SİZ HİÇ MEVLEVİ MUKABELESİ (SEMA) İZLEDİNİZ Mİ?
SİZ HİÇ MEVLEVİ MUKABELESİ (SEMA) İZLEDİNİZ Mİ?
Mütevazi, ahşaptan küçük daire şeklinde bir salona adım atıyorsunuz, yerde hilal şeklinde serilmiş beyaz postlar gözünüze çarpıyor. Sakin ve huzurlu bu ortamda oturmuş kendinizi dinlerken burnunuza ara ara gelen mis kokuyu ve buhuru fark ediyorsunuz sanki o koku sizi uhrevi bir alemde yolculuğa çıkarıyor.
Heyecanlanıyorsunuz, ruhunuz sanki yeniden nefes almaya başlamış gibi, tarifsiz duygular içindesiniz….
Ve bir derviş geliyor salona, edeple başını öne eğerek selam veriyor, elinde de kırmızı bir post var.
Dervişin kıyafetindeki mana kalbinize ilham oluyor.. Başındaki sikkesi mezar taşını, içine giydiği beyaz tennuresi kefenini, üzerindeki siyah hırkası ise nefsi temsil ediyor…
Tefekküre dalıyorsunuz..
Metnimin devamına kendi gözlerinizle ve ruhunuzla şahit olmanızı çok isterim, zira hepimizin ihtiyacı olan, gönlümüzü yoran dünyadan sıyrılıp Allah’ın rahmetini ve sevgisini hissedeceğimiz ortamlarda dinlenmek.
Böyle ortam mı var? diyorsanız, var efendim:
Yazımın başında bahsettiğim mekân; Konya’da yaşayanlar ya da Konya’ya ziyarete gelenler için vazgeçilmez yerlerden biri olan İRFA’dadır (İrfan Medeniyeti Araştırma Merkezi).
Her hafta Cuma ve Pazar günleri ücretsiz Mevlevi Mukabelesi izleme imkânı sunuluyor. Hz. Pir Mevlana Celaleddin Rumi türbesine yaklaşık beşyüz metre uzaklıkta olan bu nadide mekân, Türkiye’nin ve dünyanın çeşitli yerlerindeki Mevlevihanelerden esinlenerek inşa edilmiş neo-klasik mimari özelliğine sahip.
Çok samimi ve maneviyatın hissedildiği bu semahanede periyodik olarak Acemaşiran, Acembuselik, Hüzzam, Suzidilara, Hisarbuselik gibi çeşitli makamlarda bestelenmiş Mevlevî âyinleri icra edilmektedir.
Sayısız kere gitme nimetine eriştiğim mukabelelerde ney sesi ve sema sırasında dervişlerden yükselerek gelen İsmi Celal (Allah)zikri, ruhları besliyor, uyuyan kalpleri uyandırıyor...
Eğer dünyadan kopmayı ve elinizdeki telefonu bırakmayı başarıp o ana konsantre olursanız tarifsiz bir huzur ve feyz olarak bereketini göreceksinizdir...
Düğünlerde yada özel günlerde gösteri amaçlı sahnede olan semazenlerden çok çok farklı olarak Allah rızası için ibadet ve zikir niyetiyle sema icra eden dervişler derinden etkiliyor insanı.
Burada Sema izlemenin güzelliklerinden biri de; icra sırasında gördüklerinizin anlık manalarını anlatan ve musikide geçen sözleri de takip edebileceğiniz (Farsça, Türkçe, İngilizce) bir slaytın eşlik ediyor olmasıdır.
Sema Mukabelesinin insanların gönlünde taht kurması ve tüm insanları unutamayacakları duygularla derinden etkilemesi tesadüfi bir durum değildir. Sema ayini bu mükemmel şeklini en az 700 yıllık muazzam medeniyet ve maneviyat birikimiyle kazanmıştır. Asırlardır devam edegelen eğitim, ilim ve hikmetin bir saatte özetlenmiş halidir sema ayini. Kalpten duyuş ile dönüşün adıdır Sema.
Sema, hayatı, ölümü, devranı, kıyamı, cehri (sesli) ve sessiz zikri, hareketi, sükuneti, kainatı ve insanı, Hakk ve halkı, yer ile mülk ile melekutu, felekleri ve melekleri, aşk, hasret ve vuslatı içinde barındırır.
