Herkes Ektiğini Biçer
Herkes Ektiğini Biçer
Sabah uyandığımda kendimi dinç hissettim. Günümü değerlendirmek için ne yapmalıyım diye düşünürken, "Bugün yalnız kalmalıyım, kendimi dinlemeliyim. Hiç kimseye karışmayacağım. Görmeyeceğim, duymayacağım, söylemeyeceğim." dedim. Zaten oruçluyuz, yemiyoruz, içmiyoruz. "Farklı bir gün olsun." dedim.
İETT’deyim. Otobüste koltuklar dolu. İki kişilik boş yer var: Biri benim yanımda, diğeri yan tarafta. Sağ yanımdaki çift kişilik koltuğun birine yolcunun biri oturmuş, diğer koltuğa da çantasını koymuş. Durağın birinde üç kişi bindi: Biri oldukça yaşlı, biri orta yaşlı, biri de genç. Haliyle önce yaşlı kadının koltuğa oturması için
"Bayan, çantanızı alsanız da annem otursa? Hem yaşlı hem de hasta." dedi otobüse binen orta yaşlı adam.
Fakat ağzında Atatürk imzalı maske olan kişi, duymamış gibi sadece yüzlerine bakıyordu. Adam tekrar çantasını almasını söyledi, fakat yine çantayı almadı. Üçüncüde sesini yükseltince bayan çantasını alıp önünde tuttu. Koltuk boşaldı ama kadının o boşalan koltuğa geçmesi zordu. Kapı koruma camı ile bayanın arası oldukça dardı. Yaşlı ve hasta ninemizi ite kaka koltuğa oturttular. Durumu görenler başını o yana bu yana sallamaktan başka hiçbir şey yapamadılar, ben de dahil. "Sabır! Sabır, yâ Rab! Sabır!" diyebildik.
Yaşlı kadının oğlu, o bayanın duyacağı şekilde,
"Hiç Allah korkusu kalmamış insanlarda, utanma da kalmamış. İnşallah ettiğini fazlasıyla çeker. Benim anam kanser hastası. Yolum uzun, araba tutamadım. Biz keyfimizden mi bindik belediye otobüsüne?" diye veryansın ediyordu.
Dayanamadım,
"Kardeş, beddua etme. Mübarek Ramazan günü. 'Allah’ım, ıslah eyle' de." dedim.
Bana,
"Islah olmaz bunlar. Bu yaşa kadar ıslah olmamış. Onun da bir ayağı çukurda. Ona da kimse yer vermez. Herkes ektiğini biçer." dedi.
Olanlara üzüldüm.
Şimdi gel de sen karışma hiçbir şeye, duyma hiçbir şeyi, görme ve es geç, hiçbir şey olmamış gibi… Gel de kaleme alma, yazma. Olmuyor, olmuyor, olmuyor. Kendime verdiğim sözü tutamadım ve olduğu gibi yazdım işte. Ecel şerbetini de yazdım.
Ecel Şerbeti
Ecel geliyor, tanınmaz el gibi,
Belalar her yönden gelir sel gibi,
Zaman durmuyor, geçiyor yel gibi,
Ecel şerbeti, ya mür ya bal gelir.
İnsanoğlu umutla fidan diker,
Herkes yaz boyu ektiğini biçer,
Misafirsin, misafir çabuk gider,
Ecel şerbeti, ya mür ya bal gelir.
Beddua değil, dua et uslansın,
Belaya uğrarsan sen de hüsransın,
İlâhî, affet bizi, Sen gufransın,
Ecel şerbeti, ya mür ya bal gelir.
Allah ki, en yücedir, en güzeldir,
"Islah olmaz." deme, Allah düzeltir,
Ağlatma kulu, sen bari güvendir,
Ecel şerbeti, ya mür ya bal gelir.
Bıkma, bitir başladığın bir işi,
Ferahlatır zorlukların gidişi,
Sabret, her yokuşun vardır inişi,
Ecel şerbeti, ya mür ya bal gelir.
