Murat GÜLŞAN
Köşe Yazarı
Murat GÜLŞAN
 

GÖREV KUTSALDIR.

GÖREV KUTSALDIR. Geçen hafta Pazartesi günü İzmir’de hava buz gibiydi, İkindi vaktinden sonra yorgun argın eve geldim, elimi yüzümü yıkadıktan sonra koltuğa uzanıp haberleri seyrediyordum, masamın üzerine bıraktığım telefonuma Wifi’ den sürekli mesajlar geliyordu. Ne yalan söyleyeyim hemen kalkıpta bakamadım. Telefon biraz uzak dursun dedim benden. Akşam yemeğinden sonra telefonumu alarak gelen mesajları kontrol ediyordum hem whatsapp’ tan gelmiş mesajlar, hem de Sms üzerinden. Öylece kontrol ederken sms mesajı beni yerimden ok gibi kaldırdı. Emir şeklinde mesaj aynen şu şekilde yazılmıştı. “Çarşamba sabahı saat 10.00 da, Mirkelam Han kafesine git kapalı bölümde kapı girişine sağ tarafa Atatürk posterinin altına otur ve bizi bekle” Mesajı ile heyecanlandım kalbim küt küt atmaya başladı. Yesevi teşkilatı yeniden benimle temasa mı geçiyordu acaba, benzer mesaj yollarıyla daha önce buluşmuştuk. Sms numarası tanıdıkta değildi, geriye dönüp aramadım da. Mustafa amcadır muhtemelen ama ben çarşambayı nasıl edeceğim sabırsızlıktan nasıl dayanacağım. Acaba yeni bir görev mi var? Yoksa bir seyahate mi gönderecekler? Ya da bilmediğimiz önemli bir gelişme mi var diye kafamda kuruntular kurdum. Ve beklenen gün gelmişti sabah namazı saatinden beri uyumamıştım güzelce ne hazırlanarak evden Mirkelam Han'a doğru yola çıktım. Belediye otobüsüyle yaklaşık yarım saat sonra oradaydım. Mirkelam hana girerek işletmecisi Serkan kardeşe selam vererek kapalı kısmına geçim. Aynen denilen yere oturdum içeride bere takmış bey amca gazete okuyordu. Gazete okuduğundan yüzü gözükmüyordu, bende sessizce 20 dakika önce denilen yere gelmiş limonlu çayımı da söylemiştim. Çayım gelmiş hem yudumlarken gözüm hep Mirkelam han giriş kısmındaydı acaba kim gelecek, benimle kim temasa geçecek? O dakikalar geçmek bilmiyor, heyecandan zor sabrediyordum. Nihayet saat 10.00 olmuştu, beklenen an gelmişti çayımı bitirmiştim sadece gözüm kapıya odaklanmış tamamen oraya konsantre olmuştum acaba kim gelecek. Birden kulağımın dibinde birinin “Selamun aleyküm,” diyen tanıdık bir sesi ile irkildim. Hızlıca sağıma dönerek baktığımda yüz yüze gelmiştik. Ben o şaşkın ifademle bağırarak -“Er baba sendin ha” dedim. Hemen ellerinden öperek kendisine sarıldım. Ben dışardan beklerken gelecek kişiyi, içerden çıktı meğerse gazete okuyan zaten Er babaymış. Türk ve İslami duruşuyla yine bomba gibi karşımdaydı. -“Ve aleykümü selam Er baba bilseniz ne kadar mutlu oldum, şükür kavuşturana” dedim. Parmaklarında yüzükleri, kalın paltosu ile bir duruş sergiliyordu Er baba. Fazla vaktinin olmadığını, bana diyeceklerini çar çabucak demesi gerektiğini söyledi. Ben derhal limonlu çaylarımızı söyledim, çaylar geldikten sonra, daha hâl hatır sormadan Er baba konuya girdi. ” Muradım daha önce sana benzer söylemler anlatıldı. Türk ve İslam’a saldırıların ardı ardına kesilmiyor. Sana verilen vazife yaşadığın şehrin ısrarla anlatılmayan, tanıtılmayan Türk kahramanlarını anlatacaksın, bu