Mesut BALYEMEZ
Köşe Yazarı
Mesut BALYEMEZ
 

KRİZ Mİ? SALDIRI MI?

KRİZ Mİ? SALDIRI MI? Son günlerde dolarda yaşanan büyük artış ve sonrasında neredeyse iğneden ipliğe gelen zamlar özellikle dar gelirli İnsanlarımızın belini iyice büktü. Hükümete göre dolardaki bu fahiş ve gereksiz artış “Küresel bir saldırı”, Muhalefete göre de “Hükümetin beceriksizliği.” Ülke olarak geçmişte de buna benzer krizleri yaşadık. 1994 ve 2001 yılında yaşadığımız ekonomik krizleri orta yaşlı okurlarımız çok iyi hatırlayacaktır. Affınıza sığınarak bende kısaca hatırlatmak istiyorum. O dönemlerde yüksek kamu harcamaları neticesinde büyük bütçe açıkları oluşunca, bütçe açığının giderilmesi için kısa vadeli olan dış kredi girdilerine öncelik verildi. Sıcak para da denen bu girdilerin teşvik edilmesi için de döviz kurları aşırı derecede yüksek tutuldu. Bu uygulama krizin temel nedeni haline geldi.  Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası kuru ile piyasa kuru arasındaki fark giderek yükseldi. Bu, büyük rantlara sebep oldu ve normal olarak döviz ile yapılan ticareti de olumsuz etkiledi. 5 NİSAN KARARLARI sonrasında Türk Lirası diğer para birimlerine karşı yaklaşık yüzde 38 devalüe edildi.  Merkez Bankası kur belirleme sisteminde değişiklik yaptı. Yeni uygulamaya göre on büyük bankanın verilerinden kurlar hesaplanmaya başladı. 1994 yılındaki memur ve işçi ödemeleri bütçe ödenekleri ile sınırlı tutuldu. İşçilerin yaptıkları fazla mesaiden aldıkları ücret yarı yarıya düşürüldü. Kamuya personel alımı donduruldu. Emeklilik için gerekli olan prim gün sayısının kadınlarda 7200, erkeklerde ise 9000 güne çıkartılması için çalışma başlatıldı. Sosyal Sigortalar Kurumu'nun emekli aylığındaki katsayı sisteminin değişmesi için çalışma başlatıldı. Sigortaya bağlı olan tasarruf mevduatının üst sınırı 100 milyon liraya kadar çekildi. Varlığa bağlı menkul kıymetler ve A tipi yatırım fonu belgeleri repo yapabilen menkul kıymetler arasından çıkartıldı.  01 Mayıstan sonra yıllık vergi iadesi uygulaması başlatıldı.  Reklam ve turizm camiasından alınan KDV’nin oranı yüzde 21’den yüzde 15’e düşürüldü. Vergi mükelleflerinin matrahlarının üzerinde "ek" bir verginin alınması kabul edildi.  Erdemir, TÜPRAŞ, Petrol Ofisi, PETKİM, Havaş, Ditaş ve Türk Hava Yolları kısmi olarak özelleştirildi. Düzenleme paketinin açıklanması sonrasında piyasalarda durulma beklendi, faizlerin düşürülmesi sonrasında Türk Lirası mevduatlarından ABD Doları'na doğru bir yöneliş gerçekleşti. ABD Doları serbest piyasada 7 bin liralık artış göstererek 40 bin liraya yükseldi. Bu durum sonrasında Merkez Bankası Türk lirası'nı ABD Doları'na karşı yüzde 24,8 gibi bir oranla devalüe etti. İki günde gerçekleşen devalüasyon oranı yüzde 73'e dayandı. Ekonomi küçülmeye başladı ve 1994 ortalarında daha da ısındı. Kararlar yoğun bir işsizlik ve gelir dağıtımında ücretliler aleyhinde oldu. Sermaye sahipleri uygulanan yüksek faizle kazanımlar elde etti. Devalüasyon öncesinde ABD Doları'na yatırım yapanlar da büyük rant sağlamış oldu. Yaşanan durgunluk birçok firmayı ya küçülttü ya da iflas ettirdi. 2001 Ekonomik krizi (diğer adıyla Kara Çarşamba), Türkiye'de gerçekleşmiş bir ekonomik kriz. Ekonomik beklentilerin olumsuzlaştığı bir ortamda, hazine'nin yüklü bir borç itfası öncesinde 19 Şubat 2001'de beklenmedik siyasi gerginlikler yaşandı. Kriz, Milli Güvenlik Kurulu toplantısında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Başbakan Bülent Ecevit arasındaki tartışmayla patlak verdi. 