ERGENLİK DE NE OLA Kİ?
ERGENLİK DE NE OLA Kİ?
Bunu tüm ciddiyetiyle sorduğunu yüzündeki merak ifadesinden anlamıştım. Kır saçlı, altmışına yol alan biriydi Mehmet Dayı. “Valla yeğenim anlamıyorum bu işten.
Yaptıkları her terbiyesizliği ergenlik dönemi diye icat ettikleri bir şeyle masumlaştırıyorlar.” diye serzenişte de bulundu.
“Ben 12 yaşındayken köyde tek başıma yüzden fazla koyuna çobanlık ederdim. Şimdikiler otuzunda bile daha biberondan süt içecek neredeyse. Anama, babama bir gün kem söz etmedim. Elhamdülillah psikolojim bozulmadı hiç. Çok şükür, evlerim arabam ve beni geçindirecek param var.
Çok çalıştım ve kazandım. Şimdiki ana babalar sırf meslek sahibi olsun diye evlatlarının türlü hakaretine ses etmiyorlar. Neymiş psikolojisi bozulursa ders çalışamazmış aman ses etmeyelim! Ben bu ergenliğe hiç girmedim herhal!”
Mehmet Dayı çok önemli hakikatlere işaret etmişti. Evet, maalesef ergenlik dönemi artık türlü ahlaksızlık ve terbiyesizliğin bilimsel (!) kılıfı haline gelmiş durumda. Sosyal medyada kısa bir gezinti ile ne demek istediğim daha net anlaşılacaktır.
Ergenlik dönemindeki gençler artık günlük olarak sevgili (onların deyimiyle manita/manit) değiştirir durumdalar.
İlk cinsel deneyim yaşının 16-17 yaşları indiği ülkemizde Mehmet Dayı’ya hak vermemek mümkün değil. İşin ilginç yanı bu gençler ev işi gibi günlük işlerden ve başka sorumluluklardan daha küçük oldukları için kaçarken daha doğrusu ebeveynleri tarafından sakındırılırken içerisinde büyük oranda cinsel davranışlar içeren aşk, sevgili, flört gibi kavramlar söz konusu olduğunda ebeveynlerin önemli bir kısmı bunları gelişim sürecinin doğal sonucu olarak görüyor.
Evet, ergenlik dönemine giren bir genç artık cinsellik ile tanışır ve vücudu da buna uyumlu hale gelir. Yani son tahlilde aşk gibi duygular yaşama büyük oranda gelişim sürecinin sonucu olarak kabul edilebilir elbette.
Ancak problem şuradan kaynaklanıyor; siz ergen olduğu için “aman psikolojisi bozulmasın derslerden geri kalmasın” düşüncesiyle evladınızı sürekli alttan alıp hiçbir sorumluluk vermezken yetişkin gibi makyaj yapmasına, giyinmesine günlük sevgili değiştirmesine gelişim sürecinin doğal sonucudur dediğinizde denge alt üst oluyor.
Mehmet Dayı’nın “ergenlik ne ola ki?” sorusu aslında modern zamanların ortaya çıkardığı bir durumdur.
Uzayan eğitim hayatı, zorunlu eğitim kavramı, şehirleşme, sanayileşme, uzmanlaşma, iş bulma gibi eğitim ve ekonomideki paradigma değişimleri çocukluk ve yetişkinlik arasında bir ara dönemin ortaya çıkmasına sebep oldu.
Yani ortada yapay bir dönemden bahsedildiği söylenebilir. Ancak bu dönemin ortaya çıkması da zorunluydu.
Mehmet Dayı’nın dediği gibi 12 yaşında çobanlık yaparak geçinebilirken şimdi 12 yaşındaki bir ergenin çalışması yasak ve zaten zorunlu eğitimi henüz bitmiş değil.
Üstelik şehirde büyüyen bir çocuğun elinde bir meslek de yok. Değişen şartlar elbette farklı davranışlarda bulunmayı gerektirecektir buna itirazımız olamaz.
Ancak şartlar ve zaman ne olursa olsun değişmeyen bir kavram var ki tüm değişiklikler bu kavram ile uyumlu olmak zorundadır.
Aksi takdirde Mehmet Dayı’nın “Valla yeğenim anlamıyorum bu işten. Yaptıkları her terbiyesizliği ergenlik dönemi diye icat ettikleri bir şeyle masumlaştırıyorlar.” Haklı tespitinde buluruz kendimizi.
Evet, hiçbir dönemde değişmeyen o önemli kavram elbette fıtrattır.
Ergenlik dönemi fıtri olarak dini, mesleki, sosyal ve cinsel alan gelişimlerinin tamamlandığı bir dönemdir. Tam da bundan dolayı bahsini ettiğimiz bu dört hayati alanın sorumluluklarıyla da yüzleşmeleri gerekmektedir.
Eğer oruç tutmayıp namaz kılmamasına “daha küçük psikolojisi bozulmasın” bahanesiyle ya da misafire bir hoş geldin demeyi bile çok gören ergen evladınıza “yeter ki derslerden geri kalmasın” diyerek kılıf buluyorsanız; buna karşılık sevgili edinmesine ve flörtleşmesine gelişim döneminin doğal sonucu deyip fıtrata atıf yaparak aşırı müsamahakâr davranıyorsanız ortada ciddi bir sorunun olduğunu görmek zorundasınızdır.
Bahsi geçen dört kavram da fıtrattandır ve bu kavramların belirli bir denge ve ahenk ile çocuğa sunulması gerekmektedir.
