MÜSLÜMANIM DİYEN KİŞİ, KOYAR YOLUNA BAŞI.
MÜSLÜMANIM DİYEN KİŞİ, KOYAR YOLUNA BAŞI.
Koca Yunus’un dizelerinden yola çıkılacak olursa eğer; çelişkiler yumağında sarmala dönüşüldüğü üzülerek müşahede edilmekte.
Hele ki Hud 112. Ayetteki “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” ilahi mesajından o kadar uzaklaşıldı ki.
Hani Efendimizin benim saçlarımı ağarttı dediği Hud suresinden bahsediyorum.
Hangimizin şiarı oldu acaba “dosdoğru” olmak.
Burada çok kıymet verdiğim baba haladan dinlediğim bir anektod ışık olacak kanaatindeyim.
Yılan ile tilki deniz yolculuğuna çıkacakken ahidleşirler, tilki yılanı sırtında karşıya geçirecek fakat yılandan sokmaması için söz alır.
Kararlaştıkları üzere karaya yaklaşırlar, ramak kala yılan tilkinin boynundan sokar.
Karaya ulaşan tilki sorar hani ahitleşmiştik sokmayacaktın der; yılan huyumdur deyince;
Tilki yılanı upuzun “dosdoğru “yatırır ikiye böler ve ben arkadaşın dosdoğru olanını severim der.
Dolayısıyla bizlerde Kâlû Bela da söz vermemişmiydik, Elestübü Rabbiküm hitabına karşılık, evet “bilakis” bizim Rabbimiz'sin diye ahitleşmemişmiydik:
Hani ne oldu verdiğimiz söze. Teşbihte hata olmaz elbette.
Münafıklığın alâmeti üç değilmiydi:
-Konuştuğu zaman yalan söyler,
-Emanete ihanet eder,
-Verdiği sözde durmaz
Allah muhafaza buyursun bu haller üzerinizde mevcut olmuyor mu?
Duruşunuz, davranışınız itikadınız ele vermek için en sağlam delil oluyor.
Yolda yürürken veya yolun sonunda itikadınızda, amelinizde, istikametinizde yamulmalar meydana geliyorsa, iman ve aklınızı devredışı bırakıp, nefsinizin kölesi olmuşsanız yılan hikayesine çoktan maruz kalmışsınız demektir.
Kaldı ki bizi yaratan, yaşatan, her türlü “iman, ilim, ihsan” dahil rızık kapılarını daima açık tutarken kimlerin kulu kölesi olunmuş, iş aş endişesiyle savruldukça savrulunmuş.
Kim, neyi, neden yapıyor, kimin çıkarını gözetip yandaşlık yapayım derken dünyasını ahiretine tercih ediyor.
Rızkı veren hüdadır, "kula minnet eylemem" düsturuyla yol alınsa nasılda bi güzel olacak zaten cennet olan vatanımız.
İnsanın malı, canı, namusu emanettir, kime emanet edeceğiz, kime güveneceğiz, yolumuzdan nasıl emin olacağız?
Vakarlı, duyarlı, güvenli, adil olmak mecburiyetinde insan.
Birbirinin elinden dilinden emniyette güvende olmalı.
Kimleri, kimlere emanet edeceğiz?
Yarınları geçtik bugünlerimiz ipotek altında, nefes almakta zorlanıyor insanlık.
Herşey birbirine karışmış. Doğruyu yanlıştan, faydalıyı zararlıdan, iyiyi kötüden, güzeli çirkinden ayırabilecek ilahi yetiyi kaybetmiş insanlık.
Oysa eşrefi mahlukat idik. Bizi, diğer canlılardan ayıran özelliğimizdi bu meziyetlerimiz.
Bitki gibi yaşanıyor maalesef ki sorgulamayan, araştırmayan.
Yada, yanlış anlayan ve algılayayan bir toplum oluştu.
Rabbimiz acısın merhamet etsin bir çıkış yolu bulunmasına yardım etsin.
Kusurumuzu günahımızı da bağışlasın, hakikaten kendimize zulmettik
yazık ettik, ettirdik yazık günahsız mazlumlara.
Hani Efendimize Aişe validemiz soruyor:
Kabeyi yıkmak isteyenler içinde masum insanlar da helak oldu diye. Resulümüz
-Masumlar mani olmadılar. cevabını veriyor Peygamberimiz (s.a.v)
Rahmetullahi Aleyh
Mehmet Zahit Kotku Hazretlerinin şu tesbiti de kayda değer, insanlık açısından:
Dergahın önüne gelen yabancı araçları kendimiz üretmeliyiz ki, beraberinde onların kültürlerine de maruz kalmayalım.
Belki de batıya duyulan hayranlıkta yozlaşmaya etken olabilir mi? diye düşünmeden edemiyor insan.
Arz talep meselesi de denebilir.
Evladımızın İspanya’daki Alman Profösör danışmanın, Oruca duyduğu hassasiyeti anlatınca, herşey gibi onunda kişisel olabileceği kanaatim ağır bastı.
Yani her dinin erdemlileri olabiliyor.
Erdemli olmak insan olmak, dosdoğru Allaha kul, Resule ümmet olmak umuduyla nice yarınlara.
