Seçim dönemine girdik ve bu seçim döneminde diğer dönemlerden daha farklı olan bir durum var ki, buna dikkat çekmek istiyorum.
Gerek iktidar partisi ve taraftarları olsun, gerek muhalefet partisi ve ittifak partileri olsun her iki taraf da önümüzdeki seçimleri siyasi parti seçimleri değil de bir ölüm kalım savaşı ve rejim meselesi gibi görüyorlar.
Böyle bir durumda da, her iki tarafın seçmenleri müthiş bir kutuplaşmaya doğru gitmekte. Bu hal hiç de hayra alamet değil. Bu kutuplaşma ve kavga ortamı toplumların birlik ve beraberliği konusunda ciddi tehlike arzetmektedir.
Bu aşırı siyasileşme ve kutuplaşma kontrolden çıkarsa Allah korusun, telafisi zor zararlara ve tedavisi zor yaralara sebep olabilir.
Taraftarı olduğunuz ve kontrolsüz savunduğunuz spor kulüplerinin oyuncuları bile iyi bir takıma transfer oldukları zaman eski takımlarına karşı oynayabiliyorlar.
Aynen taraftarı olduğunuz partilerin genel başkanları dahil ve milletvekilleri de, başka partiye geçebiliyor ve eski partilerine karşı amansızca rekabet edebiliyorlar. Hatta ağır ithamlarda bulunabiliyorlar.
Tabi onlar böyle yapınca partilerin taraftarları, seçmenleri de birbirlerine (özellikle sosyal medyada) ağıza alınmayacak, yüz yüze bakılamayacak şekilde ağır hakaretler edebiliyorlar.
İşin doğrusu gelişmiş topluluklarda bu derece fanatik siyasi yandaşlık olmaz, olmamalı.
Aslında herkes siyaset yapmamalı, siyasi argüman kullanmamalı. Ve en önemlisi de siyaset bir MESLEK ve RANT aracı olarak görülmemelidir.
Ve siyaset bu derece sıradanlaşmamalı, basitleşmemeli ve imkanlarıyla da cazipleşmemelidir.
Neticede bu devlet, bu vatan, bu bayrak hepimizin ortak değerleridir.
Siyasetçiler seçim döneminde bir oy daha fazla alabilmek için her türlü durumu kendi lehlerine kullanmaya çalışırlar. Ama bazıları da seçim dönemi bittikten sonra mazbatalarını aldıktan sonra sizlere bile yabancı olabilirler.
Sizler onları seçtirene kadar bütün etrafınızla tartışır ve belki de kavga edersiniz.
Ve bu arada belki de kaybettikleriniz dostlarınız olacaktır.
İyi düşünün ve fanatikleşmeyin.
Bazen telafisi olmayan pişmanlıkların, tedavisi de olmayabilir.
Yazımızın ana temasını yine bir siyasetçi olan ve siyasi arenayı, siyasetçileri ve Türkiye’deki siyasi yapıyı en iyi bilenlerden olan ve duruşu, tavrı, kişiliğiyle hemen herkesin saygı duyduğu rahmetli Şehit Muhsin Yazıcıoğlu'nun (Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun) şu sözleriyle sonlandırıyorum.
"Meclis kürsüsünden birbirine atıp tutan, birbirine hakaret eden vekillerin, daha sonra meclis lokantasında güle oynaya yemek yediklerini görseydiniz, tanıdıklarınızla asla siyasi tartışmalara girmezdiniz"
Huzurlu günler...