Abdulkadir MENEK
Köşe Yazarı
Abdulkadir MENEK
 

BİR NUR SEVDALISI: MEHMET FIRINCI (I)

<div>Bedi&uuml;zzaman Hazretlerinin bu millettin imanına hizmet etmek i&ccedil;in İlahi bir inayet ve himaye ile 1927 yılında Barla&rsquo;da yaktığı meşale, &ccedil;ok zor şartlar altında ve akla hayale gelmeyen baskılara rağmen milyonlarca insanın imanının kurtulmasına vesile oldu.&nbsp;</div> <div>Bu meşalenin s&ouml;nmeden yanmaya devam etmesi i&ccedil;in &ccedil;ok b&uuml;y&uuml;k &ccedil;ileler &ccedil;ekildi ve &ccedil;ok ağır bedeller &ouml;dendi. Bu meşaleyi s&ouml;nd&uuml;rmemek i&ccedil;in yola koyulanlar, bu &ccedil;ile ve meşakkatlerin hi&ccedil;birisine aldırmadılar. Sadece ve sadece iman hakikatlerini muhta&ccedil; insanlara ulaştırmanın gayreti i&ccedil;inde oldular.</div> <div>Bu iman meşalesini s&ouml;nd&uuml;rmek i&ccedil;in gayret g&ouml;sterenler, &ccedil;ok b&uuml;y&uuml;k baskılara ve zul&uuml;mlere başvurdular. Her t&uuml;rl&uuml; haksızlığa, hukuksuzluğa, ihlallere hi&ccedil; &ccedil;ekinmeden tevess&uuml;l ettiler. Hapisler, s&uuml;rg&uuml;nler, tecritler, işkenceler; bu kutlu ve &ccedil;ileli yolun adeta adi birer refakat&ccedil;ısı haline getirildi.</div> <div>&Ccedil;ile, hapis ve işkence s&uuml;resini dolduranlar, bunlardan kurtuldukları andan itibaren, kaldıkları yerden yeniden iman hizmetine aynı aşk ve heyecan ile devam ettiler. İman ve Kur&rsquo;an hizmetinden hi&ccedil;bir şekilde ve hi&ccedil;bir tehditle vaz ge&ccedil;mediler. Sadece Allah rızasını esas maksat yaptılar ve başka da hi&ccedil;bir menfaat ve d&uuml;nyevi maksada g&ouml;zlerini dikmediler.</div> <div>Maddi ve manevi hi&ccedil;bir mevki ve makam peşinde koşmadan, iman hizmetini esas maksat yapan Barla Sıddıkları ve Isparta Kahramanlarından sonra, vatanın her k&ouml;şesinde bu kahramanların yolundan gitmek isteyen yeni fedak&acirc;r ve civanmert insanlar, bu iman meşalesine sahip &ccedil;ıktılar.&nbsp;</div> <div>Eskişehir, Kastamonu, Denizli, Emirdağ, Afyon&rsquo;dan ge&ccedil;en ve tuzaklarla doldurulan yollar ve mek&acirc;nlar, Allah&rsquo;ın kerem ve inayeti ile m&uuml;mbit zeminlere ve g&uuml;l bah&ccedil;elerine d&ouml;n&uuml;şt&uuml;. Bu milleti karanlığa ve ink&acirc;ra mahk&ucirc;m etmek isteyenlerin tertibi ile kurulan tuzaklar hi&ccedil;bir işe yaramadı ve sadece m&uuml;sebbiplerinin ayaklarına dolandı. Onları &ccedil;aresizliğe ve mağlubiyetlere yuvarladı.&nbsp;</div> <div>Hapishaneler, nurlu meclislere ve Nur Medreselerine d&ouml;n&uuml;şt&uuml;. Buralarda nura kavuşan fedak&acirc;r civanmertler, y&uuml;klendikleri şevk ve heyecan ile yeni manevi cihadlara kanat &ccedil;ırptılar. Bu milletin ve &uuml;mmetin imanına hizmet etmeyi ve kurtulmasına vesile olmayı, hayatlarının en b&uuml;y&uuml;k gayesi haline getirdiler. Bu y&uuml;ce maksat i&ccedil;in yaşadılar ve nefes aldılar. Ve inşallah bu şehadetle vazifelerini tamamlayıp berzah &acirc;lemine hicret ettiler.