HÂLÂ ŞÜKRETMİYECEK MİSİNİZ?
HÂLÂ ŞÜKRETMİYECEK MİSİNİZ?
Şükür...
Ne büyük bir nimet ne tükenmek bilmez bir hazinedir.
Peki bu hazinenin kıymetini kaç kişi biliyor, biliyorsakta acaba ne kadar yerine getiriyoruz. Oysa bir bilsek ne kadar da büyük bir hazinedir.
Rabb'imiz bir çok ayette öyle buyurmuyor mu?
"O halde siz beni anın, ben de sizi anayım. Bana şükredin ve sakın nimetlerime nankörlük etmeyin."(Bakara / 152. Ayet)
"Eğer siz şükredip inanırsanız Allah size ne diye azap etsin. Allah, iyiliklerin karşılığını bol bol veren ve her şeyi hakkıyla bilendir."(Nisâ / 147. Ayet)
Elbette şükr edecek, hamdolsun diyeceğiz. Zira Rabbim'in bizden istediği üç şey zikir, fikir ve dahi şükür.
O halde gelin hastanelere hapishanelere bakalım. Bakalım ki her biri gerçek hayat hikayelerini dinleyince elimizdeki nimetlerin ne kadar da kıymetli, değerli olduğunu bilip şükrümüzün arttığını göreceksiniz.
Henüz 6 yaşında.
Adı Enes.
Vanlı.
Hani derler ya cin gibi, evet âdeta cin gibi, zeki. Lâkin o bir engelli ve tekerlekli sandalye ile fizik tedavi araştırma hastanesinde tedavi görerek iyi olacağı günü annesi ile sabırla bekliyor.
Sabır; hastalıkta Eyüp, hasrette Yakup, zindanda Yusuf, ateşte İbrahim olmaktır.
Rabb'im evladımıza ve annesine güç kuvvet ve dahi Rabbimin şafi ismi ile şifalar ihsan etsin.
Ve siz!!!
Her türlü nimeti elinin altında, âdeta bir eli yağda bir eli bal da olup hâlâ o yok mu? bu yok mu? diyerek nimete karşı şükrünü eda edemeyenler. Hiç empati veya bir başka ifade ile engelli Enes'in yerine oğlunuzu veya kızınızı, yedi yirmi dört başında bekleyen annesinin yerine de kendinizi koydunuz mu?
Sahi ne düşündünüz?
Vicdanınız da neler hissettiniz?
"Aman yahu beni çokta ilgilendirmiyor" mu dediniz, yoksa acabaların girdabında gittiniz, geldiniz mi?
Evet, bırakın ayları, haftaları, günleri, saniyelerin dahi hiç bir hükmü yok. Akşam yatıp sabah kalktığınızda bir tarafınızın felç olmayacağını kim garanti edebilir, yâda beynize bir pıhtı atıp sedye ile hastane koridorlarında eşiniz veya evladınız tarafından odanıza getirileceğinizi.
Enes bunlardan sadece bir örnek. Bunun gibi daha niceleri hastane koridorlarında iyi olacağı günleri iple çekerek an itibari ile zikir, fikir ve şükürlerini eda ediyorlar.
Peki ya siz!!!!
"Hâlâ şükretmeyecek misiniz?"
Selâm ve dua ile.
Cuma'mız mübarek olsun.
Bülent Ertekin
Ekleme
Tarihi: 25 Ekim 2024 - Cuma
HÂLÂ ŞÜKRETMİYECEK MİSİNİZ?
HÂLÂ ŞÜKRETMİYECEK MİSİNİZ?
Şükür...
Ne büyük bir nimet ne tükenmek bilmez bir hazinedir.
Peki bu hazinenin kıymetini kaç kişi biliyor, biliyorsakta acaba ne kadar yerine getiriyoruz. Oysa bir bilsek ne kadar da büyük bir hazinedir.
Rabb'imiz bir çok ayette öyle buyurmuyor mu?
"O halde siz beni anın, ben de sizi anayım. Bana şükredin ve sakın nimetlerime nankörlük etmeyin."(Bakara / 152. Ayet)
"Eğer siz şükredip inanırsanız Allah size ne diye azap etsin. Allah, iyiliklerin karşılığını bol bol veren ve her şeyi hakkıyla bilendir."(Nisâ / 147. Ayet)
Elbette şükr edecek, hamdolsun diyeceğiz. Zira Rabbim'in bizden istediği üç şey zikir, fikir ve dahi şükür.
O halde gelin hastanelere hapishanelere bakalım. Bakalım ki her biri gerçek hayat hikayelerini dinleyince elimizdeki nimetlerin ne kadar da kıymetli, değerli olduğunu bilip şükrümüzün arttığını göreceksiniz.
Henüz 6 yaşında.
Adı Enes.
Vanlı.
Hani derler ya cin gibi, evet âdeta cin gibi, zeki. Lâkin o bir engelli ve tekerlekli sandalye ile fizik tedavi araştırma hastanesinde tedavi görerek iyi olacağı günü annesi ile sabırla bekliyor.
Sabır; hastalıkta Eyüp, hasrette Yakup, zindanda Yusuf, ateşte İbrahim olmaktır.
Rabb'im evladımıza ve annesine güç kuvvet ve dahi Rabbimin şafi ismi ile şifalar ihsan etsin.
Ve siz!!!
Her türlü nimeti elinin altında, âdeta bir eli yağda bir eli bal da olup hâlâ o yok mu? bu yok mu? diyerek nimete karşı şükrünü eda edemeyenler. Hiç empati veya bir başka ifade ile engelli Enes'in yerine oğlunuzu veya kızınızı, yedi yirmi dört başında bekleyen annesinin yerine de kendinizi koydunuz mu?
Sahi ne düşündünüz?
Vicdanınız da neler hissettiniz?
"Aman yahu beni çokta ilgilendirmiyor" mu dediniz, yoksa acabaların girdabında gittiniz, geldiniz mi?
Evet, bırakın ayları, haftaları, günleri, saniyelerin dahi hiç bir hükmü yok. Akşam yatıp sabah kalktığınızda bir tarafınızın felç olmayacağını kim garanti edebilir, yâda beynize bir pıhtı atıp sedye ile hastane koridorlarında eşiniz veya evladınız tarafından odanıza getirileceğinizi.
Enes bunlardan sadece bir örnek. Bunun gibi daha niceleri hastane koridorlarında iyi olacağı günleri iple çekerek an itibari ile zikir, fikir ve şükürlerini eda ediyorlar.
Peki ya siz!!!!
"Hâlâ şükretmeyecek misiniz?"
Selâm ve dua ile.
Cuma'mız mübarek olsun.
Bülent Ertekin
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.