Abdulkadir MENEK
Köşe Yazarı
Abdulkadir MENEK
 

DÜNDEN BUGÜNE AYASOFYA (IV)

<div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">1960 darbesinden bir m&uuml;ddet sonra, Adalet Partisi&rsquo;nin koalisyon ortağı olduğu h&uuml;k&uuml;met d&ouml;neminde de Ayasofya&rsquo;nın yeniden cami olarak g&ouml;revine devam etmesi i&ccedil;in konu yoğun ve hararetli bir şekilde siyasetin g&uuml;ndemine gelmiştir. Aslında bu konu &ccedil;ok partili siyasi hayata ge&ccedil;ildikten sonra d&uuml;ş&uuml;k veya y&uuml;ksek frekanslarla hep siyasetin g&uuml;ndeminde kalmaya devam etmiştir. Fakat maalesef konu ile ilgili olarak ciddi ve sonu&ccedil; getirici bir adım atılamamıştır. Bu konu ile ilgili gelişmeleri Yıldıray Oğur bahse konu yazısında şu şekilde anlatmaktadır:<br /> &lsquo;&rsquo;Ayasofya&rsquo;nın m&uuml;zeden yeniden camiye &ccedil;evrilmesi i&ccedil;in ilk &ouml;nerge 27 Mayıs darbecilerinin hala fiilen y&ouml;netimde olduğu 1965 yılında Cumhuriyet Senatosu&rsquo;nda verildi. Adalet Partisi İzmir Senat&ouml;r&uuml; &Ouml;mer L&uuml;tf&uuml; Bozcalı (Said Nursi&rsquo;nin avukatlarından), o g&uuml;nlerdeki Ayasofya&rsquo;nın tekrar kiliseye &ccedil;evrilme tekliflerine ve Yunanistan&rsquo;ın Kıbrıs politikasına tepki g&ouml;stererek h&uuml;k&uuml;metten Ayasofya&rsquo;nın camiye &ccedil;evrilmesini istedi.<br /> Kıbrıs olaylarının zirvede olduğu, T&uuml;rkiye ile Yunanistan ilişkilerini gerildiği g&uuml;nlerdi. Herhalde bir g&ouml;zdağı vermek i&ccedil;in teklif senatoda kalmadı, Başbakan yardımcılığını S&uuml;leyman Demirel&rsquo;in yaptığı S&uuml;leyman Hayri &Uuml;rg&uuml;pl&uuml;&rsquo;n&uuml;n Başbakanlığındaki koalisyon h&uuml;k&uuml;meti konuyu Diyanet İşleri Başkanlığı&rsquo;na sordu.<br /> D&ouml;nemin Diyanet İşleri Başkanı Tevfik Ger&ccedil;eker &ldquo;Ayasofya m&uuml;zesinin m&uuml;ze halinde olmasına rağmen i&ccedil;inde ibadete mani bir durum olmadığına&rdquo; dair g&ouml;r&uuml;ş bildirdi. Ardından bir adım atılmadı ama bu girişim, bir ka&ccedil; ay sonra yapılan 1965 se&ccedil;imlerinde, sandıktan rekor bir oyla tek başına iktidar olarak &ccedil;ıkacak Demirel ve Adalet Partisi&rsquo;nin se&ccedil;im kozlarından biri haline getirmişti Ayasofya&rsquo;yı.<br /> Adalet Partisi iktidara gelirse Ayasofya&rsquo;nın yeniden cami olarak ibadete a&ccedil;ılacağı her yerde konuşulmaya başlanmıştı. Nitekim se&ccedil;imlerin ardından halktan, muhafazak&acirc;r &ccedil;evrelerden ve gazetelerden yeni h&uuml;k&uuml;mete Ayasofya ile ilgili sorular ve talepler gelmeye başladı. Demirel h&uuml;k&uuml;metinin Devlet Bakanı Refet Sezgin, bu sorulardan birine &ldquo;Vatandaş olarak Ayasofya&rsquo;nın cami haline ifrağına ve ibadete a&ccedil;ılmasına muvafık m&uuml;talaa ediyorum. H&uuml;k&uuml;met &uuml;yesi olarak bu meseleyi hukuki durumu bakımından yetkili kurullara