</div> <div>Her yeni istasyonda bu nurlu ve m&uuml;barek kafileye yeni kahramanlar iştirak etti. &Ccedil;ok ş&uuml;k&uuml;r, bu milletin başına &ccedil;orap &ouml;rmek isteyenler, niyetlerinin aksiyle tokatlar yediler. Bu millet; yeniden inancına, ge&ccedil;mişine ve mefahirine sahip &ccedil;ıkmanın engin huzur ve mutluluğunu yaşamaya başladı.&nbsp;</div> <div>1950 yılından itibaren &ccedil;ok partili siyasi hayata ge&ccedil;ilmesi ile birlikte, ceberut devrinin zul&uuml;m ve icraatları yavaş yavaş gevşeme ve gerileme d&ouml;nemine girdi.&nbsp; Ger&ccedil;i eski alışkanlıklarından vaz ge&ccedil;mek istemeyen veya menhus zihniyetin esiri ve meftunu haline gelmiş bazı y&ouml;neticiler, zaman zaman zul&uuml;m ve baskılarını aynı şekilde s&uuml;rd&uuml;rmenin yollarını aramaya devam ettiler. Fakat bu millet, bu yarasa tabiatlılara pabu&ccedil; bırakmamak i&ccedil;in haklarına sahip &ccedil;ıkmanın yollarını &ouml;ğrenmeye başladı.&nbsp;</div> <div>Mehmet Fırıncı Ağabey de bu yıllarda İstanbul&rsquo;a gelen &Uuml;stad ile tanışarak, iman ve Kur&rsquo;an hakikatlerini, hayatının en b&uuml;y&uuml;k davası olarak sahiplenmeye başladı. B&ouml;ylece Mehmet Fırıncı Ağabey i&ccedil;in yepyeni bir d&uuml;nyanın kapıları a&ccedil;ıldı.&nbsp;</div> <div>Mehmet Fırıncı Ağabey ile son yıllarda &ccedil;ok &ccedil;eşitli vesilelerle ve m&uuml;teaddit sefer g&ouml;r&uuml;şme ve hatıralarını bizzat kendisinden dinleme imk&acirc;nı bulduk. Her zaman aynı heyecan, tevazu, muhabbet ve şevk ile anlattığı hatıralarını dinlemenin lezzetini bizler de d&uuml;nyamızda aynı heyecan ile yaşamaya &ccedil;alıştık.&nbsp;</div> <div>Mehmet Fırıncı 1928&#39;de Bursa&#39;nın İneg&ouml;l il&ccedil;esine bağlı Yenice M&uuml;slim k&ouml;y&uuml;nde d&uuml;nyaya geldi. Babası fırıncılık yaparak ge&ccedil;imini temin ediyordu. Fırıncı Ağabey, ileriki yıllarda talebesi olarak b&uuml;y&uuml;k hizmetlere vesile olacağı Bedi&uuml;zzaman Said Nurs&icirc;&#39;nin adını da ilk olarak babasından duydu.&nbsp;</div> <div>Babası &Ccedil;arşamba&#39;daki Kovacı Dede Medresesinde talebe iken &Uuml;stadın İstanbul&#39;a gelişini, &quot;Şarktan gen&ccedil; bir &acirc;lim geldi, hi&ccedil; kimseye sual sormuyor, b&uuml;t&uuml;n suallere cevap veriyor&quot; şeklinde dilden dile dolaşan ş&ouml;hretiyle işitmişti. O zamanlar b&uuml;y&uuml;k bir merak ve heyecanla babasını dinleyen ve asıl ismi Mehmet Nuri G&uuml;le&ccedil; olan Mehmet Fırıncı, yıllar sonra Bedi&uuml;zzaman Said Nurs&icirc; ile tanıştığında babasının s&ouml;zlerini ve muhabbetinin ger&ccedil;ek sebebini anlayacak ve daha b&uuml;y&uuml;k bir muhabbet ile bu b&uuml;y&uuml;k zata bağlanacaktı.</div> <div>1952 yılında Gen&ccedil;lik Rehberi mahkemesi i&ccedil;in İstanbul&rsquo;a gelen Bedi&uuml;zzaman Hazretleri ile Muhsin Alev vasıtasıyla Akşehir Palas Otelinde g&ouml;r&uuml;şt&uuml;.