“Duyguda radikalleşmek düşüncede taassuplaştırır, davranışta şiddete sevk eder”⠀
<p>Duygular, eşya ve hadiseler karşısında hissettiğimiz tepkilerdir. İnsanı harekete geçiren şeylerden birisi de, bir nesne karşısında iç dünyamızda hissedilen şeylerdir. Bu hisleri doğru yönlendirmek gerekiyor. Duyguda yönetim sağlanamazsa, düşünce dünyamız daralmaya başlar. Duygu kontrolünü kaybedenler, insani ilişkilerde zaaflara düşmeye başlıyorlar. Sebebi ise, duyguda radikalleşmeleri, düşüncede taassuplaştıyor ve davranışta şiddete sevk ediyor olmasıdır.<br />
⠀<br />
Konuyla ilgili iki zıt duygudan örnek verelim: Sevgi duygusunda aşırıya kaçanlar, sevdiklerinin eleştirilmesine tahammülü olmadıkları için sevdiklerinin her davranışına düşünce dünyalarında bir kılıf bulmaya çalışarak, bahane üretmeye başlarlar. Bu çabaları onları sevdiği “şey” hakkında düşüncede kısırlaştırarak, taassuplaştıracaktır. Bunun sonucunda ise her yapılanı mübah görme ve her söylenileni emir telakki etme görüşü hakim olacaktır. Muhatapları, konuya kendisi gibi bakmayınca veya sevdiği şey hakkında eleştiri duyunca şiddete başvurulacaktır. Şiddetin de çeşitleri olacaktır. Kimileri duygusal, kimileri fikirsel, kimileri de davranışta şiddete başvurarak muhatabını susturmaya çalışacaktır. ⠀<br />
⠀<br />
Nefret duygusunda ise sonuç olarak aynı sebep itibariyle biraz farklı şeyler yaşanır. Nefret duygusunda radikalleşmek, nefret edilen şey hususunda insanın gözünü karatmasına sebep olur. Bir insandan veya başka bir şeyden nefret edince o şeyle alakalı ne varsa gözümüze batmaya başlar. Onu anımsatan her şeye karşı bir nefret oluşur. Muhatabı doğruyu konuştuğunda dahi onu yanlış anlamak isteyecek, söylenilen iyi şeyleri kötüye yorumlayacaktır. Sebebi ise, nefretinden dolayı muhatabından intikam almak için her konuda, konuyu yanlış yere bağlamak isteyecektir. Muhatabını anlamak yerine onu anlamsızlaştırmaya çalışacaktır, her konuşulan şeyin altından “art niyet” arayacaktır. Bu nefretini de dile getirirken duygusal, fikirsel ve davranışsal şiddetlerden birine veya birkaçına başvurmayı da ihmal etmeyecektir.⠀<br />
⠀<br />
İnsan, duygularını kontrol edemeyip radikalleşince düşünce dünyası bu şekilde sığlaşıyor. Sevdiği kişinin her yaptığını “fazilet”, nefret ettiği kişinin her yaptığını “ihanet” olarak yorumlamaktadır. Bu hali, düşünce dünyasına yansıyarak taassuplaşmaktadır. Bunun sonucu da dilde, düşüncede veya davranışta şiddete dönüşmektedir. Bu davranış ise, bizleri birbirine düşürmekte, aramızda sönmeyecek bir fitne ateşine sebebiyet vermektedir. Bu halden kurtulmanın yolu, her şeyin “ölçücüsünün” biz olmadığını anlamalıyız. Ölçü, Kur’an ve Sünnettir. Peygamberimiz(sav), duygu yönetimi tavsiyesinde bulunurken ölçülü olmamızı, şu sözleriyle tavsiye etmektedir: “Bir insanı severken ölçülü sevin, ola ki bir gün ondan nefret edersiniz. Bir insandan da nefret ederken ölçülü nefret edin, ola ki bir gün sevebilirsiniz.” Bizler ölçüyü kaçırınca, böyle saçmalayan bir toplum olduk. Bizler hakikat değiliz, hakikat deryasından anladığımız şeyleri dile getirmeye çalışıyoruz. Hakikat, Kur’an ve sünnettir. Bizler de buna uygun hareket ederek, insanları da buna uygun düşünmeye davet etmeliyiz. Bizler hakikate uygun düşünüp yaşayalım, insanları incitmeden doğrularımızı anlatalım, onları incitmeden yanlışlarını dile getirelim. Yoksa birleşme, hiçbir zaman mümkün olmayacaktır. Rabbim meseleyi hakkıyla anlayıp, ona göre hareket edenlerden eylesin. Selam ve dua ile..</p>
<p><br />
Mücahit Güler</p>
Ekleme
Tarihi: 09 Mart 2021 - Salı