g&ouml;t&uuml;r&uuml;p tektik etmesinin kararındayım. Ben şahsen bunun ibadete a&ccedil;ılmasını talebeliğimden beri d&uuml;ş&uuml;n&uuml;r&uuml;m&rdquo; diyerek cevap verince b&uuml;y&uuml;k bir tartışma &ccedil;ıktı. Laik medya bu a&ccedil;ıklamalara tepki g&ouml;sterirken, Adalet Partisi kongreleri ve toplantılarında partililer &ldquo;Ayasofya, Ayasofya&rdquo; diye tezah&uuml;rat yapıyordu. Başbakan olarak d&uuml;zenlediği ilk basın toplantısında Demirel&rsquo;e de Ayasofya soruldu.&nbsp; Demirel ustalığını konuşturup, a&ccedil;ık kapı bırakarak cevap verdi:<br /> &ldquo;Ayasofya&rsquo;nın ibadete a&ccedil;ılması hakkında &ouml;teden beri &ccedil;eşitli yollarla yetkili mercilere intikal etmiş dilekler mevcuttur. Son zamanlardaki dilekler evvelki isteklerin tekrarı mahiyetinde yine yetkili kurumlara intikal etmektedir.&rdquo;<br /> Daha sonra yine bir gazetecinin sorusu &uuml;zerine &ldquo;B&ouml;yle bir şey bize intikal ederse d&uuml;ş&uuml;n&uuml;r&uuml;z&rdquo; diye cevap verdi,&nbsp; kapıları kapatmadı. Kapıyı kapatan ise Cumhurbaşkanı Cemal G&uuml;rsel oldu. G&uuml;rsel Ayasofya tartışmalarını soran bir gazeteciye &ldquo;&Ccedil;ok fena s&ouml;ylerim, s&ouml;yletmeyin bana. O devirler ge&ccedil;ti. Ayasofya ile cami ile medrese ile uğraşacak vakit ge&ccedil;ti. Memleketin bin bir derdi, meselesi var, asıl onlarla uğraşalım&rdquo; dedi, bu sert cevap Demirel i&ccedil;in Ayasofya konusunu bir s&uuml;reliğine kapattı.<br /> 1967&rsquo;de T&uuml;rkiye&rsquo;yi ziyaret eden Papa 6. Paul&rsquo;&uuml;n Ayasofya&rsquo;da diz &ccedil;&ouml;k&uuml;p 45 saniye dua etmesiyle tartışmalar yeniden alevlendi, MTTB&rsquo;li &ouml;ğrencilerin Ayasofya&rsquo;da namaz kılma eylemleri başladı.<br /> Adalet Partili siyaset&ccedil;iler, bu tepkilere karşı gazetelere ve halka bu konunun zamana bırakılması gerektiğini s&ouml;ylemeye devam ettiler. 1973 se&ccedil;imleri &ouml;ncesinde de gazetelerde se&ccedil;imi AP kazanırsa yarım kalmış Ayasofya işinin halledileceği yazılıp &ccedil;izildi. 1970&rsquo;lerin ikinci yarısında o beklenen iktidar Demirel-Erbakan ve T&uuml;rkeş&rsquo;li Milliyet&ccedil;i Cephe h&uuml;k&uuml;metleriyle geldi.&nbsp; Hatta bu h&uuml;k&uuml;met sırasında İstanbul&rsquo;da yapılan bir İslam Konferansı &Ouml;rg&uuml;t&uuml; Dışişleri Bakanları zirvesinde Ayasofya&rsquo;da namaz kılınmasına izin verilmesi de tartışıldı. MSP&rsquo;li bakan Hasan Aksay, Başbakan Demirel&rsquo;e mektuplar yazarak Ayasofya&rsquo;nın cami olarak a&ccedil;ılmasını istedi. Ama ellerinde yeterli g&uuml;&ccedil; olmasına rağmen MC h&uuml;k&uuml;metleri de Ayasofya&rsquo;yı ibadete a&ccedil;amadılar. Koalisyon dağılınca 1977 se&ccedil;imlerinde Ayasofya&rsquo;yı cami olarak kim a&ccedil;acak meselesi Demirel ile Erbakan arasında polemik konusu olmaya devam etti. (1)<br /> Mukaddes Emanetlerin