Abdulkadir MENEK
Köşe Yazarı
Abdulkadir MENEK
 

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE AYASOFYA (I)

<div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">Ayasofya Camisinin 1934 yılında bir oldubittiye getirilerek m&uuml;zeye d&ouml;n&uuml;şt&uuml;r&uuml;lmesinin ardından, bu konudaki tartışmalar hi&ccedil; bitmedi. Şartları gereği olarak zaman zaman tartışmalar ve konuşmalar perde altından yapılırken, demokratik ortamlarda ise konu y&uuml;ksek sesle ve ilmi zeminlerde hep tartışma konusu olmaya devam etti. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; İstanbul&rsquo;un Fethi gibi d&uuml;nya tarihini değiştiren &ccedil;ok &ouml;nemli bir olayın ardından &lsquo;&rsquo;Fethiye Hatırası olarak camiye d&ouml;n&uuml;şt&uuml;r&uuml;len Ayasofya Kilisesi, hangi saiklerle, hangi telkinlerle ve hangi sebeplerle cami olmaktan &ccedil;ıkarılıp m&uuml;zeye d&ouml;n&uuml;şt&uuml;r&uuml;ld&uuml;&rsquo;&rsquo; sorusuna &ccedil;ok ikna edici ve makul bir cevabın da resmi makamlar tarafından bug&uuml;ne kadar verildiğini s&ouml;ylemek m&uuml;mk&uuml;n değildir. Biz de bu &ccedil;alışmamızda, bu &ouml;nemli konuyu tarihi seyri i&ccedil;inde ele almaya &ccedil;alışacak ve konuyu bug&uuml;nk&uuml; tartışmalara bağlamaya &ccedil;alışacağız.<br /> Ayasofya&rsquo;nın tarihi &ccedil;ok eskilere dayanır. Kilise olarak yapımına Bizans imparatoru I. Konstantin zamanında başlandı. Uzun yıllar s&uuml;ren inşaatın ardından 360 yılında, II. Konstantin zamanında tamamlanabildi. Fakat yapılan bu ilk Ayasofya, &ccedil;ıkan bir yangında &ouml;nemli oranda harap oldu.&nbsp; İmparator II. Theodosios tarafından 415 yılında tamir edilerek yeniden a&ccedil;ıldı. &Ccedil;ıkan bir ayaklanma sırasında bu sefer tamamen tahrip edildi ve yakıldı.<br /> İmparator J&uuml;stinyen, tamamen harabeye d&ouml;nen bu kilisenin yerine muhteşem bir kilise yaptırmaya karar verdiğinde tarih 532 yılını g&ouml;steriyordu. Beş yıl kadar s&uuml;ren bu inşa d&ouml;nemimin ardından bu mabet 537 yılında tamamlanarak yeniden ibadete a&ccedil;ıldı. Kaynaklarda belirtildiğine g&ouml;re inşaatı sırasında on bin kadar iş&ccedil;i &ccedil;alıştı ve mimarlığını da Miletli İsidoros ve Trallesli Anthemius adında iki kişi &uuml;stlendi. Bu yıldan sonra da bir&ccedil;ok kez saldırılara uğradı, tahrip ve yağma edildi. Ayrıca depremlerden de &ccedil;ok b&uuml;y&uuml;k zarar g&ouml;rd&uuml;. 100 metre uzunluğunda ve 70 metre eninden olan Ayasofya&rsquo;nın kubbe y&uuml;ksekliği 55,6 metre kadardır. Kilise olarak dokuz y&uuml;z yıldan fazla bir s&uuml;re ile hizmet vermiştir.