&nbsp; &Uuml;stad&rsquo;ın talebi &uuml;zerine kendisine b&ouml;rek yaparak g&ouml;t&uuml;rd&uuml; ve Fırıncı Mehmet olarak anılmaya başlandı. Bu vesile ile &Uuml;stad İstanbul&rsquo;da kaldığı s&uuml;rece bir&ccedil;ok sefer kendisi ile g&ouml;r&uuml;şmek ve sohbetinde bulunmak imk&acirc;nını elde etti. &Uuml;stad&rsquo;ın İstanbul&rsquo;dan ayrılmasından kısa bir s&uuml;re sonra hasret duyguları ile yola &ccedil;ıktı ve &Uuml;stad&rsquo;ı Emirdağ&rsquo;da ziyaret etti.&nbsp;</div> <div>İstanbul&rsquo;a d&ouml;nd&uuml;kten sonra Muhsin Alev, Mehmet Emin Birinci, Hakkı Yavuzt&uuml;rk, Ahmet Aytimur ve &Uuml;zeyir Şenler Ağabeyler ile birlikte &ccedil;alışmaya başlayarak iman ve Kur&rsquo;an hizmetlerinde aktif bir şekilde yer almaya başladı.&nbsp;</div> <div>1953 yılında bazı Nur Talebeleri tarafından kaleme alınan &lsquo;&rsquo;En B&uuml;y&uuml;k Hakikat&rsquo;&rsquo; başlıklı bir yazı, Samsun B&uuml;y&uuml;k Cihad Gazetesinde yayınlanmıştı. Yazıyı gazeteye g&ouml;nderen Mustafa Sungur tutuklanmıştı. &Uuml;stad Hazretlerini de Samsun&rsquo;a mahkemeye celp etmek i&ccedil;in bir karar alınmıştı. &Uuml;stad Hazretleri Emirdağ&rsquo;dan Samsun&rsquo;a gitmek &uuml;zere İstanbul&rsquo;a gelmişti. Fakat rahatsız olduğu ve b&ouml;yle uzun bir yola dayanamayacağı i&ccedil;in, talebe ve sevenlerinin ricası &uuml;zerine burada bir sağlık raporu alınmış ve Samsun&rsquo;a g&ouml;nderilmişti. &Uuml;stad bu vesile ile İstanbul&rsquo;da &uuml;&ccedil; ay kadar kaldı. Bu İstanbul seyahati esnasında &Uuml;stad Hazretleri, Fener Rum Partikhanesini ziyaret etmiş, İstanbul&rsquo;un Fethinin 500. Yıld&ouml;n&uuml;m&uuml; m&uuml;nasebetiyle yapılan t&ouml;renleri, İstanbul Valisi Fahrettin Kerim G&ouml;kay ile birlikte şeref locasından izlemiş ve G&ouml;nenli Mehmet Efendi&rsquo;nin daveti &uuml;zerine imam olarak g&ouml;rev yaptığı Fatih Camii&rsquo;nde yapılan Hafızlık Cemiyetine iştirak etmişti.&nbsp;</div> <div>Otellerde rahat edemeyen ve kalacak bir yer arayan &Uuml;stad Hazretleri, Mehmet Fırıncı&rsquo;nın babasına ait olan Fatih-&Ccedil;arşamba&rsquo;daki bir evde &uuml;&ccedil; ay kadar ikamet etti. Bu m&uuml;nasebet ile Mehmet Fırıncı Ağabey, &Uuml;stad Hazretleri ile &ccedil;ok sık g&ouml;r&uuml;şme imlanı buldu ve sohbetlerine katıldı. &lsquo;&rsquo;Fırıncı Muhammed&rsquo;&rsquo; diye hitap edilerek, defalarca yemek ve b&ouml;rek yapma şerefine nail oldu ve ikindi namazları ve sohbetlerinde birlikte bulundu.&nbsp;</div> <div>&Uuml;stad&rsquo;ın İstanbul&rsquo;dan ayrılmasından sonra Mehmet Fırıncı, askerlik vazifesini ifa etti. Ve bu vazifenin ardından &Uuml;stad&rsquo;la g&ouml;r&uuml;şmek maksadıyla Isparta&rsquo;ya gitti. Burada &Uuml;stad&rsquo;ın kendisini g&ouml;revlendirmesi ve bazı mektuplar vermesiyle birlikte Ankara&rsquo;ya gitti ve vazifesini yaptıktan sonra yeniden İstanbul&rsquo;a d&ouml;nd&uuml;.