ESKİ TÜRK SECİYYE VE AHLAKI
İdris Yavuz
Değerli bilim ve gönül adamı İsmail Hami Danişmend’in 1961 yıllarında kaleme aldığı, Garb Menba’larına göre eski Türk seciye ve ahlakı eserini incelediğimizde şu gerçeği görmekteyiz.; Türkler nasıl oldu da asırlarca Avrupa, Asya ve Afrika’da, Dünyanın üç kıtasına hakim olup , hükmetmenin gücünü elde etmişlerdir..
16. ile 19 asırlar arasında Türk devletini yönetenler adalete ve liyakate önem vermiş, din, dil, mezhep farkı gözetmeden insanlara eşit davranmıştır. Böylece düşmanına korku, dostlarına güven telkin etmiştir.
Bundan 9 asır önce Arap şairi, Ebu-İshak ‘il Gazzi; “Türk askerlerinden bir bölük hücuma kalkınca naraları âdete yıldırım ve şimşeği andırmaktadır. Eğer bu millet güler yüzle karşılanırsa melek gibidir. Yok, üzerine gidilirse İfrit kesilirler.” Diyor.
İranlı şair Hafız-ı Şirazi Türkleri anlatırken; “ Türk, güzellik, beyazlık, parlaklık anlamına gelmektedir” ifadesini kullanıyor. Aynı dönemlerde tanınmış Çin, Bizans, İran, Süryanı, Arab şair ve yazarları eserlerinde Türklerle ilgili ortak düşüncelerini anlatırken, “Türk toplumlarında hile ve sahtekârlık olaylarını göremezsiniz” görüşüne yer vermektedir.
Fransız yazar Du Loir; (13 Haziran 1641) Seyahatname eserinde, “Bu ülkede hiçbir cinayet olayına rastlanmaz. Eğer varsa da bunlar yol kesen eşkıyalar ve yabancı uyruklulardır.”
Fransız Seyyah Grolet, (1680) eserinde “Vaktiyle Romalılar hamama gideceğini çan sesleriyle ilan ederlerdi. Hamama istediğiniz zaman gidemezsiniz. Türk hamamları sabahtan akşama kadar açıktır ve bir kısıtlama yoktur. Burada kavga, gürültü ve hırsızlık olayına rastlanmaz.”
İngiliz Seyyahı A. Dela Motraya; Baltacı Prut Seferinde; “Ben Türkiye’de 14 yıl kaldım. Hırsızlık olayına rastlamadım. Hırsızlığın cezası kazıktır. Harp yâda sulh halinde yollar, evler ve yolcular güvenlidir. Türkler hırsızlığı alçaklık ve şerefsizlik sayarlar. İnsanlar bu şehirlerde Bulgarlardan sakınmalıdır. Anadolu’da kapılar her zaman ardına kadar açıktır” derken,
Fransız tarihçi A.Ubicini (1855) eserinde; “Bu muazzam Payitahtta namaz vakitlerinde dükkânlarını açık bırakır camiye ibadet için giderler. Bundan faydalanıp hırsızlığa hiç kimse tevessül etmezdi “
Dail News gazetesinde yayınlanan İngiliz Seyyahına ait bir makalede; “ Bu gün değerli, paha biçilmez eşyalarımı taşımak üzere bir köylünün arabasını kiraladım. Buralarda yatacak yer yoktu. Akşam olmuştu. Biraz kuru ot satın alıp üzerinde yatacaktım. Nazik bir Türk köylüsü bana yaklaştı ve;” Bizde misafir kalın” dedi ve öküzleri koşumdan çıkarıp götürdü. Her şey ortada kalmıştı. Tekrar yanıma geldi; “Merak etmeyin burada eşyanız bir hafta dışarıda kalsa
bile kimse dokunmaz” dedi. Mecburen ona güvendim evine misafir oldum sabaha kadar zerrece gözüme uyku girmedi. Sabah geri geldiğimde her şeyi eksiksiz yerinde buldum.
Bu olay bütün İngiltere kiliselerinden ilanen duyurulmalıdır. Bazıları benim için hayalperest diyebilirler ama bu gerçeğin ta kendisidir. Avrupa’da zulüm gören insanların sığınağı olan bu ülkede herkese eşit muamele yapılmaktadır.”
1872 yılında İstanbul’a gelen Fransız bilim adamı Paul Eudel yazdığı bir eserinde; “Bana heyecan veren bir olayı anlatmak istiyorum; Bu ülkede seyahate çıkanlar değerli eşyalarını, emanet olarak camilere teslim etmekdir. Dönüşlerinde mallarının eksiksiz iade edildiğini gördüm. Bizim memleketimizde olsa hırsızlar bu kadar insaflı olmazlar. Bu olay müthiş ve dehşet verici buldum.” Diyor..
Türkiye’yi tetkik eden birçok Avrupalı yazar, çizerler, ciltler dolusu eserlerinde bu tip övgüleri dile getirmektedir.
Devamı gelecek sayımızda….