Sema, dervişlerin oturacağı postların yerlerine serilmesi ile başlar. Öncesinde postların serilmesi Allah Teâla’nın ezeldeki takdiriyle her şeyin hazırlanmasına işarettir. Çünkü bizler “O” nu bilmezden önce “O” bizleri biliyordu. Biz “O” nu istemeyi ve bilmeyi hissedemez ve akledemezken “O” bize yakınlığını, ilmi, aşkı ve insanlığı hazır eylemişti.
“O” Rahmaniyetiyle herkese; kendisini bulabilecek, tanıyacak yol bilecek şekilde kulluk makamını hazır eyledi, malum ve maruf (herkesçe bilinen, tanınan) eyledi.
Yedi gök, yer ve bunlarda bulunanlar O’nu tesbih eder; O’nu hamd ile tesbih etmeyen hiçbirşey yoktur; fakat siz onların tesbihlerini anlamazsınız. Doğrusu O Halim olandır, bağışlayandır. (İsra 44)
Sema mukabelesi; ilk yaratılanın Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in nuru olduğuna işaret olarak, Efendimiz’e (s.a.v) methü sena ile başlar:
Ey Allah’ın sevgilisi! Eşsiz yaratıcının elçisi sensin. Allah’ın kulları arasından seçtiği, pak ve benzersiz olan sensin. Cenabı Hakk’ın nazlısı, kainatın mükemmeli ve önde geleni sensin.
Peygamberlerin gözünün nuru, bizim gözlerimizin nuru sensin. Ey kalplerin tabibi, ey hakiki dost (sallallahu aleyhi ve sellem).
(Hazreti Peygamber (s.a.v) Efendimiz için söylenmiş bu natı şerif Şems Tebrizi hz ve Mevlana hz.’ne aittir.)
Naattan sonra hafif hafif kudüm sesi başlar, kudüm; ilk sese işaret eden derviş çeyizidir. “ol” emrine muhatap oluşun remzidir.
“ol” emriyle beraber “o” kendisini ilk nur üzerinden beyan eder. “hu huu” nefesiyle “ney” den dinlenir bu aşkla yaradılış sırrı. Neler olup bittiği bir bir anlatılır. Bu mana ruhlara nakşolur.
Şu neyin şikayet etmekte olduğunu dinle. Onun feryadı ayrılıkların destanı, hikayesidir.
Ney der ki; “beni kamışlıktan kestiklerinden beri eylediğim feryadı duyan ister kadın ister erkek olsun herkes, bu sesin tesirine kapılmakta ve inlemektedir.”
Bu mana denizinin suyuna balıktan gayrı herkes kandı. İçip içip kanamayanlar varken, sudan haberi olmayanlara ne demeli? Bu rızıktan nasiplenmeleri gecikti. Çünkü bu rahmet ve aşk denizinden herkes nasiplenmek üzere var edilmiştir.
Ham ervah olanlar pişkin ve yetişkin zevatın halinden anlayamazlar. O halde sözü kısa kesmek gerektir vesselam..
Ney susunca dervişler ellerini yere vurur ve yeri öpüp ayağa kalkarlar:
Darbı Celal, “kün” (ol) emrine işaret eder. Allah diyerek dünya sahnesinde yerini alma vaktidir. Bu yere indiriliş yerde kalmadan hemen yükselişe geçme halidir.
Bu dünyada bir tahsil olduğunun, cahil kalınmaması gerektiğinin, insanın ruhlar aleminde verdiği sözün arkasında durması gerektiğinin işaretidir.
Dervişlerin yaptığı veled devrinde hırkalar tüm vücud azalarını örter. Başlardaki sikkeler Allah Teala’nın bizlere bahşettiği kulluk ilmi ve sultanlığa işaret eder. Kul o ilmi baş tacı ederek insanlık tahsiline azmeder.
Muhammedi nurun makamından, esma ilmini alır devreder. İnsan; sıfatını Allah’ın (cc) razı olduğu gibi öğrenir, o öğrenmeyle beraber kulluk vazifelerini en mükemmel şekilde yapar. Sonra tekrar zat tecellisine mazhar olmak için yükselir ve öyle miraç eder, tekrar döner ve kullara hizmet maksadıyla abdiyetini tamamlar.
Veled devri bitince dervişler postlarının yanına gelerek selam verir ve hırkalarını çıkarırlar, çıkan hırka edeple öpülür, dürülür ve postun üzerine yerleştirilir…
Bir sonraki yazımızda devam edecek.. muhabbetle
Emine Aydemir
Kaynak: İRFAN MEDENİYETİ
Ekleme
Tarihi: 02 Ağustos 2022 - Salı
SİZ HİÇ MEVLEVİ MUKABELESİ (SEMA) İZLEDİNİZ Mİ?