Vesselam
Nazile Şanal
Ekleme
Tarihi: 15 Mayıs 2022 - Pazar
MÜSLÜMANIM DİYEN KİŞİ, KOYAR YOLUNA BAŞI.
MÜSLÜMANIM DİYEN KİŞİ, KOYAR YOLUNA BAŞI.
Koca Yunus’un dizelerinden yola çıkılacak olursa eğer; çelişkiler yumağında sarmala dönüşüldüğü üzülerek müşahede edilmekte.
Hele ki Hud 112. Ayetteki “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” ilahi mesajından o kadar uzaklaşıldı ki.
Hani Efendimizin benim saçlarımı ağarttı dediği Hud suresinden bahsediyorum.
Hangimizin şiarı oldu acaba “dosdoğru” olmak.
Burada çok kıymet verdiğim baba haladan dinlediğim bir anektod ışık olacak kanaatindeyim.
Yılan ile tilki deniz yolculuğuna çıkacakken ahidleşirler, tilki yılanı sırtında karşıya geçirecek fakat yılandan sokmaması için söz alır.
Kararlaştıkları üzere karaya yaklaşırlar, ramak kala yılan tilkinin boynundan sokar.
Karaya ulaşan tilki sorar hani ahitleşmiştik sokmayacaktın der; yılan huyumdur deyince;
Tilki yılanı upuzun “dosdoğru “yatırır ikiye böler ve ben arkadaşın dosdoğru olanını severim der.
Dolayısıyla bizlerde Kâlû Bela da söz vermemişmiydik, Elestübü Rabbiküm hitabına karşılık, evet “bilakis” bizim Rabbimiz'sin diye ahitleşmemişmiydik:
Hani ne oldu verdiğimiz söze. Teşbihte hata olmaz elbette.
Münafıklığın alâmeti üç değilmiydi:
-Konuştuğu zaman yalan söyler,
-Emanete ihanet eder,
-Verdiği sözde durmaz
Allah muhafaza buyursun bu haller üzerinizde mevcut olmuyor mu?
Duruşunuz, davranışınız itikadınız ele vermek için en sağlam delil oluyor.
Yolda yürürken veya yolun sonunda itikadınızda, amelinizde, istikametinizde yamulmalar meydana geliyorsa, iman ve aklınızı devredışı bırakıp, nefsinizin kölesi olmuşsanız yılan hikayesine çoktan maruz kalmışsınız demektir.
Kaldı ki bizi yaratan, yaşatan, her türlü “iman, ilim, ihsan” dahil rızık kapılarını daima açık tutarken kimlerin kulu kölesi olunmuş, iş aş endişesiyle savruldukça savrulunmuş.
Kim, neyi, neden yapıyor, kimin çıkarını gözetip yandaşlık yapayım derken dünyasını ahiretine tercih ediyor.
Rızkı veren hüdadır, "kula minnet eylemem" düsturuyla yol alınsa nasılda bi güzel olacak zaten cennet olan vatanımız.
İnsanın malı, canı, namusu emanettir, kime emanet edeceğiz, kime güveneceğiz, yolumuzdan nasıl emin olacağız?
Vakarlı, duyarlı, güvenli, adil olmak mecburiyetinde insan.
Birbirinin elinden dilinden emniyette güvende olmalı.
Kimleri, kimlere emanet edeceğiz?
Yarınları geçtik bugünlerimiz ipotek altında, nefes almakta zorlanıyor insanlık.
Herşey birbirine karışmış. Doğruyu yanlıştan, faydalıyı zararlıdan, iyiyi kötüden, güzeli çirkinden ayırabilecek ilahi yetiyi kaybetmiş insanlık.
Oysa eşrefi mahlukat idik. Bizi, diğer canlılardan ayıran özelliğimizdi bu meziyetlerimiz.
Bitki gibi yaşanıyor maalesef ki sorgulamayan, araştırmayan.
Yada, yanlış anlayan ve algılayayan bir toplum oluştu.
Rabbimiz acısın merhamet etsin bir çıkış yolu bulunmasına yardım etsin.
Kusurumuzu günahımızı da bağışlasın, hakikaten kendimize zulmettik
yazık ettik, ettirdik yazık günahsız mazlumlara.
Hani Efendimize Aişe validemiz soruyor:
Kabeyi yıkmak isteyenler içinde masum insanlar da helak oldu diye. Resulümüz
-Masumlar mani olmadılar. cevabını veriyor Peygamberimiz (s.a.v)
Rahmetullahi Aleyh
Mehmet Zahit Kotku Hazretlerinin şu tesbiti de kayda değer, insanlık açısından:
Dergahın önüne gelen yabancı araçları kendimiz üretmeliyiz ki, beraberinde onların kültürlerine de maruz kalmayalım.
Belki de batıya duyulan hayranlıkta yozlaşmaya etken olabilir mi? diye düşünmeden edemiyor insan.
Arz talep meselesi de denebilir.
Evladımızın İspanya’daki Alman Profösör danışmanın, Oruca duyduğu hassasiyeti anlatınca, herşey gibi onunda kişisel olabileceği kanaatim ağır bastı.
Yani her dinin erdemlileri olabiliyor.
Erdemli olmak insan olmak, dosdoğru Allaha kul, Resule ümmet olmak umuduyla nice yarınlara.
Vesselam
Nazile Şanal
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.