05.02.2025
Ahmet Aydın
Ekleme
Tarihi: 06 Mart 2025 - Perşembe
Herkes Ektiğini Biçer
Herkes Ektiğini Biçer
Sabah uyandığımda kendimi dinç hissettim. Günümü değerlendirmek için ne yapmalıyım diye düşünürken, "Bugün yalnız kalmalıyım, kendimi dinlemeliyim. Hiç kimseye karışmayacağım. Görmeyeceğim, duymayacağım, söylemeyeceğim." dedim. Zaten oruçluyuz, yemiyoruz, içmiyoruz. "Farklı bir gün olsun." dedim.
İETT’deyim. Otobüste koltuklar dolu. İki kişilik boş yer var: Biri benim yanımda, diğeri yan tarafta. Sağ yanımdaki çift kişilik koltuğun birine yolcunun biri oturmuş, diğer koltuğa da çantasını koymuş. Durağın birinde üç kişi bindi: Biri oldukça yaşlı, biri orta yaşlı, biri de genç. Haliyle önce yaşlı kadının koltuğa oturması için
"Bayan, çantanızı alsanız da annem otursa? Hem yaşlı hem de hasta." dedi otobüse binen orta yaşlı adam.
Fakat ağzında Atatürk imzalı maske olan kişi, duymamış gibi sadece yüzlerine bakıyordu. Adam tekrar çantasını almasını söyledi, fakat yine çantayı almadı. Üçüncüde sesini yükseltince bayan çantasını alıp önünde tuttu. Koltuk boşaldı ama kadının o boşalan koltuğa geçmesi zordu. Kapı koruma camı ile bayanın arası oldukça dardı. Yaşlı ve hasta ninemizi ite kaka koltuğa oturttular. Durumu görenler başını o yana bu yana sallamaktan başka hiçbir şey yapamadılar, ben de dahil. "Sabır! Sabır, yâ Rab! Sabır!" diyebildik.
Yaşlı kadının oğlu, o bayanın duyacağı şekilde,
"Hiç Allah korkusu kalmamış insanlarda, utanma da kalmamış. İnşallah ettiğini fazlasıyla çeker. Benim anam kanser hastası. Yolum uzun, araba tutamadım. Biz keyfimizden mi bindik belediye otobüsüne?" diye veryansın ediyordu.
Dayanamadım,
"Kardeş, beddua etme. Mübarek Ramazan günü. 'Allah’ım, ıslah eyle' de." dedim.
Bana,
"Islah olmaz bunlar. Bu yaşa kadar ıslah olmamış. Onun da bir ayağı çukurda. Ona da kimse yer vermez. Herkes ektiğini biçer." dedi.
Olanlara üzüldüm.
Şimdi gel de sen karışma hiçbir şeye, duyma hiçbir şeyi, görme ve es geç, hiçbir şey olmamış gibi… Gel de kaleme alma, yazma. Olmuyor, olmuyor, olmuyor. Kendime verdiğim sözü tutamadım ve olduğu gibi yazdım işte. Ecel şerbetini de yazdım.
Ecel Şerbeti
Ecel geliyor, tanınmaz el gibi,
Belalar her yönden gelir sel gibi,
Zaman durmuyor, geçiyor yel gibi,
Ecel şerbeti, ya mür ya bal gelir.
İnsanoğlu umutla fidan diker,
Herkes yaz boyu ektiğini biçer,
Misafirsin, misafir çabuk gider,
Ecel şerbeti, ya mür ya bal gelir.
Beddua değil, dua et uslansın,
Belaya uğrarsan sen de hüsransın,
İlâhî, affet bizi, Sen gufransın,
Ecel şerbeti, ya mür ya bal gelir.
Allah ki, en yücedir, en güzeldir,
"Islah olmaz." deme, Allah düzeltir,
Ağlatma kulu, sen bari güvendir,
Ecel şerbeti, ya mür ya bal gelir.
Bıkma, bitir başladığın bir işi,
Ferahlatır zorlukların gidişi,
Sabret, her yokuşun vardır inişi,
Ecel şerbeti, ya mür ya bal gelir.
05.02.2025
Ahmet Aydın
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.