"Dünya malı dünyada kalır" derler ya hani, peki dünyada kalacak olan malın peşine ne diye düşeriz? Sokakta omuz atma kavgası, markette kasa sırası kavgası ve trafik kavgaları gibi daha nice kavgaların olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Bu dünya mı acemi, yoksa insanlar mı? Manevi yardım günümüzde ulaşılamayacak bir değerde ve bu manevi değere ise saygı, sevgi gibi güzel duygular sebep olur. Ne yazık ki günümüzde kardeş kardeşe bile küs olmuş durumda. Kan bağı bile insanları birbirlerine bağlamaya yetmiyor bazen. Küçücük bir arazi parçasının mirası için birbirlerinin canına kast eden kardeşlerden tutun, yine sırf miras için karısının ya da kocasının canına kast edenler bile var. "Merhamet" denen bu yüce duygu maalesef ki artık herkesin kalbinde yok.
Bir insanı çözebilmek için o insanın size ortam içinde nasıl davrandığına dikkat edin. Eğer sizinle alakalı alaycı ve küçük düşürücü konuşmalar yapıyorsa bilin ki o kişinin niyeti iyi değildir. İnsanların niyetlerini muhakkak davranışları ve bakışları ön plana çıkarır. Hayatı tamamen anlamaya ömür yetmez. Ölene kadar bir şeyler öğreniriz. Yaşamak, insana hayatı öğretirken; Ölüm ise tadılmadan bilinmeyen bir durum olduğu için ölen bir insan bilir ölümün ne olduğunu. Hani derler ya "ölümün soğuk bir yüzü vardır" diye... İşte o soğuk yüz dedikleri, ölümün bir sır olmasıdır. Düşünsenize hayattaki tüm tecrübelerimizi, sevinçlerimizi ve üzüntülerimizi yakınlarımıza anlatarak paylaşırken, ölen birinin kendi yakınına bir şey paylaşamıyor olması ne kadar garip ve gizemli bir durum.
Geriye dönüp baktığımızda aslında ardımızda ne çok şeyin mazide kaldığını olduğunu anlamış oluyoruz. Oysa hayat her şeye rağmen yaşamaya değer.