İstanbul&rsquo;a getirildikten sonra, Topkapı Sarayı&rsquo;nda &ouml;zel Hırka-i Saadet b&ouml;l&uuml;m&uuml; oluşturulmuş ve bu mukaddes emanetler burada muhafaza edilerek, &ouml;zel g&uuml;nlerde ziyarete a&ccedil;ılmaya başlanmıştı. Yavuz Sultan Selim&rsquo;in emriyle bu b&ouml;l&uuml;me kırk hafız atanmış ve yirmi d&ouml;rt saat boyunca kesintisiz Kur&rsquo;an-ı Kerim okunmaya başlanmıştı. Bu g&uuml;zel gelenek kesintisiz 420 yıl kadar s&uuml;rm&uuml;şt&uuml;. Peygamber Efendimizin(A.S.V) ruhaniyetine saygının ifadesi olan bu g&uuml;zel uygulamaya da, yine bu sıralarda sessiz sedasız son verilmişti. 14 Ekim 1979 tarihinde yapılan ara se&ccedil;imlerde sonra kurulan Adalet Partisi azınlık h&uuml;k&uuml;meti tarafından, 13 Temmuz 1980 tarihinde Hicri 1400 yılının Ramazanının birinci g&uuml;n&uuml;nde Hırka-i Saadet Dairesinde bu g&uuml;zel gelenek yeniden başlatılmıştır. 12 Eyl&uuml;l İhtilalinin ardından bu dairede susturulan Kur&rsquo;anlar, daha sonra yeniden okunmaya başlanmıştır.&nbsp;<br /> Yine, Adalet Partisi azınlık h&uuml;k&uuml;meti tarafından, Ayasofya Cami&rsquo;sinin H&uuml;nk&acirc;r Mahfili 8 Ağustos 1980 tarihinde ibadete a&ccedil;ılmış, d&ouml;rt minaresinden de ezan okunmaya başlanmıştı. Hem Hırka-i Saadet Dairesi, hem de Ayasofya Camileri bu g&uuml;nlerde b&uuml;y&uuml;k bir kalabalığa sahne olmuş, bu durum halkın b&uuml;y&uuml;k bir tevecc&uuml;h&uuml; ve ilgisine mazhar olmuştu. Ancak 12 Eyl&uuml;l 1980&rsquo;de yapılan askeri ihtilalden hemen sonra Ayasofya Camisinin ibadete a&ccedil;ılan H&uuml;nk&acirc;r Mahfili b&ouml;l&uuml;m&uuml; tamirat bahanesiyle yeniden ibadete kapatılmıştır.<br /> Ayasofya Camisinin bu mahzun hali ehl-i iman tarafından her vesile ile dile getirilmekte, yine asli ve b&uuml;y&uuml;k manevi manaları ihtiva eden vazifesine d&ouml;nmesi i&ccedil;in dualar edilmektedir. Bunun da elbette bir vakt-i merhunu vardır ve bu bizim malumatımız haricindedir. Fakat Ayasofya&rsquo;nın yeniden eski m&uuml;him vazifesine d&ouml;neceği, buralarda namazlar kılınıp, ezan ve Kur&rsquo;anların okunacağı konusunda en ufak bir ş&uuml;phemiz yoktur.<br /> Ayasofya&rsquo;nın yeniden asli vazifesine d&ouml;nd&uuml;r&uuml;lmesi, Merhum Muhammed Fatih Han&rsquo;a karşı da bir vicdan borcumuzdur. Meleklerin ve b&uuml;t&uuml;n mahl&ucirc;katın lanetinden kurtulmak i&ccedil;in de alınacak bu karar &ccedil;ok b&uuml;y&uuml;k bir manevi f&uuml;tuhat olacaktır. Sultanahmet ve Ayasofya camilerinin ifa ettiği misyonlar, cami olarak aynı olmakla birlikte, mana olarak &ccedil;ok farklıdır.<br /> Bedi&uuml;zzaman Said Nursi Hazretlerinin Talebelerinden Selahaddin &Ccedil;elebi, ziyaretlerinden birinde Ayasofya hakkında d&uuml;ş&uuml;ncelerini sormuş ve şu cevabı almıştı:<br /> <br /> &lsquo;&#39;Ayasofya, Hristiyanlığın, İsl&acirc;miyete devir ve tesliminin bir &acirc;bidesidir. Bunun i&ccedil;in kilise iken cami olmuştur. Elbette tekrar camiye &ccedil;evrilecektir.