vazife çok mühim” diyerek koynundan bir kapalı dosya çıkardı. Masanın üzerine bıraktı. Çayından bir yudum aldı ve devam etti anlatmaya. “Bu dosyada kimleri nasıl anlatman gerekiyor hepsi yazıyor dersine iyi çalış, artık minide olsa konferanslara başla geleceğimiz olan gençlerimize çocuklarımıza ve onların kıymetli velilerine mutlaka anlat. Anlatılmayan bilinmeyen, pas geçilmiş tarihi kahramanlıklar ve olaylar insanları şok edeceklerdir. Atalarına daha sıkı bağlanarak milli duygularıyla hareket edeceklerdir. Senden istenilen tam anlamıyla budur. Sen ve dava arkadaşların çok güzel duruşunuzu gönüllere Türk kahramanlarını anlatan olarakta yerleşmenizi istiyoruz. Gerekirse İzmir’i anlatan mini tur düzenle ama Türklüğü vurgula yaşa ve yaşat ki, davamız var olsun. Şeytaniler gündelik ve manasız paylaşımlarla gündem oluşturuyorlar, hem gençlerimizi hemde velileri maneviyattan uzaklaştırıyorlar. Anlatmaya şuradan başlayabilirsin, Mustafa Kemal’in bizzat kendi ağzı ile anlattığı bu hüzünlü hikâyeyi hiç unutma ve anlat. ”Orduya ilk katıldığım günlerde, bir Arap binbaşısının ‘Kavm-i Necip (*) evladına sen nasıl kötü muamele yaparsın’ diye tokatladığı bir Anadolu çocuğunun iki damla göz yaşında Türklük şuuruna erdim. Onda gördüm ve kuvvetle duydum. Ondan sonra Türklük benim derin kaynağım, en derin övünç membaım oldu. Benim hayatta yegâne fahrim, servetim, Türklükten başka bir şey değildir.” Gazi Mustafa Kemal Atatürk. (*) Osmanlı döneminde Araplara verilen ad, soyu temiz kavim “Muradım vakit dardır sen Yesevi Teşkilatın verdiği bu görevi en iyi şekilde yapacağını biliyorum, bana müsaade gitmem gerek Allah'a emanet olasın. Bizden tüm vatan perverlere selam söyle. Her daim uykusuz Türk teşkilatı vardır unutmasınlar ama uyumasınlar da. Vatanını seven herkese mutlaka bir gün görev düşecektir. Hadi Allah'a emanet ol” diyerek hızlıca gitti. Elimde dosyayla öylece kalakaldım daha iki laf etmeden çok sevdiğim Er baba ile hasret gideremeden gitti. Hesabı ödeyerek hemen eve geçtim dosyayı açmak için sabırsızlanıyordum. Eve girip, çalışma masamın üzerinde zarfı açtım ilk iş olarak. Zarfın içi ne kadar da özenle hazırlanmış âdeta mistik tarih kokusu vardı. Hemen inceledim ne yapmam gerekenler sıralanmış ve derhal çalışmaya başladım Allah’ın izniyle istenilen sunumlarımı hazırlıyorum. (Şu an sunumun içeriğini paylaşamıyorum bitince belli olacak zaten) Artık er meydanlarına çıkma vakti gelmiştir. Talep eden, isteyen her Türk’e anlatacağım duymadıklarınızı ve bilmediklerinizi ile öncelikle yaşadığımız şehir İzmir kahramanlarını tanımaya hazır olun. Mademki büyüklerimiz böyle buyurmuş GÖREV KUTSALDIR hadi bakalım, er meydanı bizleri bekler. “İZMİR’İN SIR BİLGİLERİ” yakında Murat Gülşan anlatımıyla. Hadi bakalım gazamız mübarek olsun, ne mutlu görev alanlardanız. Ne mutlu unutulmamışız yine hatırlandık, şeytaniler ve zalimler korkun artık, az kaldı yine sahalardayız. Türk’ün gücünü göreceksiniz. Saygılarımla. Murat Gülşan
Ekleme Tarihi: 24 Ocak 2022 - Pazartesi

GÖREV KUTSALDIR.