&nbsp;</div> <div>1956 yılının başlarından itibaren Mehmet Fırıncı&rsquo;nın hayatında yeni bir d&ouml;nem başladı. &Ccedil;alıştırdıkları fırın ile alakasını b&uuml;y&uuml;k oranda keserek zamanının b&uuml;y&uuml;k bir kısmını hizmete ve Risale-i Nur&rsquo;ların neşrine ayırmaya başladı. Bu d&ouml;nemde bir&ccedil;ok risalenin teksir ile basılması hizmetlerinde bulundu.&nbsp;</div> <div>Isparta&rsquo;ya yaptığı bir ziyaretin ardından arık İstanbul&rsquo;da da Risale-i Nurların matbaada basılması zamanının geldiği talimatını &Uuml;stad&rsquo;ından aldıktan sonra, neşriyat hizmetlerinde &ccedil;alışanlarla birlikte, ilk olarak on bin adet K&uuml;&ccedil;&uuml;k S&ouml;zler kitabının basım işini ger&ccedil;ekleştirdiler. Daha sonraki g&uuml;nlerde İstanbul&rsquo;da bu şekilde hem matbaada ve hem de teksir makinaları ile bir&ccedil;ok kitabın neşir faaliyetleri ger&ccedil;ekleştirildi.&nbsp;</div> <div>1959 yılının son g&uuml;n&uuml;nde İstanbul&rsquo;a bir seyahat ger&ccedil;ekleştiren Bedi&uuml;zzaman Hazretlerini, Kartal&rsquo;da karşılayan heyetin i&ccedil;inde bulundu. Bu gezi boyunca devamlı olarak &Uuml;stad&rsquo;ın yakınlarında bulundu. Bu esnada gazetecilerin &ccedil;ok yakın alaka ve s&uuml;rekli fotoğraf &ccedil;ekmeleri &uuml;zerine bir şemsiye tutarak &Uuml;stad&rsquo;ın flaşlardan rahatsız olmasının &ouml;n&uuml;ne ge&ccedil;meye &ccedil;alıştı.&nbsp;</div> <div>(Devam edecek)</div> <div>&nbsp;</div> <div>ABD&Uuml;LKADİR MENEK</div>
Ekleme Tarihi: 10 Kasım 2020 - Salı

BİR NUR SEVDALISI: MEHMET FIRINCI (I)

<div>Bedi&uuml;zzaman Hazretlerinin bu millettin imanına hizmet etmek i&ccedil;in İlahi bir inayet ve himaye ile 1927 yılında Barla&rsquo;da yaktığı meşale, &ccedil;ok zor şartlar altında ve akla hayale gelmeyen baskılara rağmen milyonlarca insanın imanının kurtulmasına vesile oldu.&nbsp;</div> <div>Bu meşalenin s&ouml;nmeden yanmaya devam etmesi i&ccedil;in &ccedil;ok b&uuml;y&uuml;k &ccedil;ileler &ccedil;ekildi ve &ccedil;ok ağır bedeller &ouml;dendi. Bu meşaleyi s&ouml;nd&uuml;rmemek i&ccedil;in yola koyulanlar, bu &ccedil;ile ve meşakkatlerin hi&ccedil;birisine aldırmadılar. Sadece ve sadece iman hakikatlerini muhta&ccedil; insanlara ulaştırmanın gayreti i&ccedil;inde oldular.</div> <div>Bu iman meşalesini s&ouml;nd&uuml;rmek i&ccedil;in gayret g&ouml;sterenler, &ccedil;ok b&uuml;y&uuml;k baskılara ve zul&uuml;mlere başvurdular. Her t&uuml;rl&uuml; haksızlığa, hukuksuzluğa, ihlallere hi&ccedil; &ccedil;ekinmeden tevess&uuml;l ettiler. Hapisler, s&uuml;rg&uuml;nler, tecritler, işkenceler; bu kutlu ve &ccedil;ileli yolun adeta adi birer refakat&ccedil;ısı haline getirildi.</div> <div>&Ccedil;ile, hapis ve işkence s&uuml;resini dolduranlar, bunlardan kurtuldukları andan itibaren, kaldıkları yerden yeniden iman hizmetine aynı aşk ve heyecan ile devam ettiler. İman ve Kur&rsquo;an hizmetinden hi&ccedil;bir şekilde ve hi&ccedil;bir tehditle vaz ge&ccedil;mediler. Sadece Allah rızasını esas maksat yaptılar ve başka da hi&ccedil;bir menfaat ve d&uuml;nyevi maksada g&ouml;zlerini dikmediler.