&rsquo;&rsquo;<br /> Muvakkat bir arıza ile buna bir fasıla verilmesi,&nbsp; maalesef yapılan b&uuml;y&uuml;k bir tahribatının neticesidir ve bu arıza elbette ge&ccedil;icidir. Bu milletin manevi değerlerine, tarihine, inancına bağlı olan nesiller,&nbsp; bu ge&ccedil;ici arızayı d&uuml;zeltmek i&ccedil;in elbette ellerinden gelen b&uuml;t&uuml;n gayreti g&ouml;stereceklerdir.<br /> Bedi&uuml;zzaman Hazretleri, Ayasofya Camisi ile ilgili olarak &ccedil;ok &ccedil;arpıcı ifadeler kullanmaktadır. &ldquo;Hem bu kahraman milletin ebed&icirc; bir medar-ı şerefi ve Kur&rsquo;&acirc;n ve cihad hizmetinde d&uuml;nyada pırlanta gibi pek b&uuml;y&uuml;k bir nişanı ve kılın&ccedil;larının pek b&uuml;y&uuml;k ve antika bir yadig&acirc;rı olan Ayasofya C&acirc;mii&rsquo;&nbsp; (2) ifadesi, bu m&uuml;barek mabedin mahiyetini ve buraya verilen ehemmiyeti veciz bir şekilde izah belirtmektedir.<br /> Bedi&uuml;zzaman Hazretleri, Ayasofya&rsquo;nın yeniden Cami olarak ibadete a&ccedil;ılması konusu ile yakından ilgilenmiş ve bun &ccedil;eşitli vesilelerle dile getirmiş ve yetkililere iletmiştir. &ldquo;Eskilerin l&uuml;zumsuz keyf&icirc; kanunları ve s&ucirc;&rsquo;-i istimalleri neticesiyle, belki de tahrikleriyle zuhur eden Tican&icirc; mes&rsquo;elesini ve ağır cezalarını dindar Demokratlara y&uuml;klememek ve &acirc;lem-i İsl&acirc;m&rsquo;ın nazarında Demokratları d&uuml;ş&uuml;rmemenin &ccedil;are-i yeg&acirc;nesi kendimce b&ouml;yle d&uuml;ş&uuml;n&uuml;yorum: Nasıl ezan-ı Muhammed&icirc;yenin (asm) neşriyle Demokratlar on derece kuvvet bulduğu gibi; Ayasofya&rsquo;yı da beş y&uuml;z sene devam eden vaziyet-i kudsiyesine &ccedil;evirmektir. Ve alem-i İsl&acirc;m&rsquo;da &ccedil;ok h&uuml;sn-&uuml; tesir yapan ve bu vatan ahalisine &acirc;lem-i İsl&acirc;m&rsquo;ın h&uuml;sn-&uuml; tevecc&uuml;h&uuml;n&uuml; kazandıran, yirmi sene mahkemeler bir muzır cihetini bulamadıkları ve beş mahkeme de beraetine karar verdikleri Risale-i Nur&rsquo;un resmen serbest&icirc;sini dindar Demokratlar il&acirc;n etmelidirler. Ta bu yaraya bir merhem vurmalı. O vakit &acirc;lem-i İsl&acirc;m&rsquo;ın tevecc&uuml;h&uuml;n&uuml; kazandıkları gibi, başkalarının zalimane kabahati de onlara y&uuml;klenmez fikrindeyim. Dindar Demokratlar, hususan Adnan Menderes gibi zatların hatırları i&ccedil;in, otuz beş seneden beri terk ettiğim siyasete bir iki g&uuml;n baktım ve bunu yazdım.&rsquo;&rsquo; (3)</div> <div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">&nbsp;</div> <div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">Abd&uuml;lkadir MENEK&nbsp;<br /> <br /> 1- Yıldıray Oğur, Karar, 08.06.2020<br /> 2-Şualar, Sayfa:385<br /> 3-Emirdağ Lahikası II, Sayfa: 163-164</div>
Ekleme Tarihi: 19 Haziran 2020 - Cuma

