Çin’in Zulmü: Gördüm, Duydum ve Konuşuyorum
<p> Şu an ateist ve zalim Çin, Doğu Türkistanlı Müslüman kardeşlerimize soykırım yapmaktadır. Cezaevleri ve toplama kampları aracılığıyla kundakdaki bebekten ihtiyar insana varıncaya kadar, her yaşa ve cinsiyete göre en aşağılık şekilde muamelede bulunmaktadır. Bununla da sınırlı kalmayan bu zalimler ‘kardeş aile projesi’ maskesiyle her eve bir Çinli casus yerleştirerek evin içindeki en namehrem konulara kadar raporlar tutulmakta ve aile kavramı yok edilmektedir. Toplama kampları aracılığıyla Müslüman kardeşlerimiz mankurtlaştırılmaktadır (istenilen şeyi itiraz etmeden yerine getiren bilinçsiz köleler). Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin insanlarla irtibatını kestiler, onlardan biri herhangi biriyle irtibata geçtiği anda ya cezaevine ya da toplama kampına gönderilmektedir. Bu sıraladığım zulümler yapılan iğrençliklerden sadece üst başlıklarından birkaç tanesiydi.</p>
<p> Gel gelelim böyle aciz, biçare olan ve bir damlacık vicdana ihtiyaçları olan din kardeşlerimize biz ne yapıyoruz? Amerika Çin’in Doğu Türkistan için yaptıklarına “soykırım” ifadesini kullanırken bizler, “Çin’in toprak bütünlüğünü koruduğunu” söyleyecek kadar insanlıktan ve İslam’dan uzak açıklamalarda bulunuyoruz. Bu zulme tepki göstermemek ayrı bir günah, bu zulmü meşrulaştıracak ifadelerde bulunmak hem ayrı hem de daha büyük bir günahtır. Kardeşlerimiz orada ölürken ve o işkenceleri görmektense ölmeyi tercih edecek kadar iğrenç bir durumla karşı karşıya kalmaktadırlar. Kendilerini İslam’ın temsilcileri gibi lanse edenler de Türkçülüğü savunanlar da bu ‘soykırıma’ sessiz kalmaktadır. Kendilerini ifade etmek için Çin konsolosluğunun önüne gidip kaybolan yakınlarını soran Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz bizim polislerimiz tarafından engellendi. Çin zulmüne mi kızalım yoksa zulmü dile getirenleri engelleyen kendi ülkemizdeki şuursuz insanların yaptıklarına mı kızalım? Biraz empati yaparak düşünelim. Size, karınıza, kızınıza bu zulümler yapılsa ve birileri de o zalimleri meşrulaştıracak ifadelerde ve davranışta bulunsa ‘hoşunuza’ gider miydi? İnsan olana bu misal çok bile…</p>
<p> Hadi yöneticiler menfaati için ses çıkarmıyor diyelim. Peki cemaatlerin ve tarikatlerin dilleri neden lâl oldu? Bu zulümleri anlatacak mitingler düzenleyip ‘zulme kitlesel tepkiler’ meydana getirecek imanınız mı yok? Yoksa konuşmak için bir yerlerden talimat mı gerekiyor? İslami STK liderlerine sesleniyorum, sizler Allah’tan hiç mi utanmazsınız? Bu vahşete sessiz kalmayı kendinize nasıl yakıştırıyorsunuz? Ahirete gidince Allah’a nasıl cevap vereceksiniz? Söz konusu ‘kendi çıkarlarınız’ olunca sesinizi sağır sultanlara iletmeyi Allah’ın emri gibi lanse edersiniz de tavuk keser gibi Müslüman öldürülürken hangi fıkha binaen susarsınız? </p>
<p> Devletimizin bu zulme gerekli tepkiyi göstermesi için evvela halkın gerekli tepkiyi göstermesinden geçmektedir. Halkımıza gerekli tepkiyi göstermek ve öğretmek sizlerin vazifesi değil midir? Sizler kanaat önderi olduğunuzu düşünüyorsanız zulmün olduğu her yerde gerekli ve kanunlar çerçevesinde yapılması gerekenleri halka izah etmek ve onları yönlendirmek zorundasınız. Bu zulmü insanların gündemine koymak ve bu zulmün durması için farkındalık projeleri üretmek en temel vazifelerinizden bir tanesi değil midir?</p>