</div> <div>Maddi ve manevi hi&ccedil;bir mevki ve makam peşinde koşmadan, iman hizmetini esas maksat yapan Barla Sıddıkları ve Isparta Kahramanlarından sonra, vatanın her k&ouml;şesinde bu kahramanların yolundan gitmek isteyen yeni fedak&acirc;r ve civanmert insanlar, bu iman meşalesine sahip &ccedil;ıktılar.&nbsp;</div> <div>Eskişehir, Kastamonu, Denizli, Emirdağ, Afyon&rsquo;dan ge&ccedil;en ve tuzaklarla doldurulan yollar ve mek&acirc;nlar, Allah&rsquo;ın kerem ve inayeti ile m&uuml;mbit zeminlere ve g&uuml;l bah&ccedil;elerine d&ouml;n&uuml;şt&uuml;. Bu milleti karanlığa ve ink&acirc;ra mahk&ucirc;m etmek isteyenlerin tertibi ile kurulan tuzaklar hi&ccedil;bir işe yaramadı ve sadece m&uuml;sebbiplerinin ayaklarına dolandı. Onları &ccedil;aresizliğe ve mağlubiyetlere yuvarladı.&nbsp;</div> <div>Hapishaneler, nurlu meclislere ve Nur Medreselerine d&ouml;n&uuml;şt&uuml;. Buralarda nura kavuşan fedak&acirc;r civanmertler, y&uuml;klendikleri şevk ve heyecan ile yeni manevi cihadlara kanat &ccedil;ırptılar. Bu milletin ve &uuml;mmetin imanına hizmet etmeyi ve kurtulmasına vesile olmayı, hayatlarının en b&uuml;y&uuml;k gayesi haline getirdiler. Bu y&uuml;ce maksat i&ccedil;in yaşadılar ve nefes aldılar. Ve inşallah bu şehadetle vazifelerini tamamlayıp berzah &acirc;lemine hicret ettiler.</div> <div>Her yeni istasyonda bu nurlu ve m&uuml;barek kafileye yeni kahramanlar iştirak etti. &Ccedil;ok ş&uuml;k&uuml;r, bu milletin başına &ccedil;orap &ouml;rmek isteyenler, niyetlerinin aksiyle tokatlar yediler. Bu millet; yeniden inancına, ge&ccedil;mişine ve mefahirine sahip &ccedil;ıkmanın engin huzur ve mutluluğunu yaşamaya başladı.&nbsp;</div> <div>1950 yılından itibaren &ccedil;ok partili siyasi hayata ge&ccedil;ilmesi ile birlikte, ceberut devrinin zul&uuml;m ve icraatları yavaş yavaş gevşeme ve gerileme d&ouml;nemine girdi.&nbsp; Ger&ccedil;i eski alışkanlıklarından vaz ge&ccedil;mek istemeyen veya menhus zihniyetin esiri ve meftunu haline gelmiş bazı y&ouml;neticiler, zaman zaman zul&uuml;m ve baskılarını aynı şekilde s&uuml;rd&uuml;rmenin yollarını aramaya devam ettiler. Fakat bu millet, bu yarasa tabiatlılara pabu&ccedil; bırakmamak i&ccedil;in haklarına sahip &ccedil;ıkmanın yollarını &ouml;ğrenmeye başladı.&nbsp;</div> <div>Mehmet Fırıncı Ağabey de bu yıllarda İstanbul&rsquo;a gelen &Uuml;stad ile tanışarak, iman ve Kur&rsquo;an hakikatlerini, hayatının en b&uuml;y&uuml;k davası olarak sahiplenmeye başladı. B&ouml;ylece Mehmet Fırıncı Ağabey i&ccedil;in yepyeni bir d&uuml;nyanın kapıları a&ccedil;ıldı.&nbsp;</div> <div>Mehmet Fırıncı Ağabey ile son yıllarda &ccedil;ok &ccedil;eşitli vesilelerle ve m&uuml;teaddit sefer g&ouml;r&uuml;şme ve hatıralarını bizzat kendisinden dinleme imk&acirc;nı bulduk. Her zaman aynı heyecan, tevazu, muhabbet ve şevk ile anlattığı hatıralarını dinlemenin lezzetini bizler de d&uuml;nyamızda aynı heyecan ile yaşamaya &ccedil;alıştık.