Dünyada son 50 yıldır sokak çocuklarının sayısında ciddi bir artış gözlendi. Peki neden sadece "Çocuk" değil de "Sokak Çocukları"? Kimisi gayri meşru beraberlik sonucu olan çocuklarken, kimisi sırf bakamayacakları için anne ve babalarının terk ettikleri çocuklar, kimisi ise annesi babası ölen ve kimsesiz kalan çocuklar, bizim çocuklarımız...
Bırakın her insanı, her canlı yaşamak için hayatla mücadele eder. O çocuklarımız da hayatta kalabilmek için yeri geliyor çöpten yemek bulup yerlerken, yeri geliyor sokaktan plastik veya kağıt toplayıp onları satarak para kazanmaya çalışıyorlar. Küçücük yaşta bu kadar hayatın yükünü omuzlarına alıyorlar. Ve en acısı da maalesef ki kötü alışkanlıkların kurbanı olanları da var. Soğuktan donarak ölenler veya bir kavga sonucu öldürülenler... Çocuk olmak zordur ama sahipsiz çocuk olmak daha da zordur. Onlarda sadece yuva ve aile eksikliği değil; sevgi eksikliği ve açlığı daha çok var.
Ülkemiz son zamanlarda Çocuk Esirgeme Kurumları konusunda epey bir gelişim sağladı. Birçok çocuğun hayatı bu sayede kurtarılabildi. Umarız ki bu gibi sorunlarla tekrar karşılaşmayız. Peki bireyler olarak bizler neler yapabiliriz bu kurumlar için? Çeşitli bağışlar düzenlediği gibi, bütçesi yeterli olan insanların da zaman zaman o kurumları ziyaret ederek, oradaki çocuklara hediye ve çikolata / şeker dağıtmalarının yanı sıra; ilgi, şefkat ve sevgi göstererek de onları memnun etmektedirler. Bu ne büyük bir lütuftur. Bu konuda Devletimizin gerek polisi gerekse askeri olsun, yollarda sahipsiz gördükleri çocukları da korumaya alarak yine onları o kurumlara teslim etmektedirler. Rabbim devletimize ve milletimize zeval vermesin (Amin)
Hepimizin de bildiği üzere çocuğu olmayan veya kendi öz çocuklarının yanı sıra farklı bir çocuk daha sahiplenmek isteyen çiftler, o kurumlara müracaat ederek evlat edinebilmektedirler. Hatta kimi zaman ölmüş çocuklarının yerine de yine çiftler bir çocuğu evlat edinebiliyorlar. Kutsal ama bir o kadar da özgüven gerektiren bir durumdur evlat edinmek. Dini açıdan örnek verecek olursak ; Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in de evlat edindiği çocuklar olmuştur.
Anne-Baba olmak için, o duyguyu yaşatmak ve yaşamak için biyolojik olarak buna şart yoktur. Kimi annelerin ve babaların kendi öz evlatlarına gerek psikolojik, gerekse fiziksel şiddetleri gün be gün artmaktadır. Elbette ki annelik ve babalık kutsaldır. Herkes ne yazık ki anne baba olamıyor. Üvey ya da öz olsun, sırf şiddetten veya kötü davranışlardan dolayı da nice çocukların evden kaçtığı oluyor.
Çocuklarımız geleceğimizdir. Geleceğimize sahip çıkalım. Sahip çıkalım ki onlar da yarınlarımızın ve yarınlarının temellerini sağlam atabilsinler.