nöroadrenalin ve serotonin denilen sinirler arası iletimi sağlayan iletici maddelerin etkinliği azalmaktadır ve bu durum kanser hastalarında olumsuz etki eder.
Nitekim serotonin ve nöroadrenalin etkinliğini arttırmak için Refleksoloji uygulamasında anatomik olarak belirttiğimiz sinir uç noktalarını fizyolojik olarak işleve geçirdikten sonra; nörofizyolojik kurama göre ayaklardan çıkan uyarının aksonlar yoluyla beyine ulaşarak nöronlar arasında sinaps bağlantısını sağlayarak mesajın beyine ulaşmasıyla beyindeki nöronun öğrenme işlevi de başlamış olur böylelikle psikolojik bozuklukta işlevsel düzelmiş olur.
Refleksoloji, bugün tamamlayıcı tıp olarak yer almaktadır. (GELENEKSEL VE TAMAMLAYICI TIP UYGULAMALARI REFLEKSOLOJİ YÖNETMELİĞİ 27 EKİM2014TARİHİNDE RESMİ GAZETE’DE YAYIMLANARAK YÜRÜRLÜĞE KONULMUŞTUR.)
Sevgiyle Kalın
Doç.Dr.Kürşat Şahin YILDIRIMER
0532 603 30 06
Ekleme
Tarihi: 15 Şubat 2022 - Salı
KANSER NEDEN OLUR
KANSER NEDEN OLUR
Hücre içindeki genler bir kez bozulduğunda, tümörü kesip alarak, tümörün kan takviyesini keserek ya da hücreleri bilfiil öldürerek hasarı kontrol altına almaktan başka yol kalmayacaktır.
Yüksek bir moralin işe yarayacağı kesindir, ancak kanserin korkutucu bir kaçınılmazlığı vardır. İkinci bir nokta, sorunun anne babamızdan aldığımız genlerden kaynaklanmamasıdır.
Aksine sorunun asıl nedeni çoğunlukla, yaşamımız boyunca genlerin başına gelenlerdir. Modern yaşamla genetik arasındaki kültür çatışması hastalanmamıza yol açar.
Tıpkı muslukların, yağmur oluklarının, çamaşır makinelerinin ya da radyatörlerin kullanımdan kaynaklı eskime ve yıpranma sonucu bozulmaları gibi, genler de bozulabilir.
Aslında genlerin bir tür garantileri vardır: Onarımları yapmayı sağlayacak alet takımı. Ancak tamirciler ile ilişki beden bozulduğunda sorunlar başlar ve özellikle meme ve kolon kanserlerinde durum böyledir.
Kanserin başlaması için çok sayıda mutasyonun olması gerekir ve her birimiz, etkileri genomun sağlıklı kısımları tarafından perdelenen bir mutasyon setini miras olarak alırız.
Bu mutasyonlar da ancak başka mutasyonlar biriktiğinde etkilerini gösterecektir. Kanseri tetiklemek manasında rolleri olan, kanser genleri diyebileceğimiz genler gerçekten de yoktur.
Kanser genleri olarak adlandırdığımız genler, normal büyüme ve gelişim için ihtiyaç duyduğumuz ve çoğunlukla vazgeçilmez nitelikte olan, bozulduklarında ise kansere yol açan normal genlerdir.
Vurgulanması gereken önemli bir diğer nokta, kanser oranlarındaki yakın tarihli artışların çoğunun insan etkinliklerinin bir soncu olarak ortaya çıktısıdır.
Bunların bazıları yaşlanma ve üreme çağına erken girme gibi elimizden fazla bir şeyin gelmeyeceği durumlardır. Bazılarını ise, aşırı sigara içmemek ve gün boyu güneşlenmeden kaçınarak kontrol altına alabiliriz.
Nihayetinde kanser, başka hastalıklar gibi, modern çevre ile genler arasındaki etkileşimlerle ortaya çıkan bir durumdur.
Kaynakça:
Dubnau,J.,A.S.Chiang,L.Grady,J.Barditch,S.Gossweiler, J.McNeil,P.Smith,F.Buldoc,R.Scott, U Certa,C.Beoger, and T.Tully(2003) Current Biology 13:286-296
KANSER HASTALIĞI İNSAN VÜCUDUNDA NASIL BİR ETKİYE SAHİPTİR;
Vücudumuzdaki sağlıklı hücreler bölünebilme özelliğine sahiptirler. Fakat kas ve sinir hücrelerinde bu özellik olmaz. Ölen hücrelerin yenilenebilmesi ve yaralanan dokuların tekrardan onarılması amacıyla bu özelliğini kullanırlar.
Yaşamın ilk yıllarında yani genç olan doku da hücreler daha hızlı bölünürken, erişkin yaşlarda hücre bölünmesi yavaşlar. Ancak hücrelerin bölüne bilme özelliği sınırlıdır. Her hücre hayatı boyunca belli sayıda bölünebilir.
Sağlıklı hücre ne kadar bölüneceğini bilir ve zamanı geldiğinde ölmesini de bilir. Buna apoptosis yani hücrenin programlı ölümü adı verilir.