DÜNDEN BUGÜNE AYASOFYA (IV)

<div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">1960 darbesinden bir m&uuml;ddet sonra, Adalet Partisi&rsquo;nin koalisyon ortağı olduğu h&uuml;k&uuml;met d&ouml;neminde de Ayasofya&rsquo;nın yeniden cami olarak g&ouml;revine devam etmesi i&ccedil;in konu yoğun ve hararetli bir şekilde siyasetin g&uuml;ndemine gelmiştir. Aslında bu konu &ccedil;ok partili siyasi hayata ge&ccedil;ildikten sonra d&uuml;ş&uuml;k veya y&uuml;ksek frekanslarla hep siyasetin g&uuml;ndeminde kalmaya devam etmiştir. Fakat maalesef konu ile ilgili olarak ciddi ve sonu&ccedil; getirici bir adım atılamamıştır. Bu konu ile ilgili gelişmeleri Yıldıray Oğur bahse konu yazısında şu şekilde anlatmaktadır:<br /> &lsquo;&rsquo;Ayasofya&rsquo;nın m&uuml;zeden yeniden camiye &ccedil;evrilmesi i&ccedil;in ilk &ouml;nerge 27 Mayıs darbecilerinin hala fiilen y&ouml;netimde olduğu 1965 yılında Cumhuriyet Senatosu&rsquo;nda verildi. Adalet Partisi İzmir Senat&ouml;r&uuml; &Ouml;mer L&uuml;tf&uuml; Bozcalı (Said Nursi&rsquo;nin avukatlarından), o g&uuml;nlerdeki Ayasofya&rsquo;nın tekrar kiliseye &ccedil;evrilme tekliflerine ve Yunanistan&rsquo;ın Kıbrıs politikasına tepki g&ouml;stererek h&uuml;k&uuml;metten Ayasofya&rsquo;nın camiye &ccedil;evrilmesini istedi.<br /> Kıbrıs olaylarının zirvede olduğu, T&uuml;rkiye ile Yunanistan ilişkilerini gerildiği g&uuml;nlerdi. Herhalde bir g&ouml;zdağı vermek i&ccedil;in teklif senatoda kalmadı, Başbakan yardımcılığını S&uuml;leyman Demirel&rsquo;in yaptığı S&uuml;leyman Hayri &Uuml;rg&uuml;pl&uuml;&rsquo;n&uuml;n Başbakanlığındaki koalisyon h&uuml;k&uuml;meti konuyu Diyanet İşleri Başkanlığı&rsquo;na sordu.<br /> D&ouml;nemin Diyanet İşleri Başkanı Tevfik Ger&ccedil;eker &ldquo;Ayasofya m&uuml;zesinin m&uuml;ze halinde olmasına rağmen i&ccedil;inde ibadete mani bir durum olmadığına&rdquo; dair g&ouml;r&uuml;ş bildirdi. Ardından bir adım atılmadı ama bu girişim, bir ka&ccedil; ay sonra yapılan 1965 se&ccedil;imlerinde, sandıktan rekor bir oyla tek başına iktidar olarak &ccedil;ıkacak Demirel ve Adalet Partisi&rsquo;nin se&ccedil;im kozlarından biri haline getirmişti Ayasofya&rsquo;yı.<br /> Adalet Partisi iktidara gelirse Ayasofya&rsquo;nın yeniden cami olarak ibadete a&ccedil;ılacağı her yerde konuşulmaya başlanmıştı. Nitekim se&ccedil;imlerin ardından halktan, muhafazak&acirc;r &ccedil;evrelerden ve gazetelerden yeni h&uuml;k&uuml;mete Ayasofya ile ilgili sorular ve talepler gelmeye başladı. Demirel h&uuml;k&uuml;metinin Devlet Bakanı Refet Sezgin, bu sorulardan birine &ldquo;Vatandaş olarak Ayasofya&rsquo;nın cami haline ifrağına ve ibadete a&ccedil;ılmasına muvafık m&uuml;talaa ediyorum. H&uuml;k&uuml;met &uuml;yesi olarak bu meseleyi hukuki durumu bakımından yetkili kurullara g&ouml;t&uuml;r&uuml;p tektik etmesinin