Sema KOCA 
Köşe Yazarı
Sema KOCA 
 

ÇATLAKTAN SIZANLAR

ÇATLAKTAN SIZANLAR İnsanoğlu zaman zaman kabına sığmaz. İçini daraltan, ruhunu sıkan duygularla beyninin içinde arapsaçına dönmüş düşünceler yumağından kurtulmak için çırpınır durur. Çırpındıkça her şey daha çok karışır. Biraz durulmak ve dinlenmek lazım. Bunun için de en iyi yöntem kendi içine dönebilmektir. Ruh sağlığı yerinde olan insan bir sıfır önde olduğu için güzel şeyler üretebilir. “Bir”in yanına gelen her sıfır ona değer katar. İş, aş, makam, mülk, sevgi, saygı gibi birçok maddi ve manevi değerler ancak baştaki “bir” varsa anlamlıdır. Ruh sağlığı kötü olan insan sıfır hükmündedir, etkisiz eleman. Nasıl ki baştaki biri kaldırınca sıfırların değeri yoksa ve çarptığı böldüğü sayıyı kendisine çeviriyorsa, ruh sağlığı kötü olan da kendisine faydası olmadığı gibi etrafa da kötü enerji yayar. Hayatı ve ilişkileri zorlaştırır. O yüzden özen göstermemiz gereken en önemli değer bedenimize hayat veren anlam kazandıran ruhumuzdur. Ruh sağlığındaki problemlerin en temelinde hayal kırıklığı vardır. Gerek en yakın olan ailesinden tutun da tüm sevdiklerine kadar gerekse kendi yaptıkları/yapmayı isteyip yapamadıklarıyla alakalı olsun insan sayısız hayal kırıklığı yaşar. Peki ruh sağlığımızı korumak için neler yapmalıyız? Öncelikle kendimizle olan ilişkimizi iyi analiz etmeliyiz. İnsan kendisiyle tanışmadıkça uzaklaşır ve yalnız kalmaktan korkar. Size zarar vereceğinden endişe ettiğiniz, tanımadığınız ya da sevmediğiniz biriyle yalnız kalmaktan korkarsınız, öyle değil mi? Beynimizi iyi olay/insan/tecrübeleri ön plana çıkarması için terbiye etmeliyiz. Çünkü beyin olumsuz olanı öncelikle hatırlar. İlk başta iyileri bulamaz ama bir süre sonra öğrenir yoksa yine kötüyü düşünmeye başlar. Hafızayı temizlemek gerekir. Genelleme yaparak etiketleme sorunundan kurtulmalıdır. Bütün genellemeler yanlıştır çünkü insan çoklu hikayelerden müteşekkildir. Zihin okumalarını sıkça yapıyoruz maalesef. Bundan da kaçınmadığımız sürece ruhumuz nefes darlığı yaşar. Bilmeden zihnimizde ürettiğimiz hikayeler bize zarar vermekten öteye gitmez. Kafka'nın güzel bir tespitini söylemeden geçemeyeceğim: “Beni en çok hayal kırıklığına uğratan yine benim!”. Önemli bir etken de çevre faktörüdür. Çevremizdeki insanları iyi seçmeliyiz. Mesafelerimizi bizi bozmayacak/yormayacak şekilde düzenlemeliyiz. Yoksa ister istemez olumsuzlukları bize de geçer. Bu konuya dair söylenen güzel bir söz: “Sık görüştüğünüz beş kişinin ortalamasısınızdır.”. Tüm bunlarla beraber kişi en yakınlarını çantada keklik olarak görmemelidir. Yakın çevreyle ilişkilerimiz sürekli ve derin olursa ruh sağlığımız olumlu etkilenir. Ne zaman ki ailemizle ilişkilerimizde uzaklaşma başlıyor o vakit uzak çevreyle olması gereken mesafeli ve saygılı ilişki yerini derinleşmeye  bırakıyor ve dengeler bozuluyor. İnsan kendini her daim en iyi olarak göstermemelidir. Bu durumda hata yaptığında aşırı tepkiyle karşılaşması kaçınılmazdır. Tam tersi de olmamalıdır, haddinden fazla mütevazi. Olduğundan bir tık düşük görünürse, gerektiği yerde olduğu gibi davranmakla değerini ortaya koyar. İnsanın önce kendine güveni olmalıdır. Yapabileceklerini ve yapamayacaklarını bilip, eksileri