İNSANLIKTA GELDİĞİMİZ SON NOKTA
İNSANLIKTA GELDİĞİMİZ SON NOKTA
Son zamanlarda gördüğüm haberler ve gözlemlediğim insanlar o kadar çirkinlikler yaptılar ki artık insanlıkta son noktaya geldik; yavaş yavaş robotlaşıyoruz diye düşünmeden edemedim iç dünyamda.
İlk önce şehzadeler şehri güzel Manisa’mı yönettiğine inanan birkaç kişi söyledi, zehirli sözlerini. Manisa’ya üniversite okumaya gelenler İzmir’de kalmayı tercih ediyorlarmış.
Çünkü Manisa onların istediği gibi değilmiş. İstedikleri kadar cafe, türkü bar, bar; alkol ve eğlence merkezleri yokmuş. İzmir bu konuda çok donanımlıymış o yüzden güzel Manisa’m yeteri kadar tercih edilmiyormuş.
Bu yerlerin sayısını arttırmak lazımmış, hastalığın çözümü buymuş.
İkincisi sanat dünyasının İslam ile alıp veremediği her neyse gün geçmiyor ki dinimize dil uzatmasınlar. Konserlerde milyonlarca insana tiksinircesine bakıp küfreder gibi bağıra çağıra şarkı söylediklerini iddia eden kişiler üç beş alkış almakla sanatçı gömleğini giydiklerine inanıyor ve ölümsüzlük iksiri bulmuşçasına seviniyorlar.
Sanatın; aykırılık, tefrika, kin ve nefretle yoğrulduğuna inanıyor, bunları en fazla yapanın en şöhret olacağına kanıyorlar.
Üçüncü ve kopuş noktası aile içi şiddet.
Eve para getirmekle görevli işçiye baba; yemek, temizlik görevlisine anne ve tükenmişlik sendromlu küçük patronlar olan çocuklardan meydana gelen toplumun mihenk taşı olan yapıya verilen isimdir aile.
Maalesef evlerimiz artık hem dinimizden, hem kültürümüzden fersah fersah uzakta olan otel işletmelerine dönmüş vaziyette.
Şimdi bu üç olay farklı gibi görünse dahi hepsi aynı projenin varyasyonlarıdır.
Hani ülkemiz söz konusu olduğunda herkes tek bir ağızdan bu vatan şehit kanlarıyla alındı diyor ya sanki o şehitler o esnada gökten indi, savaştı ve şehit oldu gibi hikayevari anlatılıyor ya, madalyonun diğer yüzü hiç dönmüyor ya, işte bugün ne problem yaşıyorsak sebep tam da bu.
Bu vatan uğruna kanlarını akıtan o şehitler de bir anne ile babanın ilk bebekleri, ilk göz ağrıları ve ilk heyecanlarıydılar. Ama onlar bu emanet bebeklerini din, ahlak ve kültür üzerine terbiye ettiler.
Eee bu üç temel üzere terbiye edilen evlat ana babaya asi vatana hain olur mu hiç?
Peki, biz bu değerleri nerede kaybettik.
Bebek dünyaya gözünü açtığında ona nefretle bakan bakıcısının kollarında kaybettik.
Huzurevinin kapısına atılan ihtiyarlarımızın çaresiz bakışlarında kaybettik.
İşten çıkınca maça, spora, eğlenceye gidip evine girince barut olan babaların hakaretlerinde kaybettik.
Ben neden bu dünyaya geldim, ne işe yarıyorum ki deyip intihar eden gençlerimizin umut ışığında kaybettik.
Batılı gibi olayım derken tiksine tiksine yediğimiz domuz etlerinin iğrenç kokusunda kaybettik.
Gençsin, tabi ki sevgilin olacak deyip masum kızlarımızın çirkin heveslere kurban gittiğinde yüzlerindeki pişmanlıklarında kaybettik.
Kendimizi Rabbimiz dışındaki herkese beğendirmeye çalıştığımız acizliğimizde kaybettik.
Ve en sonunda kaybedecek tek bir erdemimiz kalmadı bu defa kazandıklarımızda boğulduk.
Ne mi kazandık?
Kin, nefret, öfke; sadakatsizlik, sevgisizlik, saygısızlık, vefasızlık ve en fazla da yüzsüzlük.
Şimdi dön içindeki aynanla sen de yüzleş, al eline kalemini kâğıdını ve yaz kaybettiklerin, kazandıklarını bakalım testin pozitif mi negatif mi?
Vesselam.