kararındayım. Ben şahsen bunun ibadete a&ccedil;ılmasını talebeliğimden beri d&uuml;ş&uuml;n&uuml;r&uuml;m&rdquo; diyerek cevap verince b&uuml;y&uuml;k bir tartışma &ccedil;ıktı. Laik medya bu a&ccedil;ıklamalara tepki g&ouml;sterirken, Adalet Partisi kongreleri ve toplantılarında partililer &ldquo;Ayasofya, Ayasofya&rdquo; diye tezah&uuml;rat yapıyordu. Başbakan olarak d&uuml;zenlediği ilk basın toplantısında Demirel&rsquo;e de Ayasofya soruldu.&nbsp; Demirel ustalığını konuşturup, a&ccedil;ık kapı bırakarak cevap verdi:<br /> &ldquo;Ayasofya&rsquo;nın ibadete a&ccedil;ılması hakkında &ouml;teden beri &ccedil;eşitli yollarla yetkili mercilere intikal etmiş dilekler mevcuttur. Son zamanlardaki dilekler evvelki isteklerin tekrarı mahiyetinde yine yetkili kurumlara intikal etmektedir.&rdquo;<br /> Daha sonra yine bir gazetecinin sorusu &uuml;zerine &ldquo;B&ouml;yle bir şey bize intikal ederse d&uuml;ş&uuml;n&uuml;r&uuml;z&rdquo; diye cevap verdi,&nbsp; kapıları kapatmadı. Kapıyı kapatan ise Cumhurbaşkanı Cemal G&uuml;rsel oldu. G&uuml;rsel Ayasofya tartışmalarını soran bir gazeteciye &ldquo;&Ccedil;ok fena s&ouml;ylerim, s&ouml;yletmeyin bana. O devirler ge&ccedil;ti. Ayasofya ile cami ile medrese ile uğraşacak vakit ge&ccedil;ti. Memleketin bin bir derdi, meselesi var, asıl onlarla uğraşalım&rdquo; dedi, bu sert cevap Demirel i&ccedil;in Ayasofya konusunu bir s&uuml;reliğine kapattı.<br /> 1967&rsquo;de T&uuml;rkiye&rsquo;yi ziyaret eden Papa 6. Paul&rsquo;&uuml;n Ayasofya&rsquo;da diz &ccedil;&ouml;k&uuml;p 45 saniye dua etmesiyle tartışmalar yeniden alevlendi, MTTB&rsquo;li &ouml;ğrencilerin Ayasofya&rsquo;da namaz kılma eylemleri başladı.<br /> Adalet Partili siyaset&ccedil;iler, bu tepkilere karşı gazetelere ve halka bu konunun zamana bırakılması gerektiğini s&ouml;ylemeye devam ettiler. 1973 se&ccedil;imleri &ouml;ncesinde de gazetelerde se&ccedil;imi AP kazanırsa yarım kalmış Ayasofya işinin halledileceği yazılıp &ccedil;izildi. 1970&rsquo;lerin ikinci yarısında o beklenen iktidar Demirel-Erbakan ve T&uuml;rkeş&rsquo;li Milliyet&ccedil;i Cephe h&uuml;k&uuml;metleriyle geldi.&nbsp; Hatta bu h&uuml;k&uuml;met sırasında İstanbul&rsquo;da yapılan bir İslam Konferansı &Ouml;rg&uuml;t&uuml; Dışişleri Bakanları zirvesinde Ayasofya&rsquo;da namaz kılınmasına izin verilmesi de tartışıldı. MSP&rsquo;li bakan Hasan Aksay, Başbakan Demirel&rsquo;e mektuplar yazarak Ayasofya&rsquo;nın cami olarak a&ccedil;ılmasını istedi. Ama ellerinde yeterli g&uuml;&ccedil; olmasına rağmen MC h&uuml;k&uuml;metleri de Ayasofya&rsquo;yı ibadete a&ccedil;amadılar. Koalisyon dağılınca 1977 se&ccedil;imlerinde Ayasofya&rsquo;yı cami olarak kim a&ccedil;acak meselesi Demirel ile Erbakan arasında polemik konusu olmaya devam etti. (1)<br /> Mukaddes Emanetlerin İstanbul&rsquo;a getirildikten