<br /> İstanbul, Peygamber Efendimiz zamanından beri b&uuml;t&uuml;n İslam Kumandanlarının r&uuml;yalarına girmiş ve hayallerini s&uuml;slemiştir. &ldquo;İstanbul elbette fetholunacaktır. Onu fetheden kumandan ne g&uuml;zel kumandan, onu fetheden asker ne g&uuml;zel askerdir&rdquo; Hadis-i Şerifinin ifade ettiği manaya mazhar olmak i&ccedil;in Eba Eyy&uuml;b El Ensari&rsquo;den (RA) başlamak &uuml;zere onlarca sefer fetih gayretlerine girişilmiş, fakat bu b&uuml;y&uuml;k şeref Fatih Sultan Mehmed Han&rsquo;a nasip olmuştur.<br /> İstanbul&rsquo;un fethinden sonra hi&ccedil;bir kiliseye dokunmayan Sultan Fatih, sadece Ayasofya Kilisesi&rsquo;ni kılı&ccedil; hakkı ve fethin hatırası olarak &lsquo;&rsquo;Fethiye Camii&rsquo;&rsquo;ne &ccedil;evirmiş ve burada İstanbul&rsquo;daki ilk Cuma namazını kıldırmıştır. Bu durum İslam H&uuml;k&uuml;mdarları i&ccedil;in umumiyetle ge&ccedil;erli olan bir uygulama idi. Fethedilen şehrin en b&uuml;y&uuml;k kilisesi cami yapılır, kıble tarafına bir mihrap eklenir ve minare ile şadırvan de eklenerek cami olarak kullanılırdı. Bu durum, aynı zamanda fethedilen şehirle ilgili olarak bir &lsquo;&rsquo;ş&uuml;k&uuml;r&rsquo;&rsquo; vazifesi yerine ge&ccedil;erdi.<br /> Diğer kiliselere ise hi&ccedil; karışılmaz ve bu şekilde mensuplarına hizmet etmeleri i&ccedil;in gerekli b&uuml;t&uuml;n tedbirler alınırdı. Ancak zamanla burada yaşayan halkın M&uuml;sl&uuml;man olması veya kendi talepleri ile başka bir yere g&ouml;&ccedil; etmeleri halinde, bu kiliselerin bakımsızlıktan harap olup yıkılmalarının &ouml;n&uuml;ne ge&ccedil;mek maksadıyla bunlar camiye d&ouml;n&uuml;şt&uuml;r&uuml;l&uuml;r ve bu şekilde mamur ve bakımlı bir halde kalabilmesi i&ccedil;in azami dikkat g&ouml;sterilir ve muhafaza edilirdi.<br /> Sultan Muhammed Fatih, Ayasofya camisinin kıyamete kadar yaşaması ve b&uuml;t&uuml;n masraflarının karşılanması maksadıyla geniş bir alanı vakıf olarak vermiştir. Bu mabedi başka bir maksatla kullanmak isteyenlerin &uuml;zerine Allah&rsquo;ın ve meleklerin kıyamet g&uuml;n&uuml;ne kadar lanet etmesi temennisini de eklediği vakfiye metni şu şekildedir:<br /> &ldquo;İşte bu benim Ayasofya Vakfiyem. Dolayısıyla kim bu Ayasofya&rsquo;yı camiye d&ouml;n&uuml;şt&uuml;ren vakfiyemi değiştirirse, bir maddesini tebdil ederse onu iptal veya tedile koşarsa, fasit veya fasık bir teville veya herhangi bir dalavereyle Ayasofya Camisi&rsquo;nin vakıf h&uuml;km&uuml;n&uuml; y&uuml;r&uuml;rl&uuml;kten kaldırmaya kastederlerse, aslını değiştirir, f&uuml;ruuna itiraz eder ve bunları yapanlara yol g&ouml;sterirlerse ve hatta yardım ederlerse ve kanunsuz olarak onda tasarruf yapmaya kalkarlar, camilikten &ccedil;ıkarırlar ve sahte evrak d&uuml;zenleyerek, m&uuml;tevellilik hakkı gibi şeyler ister yahut onu kendi batıl defterlerine kaydederler veya yalandan kendi hesaplarına ge&ccedil;irirlerse ifade ediyorum ki huzurunuzda, en b&uuml;y&uuml;k haram işlemiş ve g&uuml;nahları kazanmış olurlar.