TANPINAR EKOLÜNDEN ROMANCIMIZ: HÜSEYİN YILMAZ
TANPINAR EKOLÜNDEN ROMANCIMIZ: HÜSEYİN YILMAZ
Onunla dört ay aynı gazetede mesai yaptık. Henüz romanları basılmamıştı. Hikaye ve makaleleri neşroluyordu bazen.
Ben, malum gazetenin yayın politikasıyla uyuşamadığım için Anadolu'ya öğretmen olarak tâyin edilmiştim.
Arada sırada mektupla haberleşiyorduk. Camiaların ittihadı fikrini, kimileri ters anladıklarını izah edip böyle giderse kendisinin de ayrılabileceğini diyordu.
İstanbul'dan beri ilk defa yüz yüze ikinci görüşmemiz, bir diğer "atama" yerim Çınar'da oldu.
Sulu sepken bir yağmur... Katran karası soğuk bir gece. Daha sonra Tasvir'de yayımlanan Sürgünde Tırmanış-2 roman denemesi üzerinde biraz durduktan sonra uyumaya hazırlanıyordum. Dış kapı çalınınca hanım açmamamı söyledi. Zira ortalık karışıktı!
" Allah Vekil..." deyip kapıya seğirttim.
Maliye'de çalışan bir arkadaşın küçük oğluydu. Babasının beni çağırdığını, bu akşam gelen misafirlerinin beni beklediklerini söyledi.
Gittim ve gördüm ki o, Hüseyin Yılmaz. Daha sonra "Doğu Gerçeği ve Müslüman Kürtler" başlığıyla neşredeceği araştırması için Doğu gezisine çıkmıştı. Bu sırada "hemşehrisi" Maliyeci'yi görmeden geçmeyi düşünmemişti.
O gece bütün konuşmaları hatırlayamıyorum. Sadece baskıda olan eseri HÜZÜN ÇİÇEĞİ'nden bahsettiğini hatırlıyorum.
Daha sonra, Diyarbakır'daki kitapçımdan edindiğim romanı tanıtıcı iki makale yazdım. Yolladığım sorulara lütfettiği cevaplarını " uzaklaştırdığım" gazetede neşrettirdim.
Geçen iki haftada tekrar okuyup bitirdiğim Hüzün Çiçeği ve diğer romanlarındaki üslup Tanpınar'ın üslubunun ferdileşmiş aynası gibi...
Keşke kimi kültür çevrelerinden o istiğnası olmasaydı, yine de onun istikbalde edebiyatımızın sayılı isimlerinden biri olacağını düşünüyorum.
Ekleme
Tarihi: 05 Aralık 2021 - Pazar
TANPINAR EKOLÜNDEN ROMANCIMIZ: HÜSEYİN YILMAZ
TANPINAR EKOLÜNDEN ROMANCIMIZ: HÜSEYİN YILMAZ
Onunla dört ay aynı gazetede mesai yaptık. Henüz romanları basılmamıştı. Hikaye ve makaleleri neşroluyordu bazen.
Ben, malum gazetenin yayın politikasıyla uyuşamadığım için Anadolu'ya öğretmen olarak tâyin edilmiştim.
Arada sırada mektupla haberleşiyorduk. Camiaların ittihadı fikrini, kimileri ters anladıklarını izah edip böyle giderse kendisinin de ayrılabileceğini diyordu.
İstanbul'dan beri ilk defa yüz yüze ikinci görüşmemiz, bir diğer "atama" yerim Çınar'da oldu.
Sulu sepken bir yağmur... Katran karası soğuk bir gece. Daha sonra Tasvir'de yayımlanan Sürgünde Tırmanış-2 roman denemesi üzerinde biraz durduktan sonra uyumaya hazırlanıyordum. Dış kapı çalınınca hanım açmamamı söyledi. Zira ortalık karışıktı!
" Allah Vekil..." deyip kapıya seğirttim.
Maliye'de çalışan bir arkadaşın küçük oğluydu. Babasının beni çağırdığını, bu akşam gelen misafirlerinin beni beklediklerini söyledi.
Gittim ve gördüm ki o, Hüseyin Yılmaz. Daha sonra "Doğu Gerçeği ve Müslüman Kürtler" başlığıyla neşredeceği araştırması için Doğu gezisine çıkmıştı. Bu sırada "hemşehrisi" Maliyeci'yi görmeden geçmeyi düşünmemişti.
O gece bütün konuşmaları hatırlayamıyorum. Sadece baskıda olan eseri HÜZÜN ÇİÇEĞİ'nden bahsettiğini hatırlıyorum.
Daha sonra, Diyarbakır'daki kitapçımdan edindiğim romanı tanıtıcı iki makale yazdım. Yolladığım sorulara lütfettiği cevaplarını " uzaklaştırdığım" gazetede neşrettirdim.
Geçen iki haftada tekrar okuyup bitirdiğim Hüzün Çiçeği ve diğer romanlarındaki üslup Tanpınar'ın üslubunun ferdileşmiş aynası gibi...
Keşke kimi kültür çevrelerinden o istiğnası olmasaydı, yine de onun istikbalde edebiyatımızın sayılı isimlerinden biri olacağını düşünüyorum.
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.