ASRIN DERDİ İLE DERTLENEN ADAM 37
<p><strong>ASRIN DERDİ İLE DERTLENEN ADAM</strong></p>
<p><strong>(Vefatının sene-i devriyesi vesilesiyle)</strong></p>
<p><strong>Milletinin İstiklali İçin Çalışmıştır</strong></p>
<p>Bediüzzaman Hazretleri, milletimizin istiklâli için her türlü tehlikeyi göze alarak can siperane çalışması, dikkatleri çekmiş ve o zaman Ankara Hükümeti kendisini davet etmiştir.</p>
<p>Ancak Ankara’da beklediklerini göremeyince hayal kırıklığına uğramış ve Millet Meclisi’ne bir hitapda bulunmuştur. Bu konuşmalarında gündemin konularından bir tanesi de namazdır. Konuşma üzerine bugüne kadar dikkatlerini o yöne yöneltmeyen vekiller, daha dikkatli davranmaya başlamışlardır. Ancak bu konuşma, baştakilerin çok hoşuna gitmemiştir. </p>
<p>Ankara’da divan-ı riyâsette M. Kemâl ona hiddetle dedi: </p>
<p>“Biz seni buraya çağırdık ki bize yüksek fikirleri beyan edesin, sen geldin namaza dair şeyleri söyledin, içimize ihtilâf verdin.” </p>
<p>Ona karşı,</p>
<p>“İmandan sonra en yüksek hakikat namazdır. Namaz kılmayan haindir... Hainin hükmü merduttur...” diye kırk elli meb’usun huzurunda söylemiş ve o kumandan ona bir nevi tarziye verip hiddetini geri almıştır.</p>
<p>Ülkemiz vilâyet zabıtaları ve hükûmeti asayişin ihlâline dair bir tek madde kaydetmemiş ve yüz binlerle Nur Şakirdlerinin hiç bir vukuatı görünmemiştir.</p>
<p>Hiç bir talebesinde bir cinayet işitilmemiş ve hangi hapse girmiş ise mahpusları ıslah etmiştir.</p>
<p>Yüz binler nüsha Risale-i Nur'dan intişar etmekle beraber menfaattan başka hiç bir zararı olmadıklarını yirmiüç sene hayatının tetkik eden hükûmetler ve mahkemelerin berâetler vermelerinden anlaşılmaktadır.</p>
<p>Üstad Hazretleri, Nur'un kıymetini bilen yüz bin talebelerinin söyledikleri ve yaşadıkları ile şahitlik yapmaktadırlar ki münzevi, mücerred, garip, ihtiyar, fakir, kendini kabir kapısında gören ve bütün kuvvet ve kanâatiyle fâni şeyleri bırakıp eski kusurlarına bir kefaret ve ebedi hayatının kurtuluşuna sebep arayandır. </p>
<p>Dünyanın rütbelerine hiç ehemmiyet vermeyen ve şiddet-i şefkatinden mâsumlara, ihtiyarlara zarar gelmemek için kendine zulüm ve tazib (eziyet) edenlere bedduâ etmeyen bir adamdır Bedîüzzaman. </p>
<p>Buna rağmen hakkında</p>
<p>"Bu ihtiyar münzevi asayişi bozar, emniyeti ihlâl eder ve maksadı dünya entrikalarıdır, </p>
<p>öyle ise suçludur." diyenler ve onu pek ağır şerait altında mahkûm edenler yerden göğe kadar suçludurlar. </p>
<p>Mahkeme-i Kübrâ'da hesabını verecekler."(18/212) </p>
<p>"...Risale-i Nur'un yüzbinler nüshalarını, milyonlar talebelerinin kalemleriyle her tarafta neşredip, dinsizliğe ve küfr-ü mutlaka ve komünizme karşı bir sedd-i Kur'ânî tesis eden muhteşem kahramanı Bediüzzaman Said Nursî ve yüzbin başlar feda oldukları hakikata başımız dahi feda olsun diyerek nur-u İslâmı söndürmek ve nur-u îmânı yok etmek için yapılan dehşetli zındıka hücumlarına karşı mukâbele etmiştir...</p>
<p>Tek hakikat-ı îmâniyeyi dünya saltanatıyla değiştirmeyen kahraman-ı İslâm olan Üstadımız Bediüzzaman ve Risale-i Nurdan bizi uzaklaştıracak hiç bir beşerî kuvvet yoktur.."(18/223-224) </p>
<p>Merhum Tahiri Mutlu Ağabey, yapmış olduğu müdafaasından bir paragrafında hayatını vakfettiği davası ve müntesibi hakkında bakalım ne söylüyor: </p>
<p>“Mahkeme-i âlînize bütün samimiyetimle arzederim ki: Tarihte Üstad Bediüzzaman Said Nursî ve talebeleri kadar garazsız ve ivazsız hakka hizmet eden, mensub oldukları millet ve memleketin dünyevî ve uhrevî hayatının saâdeti ve selâmetine çalışan, mukâbilinde ise bir teşekkür istemeyi dahî niyet ve hatırına getirmeyen, fakat bunun karşılığında da misli görülmemiş şekilde en ziyâde iftiralara ve ihânetlere maruz kalanlar olmamıştır zannederim. "(19/202)</p>
<p> </p>
<p> </p>
Ekleme
Tarihi: 05 Kasım 2019 - Salı