<br /> Bu sebeple, bu vakfiyeyi kim değiştirirse;<br /> Allah&rsquo;ın, Peygamber&rsquo;in, meleklerin, b&uuml;t&uuml;n y&ouml;neticilerin ve dahi b&uuml;t&uuml;n M&uuml;sl&uuml;manların ebediyen LANETİ ONUN VE ONLARIN &Uuml;ZERİNE OLSUN, azapları hafiflemesin onların, haşr g&uuml;n&uuml;nde y&uuml;zlerine bakılmasın.<br /> Kim bunları işittikten sonra hala bu değiştirme işine devam ederse, g&uuml;nahı onu değiştirene ait olacaktır.<br /> Allah&rsquo;ın azabı onlaradır.<br /> Allah işitendir, bilendir.&rsquo;&rsquo; (Sultan Muhammed Han)<br /> Sultan Fatih&rsquo;ten sonra da g&ouml;rev yapan b&uuml;t&uuml;n Padişahlar, Ayasofya Camisine &ccedil;ok &ouml;zel bir alaka ve itina g&ouml;stermişler, burayı korumak ve gelecek nesillere en g&uuml;zel şekilde aktarmak i&ccedil;in maddi ve manevi hi&ccedil;bir fedak&acirc;rlıktan ka&ccedil;ınmamışlardır.<br /> Ayasofya Camisinin Osmanlı tarihinde şahit olduğu en &ouml;nemli ve anlamı hadiselerden biri, hi&ccedil; ş&uuml;phesiz ki, Halifelik devir teslim t&ouml;reninin burada yapılmış olmasıdır. Bilindiği gibi Mısır 1517 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından fethedildi ve b&ouml;ylece Osmanlı Padişahları Halifelik g&ouml;revini de deruhte etmeye başladılar. O zamanlar Halifelik g&ouml;revini yapan III. M&uuml;tevekkil Alellah&rsquo;ı İstanbul&rsquo;a getirildi ve halifelik g&ouml;revini, Ayasofya Camisi&rsquo;nde d&uuml;zenlenen muhteşem bir merasimin ardından Yavuz Sultan Selim Han&rsquo;a devretti. (Halifeliğin devir teslim t&ouml;reni ve yeri ile ilgili olarak bazı kaynaklarda farklı bazı bilgiler de bulunmaktadır. Bu konuda geniş bilgi i&ccedil;in T&uuml;rkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Hilafet Maddesine bakılabilir ) Camide minbere &ccedil;ıkan III. M&uuml;tevekkil Alellah, Yavuz&rsquo;un hilafetini ilan ederek hırkasını Sultana giydirdi. O zamana kadar halifeler i&ccedil;in, &ldquo;H&acirc;kim&uuml;&rsquo;l-Harameyni&rsquo;ş-Şer&icirc;feyn (Mekke&rsquo;ye ve Medine&rsquo;ye h&uuml;kmeden)&rdquo; sıfatı kullanılırdı. Yavuz Sultan Selim ise hilafet g&ouml;revini devraldıktan sonra bu tabiri değiştirerek&nbsp; &ldquo;H&acirc;dim&uuml;&rsquo;l-Harameyni&rsquo;ş-Şer&icirc;feyn (Mekke&rsquo;nin ve Medine&rsquo;nin hizmet&ccedil;isi)&rdquo; şeklinde değiştirdi. Bu tarihten itibaren b&uuml;t&uuml;n Osmanlı Halifeleri aynı tabiri kullanmaya devam etmişlerdir.