“Duyguda radikalleşmek düşüncede taassuplaştırır, davranışta şiddete sevk eder”⠀
<p>Duygular, eşya ve hadiseler karşısında hissettiğimiz tepkilerdir. İnsanı harekete geçiren şeylerden birisi de, bir nesne karşısında iç dünyamızda hissedilen şeylerdir. Bu hisleri doğru yönlendirmek gerekiyor. Duyguda yönetim sağlanamazsa, düşünce dünyamız daralmaya başlar. Duygu kontrolünü kaybedenler, insani ilişkilerde zaaflara düşmeye başlıyorlar. Sebebi ise, duyguda radikalleşmeleri, düşüncede taassuplaştıyor ve davranışta şiddete sevk ediyor olmasıdır.<br />
⠀<br />
Konuyla ilgili iki zıt duygudan örnek verelim: Sevgi duygusunda aşırıya kaçanlar, sevdiklerinin eleştirilmesine tahammülü olmadıkları için sevdiklerinin her davranışına düşünce dünyalarında bir kılıf bulmaya çalışarak, bahane üretmeye başlarlar. Bu çabaları onları sevdiği “şey” hakkında düşüncede kısırlaştırarak, taassuplaştıracaktır. Bunun sonucunda ise her yapılanı mübah görme ve her söylenileni emir telakki etme görüşü hakim olacaktır. Muhatapları, konuya kendisi gibi bakmayınca veya sevdiği şey hakkında eleştiri duyunca şiddete başvurulacaktır. Şiddetin de çeşitleri olacaktır. Kimileri duygusal, kimileri fikirsel, kimileri de davranışta şiddete başvurarak muhatabını susturmaya çalışacaktır. ⠀<br />
⠀<br />
Nefret duygusunda ise sonuç olarak aynı sebep itibariyle biraz farklı şeyler yaşanır. Nefret duygusunda radikalleşmek, nefret edilen şey hususunda insanın gözünü karatmasına sebep olur. Bir insandan veya başka bir şeyden nefret edince o şeyle alakalı ne varsa gözümüze batmaya başlar. Onu anımsatan her şeye karşı bir nefret oluşur. Muhatabı doğruyu konuştuğunda dahi onu yanlış anlamak isteyecek, söylenilen iyi şeyleri kötüye yorumlayacaktır. Sebebi ise, nefretinden dolayı muhatabından intikam almak için her konuda, konuyu yanlış yere bağlamak isteyecektir. Muhatabını anlamak yerine onu anlamsızlaştırmaya çalışacaktır, her konuşulan şeyin altından “art niyet” arayacaktır. Bu nefretini de dile getirirken duygusal, fikirsel ve davranışsal şiddetlerden birine veya birkaçına başvurmayı da ihmal etmeyecektir.⠀<br />
⠀<br />
İnsan, duygularını kontrol edemeyip radikalleşince düşünce dünyası bu şekilde sığlaşıyor. Sevdiği kişinin her yaptığını “fazilet”, nefret ettiği kişinin her yaptığını “ihanet” olarak yorumlamaktadır. Bu hali, düşünce dünyasına yansıyarak taassuplaşmaktadır. Bunun sonucu da dilde, düşüncede veya davranışta şiddete dönüşmektedir. Bu davranış ise, bizleri birbirine düşürmekte, aramızda sönmeyecek bir fitne ateşine sebebiyet vermektedir. Bu halden kurtulmanın yolu, her şeyin “ölçücüsünün” biz olmadığını anlamalıyız. Ölçü, Kur’an ve Sünnettir. Peygamberimiz(sav), duygu yönetimi tavsiyesinde bulunurken ölçülü olmamızı, şu sözleriyle tavsiye etmektedir: “Bir insanı severken ölçülü sevin, ola ki bir gün ondan nefret edersiniz. Bir insandan da nefret ederken ölçülü nefret edin, ola ki bir gün sevebilirsiniz.” Bizler ölçüyü kaçırınca, böyle saçmalayan bir toplum olduk. Bizler hakikat değiliz, hakikat deryasından anladığımız şeyleri dile getirmeye çalışıyoruz. Hakikat, Kur’an ve sünnettir. Bizler de buna uygun hareket ederek, insanları da buna uygun düşünmeye davet etmeliyiz. Bizler hakikate uygun düşünüp yaşayalım, insanları incitmeden doğrularımızı anlatalım, onları incitmeden yanlışlarını dile getirelim. Yoksa birleşme, hiçbir zaman mümkün olmayacaktır. Rabbim meseleyi hakkıyla anlayıp, ona göre hareket edenlerden eylesin. Selam ve dua ile..</p>
<p><br />
Mücahit Güler</p>
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.