&nbsp;</div> <div>Mehmet Fırıncı 1928&#39;de Bursa&#39;nın İneg&ouml;l il&ccedil;esine bağlı Yenice M&uuml;slim k&ouml;y&uuml;nde d&uuml;nyaya geldi. Babası fırıncılık yaparak ge&ccedil;imini temin ediyordu. Fırıncı Ağabey, ileriki yıllarda talebesi olarak b&uuml;y&uuml;k hizmetlere vesile olacağı Bedi&uuml;zzaman Said Nurs&icirc;&#39;nin adını da ilk olarak babasından duydu.&nbsp;</div> <div>Babası &Ccedil;arşamba&#39;daki Kovacı Dede Medresesinde talebe iken &Uuml;stadın İstanbul&#39;a gelişini, &quot;Şarktan gen&ccedil; bir &acirc;lim geldi, hi&ccedil; kimseye sual sormuyor, b&uuml;t&uuml;n suallere cevap veriyor&quot; şeklinde dilden dile dolaşan ş&ouml;hretiyle işitmişti. O zamanlar b&uuml;y&uuml;k bir merak ve heyecanla babasını dinleyen ve asıl ismi Mehmet Nuri G&uuml;le&ccedil; olan Mehmet Fırıncı, yıllar sonra Bedi&uuml;zzaman Said Nurs&icirc; ile tanıştığında babasının s&ouml;zlerini ve muhabbetinin ger&ccedil;ek sebebini anlayacak ve daha b&uuml;y&uuml;k bir muhabbet ile bu b&uuml;y&uuml;k zata bağlanacaktı.</div> <div>1952 yılında Gen&ccedil;lik Rehberi mahkemesi i&ccedil;in İstanbul&rsquo;a gelen Bedi&uuml;zzaman Hazretleri ile Muhsin Alev vasıtasıyla Akşehir Palas Otelinde g&ouml;r&uuml;şt&uuml;.&nbsp; &Uuml;stad&rsquo;ın talebi &uuml;zerine kendisine b&ouml;rek yaparak g&ouml;t&uuml;rd&uuml; ve Fırıncı Mehmet olarak anılmaya başlandı. Bu vesile ile &Uuml;stad İstanbul&rsquo;da kaldığı s&uuml;rece bir&ccedil;ok sefer kendisi ile g&ouml;r&uuml;şmek ve sohbetinde bulunmak imk&acirc;nını elde etti. &Uuml;stad&rsquo;ın İstanbul&rsquo;dan ayrılmasından kısa bir s&uuml;re sonra hasret duyguları ile yola &ccedil;ıktı ve &Uuml;stad&rsquo;ı Emirdağ&rsquo;da ziyaret etti.&nbsp;</div> <div>İstanbul&rsquo;a d&ouml;nd&uuml;kten sonra Muhsin Alev, Mehmet Emin Birinci, Hakkı Yavuzt&uuml;rk, Ahmet Aytimur ve &Uuml;zeyir Şenler Ağabeyler ile birlikte &ccedil;alışmaya başlayarak iman ve Kur&rsquo;an hizmetlerinde aktif bir şekilde yer almaya başladı.&nbsp;</div> <div>1953 yılında bazı Nur Talebeleri tarafından kaleme alınan &lsquo;&rsquo;En B&uuml;y&uuml;k Hakikat&rsquo;&rsquo; başlıklı bir yazı, Samsun B&uuml;y&uuml;k Cihad Gazetesinde yayınlanmıştı. Yazıyı gazeteye g&ouml;nderen Mustafa Sungur tutuklanmıştı. &Uuml;stad Hazretlerini de Samsun&rsquo;a mahkemeye celp etmek i&ccedil;in bir karar alınmıştı. &Uuml;stad Hazretleri Emirdağ&rsquo;dan Samsun&rsquo;a gitmek &uuml;zere İstanbul&rsquo;a gelmişti. Fakat rahatsız olduğu ve b&ouml;yle uzun bir yola dayanamayacağı i&ccedil;in, talebe ve sevenlerinin ricası &uuml;zerine burada bir sağlık raporu alınmış ve Samsun&rsquo;a g&ouml;nderilmişti. &Uuml;stad bu vesile ile İstanbul&rsquo;da &uuml;&ccedil; ay kadar kaldı. Bu İstanbul seyahati esnasında &Uuml;stad Hazretleri, Fener Rum Partikhanesini ziyaret etmiş, İstanbul&rsquo;un Fethinin 500. Yıld&ouml;n&uuml;m&uuml; m&uuml;nasebetiyle yapılan t&ouml;renleri, İstanbul Valisi Fahrettin Kerim G&ouml;kay ile birlikte şeref locasından izlemiş ve G&ouml;nenli Mehmet Efendi&rsquo;nin daveti &uuml;zerine imam olarak g&ouml;rev yaptığı Fatih Camii&rsquo;nde yapılan Hafızlık Cemiyetine iştirak etmişti.