<br /> Ayasofya Haziresi&#39;nde ve &ccedil;evrede bulunan diğer b&ouml;l&uuml;mlerde bir&ccedil;ok Padişah ile eşleri ve yakınlarının da mezarları bulunuyor. Burada mezarı bulunan Padişahlar, II. Selim, III. Murat, III. Mehmet,&nbsp; I. İbrahim ve I. Mustafa olarak dikkat &ccedil;ekiyor. II. Selim T&uuml;rbesi, Mimar Sinan&#39;ın yaptığı 18 t&uuml;rbeden biri. III. Murat&rsquo;ın T&uuml;rbesi ise Sinan&#39;ın &ouml;ğrencisi Davut Ağa tarafından yapılıyor. Ayasofya Haziresi&#39;nde Mimar Sinan tarafından yapılan Şehzadeler T&uuml;rbesi de bulunmakta. II. Selim T&uuml;rbesi&#39;nin &ouml;nemli bir &ouml;zelliğinin de ilk kez padişah eşlerinin de aynı t&uuml;rbeye g&ouml;m&uuml;lmeye başlanılması olduğu ifade ediliyor.<br /> Osmanlılar tarafından Ayasofya&rsquo;da &ccedil;ok &ouml;nemli tamirat, tadilat ve &ccedil;alışmalar yapılmıştır. Fakat bu şaheserin orijinal halinin muhafazası i&ccedil;in azam dikkat g&ouml;sterilmiştir. Fatih tarafından buraya iki tane minare eklenmiş, kubbenin tepesindeki ha&ccedil; &ccedil;ıkartılmış ve kuledeki &ccedil;an indirilmiştir. Yine kıble tarafına bir mihrap ile bir minber inşa edilmiştir. Bina i&ccedil;indeki mozaikler s&ouml;k&uuml;lmeden, &uuml;zerlerine ince bir sıva yapılarak namaz i&ccedil;in uygun hale getirilmiştir. Daha sonra Topkapı Sarayına yakın b&ouml;lgede II. Bayezıd tarafından &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; bir minare yaptırılmıştır.&nbsp;&nbsp;</div> <div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">&nbsp;</div> <div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">Abd&uuml;lkadir MENEK&nbsp;</div>
Ekleme Tarihi: 10 Haziran 2020 - Çarşamba

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE AYASOFYA (I)

<div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">Ayasofya Camisinin 1934 yılında bir oldubittiye getirilerek m&uuml;zeye d&ouml;n&uuml;şt&uuml;r&uuml;lmesinin ardından, bu konudaki tartışmalar hi&ccedil; bitmedi. Şartları gereği olarak zaman zaman tartışmalar ve konuşmalar perde altından yapılırken, demokratik ortamlarda ise konu y&uuml;ksek sesle ve ilmi zeminlerde hep tartışma konusu olmaya devam etti. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; İstanbul&rsquo;un Fethi gibi d&uuml;nya tarihini değiştiren &ccedil;ok &ouml;nemli bir olayın ardından &lsquo;&rsquo;Fethiye Hatırası olarak camiye d&ouml;n&uuml;şt&uuml;r&uuml;len Ayasofya Kilisesi, hangi saiklerle, hangi telkinlerle ve hangi sebeplerle cami olmaktan &ccedil;ıkarılıp m&uuml;zeye d&ouml;n&uuml;şt&uuml;r&uuml;ld&uuml;&rsquo;&rsquo; sorusuna &ccedil;ok ikna edici ve makul bir cevabın da resmi makamlar tarafından bug&uuml;ne kadar verildiğini s&ouml;ylemek m&uuml;mk&uuml;n değildir. Biz de bu &ccedil;alışmamızda, bu &ouml;nemli konuyu tarihi seyri i&ccedil;inde ele almaya &ccedil;alışacak ve konuyu bug&uuml;nk&uuml; tartışmalara bağlamaya &ccedil;alışacağız.