GÖREV KUTSALDIR. Geçen hafta Pazartesi günü İzmir’de hava buz gibiydi, İkindi vaktinden sonra yorgun argın eve geldim, elimi yüzümü yıkadıktan sonra koltuğa uzanıp haberleri seyrediyordum, masamın üzerine bıraktığım telefonuma Wifi’ den sürekli mesajlar geliyordu. Ne yalan söyleyeyim hemen kalkıpta bakamadım. Telefon biraz uzak dursun dedim benden. Akşam yemeğinden sonra telefonumu alarak gelen mesajları kontrol ediyordum hem whatsapp’ tan gelmiş mesajlar, hem de Sms üzerinden. Öylece kontrol ederken sms mesajı beni yerimden ok gibi kaldırdı. Emir şeklinde mesaj aynen şu şekilde yazılmıştı. “Çarşamba sabahı saat 10.00 da, Mirkelam Han kafesine git kapalı bölümde kapı girişine sağ tarafa Atatürk posterinin altına otur ve bizi bekle” Mesajı ile heyecanlandım kalbim küt küt atmaya başladı. Yesevi teşkilatı yeniden benimle temasa mı geçiyordu acaba, benzer mesaj yollarıyla daha önce buluşmuştuk. Sms numarası tanıdıkta değildi, geriye dönüp aramadım da. Mustafa amcadır muhtemelen ama ben çarşambayı nasıl edeceğim sabırsızlıktan nasıl dayanacağım. Acaba yeni bir görev mi var? Yoksa bir seyahate mi gönderecekler? Ya da bilmediğimiz önemli bir gelişme mi var diye kafamda kuruntular kurdum. Ve beklenen gün gelmişti sabah namazı saatinden beri uyumamıştım güzelce ne hazırlanarak evden Mirkelam Han'a doğru yola çıktım. Belediye otobüsüyle yaklaşık yarım saat sonra oradaydım. Mirkelam hana girerek işletmecisi Serkan kardeşe selam vererek kapalı kısmına geçim. Aynen denilen yere oturdum içeride bere takmış bey amca gazete okuyordu. Gazete okuduğundan yüzü gözükmüyordu, bende sessizce 20 dakika önce denilen yere gelmiş limonlu çayımı da söylemiştim. Çayım gelmiş hem yudumlarken gözüm hep Mirkelam han giriş kısmındaydı acaba kim gelecek, benimle kim temasa geçecek? O dakikalar geçmek bilmiyor, heyecandan zor sabrediyordum. Nihayet saat 10.00 olmuştu, beklenen an gelmişti çayımı bitirmiştim sadece gözüm kapıya odaklanmış tamamen oraya konsantre olmuştum acaba kim gelecek. Birden kulağımın dibinde birinin “Selamun aleyküm,” diyen tanıdık bir sesi ile irkildim. Hızlıca sağıma dönerek baktığımda yüz yüze gelmiştik. Ben o şaşkın ifademle bağırarak -“Er baba sendin ha” dedim. Hemen ellerinden öperek kendisine sarıldım. Ben dışardan beklerken gelecek kişiyi, içerden çıktı meğerse gazete okuyan zaten Er babaymış. Türk ve İslami duruşuyla yine bomba gibi karşımdaydı. -“Ve aleykümü selam Er baba bilseniz ne kadar mutlu oldum, şükür kavuşturana” dedim. Parmaklarında yüzükleri, kalın paltosu ile bir duruş sergiliyordu Er baba. Fazla vaktinin olmadığını, bana diyeceklerini çar çabucak demesi gerektiğini söyledi. Ben derhal limonlu çaylarımızı söyledim, çaylar geldikten sonra, daha hâl hatır sormadan Er baba konuya girdi. ” Muradım daha önce sana benzer söylemler anlatıldı. Türk ve İslam’a saldırıların ardı ardına kesilmiyor. Sana verilen vazife yaşadığın şehrin ısrarla anlatılmayan, tanıtılmayan Türk kahramanlarını anlatacaksın, bu vazife çok mühim” diyerek