ASRIN DERDİ İLE DERTLENEN ADAM 37
<p><strong>ASRIN DERDİ İLE DERTLENEN ADAM</strong></p>
<p><strong>(Vefatının sene-i devriyesi vesilesiyle)</strong></p>
<p><strong>Milletinin İstiklali İçin Çalışmıştır</strong></p>
<p>Bediüzzaman Hazretleri, milletimizin istiklâli için her türlü tehlikeyi göze alarak can siperane çalışması, dikkatleri çekmiş ve o zaman Ankara Hükümeti kendisini davet etmiştir.</p>
<p>Ancak Ankara’da beklediklerini göremeyince hayal kırıklığına uğramış ve Millet Meclisi’ne bir hitapda bulunmuştur. Bu konuşmalarında gündemin konularından bir tanesi de namazdır. Konuşma üzerine bugüne kadar dikkatlerini o yöne yöneltmeyen vekiller, daha dikkatli davranmaya başlamışlardır. Ancak bu konuşma, baştakilerin çok hoşuna gitmemiştir. </p>
<p>Ankara’da divan-ı riyâsette M. Kemâl ona hiddetle dedi: </p>
<p>“Biz seni buraya çağırdık ki bize yüksek fikirleri beyan edesin, sen geldin namaza dair şeyleri söyledin, içimize ihtilâf verdin.” </p>
<p>Ona karşı,</p>
<p>“İmandan sonra en yüksek hakikat namazdır. Namaz kılmayan haindir... Hainin hükmü merduttur...” diye kırk elli meb’usun huzurunda söylemiş ve o kumandan ona bir nevi tarziye verip hiddetini geri almıştır.</p>
<p>Ülkemiz vilâyet zabıtaları ve hükûmeti asayişin ihlâline dair bir tek madde kaydetmemiş ve yüz binlerle Nur Şakirdlerinin hiç bir vukuatı görünmemiştir.</p>
<p>Hiç bir talebesinde bir cinayet işitilmemiş ve hangi hapse girmiş ise mahpusları ıslah etmiştir.</p>
<p>Yüz binler nüsha Risale-i Nur'dan intişar etmekle beraber menfaattan başka hiç bir zararı olmadıklarını yirmiüç sene hayatının tetkik eden hükûmetler ve mahkemelerin berâetler vermelerinden anlaşılmaktadır.</p>
<p>Üstad Hazretleri, Nur'un kıymetini bilen yüz bin talebelerinin söyledikleri ve yaşadıkları ile şahitlik yapmaktadırlar ki münzevi, mücerred, garip, ihtiyar, fakir, kendini kabir kapısında gören ve bütün kuvvet ve kanâatiyle fâni şeyleri bırakıp eski kusurlarına bir kefaret ve ebedi hayatının kurtuluşuna sebep arayandır. </p>
<p>Dünyanın rütbelerine hiç ehemmiyet vermeyen ve şiddet-i şefkatinden mâsumlara, ihtiyarlara zarar gelmemek için kendine zulüm ve tazib (eziyet) edenlere bedduâ etmeyen bir adamdır Bedîüzzaman. </p>
<p>Buna rağmen hakkında</p>
<p>"Bu ihtiyar münzevi asayişi bozar, emniyeti ihlâl eder ve maksadı dünya entrikalarıdır, </p>
<p>öyle ise suçludur." diyenler ve onu pek ağır şerait altında mahkûm edenler yerden göğe kadar suçludurlar. </p>
<p>Mahkeme-i Kübrâ'da hesabını verecekler."(18/212) </p>
<p>"...Risale-i Nur'un yüzbinler nüshalarını, milyonlar talebelerinin kalemleriyle her tarafta neşredip, dinsizliğe ve küfr-ü mutlaka ve komünizme karşı bir sedd-i Kur'ânî tesis eden muhteşem kahramanı Bediüzzaman Said Nursî ve yüzbin başlar feda oldukları hakikata başımız dahi feda olsun diyerek nur-u İslâmı söndürmek ve nur-u îmânı yok etmek için yapılan dehşetli zındıka hücumlarına karşı mukâbele etmiştir...</p>
<p>Tek hakikat-ı îmâniyeyi dünya saltanatıyla değiştirmeyen kahraman-ı İslâm olan Üstadımız Bediüzzaman ve Risale-i Nurdan bizi uzaklaştıracak hiç bir beşerî kuvvet yoktur.."(18/223-224) </p>
<p>Merhum Tahiri Mutlu Ağabey, yapmış olduğu müdafaasından bir paragrafında hayatını vakfettiği davası ve müntesibi hakkında bakalım ne söylüyor: </p>
<p>“Mahkeme-i âlînize bütün samimiyetimle arzederim ki: Tarihte Üstad Bediüzzaman Said Nursî ve talebeleri kadar garazsız ve ivazsız hakka hizmet eden, mensub oldukları millet ve memleketin dünyevî ve uhrevî hayatının saâdeti ve selâmetine çalışan, mukâbilinde ise bir teşekkür istemeyi dahî niyet ve hatırına getirmeyen, fakat bunun karşılığında da misli görülmemiş şekilde en ziyâde iftiralara ve ihânetlere maruz kalanlar olmamıştır zannederim. "(19/202)</p>
<p> </p>
<p> </p>
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.