Dünyada yapılması gereken en büyük iyiliklerden biri de hiç şüphesiz paylaşmaktır. Her ne kadar bu gerekli bir iyilik olarak düşünülse de, tamamen tercihe dayalıdır. Yaptığımız tercihlerin olumlu ve olumsuz yönüyle bizi ve karşımızdaki insanları etkilemesi olası bir durumdur.
Geçmiş tarihten günümüze değin, yaşadığımız ve tanık olduğumuz her olayın içerisinde paylaşmak yer alır. Bir aile olarak aynı evi paylaşmak, yediğimiz ve içtiğimiz gıdaları yanımızdakilerle paylaşmak ve daha nicesi buna örnek gösterilebilir. Keza bir başkasıyla sır paylaşmaktan tutun, sevincimizi ve üzüntümüzü paylaşmak da eklenebilir örnekler arasında. Düşünsenize hiçbir şey paylaşmadan yaşayabilen bir insanın var olması söz konusu olabilir mi? Elbette ki hayır! İyi niyetin bir parçası olan "paylaşmak", bazı zamanlar lehimize işlemeyebilir. Yani buna örnek vermek gerekirse, her şeyin belirli bir dozu olduğu gibi, paylaşmanın da dozu vardır. Gereğinden fazla paylaşım, çoğu zaman iyi niyetimizi suistimal edebilir. Öncelikle paylaşmamıza değecek insanların olması gerek. Laf götürüp getiren dedikoducu birine sır veremeyeceğiniz gibi, cimri birine de maddi yönden paranızı paylaşmanız sizce ne kadar mantıklı olabilir?
Sevgi, paylaşıma açıkken, nefret kapalıdır. Yani demem o ki ; "insan sevdikçe sevilir" ama "nefret ettikçe nefret edilir" diye bir kuralı çoğu zaman göremeyiz. Her insan elbette ki birbirini sevmek zorunda değildir, bu asla "nefret" kuralına girmez.
Bizler neyi, nerede paylaşmayı ve nerede paylaşmamamız gerektiğini bilmeliyiz.