SİZ HİÇ MEVLEVİ MUKABELESİ (SEMA) İZLEDİNİZ Mİ?
Mütevazi, ahşaptan küçük daire şeklinde bir salona adım atıyorsunuz, yerde hilal şeklinde serilmiş beyaz postlar gözünüze çarpıyor. Sakin ve huzurlu bu ortamda oturmuş kendinizi dinlerken burnunuza ara ara gelen mis kokuyu ve buhuru fark ediyorsunuz sanki o koku sizi uhrevi bir alemde yolculuğa çıkarıyor.
Heyecanlanıyorsunuz, ruhunuz sanki yeniden nefes almaya başlamış gibi, tarifsiz duygular içindesiniz….
Ve bir derviş geliyor salona, edeple başını öne eğerek selam veriyor, elinde de kırmızı bir post var.
Dervişin kıyafetindeki mana kalbinize ilham oluyor.. Başındaki sikkesi mezar taşını, içine giydiği beyaz tennuresi kefenini, üzerindeki siyah hırkası ise nefsi temsil ediyor…
Tefekküre dalıyorsunuz..
Metnimin devamına kendi gözlerinizle ve ruhunuzla şahit olmanızı çok isterim, zira hepimizin ihtiyacı olan, gönlümüzü yoran dünyadan sıyrılıp Allah’ın rahmetini ve sevgisini hissedeceğimiz ortamlarda dinlenmek.
Böyle ortam mı var? diyorsanız, var efendim:
Yazımın başında bahsettiğim mekân; Konya’da yaşayanlar ya da Konya’ya ziyarete gelenler için vazgeçilmez yerlerden biri olan İRFA’dadır (İrfan Medeniyeti Araştırma Merkezi).
Her hafta Cuma ve Pazar günleri ücretsiz Mevlevi Mukabelesi izleme imkânı sunuluyor. Hz. Pir Mevlana Celaleddin Rumi türbesine yaklaşık beşyüz metre uzaklıkta olan bu nadide mekân, Türkiye’nin ve dünyanın çeşitli yerlerindeki Mevlevihanelerden esinlenerek inşa edilmiş neo-klasik mimari özelliğine sahip.
Çok samimi ve maneviyatın hissedildiği bu semahanede periyodik olarak Acemaşiran, Acembuselik, Hüzzam, Suzidilara, Hisarbuselik gibi çeşitli makamlarda bestelenmiş Mevlevî âyinleri icra edilmektedir.
Sayısız kere gitme nimetine eriştiğim mukabelelerde ney sesi ve sema sırasında dervişlerden yükselerek gelen İsmi Celal (Allah)zikri, ruhları besliyor, uyuyan kalpleri uyandırıyor...
Eğer dünyadan kopmayı ve elinizdeki telefonu bırakmayı başarıp o ana konsantre olursanız tarifsiz bir huzur ve feyz olarak bereketini göreceksinizdir...
Düğünlerde yada özel günlerde gösteri amaçlı sahnede olan semazenlerden çok çok farklı olarak Allah rızası için ibadet ve zikir niyetiyle sema icra eden dervişler derinden etkiliyor insanı.
Burada Sema izlemenin güzelliklerinden biri de; icra sırasında gördüklerinizin anlık manalarını anlatan ve musikide geçen sözleri de takip edebileceğiniz (Farsça, Türkçe, İngilizce) bir slaytın eşlik ediyor olmasıdır.
Sema Mukabelesinin insanların gönlünde taht kurması ve tüm insanları unutamayacakları duygularla derinden etkilemesi tesadüfi bir durum değildir. Sema ayini bu mükemmel şeklini en az 700 yıllık muazzam medeniyet ve maneviyat birikimiyle kazanmıştır. Asırlardır devam edegelen eğitim, ilim ve hikmetin bir saatte özetlenmiş halidir sema ayini. Kalpten duyuş ile dönüşün adıdır Sema.
Sema, hayatı, ölümü, devranı, kıyamı, cehri (sesli) ve sessiz zikri, hareketi, sükuneti, kainatı ve insanı, Hakk ve halkı, yer ile mülk ile melekutu, felekleri ve melekleri, aşk, hasret ve vuslatı içinde barındırır.