<br /> Ayasofya&rsquo;nın tarihi &ccedil;ok eskilere dayanır. Kilise olarak yapımına Bizans imparatoru I. Konstantin zamanında başlandı. Uzun yıllar s&uuml;ren inşaatın ardından 360 yılında, II. Konstantin zamanında tamamlanabildi. Fakat yapılan bu ilk Ayasofya, &ccedil;ıkan bir yangında &ouml;nemli oranda harap oldu.&nbsp; İmparator II. Theodosios tarafından 415 yılında tamir edilerek yeniden a&ccedil;ıldı. &Ccedil;ıkan bir ayaklanma sırasında bu sefer tamamen tahrip edildi ve yakıldı.<br /> İmparator J&uuml;stinyen, tamamen harabeye d&ouml;nen bu kilisenin yerine muhteşem bir kilise yaptırmaya karar verdiğinde tarih 532 yılını g&ouml;steriyordu. Beş yıl kadar s&uuml;ren bu inşa d&ouml;nemimin ardından bu mabet 537 yılında tamamlanarak yeniden ibadete a&ccedil;ıldı. Kaynaklarda belirtildiğine g&ouml;re inşaatı sırasında on bin kadar iş&ccedil;i &ccedil;alıştı ve mimarlığını da Miletli İsidoros ve Trallesli Anthemius adında iki kişi &uuml;stlendi. Bu yıldan sonra da bir&ccedil;ok kez saldırılara uğradı, tahrip ve yağma edildi. Ayrıca depremlerden de &ccedil;ok b&uuml;y&uuml;k zarar g&ouml;rd&uuml;. 100 metre uzunluğunda ve 70 metre eninden olan Ayasofya&rsquo;nın kubbe y&uuml;ksekliği 55,6 metre kadardır. Kilise olarak dokuz y&uuml;z yıldan fazla bir s&uuml;re ile hizmet vermiştir.<br /> İstanbul, Peygamber Efendimiz zamanından beri b&uuml;t&uuml;n İslam Kumandanlarının r&uuml;yalarına girmiş ve hayallerini s&uuml;slemiştir. &ldquo;İstanbul elbette fetholunacaktır. Onu fetheden kumandan ne g&uuml;zel kumandan, onu fetheden asker ne g&uuml;zel askerdir&rdquo; Hadis-i Şerifinin ifade ettiği manaya mazhar olmak i&ccedil;in Eba Eyy&uuml;b El Ensari&rsquo;den (RA) başlamak &uuml;zere onlarca sefer fetih gayretlerine girişilmiş, fakat bu b&uuml;y&uuml;k şeref Fatih Sultan Mehmed Han&rsquo;a nasip olmuştur.<br /> İstanbul&rsquo;un fethinden sonra hi&ccedil;bir kiliseye dokunmayan Sultan Fatih, sadece Ayasofya Kilisesi&rsquo;ni kılı&ccedil; hakkı ve fethin hatırası olarak &lsquo;&rsquo;Fethiye Camii&rsquo;&rsquo;ne &ccedil;evirmiş ve burada İstanbul&rsquo;daki ilk Cuma namazını kıldırmıştır. Bu durum İslam H&uuml;k&uuml;mdarları i&ccedil;in umumiyetle ge&ccedil;erli olan bir uygulama idi. Fethedilen şehrin en b&uuml;y&uuml;k kilisesi cami yapılır, kıble tarafına bir mihrap eklenir ve minare ile şadırvan de eklenerek cami olarak kullanılırdı. Bu durum, aynı zamanda fethedilen şehirle ilgili olarak bir &lsquo;&rsquo;ş&uuml;k&uuml;r&rsquo;&rsquo; vazifesi yerine ge&ccedil;erdi.<br /> Diğer kiliselere ise hi&ccedil; karışılmaz ve bu şekilde mensuplarına hizmet etmeleri i&ccedil;in gerekli b&uuml;t&uuml;n tedbirler alınırdı. Ancak zamanla burada yaşayan halkın M&uuml;sl&uuml;man olması veya kendi talepleri ile başka bir yere g&ouml;&ccedil; etmeleri halinde, bu kiliselerin bakımsızlıktan harap olup yıkılmalarının &ouml;n&uuml;ne ge&ccedil;mek maksadıyla bunlar camiye d&ouml;n&uuml;şt&uuml;r&uuml;l&uuml;r ve bu şekilde mamur ve bakımlı bir halde kalabilmesi i&ccedil;in azami dikkat g&ouml;sterilir ve muhafaza edilirdi.