Ekleme
Tarihi: 14 Şubat 2021 - Pazar
ESKİ TÜRK SECİYYE VE AHLAKI
İdris Yavuz
Değerli bilim ve gönül adamı İsmail Hami Danişmend’in 1961 yıllarında kaleme aldığı, Garb Menba’larına göre eski Türk seciye ve ahlakı eserini incelediğimizde şu gerçeği görmekteyiz.; Türkler nasıl oldu da asırlarca Avrupa, Asya ve Afrika’da, Dünyanın üç kıtasına hakim olup , hükmetmenin gücünü elde etmişlerdir..
16. ile 19 asırlar arasında Türk devletini yönetenler adalete ve liyakate önem vermiş, din, dil, mezhep farkı gözetmeden insanlara eşit davranmıştır. Böylece düşmanına korku, dostlarına güven telkin etmiştir.
Bundan 9 asır önce Arap şairi, Ebu-İshak ‘il Gazzi; “Türk askerlerinden bir bölük hücuma kalkınca naraları âdete yıldırım ve şimşeği andırmaktadır. Eğer bu millet güler yüzle karşılanırsa melek gibidir. Yok, üzerine gidilirse İfrit kesilirler.” Diyor.
İranlı şair Hafız-ı Şirazi Türkleri anlatırken; “ Türk, güzellik, beyazlık, parlaklık anlamına gelmektedir” ifadesini kullanıyor. Aynı dönemlerde tanınmış Çin, Bizans, İran, Süryanı, Arab şair ve yazarları eserlerinde Türklerle ilgili ortak düşüncelerini anlatırken, “Türk toplumlarında hile ve sahtekârlık olaylarını göremezsiniz” görüşüne yer vermektedir.
Fransız yazar Du Loir; (13 Haziran 1641) Seyahatname eserinde, “Bu ülkede hiçbir cinayet olayına rastlanmaz. Eğer varsa da bunlar yol kesen eşkıyalar ve yabancı uyruklulardır.”
Fransız Seyyah Grolet, (1680) eserinde “Vaktiyle Romalılar hamama gideceğini çan sesleriyle ilan ederlerdi. Hamama istediğiniz zaman gidemezsiniz. Türk hamamları sabahtan akşama kadar açıktır ve bir kısıtlama yoktur. Burada kavga, gürültü ve hırsızlık olayına rastlanmaz.”
İngiliz Seyyahı A. Dela Motraya; Baltacı Prut Seferinde; “Ben Türkiye’de 14 yıl kaldım. Hırsızlık olayına rastlamadım. Hırsızlığın cezası kazıktır. Harp yâda sulh halinde yollar, evler ve yolcular güvenlidir. Türkler hırsızlığı alçaklık ve şerefsizlik sayarlar. İnsanlar bu şehirlerde Bulgarlardan sakınmalıdır. Anadolu’da kapılar her zaman ardına kadar açıktır” derken,
Fransız tarihçi A.Ubicini (1855) eserinde; “Bu muazzam Payitahtta namaz vakitlerinde dükkânlarını açık bırakır camiye ibadet için giderler. Bundan faydalanıp hırsızlığa hiç kimse tevessül etmezdi “
Dail News gazetesinde yayınlanan İngiliz Seyyahına ait bir makalede; “ Bu gün değerli, paha biçilmez eşyalarımı taşımak üzere bir köylünün arabasını kiraladım. Buralarda yatacak yer yoktu. Akşam olmuştu. Biraz kuru ot satın alıp üzerinde yatacaktım. Nazik bir Türk köylüsü bana yaklaştı ve;” Bizde misafir kalın” dedi ve öküzleri koşumdan çıkarıp götürdü. Her şey ortada kalmıştı. Tekrar yanıma geldi; “Merak etmeyin burada eşyanız bir hafta dışarıda kalsa
bile kimse dokunmaz” dedi. Mecburen ona güvendim evine misafir oldum sabaha kadar zerrece gözüme uyku girmedi. Sabah geri geldiğimde her şeyi eksiksiz yerinde buldum.
Bu olay bütün İngiltere kiliselerinden ilanen duyurulmalıdır. Bazıları benim için hayalperest diyebilirler ama bu gerçeğin ta kendisidir. Avrupa’da zulüm gören insanların sığınağı olan bu ülkede herkese eşit muamele yapılmaktadır.”
1872 yılında İstanbul’a gelen Fransız bilim adamı Paul Eudel yazdığı bir eserinde; “Bana heyecan veren bir olayı anlatmak istiyorum; Bu ülkede seyahate çıkanlar değerli eşyalarını, emanet olarak camilere teslim etmekdir. Dönüşlerinde mallarının eksiksiz iade edildiğini gördüm. Bizim memleketimizde olsa hırsızlar bu kadar insaflı olmazlar. Bu olay müthiş ve dehşet verici buldum.” Diyor..
Türkiye’yi tetkik eden birçok Avrupalı yazar, çizerler, ciltler dolusu eserlerinde bu tip övgüleri dile getirmektedir.
Devamı gelecek sayımızda….
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.