koynundan bir kapalı dosya çıkardı. Masanın üzerine bıraktı. Çayından bir yudum aldı ve devam etti anlatmaya. “Bu dosyada kimleri nasıl anlatman gerekiyor hepsi yazıyor dersine iyi çalış, artık minide olsa konferanslara başla geleceğimiz olan gençlerimize çocuklarımıza ve onların kıymetli velilerine mutlaka anlat. Anlatılmayan bilinmeyen, pas geçilmiş tarihi kahramanlıklar ve olaylar insanları şok edeceklerdir. Atalarına daha sıkı bağlanarak milli duygularıyla hareket edeceklerdir. Senden istenilen tam anlamıyla budur. Sen ve dava arkadaşların çok güzel duruşunuzu gönüllere Türk kahramanlarını anlatan olarakta yerleşmenizi istiyoruz. Gerekirse İzmir’i anlatan mini tur düzenle ama Türklüğü vurgula yaşa ve yaşat ki, davamız var olsun. Şeytaniler gündelik ve manasız paylaşımlarla gündem oluşturuyorlar, hem gençlerimizi hemde velileri maneviyattan uzaklaştırıyorlar. Anlatmaya şuradan başlayabilirsin, Mustafa Kemal’in bizzat kendi ağzı ile anlattığı bu hüzünlü hikâyeyi hiç unutma ve anlat. ”Orduya ilk katıldığım günlerde, bir Arap binbaşısının ‘Kavm-i Necip (*) evladına sen nasıl kötü muamele yaparsın’ diye tokatladığı bir Anadolu çocuğunun iki damla göz yaşında Türklük şuuruna erdim. Onda gördüm ve kuvvetle duydum. Ondan sonra Türklük benim derin kaynağım, en derin övünç membaım oldu. Benim hayatta yegâne fahrim, servetim, Türklükten başka bir şey değildir.” Gazi Mustafa Kemal Atatürk. (*) Osmanlı döneminde Araplara verilen ad, soyu temiz kavim “Muradım vakit dardır sen Yesevi Teşkilatın verdiği bu görevi en iyi şekilde yapacağını biliyorum, bana müsaade gitmem gerek Allah'a emanet olasın. Bizden tüm vatan perverlere selam söyle. Her daim uykusuz Türk teşkilatı vardır unutmasınlar ama uyumasınlar da. Vatanını seven herkese mutlaka bir gün görev düşecektir. Hadi Allah'a emanet ol” diyerek hızlıca gitti. Elimde dosyayla öylece kalakaldım daha iki laf etmeden çok sevdiğim Er baba ile hasret gideremeden gitti. Hesabı ödeyerek hemen eve geçtim dosyayı açmak için sabırsızlanıyordum. Eve girip, çalışma masamın üzerinde zarfı açtım ilk iş olarak. Zarfın içi ne kadar da özenle hazırlanmış âdeta mistik tarih kokusu vardı. Hemen inceledim ne yapmam gerekenler sıralanmış ve derhal çalışmaya başladım Allah’ın izniyle istenilen sunumlarımı hazırlıyorum. (Şu an sunumun içeriğini paylaşamıyorum bitince belli olacak zaten) Artık er meydanlarına çıkma vakti gelmiştir. Talep eden, isteyen her Türk’e anlatacağım duymadıklarınızı ve bilmediklerinizi ile öncelikle yaşadığımız şehir İzmir kahramanlarını tanımaya hazır olun. Mademki büyüklerimiz böyle buyurmuş GÖREV KUTSALDIR hadi bakalım, er meydanı bizleri bekler. “İZMİR’İN SIR BİLGİLERİ” yakında Murat Gülşan anlatımıyla. Hadi bakalım gazamız mübarek olsun, ne mutlu görev alanlardanız. Ne mutlu unutulmamışız yine hatırlandık, şeytaniler ve zalimler korkun artık, az kaldı yine sahalardayız. Türk’ün gücünü göreceksiniz. Saygılarımla. Murat Gülşan
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.