sonra, Topkapı Sarayı&rsquo;nda &ouml;zel Hırka-i Saadet b&ouml;l&uuml;m&uuml; oluşturulmuş ve bu mukaddes emanetler burada muhafaza edilerek, &ouml;zel g&uuml;nlerde ziyarete a&ccedil;ılmaya başlanmıştı. Yavuz Sultan Selim&rsquo;in emriyle bu b&ouml;l&uuml;me kırk hafız atanmış ve yirmi d&ouml;rt saat boyunca kesintisiz Kur&rsquo;an-ı Kerim okunmaya başlanmıştı. Bu g&uuml;zel gelenek kesintisiz 420 yıl kadar s&uuml;rm&uuml;şt&uuml;. Peygamber Efendimizin(A.S.V) ruhaniyetine saygının ifadesi olan bu g&uuml;zel uygulamaya da, yine bu sıralarda sessiz sedasız son verilmişti. 14 Ekim 1979 tarihinde yapılan ara se&ccedil;imlerde sonra kurulan Adalet Partisi azınlık h&uuml;k&uuml;meti tarafından, 13 Temmuz 1980 tarihinde Hicri 1400 yılının Ramazanının birinci g&uuml;n&uuml;nde Hırka-i Saadet Dairesinde bu g&uuml;zel gelenek yeniden başlatılmıştır. 12 Eyl&uuml;l İhtilalinin ardından bu dairede susturulan Kur&rsquo;anlar, daha sonra yeniden okunmaya başlanmıştır.&nbsp;<br /> Yine, Adalet Partisi azınlık h&uuml;k&uuml;meti tarafından, Ayasofya Cami&rsquo;sinin H&uuml;nk&acirc;r Mahfili 8 Ağustos 1980 tarihinde ibadete a&ccedil;ılmış, d&ouml;rt minaresinden de ezan okunmaya başlanmıştı. Hem Hırka-i Saadet Dairesi, hem de Ayasofya Camileri bu g&uuml;nlerde b&uuml;y&uuml;k bir kalabalığa sahne olmuş, bu durum halkın b&uuml;y&uuml;k bir tevecc&uuml;h&uuml; ve ilgisine mazhar olmuştu. Ancak 12 Eyl&uuml;l 1980&rsquo;de yapılan askeri ihtilalden hemen sonra Ayasofya Camisinin ibadete a&ccedil;ılan H&uuml;nk&acirc;r Mahfili b&ouml;l&uuml;m&uuml; tamirat bahanesiyle yeniden ibadete kapatılmıştır.<br /> Ayasofya Camisinin bu mahzun hali ehl-i iman tarafından her vesile ile dile getirilmekte, yine asli ve b&uuml;y&uuml;k manevi manaları ihtiva eden vazifesine d&ouml;nmesi i&ccedil;in dualar edilmektedir. Bunun da elbette bir vakt-i merhunu vardır ve bu bizim malumatımız haricindedir. Fakat Ayasofya&rsquo;nın yeniden eski m&uuml;him vazifesine d&ouml;neceği, buralarda namazlar kılınıp, ezan ve Kur&rsquo;anların okunacağı konusunda en ufak bir ş&uuml;phemiz yoktur.<br /> Ayasofya&rsquo;nın yeniden asli vazifesine d&ouml;nd&uuml;r&uuml;lmesi, Merhum Muhammed Fatih Han&rsquo;a karşı da bir vicdan borcumuzdur. Meleklerin ve b&uuml;t&uuml;n mahl&ucirc;katın lanetinden kurtulmak i&ccedil;in de alınacak bu karar &ccedil;ok b&uuml;y&uuml;k bir manevi f&uuml;tuhat olacaktır. Sultanahmet ve Ayasofya camilerinin ifa ettiği misyonlar, cami olarak aynı olmakla birlikte, mana olarak &ccedil;ok farklıdır.<br /> Bedi&uuml;zzaman Said Nursi Hazretlerinin Talebelerinden Selahaddin &Ccedil;elebi, ziyaretlerinden birinde Ayasofya hakkında d&uuml;ş&uuml;ncelerini sormuş ve şu cevabı almıştı:<br /> <br /> &lsquo;&#39;Ayasofya, Hristiyanlığın, İsl&acirc;miyete devir ve tesliminin bir &acirc;bidesidir. Bunun i&ccedil;in kilise iken cami olmuştur. Elbette tekrar camiye &ccedil;evrilecektir.