21 Şubat 2001 tarihli toplantıda Sezer'in Ecevit'e Anayasa kitapçığı fırlatması olayından hemen sonra İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda  18,1 oranında düşüş yaşandı gecelik faizler  7500’e kadar yükseldi. Daha sonra "dalgalı kur" sistemine geçilmesi yönünde karar alındı. Başbakan'ın "devlet yönetiminde kriz var" açıklamasıyla birlikte mali piyasalarda panikle başlayan süreç, yerli parayı savunmak için gecelik faizlerin astronomik oranlara yükselmesine rağmen, yerleşiklerin yoğun döviz talebi nedeniyle Merkez Bankası'nın 5 milyar dolarlık döviz satışıyla sonuçlandı. Kamu bankalarının likidite ihtiyacının karşılanamaması, ödemeler sistemini kilitleyecek boyutlara ulaştı. Banka sistemindeki büyük çöküşü önlemek için TL'nin yabancı para birimleri karşısındaki değeri dalgalanmaya bırakıldı. Bir gün önce 670 bin TL olan dolar 1 milyon TL'yi aştı. Bunun sonucunda yabancı bankalar vadesi gelmemiş kredilerini geri çekmeye başlayınca 21 Şubat'ta bankalar arası para piyasasında gecelik faiz 6200'e kadar çıktı. Yapılan bu örtülü devalüasyon ile, TL’nin değeri 40 civarında düştü. Devletin borcu da 29 katrilyon TL arttı. Krizden hemen sonra 23 Banka battı. Kredi için IMF’nin kapısı çalındı. IMF altı üstü 1,5 milyon dolar borç verme karşılığında ekonomimizi kontrol almak amacı ile Kemal DERVİŞ’in ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı olmasını şart koştu. Bugünler de Dolar’da yaşanan aşırı artış ile buna paralel özellikle temel gıdada yaşanan fahiş fiyat artışlarını 1994 ve 2001 yılında yaşanan krizler ile kıyasladığımızda şahsen ben şaşırıyorum. Neden derseniz, ekonomik bir kriz için gereken bir ortam yok. Ülke de ne hükümet boşluğu ne de ekonomik krizi gerektirecek bir sorun yok. Bugün Merkez Bankasında ki altın ve röviz rezervi kriz yılları ile asla kıyaslanamayacak büyüklükte. Kamu yatırımları çok büyük rakamlarda ve aksamadan devam ediyor. En basit örnek Kanal İstanbul projesi yaklaşık 20 Milyar Dolar. Şimdi, 1,5 Milyar Dolar için IMF ye boyun eğen, ekonomisini onların önerdiği isime teslim eden Türkiye nireee milyarlarca dolarlık projelere kalkışan, Akdeniz’de Mavi Vatan diyen, Karadeniz’de Doğal gaz arayan, Katar’da Libya’da, Somali’de üs kuran, İHA, SİHA ile savunmasını güçlendiren hatta ihraç eden, yakında ilk savaş uçağı ile ilk yerli otomobilini üretecek olan Türkiye nireee. Dertleri bu zaten. Ülkemiz de yüksek faiz ve yaptıkları spekülasyonlar ile havadan para kazanan rantiyeci kesim ile ipleri CIA, MOSSAD, MI6 gibi dış servislerde bulunan içimizdeki hainler muslukları kesilince, Türkiye küresel güç olma yolunda da ilerleyince önünü kesme amacı ile 2013 Aralığı ve 2016 Temmuzu'nda başaramadıkları hükümeti değiştirme gayretini şimdi döviz üzerinden ekonomik saldırı ile yapma gayretinde. Güçlü ülke olmanın yolu Savunma Sanayinizi güçlendirmekten geçer, kendi uçağınızı, kendi silahınızı, kendi füzenizi, kendi İHA ve SİHA nızı yaparsanız işte o zaman küresel güç olursunuz. Türkiye bu yolda hızlı adımlarla yürüyor rahatsızlıkları işte bu. Biden’in ve Muhalefet liderlerinin söylediklerini unutmayın, “Sorun faiz değil başımızdaki vaiz” “MB Başkanlığına faiz lobisiniz istediği biri gelirse 2 lira, hükümet düşerse daha da aşağı iner” diyenleri de unutmayın. Türkiye ekonomide özellikle üretime dayalı kalkınmasını ve savunma sanayindeki atılımlarını sürdürdüğü takdirde gelecekte dünyada söz sahibi ülkelerden biri olacaktır. Yeter ki biraz daha dayanalım, Küresel sermaye ve rantiyecilere boyun eğmeyelim. Sağlıcakla.. Mesut BALYEMEZ 0 530 516 40 00 mesutb@gmail.com
Ekleme Tarihi: 01 Aralık 2021 - Çarşamba

KRİZ Mİ? SALDIRI MI?