<br /> Sultan Muhammed Fatih, Ayasofya camisinin kıyamete kadar yaşaması ve b&uuml;t&uuml;n masraflarının karşılanması maksadıyla geniş bir alanı vakıf olarak vermiştir. Bu mabedi başka bir maksatla kullanmak isteyenlerin &uuml;zerine Allah&rsquo;ın ve meleklerin kıyamet g&uuml;n&uuml;ne kadar lanet etmesi temennisini de eklediği vakfiye metni şu şekildedir:<br /> &ldquo;İşte bu benim Ayasofya Vakfiyem. Dolayısıyla kim bu Ayasofya&rsquo;yı camiye d&ouml;n&uuml;şt&uuml;ren vakfiyemi değiştirirse, bir maddesini tebdil ederse onu iptal veya tedile koşarsa, fasit veya fasık bir teville veya herhangi bir dalavereyle Ayasofya Camisi&rsquo;nin vakıf h&uuml;km&uuml;n&uuml; y&uuml;r&uuml;rl&uuml;kten kaldırmaya kastederlerse, aslını değiştirir, f&uuml;ruuna itiraz eder ve bunları yapanlara yol g&ouml;sterirlerse ve hatta yardım ederlerse ve kanunsuz olarak onda tasarruf yapmaya kalkarlar, camilikten &ccedil;ıkarırlar ve sahte evrak d&uuml;zenleyerek, m&uuml;tevellilik hakkı gibi şeyler ister yahut onu kendi batıl defterlerine kaydederler veya yalandan kendi hesaplarına ge&ccedil;irirlerse ifade ediyorum ki huzurunuzda, en b&uuml;y&uuml;k haram işlemiş ve g&uuml;nahları kazanmış olurlar.<br /> Bu sebeple, bu vakfiyeyi kim değiştirirse;<br /> Allah&rsquo;ın, Peygamber&rsquo;in, meleklerin, b&uuml;t&uuml;n y&ouml;neticilerin ve dahi b&uuml;t&uuml;n M&uuml;sl&uuml;manların ebediyen LANETİ ONUN VE ONLARIN &Uuml;ZERİNE OLSUN, azapları hafiflemesin onların, haşr g&uuml;n&uuml;nde y&uuml;zlerine bakılmasın.<br /> Kim bunları işittikten sonra hala bu değiştirme işine devam ederse, g&uuml;nahı onu değiştirene ait olacaktır.<br /> Allah&rsquo;ın azabı onlaradır.<br /> Allah işitendir, bilendir.&rsquo;&rsquo; (Sultan Muhammed Han)<br /> Sultan Fatih&rsquo;ten sonra da g&ouml;rev yapan b&uuml;t&uuml;n Padişahlar, Ayasofya Camisine &ccedil;ok &ouml;zel bir alaka ve itina g&ouml;stermişler, burayı korumak ve gelecek nesillere en g&uuml;zel şekilde aktarmak i&ccedil;in maddi ve manevi hi&ccedil;bir fedak&acirc;rlıktan ka&ccedil;ınmamışlardır.<br /> Ayasofya Camisinin Osmanlı tarihinde şahit olduğu en &ouml;nemli ve anlamı hadiselerden biri, hi&ccedil; ş&uuml;phesiz ki, Halifelik devir teslim t&ouml;reninin burada yapılmış olmasıdır. Bilindiği gibi Mısır 1517 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından fethedildi ve b&ouml;ylece Osmanlı Padişahları Halifelik g&ouml;revini de deruhte etmeye başladılar. O zamanlar Halifelik g&ouml;revini yapan III. M&uuml;tevekkil Alellah&rsquo;ı