<p> Halka gelince, halkımız ise konuyu Allah’a havale etmiş durumda. Teşbihte hata olmaz derler, halkımız her gördüğü zalimin üstüne Allah’ı saldırtıyor. Yok Allah bunun belasını versin, yok şunun belasını versin, yok şuna şunu yapsın vs… Madem her işi Allah (cc) yapacak, biz ne işe yarıyoruz! Allah (cc) zalimleri bizim elimizle helak edip müminleri huzura kavuşturmayı bizim elimizle yapmayı murad etmektedir (Tevbe-14). Yeryüzündeki bütün zulümleri durdurmak bizim vazifemiz oluğu halde konuyu Allah’a havale edip iki beddua ederek gönül rahatlatıyoruz. İlk vazifemiz de bu zulmü kamoyu oluşturacak şekilde kitlesel tepkiler meydana getirmektir. Madem kanaat önderlerinin, cemaat ve tarikatlerin dili lâl olmuş, o halde her bir Müslüman ulaşabildiği kadar insana ulaşarak ve bu zulmü sürekli anlatarak kamoyu oluşturmalıdır. Bu zulmün gündeme oturması için yapılması gereken ne varsa yapalım. Zulmü durduramıyoruz, bari zulmü insanlara anlatarak safımızı belli edelim.</p>
<p> İşin en acıklı kısmına gelelim. Şu an bu kardeşlerimiz Çin’in zulmü ile Amerika’nın vicdanı arasında sıkıştırılmaktadır. Bu insanlara Müslüman kardeşleri sahip çıkmadı ve şu an Amerika, Çin’i zayıflatmak için bu mazlum kardeşlerimize sahip çıkmaya başladılar. Onlara bir nevi devlet statüsü kazandırarak sözde yardım, özde ise Çin’i yıpratmaya çalışmaktadırlar. Bu insanlar ise kim kendilerine merhamet kucağı açarsa ona sarılmak zorunda kalacaktır. Müslümanları sosyalist Çin zulmünden, kapitalist ve medeniyetsiz Amerika’nın kucağına atan ve buna sessiz kalan müslümanlara yazıklar olsun. Bu yazıyı okuyanlar belki bana çoook kızacak, umrumda mı? Değil… Orada insanlık en vahşi şekilde öldürülürken kimse bana “menfaatten” söz etmesin. Bu yazıyı okuyunca yaptıklarımızdan(günahlarımızdan) dolayı ve yapmamız gerektiği halde yapmadıklarımızdan(farzları terk etmekten) dolayı pişmanlık duyanlardan ve gerekli tepkiyi verebilenlerden oluruz inşallah.<br />
<br />
Mücahit Güler</p>
Ekleme
Tarihi: 03 Mart 2021 - Çarşamba
Çin’in Zulmü: Gördüm, Duydum ve Konuşuyorum
<p> Şu an ateist ve zalim Çin, Doğu Türkistanlı Müslüman kardeşlerimize soykırım yapmaktadır. Cezaevleri ve toplama kampları aracılığıyla kundakdaki bebekten ihtiyar insana varıncaya kadar, her yaşa ve cinsiyete göre en aşağılık şekilde muamelede bulunmaktadır. Bununla da sınırlı kalmayan bu zalimler ‘kardeş aile projesi’ maskesiyle her eve bir Çinli casus yerleştirerek evin içindeki en namehrem konulara kadar raporlar tutulmakta ve aile kavramı yok edilmektedir. Toplama kampları aracılığıyla Müslüman kardeşlerimiz mankurtlaştırılmaktadır (istenilen şeyi itiraz etmeden yerine getiren bilinçsiz köleler). Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin insanlarla irtibatını kestiler, onlardan biri herhangi biriyle irtibata geçtiği anda ya cezaevine ya da toplama kampına gönderilmektedir. Bu sıraladığım zulümler yapılan iğrençliklerden sadece üst başlıklarından birkaç tanesiydi.</p>
<p> Gel gelelim böyle aciz, biçare olan ve bir damlacık vicdana ihtiyaçları olan din kardeşlerimize biz ne yapıyoruz? Amerika Çin’in Doğu Türkistan için yaptıklarına “soykırım” ifadesini kullanırken bizler, “Çin’in toprak bütünlüğünü koruduğunu” söyleyecek kadar insanlıktan ve İslam’dan uzak açıklamalarda bulunuyoruz. Bu zulme tepki göstermemek ayrı bir günah, bu zulmü meşrulaştıracak ifadelerde bulunmak hem ayrı hem de daha büyük bir günahtır. Kardeşlerimiz orada ölürken ve o işkenceleri görmektense ölmeyi tercih edecek kadar iğrenç bir durumla karşı karşıya kalmaktadırlar. Kendilerini İslam’ın temsilcileri gibi lanse edenler de Türkçülüğü savunanlar da bu ‘soykırıma’ sessiz kalmaktadır. Kendilerini ifade etmek için Çin konsolosluğunun önüne gidip kaybolan yakınlarını soran Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz bizim polislerimiz tarafından engellendi. Çin zulmüne mi kızalım yoksa zulmü dile getirenleri engelleyen kendi ülkemizdeki şuursuz insanların yaptıklarına mı kızalım? Biraz empati yaparak düşünelim. Size, karınıza, kızınıza bu zulümler yapılsa ve birileri de o zalimleri meşrulaştıracak ifadelerde ve davranışta bulunsa ‘hoşunuza’ gider miydi? İnsan olana bu misal çok bile…</p>