Denizay Büyükdağ Konuk
Ekleme
Tarihi: 05 Eylül 2022 - Pazartesi
İNSANLIKTA GELDİĞİMİZ SON NOKTA
İNSANLIKTA GELDİĞİMİZ SON NOKTA
Son zamanlarda gördüğüm haberler ve gözlemlediğim insanlar o kadar çirkinlikler yaptılar ki artık insanlıkta son noktaya geldik; yavaş yavaş robotlaşıyoruz diye düşünmeden edemedim iç dünyamda.
İlk önce şehzadeler şehri güzel Manisa’mı yönettiğine inanan birkaç kişi söyledi, zehirli sözlerini. Manisa’ya üniversite okumaya gelenler İzmir’de kalmayı tercih ediyorlarmış.
Çünkü Manisa onların istediği gibi değilmiş. İstedikleri kadar cafe, türkü bar, bar; alkol ve eğlence merkezleri yokmuş. İzmir bu konuda çok donanımlıymış o yüzden güzel Manisa’m yeteri kadar tercih edilmiyormuş.
Bu yerlerin sayısını arttırmak lazımmış, hastalığın çözümü buymuş.
İkincisi sanat dünyasının İslam ile alıp veremediği her neyse gün geçmiyor ki dinimize dil uzatmasınlar. Konserlerde milyonlarca insana tiksinircesine bakıp küfreder gibi bağıra çağıra şarkı söylediklerini iddia eden kişiler üç beş alkış almakla sanatçı gömleğini giydiklerine inanıyor ve ölümsüzlük iksiri bulmuşçasına seviniyorlar.
Sanatın; aykırılık, tefrika, kin ve nefretle yoğrulduğuna inanıyor, bunları en fazla yapanın en şöhret olacağına kanıyorlar.
Üçüncü ve kopuş noktası aile içi şiddet.
Eve para getirmekle görevli işçiye baba; yemek, temizlik görevlisine anne ve tükenmişlik sendromlu küçük patronlar olan çocuklardan meydana gelen toplumun mihenk taşı olan yapıya verilen isimdir aile.
Maalesef evlerimiz artık hem dinimizden, hem kültürümüzden fersah fersah uzakta olan otel işletmelerine dönmüş vaziyette.
Şimdi bu üç olay farklı gibi görünse dahi hepsi aynı projenin varyasyonlarıdır.
Hani ülkemiz söz konusu olduğunda herkes tek bir ağızdan bu vatan şehit kanlarıyla alındı diyor ya sanki o şehitler o esnada gökten indi, savaştı ve şehit oldu gibi hikayevari anlatılıyor ya, madalyonun diğer yüzü hiç dönmüyor ya, işte bugün ne problem yaşıyorsak sebep tam da bu.
Bu vatan uğruna kanlarını akıtan o şehitler de bir anne ile babanın ilk bebekleri, ilk göz ağrıları ve ilk heyecanlarıydılar. Ama onlar bu emanet bebeklerini din, ahlak ve kültür üzerine terbiye ettiler.
Eee bu üç temel üzere terbiye edilen evlat ana babaya asi vatana hain olur mu hiç?
Peki, biz bu değerleri nerede kaybettik.
Bebek dünyaya gözünü açtığında ona nefretle bakan bakıcısının kollarında kaybettik.
Huzurevinin kapısına atılan ihtiyarlarımızın çaresiz bakışlarında kaybettik.
İşten çıkınca maça, spora, eğlenceye gidip evine girince barut olan babaların hakaretlerinde kaybettik.
Ben neden bu dünyaya geldim, ne işe yarıyorum ki deyip intihar eden gençlerimizin umut ışığında kaybettik.
Batılı gibi olayım derken tiksine tiksine yediğimiz domuz etlerinin iğrenç kokusunda kaybettik.
Gençsin, tabi ki sevgilin olacak deyip masum kızlarımızın çirkin heveslere kurban gittiğinde yüzlerindeki pişmanlıklarında kaybettik.
Kendimizi Rabbimiz dışındaki herkese beğendirmeye çalıştığımız acizliğimizde kaybettik.
Ve en sonunda kaybedecek tek bir erdemimiz kalmadı bu defa kazandıklarımızda boğulduk.
Ne mi kazandık?
Kin, nefret, öfke; sadakatsizlik, sevgisizlik, saygısızlık, vefasızlık ve en fazla da yüzsüzlük.
Şimdi dön içindeki aynanla sen de yüzleş, al eline kalemini kâğıdını ve yaz kaybettiklerin, kazandıklarını bakalım testin pozitif mi negatif mi?
Vesselam.
Denizay Büyükdağ Konuk
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.