İstanbul&rsquo;a getirildi ve halifelik g&ouml;revini, Ayasofya Camisi&rsquo;nde d&uuml;zenlenen muhteşem bir merasimin ardından Yavuz Sultan Selim Han&rsquo;a devretti. (Halifeliğin devir teslim t&ouml;reni ve yeri ile ilgili olarak bazı kaynaklarda farklı bazı bilgiler de bulunmaktadır. Bu konuda geniş bilgi i&ccedil;in T&uuml;rkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Hilafet Maddesine bakılabilir ) Camide minbere &ccedil;ıkan III. M&uuml;tevekkil Alellah, Yavuz&rsquo;un hilafetini ilan ederek hırkasını Sultana giydirdi. O zamana kadar halifeler i&ccedil;in, &ldquo;H&acirc;kim&uuml;&rsquo;l-Harameyni&rsquo;ş-Şer&icirc;feyn (Mekke&rsquo;ye ve Medine&rsquo;ye h&uuml;kmeden)&rdquo; sıfatı kullanılırdı. Yavuz Sultan Selim ise hilafet g&ouml;revini devraldıktan sonra bu tabiri değiştirerek&nbsp; &ldquo;H&acirc;dim&uuml;&rsquo;l-Harameyni&rsquo;ş-Şer&icirc;feyn (Mekke&rsquo;nin ve Medine&rsquo;nin hizmet&ccedil;isi)&rdquo; şeklinde değiştirdi. Bu tarihten itibaren b&uuml;t&uuml;n Osmanlı Halifeleri aynı tabiri kullanmaya devam etmişlerdir.<br /> Ayasofya Haziresi&#39;nde ve &ccedil;evrede bulunan diğer b&ouml;l&uuml;mlerde bir&ccedil;ok Padişah ile eşleri ve yakınlarının da mezarları bulunuyor. Burada mezarı bulunan Padişahlar, II. Selim, III. Murat, III. Mehmet,&nbsp; I. İbrahim ve I. Mustafa olarak dikkat &ccedil;ekiyor. II. Selim T&uuml;rbesi, Mimar Sinan&#39;ın yaptığı 18 t&uuml;rbeden biri. III. Murat&rsquo;ın T&uuml;rbesi ise Sinan&#39;ın &ouml;ğrencisi Davut Ağa tarafından yapılıyor. Ayasofya Haziresi&#39;nde Mimar Sinan tarafından yapılan Şehzadeler T&uuml;rbesi de bulunmakta. II. Selim T&uuml;rbesi&#39;nin &ouml;nemli bir &ouml;zelliğinin de ilk kez padişah eşlerinin de aynı t&uuml;rbeye g&ouml;m&uuml;lmeye başlanılması olduğu ifade ediliyor.<br /> Osmanlılar tarafından Ayasofya&rsquo;da &ccedil;ok &ouml;nemli tamirat, tadilat ve &ccedil;alışmalar yapılmıştır. Fakat bu şaheserin orijinal halinin muhafazası i&ccedil;in azam dikkat g&ouml;sterilmiştir. Fatih tarafından buraya iki tane minare eklenmiş, kubbenin tepesindeki ha&ccedil; &ccedil;ıkartılmış ve kuledeki &ccedil;an indirilmiştir. Yine kıble tarafına bir mihrap ile bir minber inşa edilmiştir. Bina i&ccedil;indeki mozaikler s&ouml;k&uuml;lmeden, &uuml;zerlerine ince bir sıva yapılarak namaz i&ccedil;in uygun hale getirilmiştir. Daha sonra Topkapı Sarayına yakın b&ouml;lgede II. Bayezıd tarafından &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; bir minare yaptırılmıştır.&nbsp;&nbsp;</div> <div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">&nbsp;</div> <div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">Abd&uuml;lkadir MENEK&nbsp;</div>
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.