Feyzullah Akdağ
Ekleme
Tarihi: 22 Haziran 2022 - Çarşamba
ERGENLİK DE NE OLA Kİ?
ERGENLİK DE NE OLA Kİ?
Bunu tüm ciddiyetiyle sorduğunu yüzündeki merak ifadesinden anlamıştım. Kır saçlı, altmışına yol alan biriydi Mehmet Dayı. “Valla yeğenim anlamıyorum bu işten.
Yaptıkları her terbiyesizliği ergenlik dönemi diye icat ettikleri bir şeyle masumlaştırıyorlar.” diye serzenişte de bulundu.
“Ben 12 yaşındayken köyde tek başıma yüzden fazla koyuna çobanlık ederdim. Şimdikiler otuzunda bile daha biberondan süt içecek neredeyse. Anama, babama bir gün kem söz etmedim. Elhamdülillah psikolojim bozulmadı hiç. Çok şükür, evlerim arabam ve beni geçindirecek param var.
Çok çalıştım ve kazandım. Şimdiki ana babalar sırf meslek sahibi olsun diye evlatlarının türlü hakaretine ses etmiyorlar. Neymiş psikolojisi bozulursa ders çalışamazmış aman ses etmeyelim! Ben bu ergenliğe hiç girmedim herhal!”
Mehmet Dayı çok önemli hakikatlere işaret etmişti. Evet, maalesef ergenlik dönemi artık türlü ahlaksızlık ve terbiyesizliğin bilimsel (!) kılıfı haline gelmiş durumda. Sosyal medyada kısa bir gezinti ile ne demek istediğim daha net anlaşılacaktır.
Ergenlik dönemindeki gençler artık günlük olarak sevgili (onların deyimiyle manita/manit) değiştirir durumdalar.
İlk cinsel deneyim yaşının 16-17 yaşları indiği ülkemizde Mehmet Dayı’ya hak vermemek mümkün değil. İşin ilginç yanı bu gençler ev işi gibi günlük işlerden ve başka sorumluluklardan daha küçük oldukları için kaçarken daha doğrusu ebeveynleri tarafından sakındırılırken içerisinde büyük oranda cinsel davranışlar içeren aşk, sevgili, flört gibi kavramlar söz konusu olduğunda ebeveynlerin önemli bir kısmı bunları gelişim sürecinin doğal sonucu olarak görüyor.
Evet, ergenlik dönemine giren bir genç artık cinsellik ile tanışır ve vücudu da buna uyumlu hale gelir. Yani son tahlilde aşk gibi duygular yaşama büyük oranda gelişim sürecinin sonucu olarak kabul edilebilir elbette.
Ancak problem şuradan kaynaklanıyor; siz ergen olduğu için “aman psikolojisi bozulmasın derslerden geri kalmasın” düşüncesiyle evladınızı sürekli alttan alıp hiçbir sorumluluk vermezken yetişkin gibi makyaj yapmasına, giyinmesine günlük sevgili değiştirmesine gelişim sürecinin doğal sonucudur dediğinizde denge alt üst oluyor.
Mehmet Dayı’nın “ergenlik ne ola ki?” sorusu aslında modern zamanların ortaya çıkardığı bir durumdur.
Uzayan eğitim hayatı, zorunlu eğitim kavramı, şehirleşme, sanayileşme, uzmanlaşma, iş bulma gibi eğitim ve ekonomideki paradigma değişimleri çocukluk ve yetişkinlik arasında bir ara dönemin ortaya çıkmasına sebep oldu.
Yani ortada yapay bir dönemden bahsedildiği söylenebilir. Ancak bu dönemin ortaya çıkması da zorunluydu.
Mehmet Dayı’nın dediği gibi 12 yaşında çobanlık yaparak geçinebilirken şimdi 12 yaşındaki bir ergenin çalışması yasak ve zaten zorunlu eğitimi henüz bitmiş değil.
Üstelik şehirde büyüyen bir çocuğun elinde bir meslek de yok. Değişen şartlar elbette farklı davranışlarda bulunmayı gerektirecektir buna itirazımız olamaz.
Ancak şartlar ve zaman ne olursa olsun değişmeyen bir kavram var ki tüm değişiklikler bu kavram ile uyumlu olmak zorundadır.
Aksi takdirde Mehmet Dayı’nın “Valla yeğenim anlamıyorum bu işten. Yaptıkları her terbiyesizliği ergenlik dönemi diye icat ettikleri bir şeyle masumlaştırıyorlar.” Haklı tespitinde buluruz kendimizi.
Evet, hiçbir dönemde değişmeyen o önemli kavram elbette fıtrattır.
Ergenlik dönemi fıtri olarak dini, mesleki, sosyal ve cinsel alan gelişimlerinin tamamlandığı bir dönemdir. Tam da bundan dolayı bahsini ettiğimiz bu dört hayati alanın sorumluluklarıyla da yüzleşmeleri gerekmektedir.
Eğer oruç tutmayıp namaz kılmamasına “daha küçük psikolojisi bozulmasın” bahanesiyle ya da misafire bir hoş geldin demeyi bile çok gören ergen evladınıza “yeter ki derslerden geri kalmasın” diyerek kılıf buluyorsanız; buna karşılık sevgili edinmesine ve flörtleşmesine gelişim döneminin doğal sonucu deyip fıtrata atıf yaparak aşırı müsamahakâr davranıyorsanız ortada ciddi bir sorunun olduğunu görmek zorundasınızdır.
Bahsi geçen dört kavram da fıtrattandır ve bu kavramların belirli bir denge ve ahenk ile çocuğa sunulması gerekmektedir.
Feyzullah Akdağ
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.