&nbsp;</div> <div>Otellerde rahat edemeyen ve kalacak bir yer arayan &Uuml;stad Hazretleri, Mehmet Fırıncı&rsquo;nın babasına ait olan Fatih-&Ccedil;arşamba&rsquo;daki bir evde &uuml;&ccedil; ay kadar ikamet etti. Bu m&uuml;nasebet ile Mehmet Fırıncı Ağabey, &Uuml;stad Hazretleri ile &ccedil;ok sık g&ouml;r&uuml;şme imlanı buldu ve sohbetlerine katıldı. &lsquo;&rsquo;Fırıncı Muhammed&rsquo;&rsquo; diye hitap edilerek, defalarca yemek ve b&ouml;rek yapma şerefine nail oldu ve ikindi namazları ve sohbetlerinde birlikte bulundu.&nbsp;</div> <div>&Uuml;stad&rsquo;ın İstanbul&rsquo;dan ayrılmasından sonra Mehmet Fırıncı, askerlik vazifesini ifa etti. Ve bu vazifenin ardından &Uuml;stad&rsquo;la g&ouml;r&uuml;şmek maksadıyla Isparta&rsquo;ya gitti. Burada &Uuml;stad&rsquo;ın kendisini g&ouml;revlendirmesi ve bazı mektuplar vermesiyle birlikte Ankara&rsquo;ya gitti ve vazifesini yaptıktan sonra yeniden İstanbul&rsquo;a d&ouml;nd&uuml;.&nbsp;</div> <div>1956 yılının başlarından itibaren Mehmet Fırıncı&rsquo;nın hayatında yeni bir d&ouml;nem başladı. &Ccedil;alıştırdıkları fırın ile alakasını b&uuml;y&uuml;k oranda keserek zamanının b&uuml;y&uuml;k bir kısmını hizmete ve Risale-i Nur&rsquo;ların neşrine ayırmaya başladı. Bu d&ouml;nemde bir&ccedil;ok risalenin teksir ile basılması hizmetlerinde bulundu.&nbsp;</div> <div>Isparta&rsquo;ya yaptığı bir ziyaretin ardından arık İstanbul&rsquo;da da Risale-i Nurların matbaada basılması zamanının geldiği talimatını &Uuml;stad&rsquo;ından aldıktan sonra, neşriyat hizmetlerinde &ccedil;alışanlarla birlikte, ilk olarak on bin adet K&uuml;&ccedil;&uuml;k S&ouml;zler kitabının basım işini ger&ccedil;ekleştirdiler. Daha sonraki g&uuml;nlerde İstanbul&rsquo;da bu şekilde hem matbaada ve hem de teksir makinaları ile bir&ccedil;ok kitabın neşir faaliyetleri ger&ccedil;ekleştirildi.&nbsp;</div> <div>1959 yılının son g&uuml;n&uuml;nde İstanbul&rsquo;a bir seyahat ger&ccedil;ekleştiren Bedi&uuml;zzaman Hazretlerini, Kartal&rsquo;da karşılayan heyetin i&ccedil;inde bulundu. Bu gezi boyunca devamlı olarak &Uuml;stad&rsquo;ın yakınlarında bulundu. Bu esnada gazetecilerin &ccedil;ok yakın alaka ve s&uuml;rekli fotoğraf &ccedil;ekmeleri &uuml;zerine bir şemsiye tutarak &Uuml;stad&rsquo;ın flaşlardan rahatsız olmasının &ouml;n&uuml;ne ge&ccedil;meye &ccedil;alıştı.&nbsp;</div> <div>(Devam edecek)</div> <div>&nbsp;</div> <div>ABD&Uuml;LKADİR MENEK</div>
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.