<p> Hadi yöneticiler menfaati için ses çıkarmıyor diyelim. Peki cemaatlerin ve tarikatlerin dilleri neden lâl oldu? Bu zulümleri anlatacak mitingler düzenleyip ‘zulme kitlesel tepkiler’ meydana getirecek imanınız mı yok? Yoksa konuşmak için bir yerlerden talimat mı gerekiyor? İslami STK liderlerine sesleniyorum, sizler Allah’tan hiç mi utanmazsınız? Bu vahşete sessiz kalmayı kendinize nasıl yakıştırıyorsunuz? Ahirete gidince Allah’a nasıl cevap vereceksiniz? Söz konusu ‘kendi çıkarlarınız’ olunca sesinizi sağır sultanlara iletmeyi Allah’ın emri gibi lanse edersiniz de tavuk keser gibi Müslüman öldürülürken hangi fıkha binaen susarsınız? </p>
<p> Devletimizin bu zulme gerekli tepkiyi göstermesi için evvela halkın gerekli tepkiyi göstermesinden geçmektedir. Halkımıza gerekli tepkiyi göstermek ve öğretmek sizlerin vazifesi değil midir? Sizler kanaat önderi olduğunuzu düşünüyorsanız zulmün olduğu her yerde gerekli ve kanunlar çerçevesinde yapılması gerekenleri halka izah etmek ve onları yönlendirmek zorundasınız. Bu zulmü insanların gündemine koymak ve bu zulmün durması için farkındalık projeleri üretmek en temel vazifelerinizden bir tanesi değil midir?</p>
<p> Halka gelince, halkımız ise konuyu Allah’a havale etmiş durumda. Teşbihte hata olmaz derler, halkımız her gördüğü zalimin üstüne Allah’ı saldırtıyor. Yok Allah bunun belasını versin, yok şunun belasını versin, yok şuna şunu yapsın vs… Madem her işi Allah (cc) yapacak, biz ne işe yarıyoruz! Allah (cc) zalimleri bizim elimizle helak edip müminleri huzura kavuşturmayı bizim elimizle yapmayı murad etmektedir (Tevbe-14). Yeryüzündeki bütün zulümleri durdurmak bizim vazifemiz oluğu halde konuyu Allah’a havale edip iki beddua ederek gönül rahatlatıyoruz. İlk vazifemiz de bu zulmü kamoyu oluşturacak şekilde kitlesel tepkiler meydana getirmektir. Madem kanaat önderlerinin, cemaat ve tarikatlerin dili lâl olmuş, o halde her bir Müslüman ulaşabildiği kadar insana ulaşarak ve bu zulmü sürekli anlatarak kamoyu oluşturmalıdır. Bu zulmün gündeme oturması için yapılması gereken ne varsa yapalım. Zulmü durduramıyoruz, bari zulmü insanlara anlatarak safımızı belli edelim.</p>
<p> İşin en acıklı kısmına gelelim. Şu an bu kardeşlerimiz Çin’in zulmü ile Amerika’nın vicdanı arasında sıkıştırılmaktadır. Bu insanlara Müslüman kardeşleri sahip çıkmadı ve şu an Amerika, Çin’i zayıflatmak için bu mazlum kardeşlerimize sahip çıkmaya başladılar. Onlara bir nevi devlet statüsü kazandırarak sözde yardım, özde ise Çin’i yıpratmaya çalışmaktadırlar. Bu insanlar ise kim kendilerine merhamet kucağı açarsa ona sarılmak zorunda kalacaktır. Müslümanları sosyalist Çin zulmünden, kapitalist ve medeniyetsiz Amerika’nın kucağına atan ve buna sessiz kalan müslümanlara yazıklar olsun. Bu yazıyı okuyanlar belki bana çoook kızacak, umrumda mı? Değil… Orada insanlık en vahşi şekilde öldürülürken kimse bana “menfaatten” söz etmesin. Bu yazıyı okuyunca yaptıklarımızdan(günahlarımızdan) dolayı ve yapmamız gerektiği halde yapmadıklarımızdan(farzları terk etmekten) dolayı pişmanlık duyanlardan ve gerekli tepkiyi verebilenlerden oluruz inşallah.<br />
<br />
Mücahit Güler</p>
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.