KRİZ Mİ? SALDIRI MI? Son günlerde dolarda yaşanan büyük artış ve sonrasında neredeyse iğneden ipliğe gelen zamlar özellikle dar gelirli İnsanlarımızın belini iyice büktü. Hükümete göre dolardaki bu fahiş ve gereksiz artış “Küresel bir saldırı”, Muhalefete göre de “Hükümetin beceriksizliği.” Ülke olarak geçmişte de buna benzer krizleri yaşadık. 1994 ve 2001 yılında yaşadığımız ekonomik krizleri orta yaşlı okurlarımız çok iyi hatırlayacaktır. Affınıza sığınarak bende kısaca hatırlatmak istiyorum. O dönemlerde yüksek kamu harcamaları neticesinde büyük bütçe açıkları oluşunca, bütçe açığının giderilmesi için kısa vadeli olan dış kredi girdilerine öncelik verildi. Sıcak para da denen bu girdilerin teşvik edilmesi için de döviz kurları aşırı derecede yüksek tutuldu. Bu uygulama krizin temel nedeni haline geldi.  Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası kuru ile piyasa kuru arasındaki fark giderek yükseldi. Bu, büyük rantlara sebep oldu ve normal olarak döviz ile yapılan ticareti de olumsuz etkiledi. 5 NİSAN KARARLARI sonrasında Türk Lirası diğer para birimlerine karşı yaklaşık yüzde 38 devalüe edildi.  Merkez Bankası kur belirleme sisteminde değişiklik yaptı. Yeni uygulamaya göre on büyük bankanın verilerinden kurlar hesaplanmaya başladı. 1994 yılındaki memur ve işçi ödemeleri bütçe ödenekleri ile sınırlı tutuldu. İşçilerin yaptıkları fazla mesaiden aldıkları ücret yarı yarıya düşürüldü. Kamuya personel alımı donduruldu. Emeklilik için gerekli olan prim gün sayısının kadınlarda 7200, erkeklerde ise 9000 güne çıkartılması için çalışma başlatıldı. Sosyal Sigortalar Kurumu'nun emekli aylığındaki katsayı sisteminin değişmesi için çalışma başlatıldı. Sigortaya bağlı olan tasarruf mevduatının üst sınırı 100 milyon liraya kadar çekildi. Varlığa bağlı menkul kıymetler ve A tipi yatırım fonu belgeleri repo yapabilen menkul kıymetler arasından çıkartıldı.  01 Mayıstan sonra yıllık vergi iadesi uygulaması başlatıldı.  Reklam ve turizm camiasından alınan KDV’nin oranı yüzde 21’den yüzde 15’e düşürüldü. Vergi mükelleflerinin matrahlarının üzerinde "ek" bir verginin alınması kabul edildi.  Erdemir, TÜPRAŞ, Petrol Ofisi, PETKİM, Havaş, Ditaş ve Türk Hava Yolları kısmi olarak özelleştirildi. Düzenleme paketinin açıklanması sonrasında piyasalarda durulma beklendi, faizlerin düşürülmesi sonrasında Türk Lirası mevduatlarından ABD Doları'na doğru bir yöneliş gerçekleşti. ABD Doları serbest piyasada 7 bin liralık artış göstererek 40 bin liraya yükseldi. Bu durum sonrasında Merkez Bankası Türk lirası'nı ABD Doları'na karşı yüzde 24,8 gibi bir oranla devalüe etti. İki günde gerçekleşen devalüasyon oranı yüzde 73'e dayandı. Ekonomi küçülmeye başladı ve 1994 ortalarında daha da ısındı. Kararlar yoğun bir işsizlik ve gelir dağıtımında ücretliler aleyhinde oldu. Sermaye sahipleri uygulanan yüksek faizle kazanımlar elde etti. Devalüasyon öncesinde ABD Doları'na yatırım yapanlar da büyük rant sağlamış oldu. Yaşanan durgunluk birçok firmayı ya küçülttü ya da iflas ettirdi. 2001 Ekonomik krizi (diğer adıyla Kara Çarşamba), Türkiye'de gerçekleşmiş bir ekonomik kriz. Ekonomik beklentilerin olumsuzlaştığı bir ortamda, hazine'nin yüklü bir borç itfası öncesinde 19 Şubat 2001'de beklenmedik siyasi gerginlikler yaşandı. Kriz, Milli Güvenlik Kurulu toplantısında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Başbakan Bülent Ecevit arasındaki tartışmayla patlak verdi. 