tamamlama, artıları geliştirme üzerine yoğunlaşmalıdır. Ruh sağlığı yerinde olan insanın gerçekleşme ihtimali yüksek olan hayalleri olmalıdır. Her ne kadar hayal kırıklığı yaşasa da düştüğü yerden kalkmayı bilmelidir. Siz hiç yürümeyi yeni öğrenen minik bir yavrunun düşmekten yorulup pes ettiğini gördünüz mü? İnsan kalkmak için bir destek arar. Bir ideali, hayali, rüyası yoksa neyin peşinde koşacak? En önemlisi de insanın anlam arayışında olması ve yaptıklarını ve yapacaklarını bir anlam ve değer üzerine inşa etmesidir. Anlamsız yaşamak havasız, susuz yaşamak gibidir. Hayaller ve hedefler de bu anlama göre belirlenir ve rota çizilir, yol alınır. Ruh sağlığı yerinde olan insan bağımsız hareket edebilendir. Kendi ilgisini, sevgisini, kararlarını, sınırlarını sadece kendisi belirler, kimselere bırakmaz. Bıraktığı an tutsak olacağını bilir ve bu da kişiyi mutsuz/huzursuz eder. Bu aşamaya gelebilmek için buraya kadar söylenilenleri gerçekleştirmiş olmak gerekir. Yaşam(ay)ı umursamalıyız. Hayatımıza/ yaşadığımız alanlara küçük ve bizi mutlu edecek dokunuşlar yapmak da ruhumuza nefes aldıracaktır. Kendimize söz geçirmeliyiz. Dürtülere/ hazlara engel olma, kendimize hakim olma konusunda irade sahibi olmalıyız. İrade gelişimi terbiye sürecinden geçer ve sürekli yatırım yapmak gerekir. Çocuklara yapılan lokum deneyini görmüşsünüzdür: Çocukların(5 yaş) her birini tek başlarına bir odaya koyup önüne bir lokum veriyorlar ve iki dakika bunu yemezse sonunda odül olarak bir lokum daha vereceklerini söyleyip çıkıyorlar. Kimisi lokumu eline alıyor, inceliyor, sıkıyor, kokluyor, dil ucuyla tadıyor, yememek için dışini sıkıyor, şarkılar söylüyor kimisi de dayanamayıp yiyor. İki dakika sonunda irade edip kendine hakim olan çocuklar ödülü kazanıyor. 20 yıl boyunca bu çocuklar takibe alınıyor. İrade gösteren çocukların hayatta başarılı olup güzel yerlere geldiği ve ruh sağlıklarının da iyi olduğu ortaya çıkıyor. Beş yaşındaki çocuklar bu kadar zorlanıyorsa koca insanlar da zorlanacak mutlaka. O yüzden irade sağlam değerlere dayanmalıdır. İrade bir değere dayanmıyorsa, anında ya da yalnız kalındığında yanlışa dönüşebilir. Değerlerimizi hâl ve hayatımızda gösteremiyorsak sorun var demektir. Yine ruh sağlığımızı olumlu/olumsuz yönde etkileyecek faktörlerden birisi de işimizdir. İşimizi severek yapıyorsak ruhumuz sağlıklı olur. Yapılan her zorlama iş sorun olarak karşımıza çıkar. Bundan sebep sevdiğimiz işi yapalım olmuyorsa yaptığımız işi sevelim. Müteşekkir olmak da olumlu yönden ruhumuzu etkiler. En başta şükrümüz Allah'a olmalıdır. Sağlık, güç, bilgi, ilim, ilgi, sevgi, doğa, insanlar vs için. Etrafımızdaki insanlara tebessüm eşliğinde teşekkür etmek ruh sağlığımızı iyi yönde tetikler. Ne de olsa insanın kulağına en yakın olan kendi dudağıdır. İnsanlardan beklentileri azaltmak, eleştirilere açık olmak, dua etmek(ama doğru şeyler isteyelim; kolay hayat değil, daha güçlü ve verilenlere razı olunmuş bir hayat), ertelememek, neyi ne için istediğini bilmek, hafızamızı yönetmek de ruh sağlığımızı olumlu yönde etkileyecektir. “Yaşamak için bir nedeni olan neredeyse bütün nasılların altından kalkar” demiş Nietzsche. Tahmininiz tutmazsa teslim olun. Bir sorunla karşılaştığınızda