Genel sağlık yaşamında vücudun sağlıklı ve düzgün çalışması için hücrelerin büyümesi, bölünmesi ve daha çok hücre üretmesine gereksinim duyulur.
Bu sürece uyulmadığında süreç doğru yoldan sapar, yeni hücrelere gerek olmadan hücreler bölünmeye devam eder. Bu kontrolsüz bölünmeye kanser hücreleri diyoruz. Bilincini kaybetmiş kanser hücreleri, kontrolsüz bölünmeye başlar ve çoğalarak vücutta artar. Fazla hücrelerin kütleleri bir büyüklük veya tümör oluştururlar.
Bağışıklık sisteminin faaliyetini de bozan bu durumlar kanseri hazırlayıcı etmenler olarak bilinir.
Bağışıklık sistemi tarafından imha edilmemiş olan bu hücreler kontrolsüz biçimde üreyerek bulundukları dokuyu hasara uğratarak işlev kaybına sebep olur. Sadece o dokuyla sınırlı olmayıp komşu dokuları da işgal etmeye başlar. Kan ve lenf dolaşımı yoluyla vücudun ilgisiz bölgelerine de taşınarak esiri altına alır.
REFLEKSOLOJİNİN KANSER VE KEMOTERAPİYE FAYDALARI NELERDİR ?
Ayaklarda ve ellerde bedenin tüm bölgelerine ve sistemlerine bağlı olarak anatomik refleks noktaları mevcuttur. Ayak ve el tabanında, üstünde, sağında ve sol bölgelerinde her organa ait sinir uç noktalarına manüel terapi uygulayarak beyine elektro sinyalleri (görev uyarıları) ileterek vücuttaki sinirlere ve belli sistemlere emir gönderip; vücudun kendi kendini tedavi etme mekanizmasını harekete geçirilir.
Dokuları oluşturan hücrelerde yenilenmeler sağlayarak bedende fiziksel ve zihinsel bir rahatlama sağlar.
Kemoterapinin yanı sıra destek ve tamamlayıcı olarak Refleksoloji'nin alınması ve bu tedavi sürecinde vücuttaki etkileri;
REFLEKSOLOJİ İLE UYGULANACAK OLAN BÖLGEDE HEDEF NOKTALAR VARDIR.
Bu hedef noktalara yapılan uygulamayla yani; beyinle birlikte beyincik, omurilik soğanı, omurilik ve çevresel sinirler bir bütün olarak ele aldığımız da vücudun denetleyici sistemlerini harekete geçirerek yapının işlevi olan düzenleyici sistem devreye girer ve canlıyı oluşturan hücre, doku ve organların fonksiyonlarını harekete geçirmiş oluruz.
Sağlıklı hücrelerin gelişim ve ölüm süreci bir düzene ve kontrol altına alınır. Oysa kanser hücrelerinin büyümesi ve ölümü bu kontrol sürecinden çıktığı için bu hücreler kontrolsüz bir şeklide büyüyüp çoğalmaya başlar.
Refleksoloji uygulamasında hemen hepsi kan yolu ile vücuda dağılarak kontrolsüz çoğalan hücrelere ulaşarak bu hücreleri öldürür veya kontrolsüz büyümesine engel olur.
Kemoterapi ilaçları bir taraftan bu kötü hücreleri yok ederken, Refleksoloji ile vücuttaki normal hücrelerin sağlıklı bölünmesini sağlayarak ölmüş hücrelerin atılımda da etki etmektedir.
Kanser Hastalarının Psikolojik durumunu da düşünecek olursak beyini oluşturan yapılar ve bunların işleyişini sağlayan sistemde bir bozukluk olması halinde ruhsal sorunlar da yaşaya bilirler.
Duygu, düşünme, davranış, bellek, algılama, öğrenme, yargılama beyinin işlevleri sonucunda ortaya çıkan işlev bozukluğundan kaynaklı yaşantıdır.
Psikolojik bozukluk dediğimiz ruhsal rahatsızlıkta beyinde zaten var olan nöroadrenalin ve serotonin denilen sinirler arası iletimi sağlayan iletici maddelerin etkinliği azalmaktadır ve bu durum kanser hastalarında olumsuz etki eder.
Nitekim serotonin ve nöroadrenalin etkinliğini arttırmak için Refleksoloji uygulamasında anatomik olarak belirttiğimiz sinir uç noktalarını fizyolojik olarak işleve geçirdikten sonra; nörofizyolojik kurama göre ayaklardan çıkan uyarının aksonlar yoluyla beyine ulaşarak nöronlar arasında sinaps bağlantısını sağlayarak mesajın beyine ulaşmasıyla beyindeki nöronun öğrenme işlevi de başlamış olur böylelikle psikolojik bozuklukta işlevsel düzelmiş olur.
Refleksoloji, bugün tamamlayıcı tıp olarak yer almaktadır. (GELENEKSEL VE TAMAMLAYICI TIP UYGULAMALARI REFLEKSOLOJİ YÖNETMELİĞİ 27 EKİM2014TARİHİNDE RESMİ GAZETE’DE YAYIMLANARAK YÜRÜRLÜĞE KONULMUŞTUR.)
Sevgiyle Kalın
Doç.Dr.Kürşat Şahin YILDIRIMER
0532 603 30 06
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.