21 Şubat 2001 tarihli toplantıda Sezer'in Ecevit'e Anayasa kitapçığı fırlatması olayından hemen sonra İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda  18,1 oranında düşüş yaşandı gecelik faizler  7500’e kadar yükseldi. Daha sonra "dalgalı kur" sistemine geçilmesi yönünde karar alındı. Başbakan'ın "devlet yönetiminde kriz var" açıklamasıyla birlikte mali piyasalarda panikle başlayan süreç, yerli parayı savunmak için gecelik faizlerin astronomik oranlara yükselmesine rağmen, yerleşiklerin yoğun döviz talebi nedeniyle Merkez Bankası'nın 5 milyar dolarlık döviz satışıyla sonuçlandı. Kamu bankalarının likidite ihtiyacının karşılanamaması, ödemeler sistemini kilitleyecek boyutlara ulaştı. Banka sistemindeki büyük çöküşü önlemek için TL'nin yabancı para birimleri karşısındaki değeri dalgalanmaya bırakıldı. Bir gün önce 670 bin TL olan dolar 1 milyon TL'yi aştı. Bunun sonucunda yabancı bankalar vadesi gelmemiş kredilerini geri çekmeye başlayınca 21 Şubat'ta bankalar arası para piyasasında gecelik faiz 6200'e kadar çıktı. Yapılan bu örtülü devalüasyon ile, TL’nin değeri 40 civarında düştü. Devletin borcu da 29 katrilyon TL arttı. Krizden hemen sonra 23 Banka battı. Kredi için IMF’nin kapısı çalındı. IMF altı üstü 1,5 milyon dolar borç verme karşılığında ekonomimizi kontrol almak amacı ile Kemal DERVİŞ’in ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı olmasını şart koştu. Bugünler de Dolar’da yaşanan aşırı artış ile buna paralel özellikle temel gıdada yaşanan fahiş fiyat artışlarını 1994 ve 2001 yılında yaşanan krizler ile kıyasladığımızda şahsen ben şaşırıyorum. Neden derseniz, ekonomik bir kriz için gereken bir ortam yok. Ülke de ne hükümet boşluğu ne de ekonomik krizi gerektirecek bir sorun yok. Bugün Merkez Bankasında ki altın ve röviz rezervi kriz yılları ile asla kıyaslanamayacak büyüklükte. Kamu yatırımları çok büyük rakamlarda ve aksamadan devam ediyor. En basit örnek Kanal İstanbul projesi yaklaşık 20 Milyar Dolar. Şimdi, 1,5 Milyar Dolar için IMF ye boyun eğen, ekonomisini onların önerdiği isime teslim eden Türkiye nireee milyarlarca dolarlık projelere kalkışan, Akdeniz’de Mavi Vatan diyen, Karadeniz’de Doğal gaz arayan, Katar’da Libya’da, Somali’de üs kuran, İHA, SİHA ile savunmasını güçlendiren hatta ihraç eden, yakında ilk savaş uçağı ile ilk yerli otomobilini üretecek olan Türkiye nireee. Dertleri bu zaten. Ülkemiz de yüksek faiz ve yaptıkları spekülasyonlar ile havadan para kazanan rantiyeci kesim ile ipleri CIA, MOSSAD, MI6 gibi dış servislerde bulunan içimizdeki hainler muslukları kesilince, Türkiye küresel güç olma yolunda da ilerleyince önünü kesme amacı ile 2013 Aralığı ve 2016 Temmuzu'nda başaramadıkları hükümeti değiştirme gayretini şimdi döviz üzerinden ekonomik saldırı ile yapma gayretinde. Güçlü ülke olmanın yolu Savunma Sanayinizi güçlendirmekten geçer, kendi uçağınızı, kendi silahınızı, kendi füzenizi, kendi İHA ve SİHA nızı yaparsanız işte o zaman küresel güç olursunuz. Türkiye bu yolda hızlı adımlarla yürüyor rahatsızlıkları işte bu. Biden’in ve Muhalefet liderlerinin söylediklerini unutmayın, “Sorun faiz değil başımızdaki vaiz” “MB Başkanlığına faiz lobisiniz istediği biri gelirse 2 lira, hükümet düşerse daha da aşağı iner” diyenleri de unutmayın. Türkiye ekonomide özellikle üretime dayalı kalkınmasını ve savunma sanayindeki atılımlarını sürdürdüğü takdirde gelecekte dünyada söz sahibi ülkelerden biri olacaktır. Yeter ki biraz daha dayanalım, Küresel sermaye ve rantiyecilere boyun eğmeyelim. Sağlıcakla.. Mesut BALYEMEZ 0 530 516 40 00 mesutb@gmail.com
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.