çözebiliyorsanız çözün,  çözemiyorsanız üzülmeyin, vardır bir hayr... Ruhunuzu dinlendirin... Psikolojik dayanıklılığı olanlar küçük ayrıntılardan mutlu olanlardır. Bir bilgi hayatımı kolaylaştırıyorsa, zenginleştiriyorsa, mutlu ediyorsa, daha güzel yapıyorsa faydalıdır. Her şeyi bilmek zorunda değiliz. Gaza gelmeyin! Sindirmeden yapılan işin faydası yoktur. Çiğnenmeden yutulan yiyecekler hazımsızlık yapar... Motivasyon olmadan olmaz ve dışarıdan verilmez. Unutmayalım; yumurta dıştan kırılırsa hayat biter, içten kırılırsa hayat başlar. Motivasyon içerden, gaz dışardan verilir. Motivasyon doğaldır, inşa edilmez. Engeller kaldırıldığında açığa çıkar. Engeller: ~Kendini tanımama ~Öğrenilmiş çaresizlik ~Başarısızlık korkusu ~Yaptığının kendisi için anlamlı ve ilişkili olmaması ~Çevresindekilerle destekleyici ve doğru ilişki kuramamak. Motivasyon için alternatifleri çoğaltmak gerekir. Hayat boyu öğrenme devam eder. Önemli olan malûmat değil bilgidir. Bu dünyada kötü insanların reklamı fazla ama iyilerinki az. Aslında iyilik daha fazla yaygındır. İyiliği sürekli canlı tutarsak, iyilik artar ve her açıdan daha sağlıklı oluruz. Kötü olmak, kaba davranmak kolaydır. İyi olmak, güzel ahlaklı olmak zor. İyiliklerimizi artıralım özellikle küçük dediklerimizi. Kötü insanların lafını ederek yayılmasını sağlamak yerine iyiliklerimizi konuşarak etkisini artıralım. Çaba bizden, başarı Hak'tandır... Selam ve dua ile... Sema KOCA 12 Ocak 2022 (Not: Yazımın esin kaynağı Dr. Mehmet Dinç'in Ruh Sağlığı videosudur. Aldığım notlarla derleme yaparak istifadenize sunuyorum.)
Ekleme Tarihi: 13 Ocak 2022 - Perşembe

ÇATLAKTAN SIZANLAR

ÇATLAKTAN SIZANLAR İnsanoğlu zaman zaman kabına sığmaz. İçini daraltan, ruhunu sıkan duygularla beyninin içinde arapsaçına dönmüş düşünceler yumağından kurtulmak için çırpınır durur. Çırpındıkça her şey daha çok karışır. Biraz durulmak ve dinlenmek lazım. Bunun için de en iyi yöntem kendi içine dönebilmektir. Ruh sağlığı yerinde olan insan bir sıfır önde olduğu için güzel şeyler üretebilir. “Bir”in yanına gelen her sıfır ona değer katar. İş, aş, makam, mülk, sevgi, saygı gibi birçok maddi ve manevi değerler ancak baştaki “bir” varsa anlamlıdır. Ruh sağlığı kötü olan insan sıfır hükmündedir, etkisiz eleman. Nasıl ki baştaki biri kaldırınca sıfırların değeri yoksa ve çarptığı böldüğü sayıyı kendisine çeviriyorsa, ruh sağlığı kötü olan da kendisine faydası olmadığı gibi etrafa da kötü enerji yayar. Hayatı ve ilişkileri zorlaştırır. O yüzden özen göstermemiz gereken en önemli değer bedenimize hayat veren anlam kazandıran ruhumuzdur. Ruh sağlığındaki problemlerin en temelinde hayal kırıklığı vardır. Gerek en yakın olan ailesinden tutun da tüm sevdiklerine kadar gerekse kendi yaptıkları/yapmayı isteyip yapamadıklarıyla alakalı olsun insan sayısız hayal kırıklığı yaşar. Peki ruh sağlığımızı korumak için neler yapmalıyız? Öncelikle kendimizle olan ilişkimizi iyi analiz etmeliyiz. İnsan kendisiyle tanışmadıkça uzaklaşır ve yalnız kalmaktan korkar. Size zarar vereceğinden endişe ettiğiniz, tanımadığınız ya da sevmediğiniz biriyle yalnız kalmaktan korkarsınız, öyle değil mi? Beynimizi iyi olay/insan/tecrübeleri ön plana çıkarması için terbiye etmeliyiz. Çünkü