Günümüzde insanlar evlenirken kimileri duygularını, kimileri ise mantıklarını ön planda tutarlar. Tabi burada büyüklerimizin de bir sözü devreye giriyor ; "Aşk karın doyurmaz!" Gerçekten de öyle mi? Bir insan aşkla da karnını doyuramaz mı yani? Kimi insanların düşüncelerine göre de insan aşık olunca ne karnının açlığı aklına gelir ne de canının sıkıntısı... Eh işte, her söz bir latife çağrıştırıyor. Ne edelim.
Öyle durumlar da var ki, heves ile aşkın birbirine karıştırıldığı durumu mesela. Evet... "Aşığım, seviyorum." deyip de belli bir süre sonra o aşkın bitmesi gibi mesela. Demek ki neymiş? Her heves ve heyecan aşk değilmiş. Aslında aşk; sevgi ve güven ile de olunca emin olun ömürlük oluyor. Neler yok ki aslında; sırf çocuk sahibi olmak için evlenenler, evde kalmamak için evlenenler, para için evlenenler, karşı cinsin yakışıklılığı veya güzelliği için evlenenler ve daha nice sebepler... Bu saydığım örneklere şöyle bir bakacak olursak, bence tamamen mantık örnekleri, ya sizce? Oysa insan gerçekten sevince karşı cinsin ne parasının olup olmaması umrunda olur ne de tipinin yakışıklı veya güzel olması... Sevmek çok başka.
Hele ki otuzlu yaşlardaki bekar insanlar daha da seçici olurlar, hem de her konuda. Direkt baktıkları ilk şey karşı cinsin statüsü ve karakteri. Tabi bu devirde herkes statüsü ve karakteri yüksek insanları bulmakta zorlanıyor olsalar da, bence bu iş biraz da nasip kısmet işi. Gerçekten nasipten öte yol yok. Cümlemizin çıkarsız hayırlı insanlarla karşılaşması umuduyla...