İstikbal, yalnız ve yalnız İslamiyet’in olacak. Ve hâkim, hakaik-i Kur’aniye ve imaniye olacak.
İnşaallah!
Hamdolsun
Şam’ın fethi Müslümanlara Allah’ın bir lütfudur.
Dağlar kadar ıstırap ve imtihanı düşündüğümüzde bu yaşananlar karşısında şükretmemek mümkün değildir.
Suriye halkı yıllardır baskı ve zulüm altında yaşıyor. 2011’de başlayan hareketler hepimizi sevindirdi ancak arkasından yaşananlar zulüm rejimi iktidarını korudu ve halk büyük acılara maruz kaldı.
Bizler de onlara denk olmasa bu acıları paylaştık, zaman zaman nefesimiz tükendi. Varil bombaları, işkenceler, kimyasal katliam, açlık ve kedi köpek yemeye fetvaya kadar birçok büyük sıkıntı yaşandı.
Daeş ya da Işid ise direnişe büyük sekte vurdu.
Artık İran’ın desteğiyle bütün halk İdlib’e sıkıştığında artık direnişin kaybettiği düşünülüyordu. Ancak mücahitler yardımı Allah'tan bekleyip O’na sığındı.
Asker yetiştirdiler ve Allah’tan yardım geldi.
Hicret’in 5. Yılında Müşriklerin saldırılarına karşı Müslümanlar hendek açmıştı. Büyük düşman gücü, yokluk ve açlık ile münafıkların çabaları ile büyük sıkıntılar yaşandı.
Bu süreçte Peygamber AleyhissalatüVesselam “Gercek hayat ancak ahiret hayatıdır, Allah’ım sen ensar ve muhaciri kolla” demişti ve bu dilden dile yayıldı.
En zor anlarda bile yılgınlığa düşmeyip bunu hatırlamak, dünya hayatına takılıp ahireti unutmamak gerekir.
Hz Peygamber Aleyhissalatü Vesselam, Zafer kazandığında da aynı sözleri tekrarlamıştı.
Bugün bu zaferin arkasında ne var diye sorgularken belirleyici noktanın mücahitlerin ahiret bilinciyle yaşayıp bu bilinçle cihadı sürdürmeleridir.
Allah Bilad-ı Şam’da yaşadığımız sevinci tüm Bilad-ı İslam’da yaşamayı nasip etsin.
Türkiye’nin bu konuda çok eksikliği ve hatası oldu, ne var ki Türkiye ve Erdoğan’ın rolü hayati önemde oldu.
Allah korkularımızı değil umutlarımızı vaki kıldı. Türkiye neredeyse Suriye halkına kalkan oldu.
Suriye halkı da elde ettikleri bu zafer ile Türkiye ve Erdoğan’ın nefes almasına ve büyük bir yükten kurtulmasına katkı sunmuştur.
Ülkemizde bu süreçte Doğrudan Esed’i destekleyen ya da münafıkça davranıp zalimleşen bir sürü insan gördük.
Allah hepsini yenilgiye uğrattı.
İran sebebiyle İslami çevrelerde dahi zulmün yanında yer alanlar oldu.
Hiç kimse ben bu rejimi tanımıyordum diyemez. Bu yanlışlara bu kirliliklere bulaşanların Allah ahirete kalmadan bu dünyada yüzlerine çarptı.
Bazıları hala tövbe etmek yerine mazeret arıyor. Bu vahşet tablosu karşısında bile mücahitleri karalamaya çalışanları Allah ıslah etsin.
Bu büyük zafere rağmen hala sevinemeyen Müslümanlar var. Arkasında bir şey arıyorlar.
Bu zihin hastalığıdır. Bu felaha rağmen yanlış sorularla kuşkular uyandıran bu zihin hastalıklıdır. Afganistan ve Bangladeş’te yaşadık benzerini. Arkasından bir sorun gelebilir ancak bugün bir zaferi küçümsemek ya da eleştirmek doğru değil.
Bizler sevince şükreder sıkıntıya sabrederiz.
Müslümanların zaferine sevinememek bir hastalıktır. Buna karşı herkes kalbini yoklamalı.
8 Aralık'ta Şam’ın fethi ile sevinç yaşarken siyonist saldırılarla üzüldüğümüz yerler oldu. Üzülmek başka ancak buna bakarak fethin anlamsız ya da yanlış olduğunu söylemek Müslümanca bir duruş değildir. İsrail Şam’a şu kadar yaklaştı şeklinde haberler de doğru değil. Zaten 67’den beri işgal altında olan Golan topraklarına yani tampon bölgeye girdi İsrail. İsrail’in Şam’a gelebileceği büyük bir yalandır.
Ağır silah ve tesisleri bombalamaya İsrail’in gücü yetiyor ama işgal çok yanlış ve abartılıdır. Yıllardır işgal ettiği Küçücük Gazze’de bile henüz amacına ulaşamayan İsrail’in Şam’ı işgal edebilmesi ihtimal veremeyiz.
Muhacirlere karşı “Esed zulmünü bahane edenler şimdi gitsin” şeklinde yaklaşımı zaten hastalıklı bir bakış açısıdır.
Bunun yanında bayram havasında “herkes hemen gidiyor/gitsin” söylemi de ayıptır. Bu insanlar bizim kardeşimizdir. Nerede istiyorlarsa yaşayabilirler. Gelirlerse sevinir giderlerse kararlarına saygı duyarız.
Suriye ile Müslümanlar güç kazanacaktır. Suriye tüm İslami hareketler için hayırlı bir zemin olacaktır, inşâallah ...