beyin olumsuz olanı öncelikle hatırlar. İlk başta iyileri bulamaz ama bir süre sonra öğrenir yoksa yine kötüyü düşünmeye başlar. Hafızayı temizlemek gerekir. Genelleme yaparak etiketleme sorunundan kurtulmalıdır. Bütün genellemeler yanlıştır çünkü insan çoklu hikayelerden müteşekkildir. Zihin okumalarını sıkça yapıyoruz maalesef. Bundan da kaçınmadığımız sürece ruhumuz nefes darlığı yaşar. Bilmeden zihnimizde ürettiğimiz hikayeler bize zarar vermekten öteye gitmez. Kafka'nın güzel bir tespitini söylemeden geçemeyeceğim: “Beni en çok hayal kırıklığına uğratan yine benim!”. Önemli bir etken de çevre faktörüdür. Çevremizdeki insanları iyi seçmeliyiz. Mesafelerimizi bizi bozmayacak/yormayacak şekilde düzenlemeliyiz. Yoksa ister istemez olumsuzlukları bize de geçer. Bu konuya dair söylenen güzel bir söz: “Sık görüştüğünüz beş kişinin ortalamasısınızdır.”. Tüm bunlarla beraber kişi en yakınlarını çantada keklik olarak görmemelidir. Yakın çevreyle ilişkilerimiz sürekli ve derin olursa ruh sağlığımız olumlu etkilenir. Ne zaman ki ailemizle ilişkilerimizde uzaklaşma başlıyor o vakit uzak çevreyle olması gereken mesafeli ve saygılı ilişki yerini derinleşmeye  bırakıyor ve dengeler bozuluyor. İnsan kendini her daim en iyi olarak göstermemelidir. Bu durumda hata yaptığında aşırı tepkiyle karşılaşması kaçınılmazdır. Tam tersi de olmamalıdır, haddinden fazla mütevazi. Olduğundan bir tık düşük görünürse, gerektiği yerde olduğu gibi davranmakla değerini ortaya koyar. İnsanın önce kendine güveni olmalıdır. Yapabileceklerini ve yapamayacaklarını bilip, eksileri tamamlama, artıları geliştirme üzerine yoğunlaşmalıdır. Ruh sağlığı yerinde olan insanın gerçekleşme ihtimali yüksek olan hayalleri olmalıdır. Her ne kadar hayal kırıklığı yaşasa da düştüğü yerden kalkmayı bilmelidir. Siz hiç yürümeyi yeni öğrenen minik bir yavrunun düşmekten yorulup pes ettiğini gördünüz mü? İnsan kalkmak için bir destek arar. Bir ideali, hayali, rüyası yoksa neyin peşinde koşacak? En önemlisi de insanın anlam arayışında olması ve yaptıklarını ve yapacaklarını bir anlam ve değer üzerine inşa etmesidir. Anlamsız yaşamak havasız, susuz yaşamak gibidir. Hayaller ve hedefler de bu anlama göre belirlenir ve rota çizilir, yol alınır. Ruh sağlığı yerinde olan insan bağımsız hareket edebilendir. Kendi ilgisini, sevgisini, kararlarını, sınırlarını sadece kendisi belirler, kimselere bırakmaz. Bıraktığı an tutsak olacağını bilir ve bu da kişiyi mutsuz/huzursuz eder. Bu aşamaya gelebilmek için buraya kadar söylenilenleri gerçekleştirmiş olmak gerekir. Yaşam(ay)ı umursamalıyız. Hayatımıza/ yaşadığımız alanlara küçük ve bizi mutlu edecek dokunuşlar yapmak da ruhumuza nefes aldıracaktır. Kendimize söz geçirmeliyiz. Dürtülere/ hazlara engel olma, kendimize hakim olma konusunda irade sahibi olmalıyız. İrade gelişimi terbiye sürecinden geçer ve sürekli yatırım yapmak gerekir. Çocuklara yapılan lokum deneyini görmüşsünüzdür: Çocukların(5 yaş) her birini tek başlarına bir odaya koyup önüne bir lokum veriyorlar ve iki dakika bunu yemezse sonunda odül olarak bir lokum daha vereceklerini söyleyip çıkıyorlar. Kimisi lokumu eline alıyor, inceliyor, sıkıyor, kokluyor, dil ucuyla tadıyor, yememek için dışini sıkıyor, şarkılar söylüyor kimisi de dayanamayıp yiyor. İki dakika sonunda irade edip kendine hakim olan çocuklar ödülü kazanıyor. 