&rsquo;&rsquo;<br /> Muvakkat bir arıza ile buna bir fasıla verilmesi,&nbsp; maalesef yapılan b&uuml;y&uuml;k bir tahribatının neticesidir ve bu arıza elbette ge&ccedil;icidir. Bu milletin manevi değerlerine, tarihine, inancına bağlı olan nesiller,&nbsp; bu ge&ccedil;ici arızayı d&uuml;zeltmek i&ccedil;in elbette ellerinden gelen b&uuml;t&uuml;n gayreti g&ouml;stereceklerdir.<br /> Bedi&uuml;zzaman Hazretleri, Ayasofya Camisi ile ilgili olarak &ccedil;ok &ccedil;arpıcı ifadeler kullanmaktadır. &ldquo;Hem bu kahraman milletin ebed&icirc; bir medar-ı şerefi ve Kur&rsquo;&acirc;n ve cihad hizmetinde d&uuml;nyada pırlanta gibi pek b&uuml;y&uuml;k bir nişanı ve kılın&ccedil;larının pek b&uuml;y&uuml;k ve antika bir yadig&acirc;rı olan Ayasofya C&acirc;mii&rsquo;&nbsp; (2) ifadesi, bu m&uuml;barek mabedin mahiyetini ve buraya verilen ehemmiyeti veciz bir şekilde izah belirtmektedir.<br /> Bedi&uuml;zzaman Hazretleri, Ayasofya&rsquo;nın yeniden Cami olarak ibadete a&ccedil;ılması konusu ile yakından ilgilenmiş ve bun &ccedil;eşitli vesilelerle dile getirmiş ve yetkililere iletmiştir. &ldquo;Eskilerin l&uuml;zumsuz keyf&icirc; kanunları ve s&ucirc;&rsquo;-i istimalleri neticesiyle, belki de tahrikleriyle zuhur eden Tican&icirc; mes&rsquo;elesini ve ağır cezalarını dindar Demokratlara y&uuml;klememek ve &acirc;lem-i İsl&acirc;m&rsquo;ın nazarında Demokratları d&uuml;ş&uuml;rmemenin &ccedil;are-i yeg&acirc;nesi kendimce b&ouml;yle d&uuml;ş&uuml;n&uuml;yorum: Nasıl ezan-ı Muhammed&icirc;yenin (asm) neşriyle Demokratlar on derece kuvvet bulduğu gibi; Ayasofya&rsquo;yı da beş y&uuml;z sene devam eden vaziyet-i kudsiyesine &ccedil;evirmektir. Ve alem-i İsl&acirc;m&rsquo;da &ccedil;ok h&uuml;sn-&uuml; tesir yapan ve bu vatan ahalisine &acirc;lem-i İsl&acirc;m&rsquo;ın h&uuml;sn-&uuml; tevecc&uuml;h&uuml;n&uuml; kazandıran, yirmi sene mahkemeler bir muzır cihetini bulamadıkları ve beş mahkeme de beraetine karar verdikleri Risale-i Nur&rsquo;un resmen serbest&icirc;sini dindar Demokratlar il&acirc;n etmelidirler. Ta bu yaraya bir merhem vurmalı. O vakit &acirc;lem-i İsl&acirc;m&rsquo;ın tevecc&uuml;h&uuml;n&uuml; kazandıkları gibi, başkalarının zalimane kabahati de onlara y&uuml;klenmez fikrindeyim. Dindar Demokratlar, hususan Adnan Menderes gibi zatların hatırları i&ccedil;in, otuz beş seneden beri terk ettiğim siyasete bir iki g&uuml;n baktım ve bunu yazdım.&rsquo;&rsquo; (3)</div> <div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">&nbsp;</div> <div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">Abd&uuml;lkadir MENEK&nbsp;<br /> <br /> 1- Yıldıray Oğur, Karar, 08.06.2020<br /> 2-Şualar, Sayfa:385<br /> 3-Emirdağ Lahikası II, Sayfa: 163-164</div>
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.