Sema, dervişlerin oturacağı postların yerlerine serilmesi ile başlar. Öncesinde postların serilmesi Allah Teâla’nın ezeldeki takdiriyle her şeyin hazırlanmasına işarettir. Çünkü bizler “O” nu bilmezden önce “O” bizleri biliyordu. Biz “O” nu istemeyi ve bilmeyi hissedemez ve akledemezken “O” bize yakınlığını, ilmi, aşkı ve insanlığı hazır eylemişti.
“O” Rahmaniyetiyle herkese; kendisini bulabilecek, tanıyacak yol bilecek şekilde kulluk makamını hazır eyledi, malum ve maruf (herkesçe bilinen, tanınan) eyledi.
Yedi gök, yer ve bunlarda bulunanlar O’nu tesbih eder; O’nu hamd ile tesbih etmeyen hiçbirşey yoktur; fakat siz onların tesbihlerini anlamazsınız. Doğrusu O Halim olandır, bağışlayandır. (İsra 44)
Sema mukabelesi; ilk yaratılanın Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in nuru olduğuna işaret olarak, Efendimiz’e (s.a.v) methü sena ile başlar:
Ey Allah’ın sevgilisi! Eşsiz yaratıcının elçisi sensin. Allah’ın kulları arasından seçtiği, pak ve benzersiz olan sensin. Cenabı Hakk’ın nazlısı, kainatın mükemmeli ve önde geleni sensin.
Peygamberlerin gözünün nuru, bizim gözlerimizin nuru sensin. Ey kalplerin tabibi, ey hakiki dost (sallallahu aleyhi ve sellem).
(Hazreti Peygamber (s.a.v) Efendimiz için söylenmiş bu natı şerif Şems Tebrizi hz ve Mevlana hz.’ne aittir.)
Naattan sonra hafif hafif kudüm sesi başlar, kudüm; ilk sese işaret eden derviş çeyizidir. “ol” emrine muhatap oluşun remzidir.
“ol” emriyle beraber “o” kendisini ilk nur üzerinden beyan eder. “hu huu” nefesiyle “ney” den dinlenir bu aşkla yaradılış sırrı. Neler olup bittiği bir bir anlatılır. Bu mana ruhlara nakşolur.
Şu neyin şikayet etmekte olduğunu dinle. Onun feryadı ayrılıkların destanı, hikayesidir.
Ney der ki; “beni kamışlıktan kestiklerinden beri eylediğim feryadı duyan ister kadın ister erkek olsun herkes, bu sesin tesirine kapılmakta ve inlemektedir.”
Bu mana denizinin suyuna balıktan gayrı herkes kandı. İçip içip kanamayanlar varken, sudan haberi olmayanlara ne demeli? Bu rızıktan nasiplenmeleri gecikti. Çünkü bu rahmet ve aşk denizinden herkes nasiplenmek üzere var edilmiştir.
Ham ervah olanlar pişkin ve yetişkin zevatın halinden anlayamazlar. O halde sözü kısa kesmek gerektir vesselam..
Ney susunca dervişler ellerini yere vurur ve yeri öpüp ayağa kalkarlar:
Darbı Celal, “kün” (ol) emrine işaret eder. Allah diyerek dünya sahnesinde yerini alma vaktidir. Bu yere indiriliş yerde kalmadan hemen yükselişe geçme halidir.
Bu dünyada bir tahsil olduğunun, cahil kalınmaması gerektiğinin, insanın ruhlar aleminde verdiği sözün arkasında durması gerektiğinin işaretidir.
Dervişlerin yaptığı veled devrinde hırkalar tüm vücud azalarını örter. Başlardaki sikkeler Allah Teala’nın bizlere bahşettiği kulluk ilmi ve sultanlığa işaret eder. Kul o ilmi baş tacı ederek insanlık tahsiline azmeder.
Muhammedi nurun makamından, esma ilmini alır devreder. İnsan; sıfatını Allah’ın (cc) razı olduğu gibi öğrenir, o öğrenmeyle beraber kulluk vazifelerini en mükemmel şekilde yapar. Sonra tekrar zat tecellisine mazhar olmak için yükselir ve öyle miraç eder, tekrar döner ve kullara hizmet maksadıyla abdiyetini tamamlar.
Veled devri bitince dervişler postlarının yanına gelerek selam verir ve hırkalarını çıkarırlar, çıkan hırka edeple öpülür, dürülür ve postun üzerine yerleştirilir…
Bir sonraki yazımızda devam edecek.. muhabbetle
Emine Aydemir
Kaynak: İRFAN MEDENİYETİ
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.