20 yıl boyunca bu çocuklar takibe alınıyor. İrade gösteren çocukların hayatta başarılı olup güzel yerlere geldiği ve ruh sağlıklarının da iyi olduğu ortaya çıkıyor. Beş yaşındaki çocuklar bu kadar zorlanıyorsa koca insanlar da zorlanacak mutlaka. O yüzden irade sağlam değerlere dayanmalıdır. İrade bir değere dayanmıyorsa, anında ya da yalnız kalındığında yanlışa dönüşebilir. Değerlerimizi hâl ve hayatımızda gösteremiyorsak sorun var demektir. Yine ruh sağlığımızı olumlu/olumsuz yönde etkileyecek faktörlerden birisi de işimizdir. İşimizi severek yapıyorsak ruhumuz sağlıklı olur. Yapılan her zorlama iş sorun olarak karşımıza çıkar. Bundan sebep sevdiğimiz işi yapalım olmuyorsa yaptığımız işi sevelim. Müteşekkir olmak da olumlu yönden ruhumuzu etkiler. En başta şükrümüz Allah'a olmalıdır. Sağlık, güç, bilgi, ilim, ilgi, sevgi, doğa, insanlar vs için. Etrafımızdaki insanlara tebessüm eşliğinde teşekkür etmek ruh sağlığımızı iyi yönde tetikler. Ne de olsa insanın kulağına en yakın olan kendi dudağıdır. İnsanlardan beklentileri azaltmak, eleştirilere açık olmak, dua etmek(ama doğru şeyler isteyelim; kolay hayat değil, daha güçlü ve verilenlere razı olunmuş bir hayat), ertelememek, neyi ne için istediğini bilmek, hafızamızı yönetmek de ruh sağlığımızı olumlu yönde etkileyecektir. “Yaşamak için bir nedeni olan neredeyse bütün nasılların altından kalkar” demiş Nietzsche. Tahmininiz tutmazsa teslim olun. Bir sorunla karşılaştığınızda çözebiliyorsanız çözün,  çözemiyorsanız üzülmeyin, vardır bir hayr... Ruhunuzu dinlendirin... Psikolojik dayanıklılığı olanlar küçük ayrıntılardan mutlu olanlardır. Bir bilgi hayatımı kolaylaştırıyorsa, zenginleştiriyorsa, mutlu ediyorsa, daha güzel yapıyorsa faydalıdır. Her şeyi bilmek zorunda değiliz. Gaza gelmeyin! Sindirmeden yapılan işin faydası yoktur. Çiğnenmeden yutulan yiyecekler hazımsızlık yapar... Motivasyon olmadan olmaz ve dışarıdan verilmez. Unutmayalım; yumurta dıştan kırılırsa hayat biter, içten kırılırsa hayat başlar. Motivasyon içerden, gaz dışardan verilir. Motivasyon doğaldır, inşa edilmez. Engeller kaldırıldığında açığa çıkar. Engeller: ~Kendini tanımama ~Öğrenilmiş çaresizlik ~Başarısızlık korkusu ~Yaptığının kendisi için anlamlı ve ilişkili olmaması ~Çevresindekilerle destekleyici ve doğru ilişki kuramamak. Motivasyon için alternatifleri çoğaltmak gerekir. Hayat boyu öğrenme devam eder. Önemli olan malûmat değil bilgidir. Bu dünyada kötü insanların reklamı fazla ama iyilerinki az. Aslında iyilik daha fazla yaygındır. İyiliği sürekli canlı tutarsak, iyilik artar ve her açıdan daha sağlıklı oluruz. Kötü olmak, kaba davranmak kolaydır. İyi olmak, güzel ahlaklı olmak zor. İyiliklerimizi artıralım özellikle küçük dediklerimizi. Kötü insanların lafını ederek yayılmasını sağlamak yerine iyiliklerimizi konuşarak etkisini artıralım. Çaba bizden, başarı Hak'tandır... Selam ve dua ile... Sema KOCA 12 Ocak 2022 (Not: Yazımın esin kaynağı Dr. Mehmet Dinç'in Ruh Sağlığı videosudur. Aldığım notlarla derleme yaparak istifadenize sunuyorum.)
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.