Burhan Bozgeyik
Köşe Yazarı
Burhan Bozgeyik
 

KARI KOCA

KARI KOCA Bizim kültürümüzde evli eşler “karı-koca” diye tabir edilir. Rabbimiz (C.C.) Kur’an-ı Azimüşşan’da evli çiftleri yekdiğerinin “elbisesi” olarak tavsif etmiştir. Bakara Suresi’nin 187. ayetinde, “Hünne libasü’l leküm ve entüm libasün lehünne” ifadesi geçer. Mealen şöyle buyrulmaktadır: “…Onlar (hanım) sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbise gibisiniz.” Ne muhteşem, i’cazlı bir ifade… Elbise; hem tesettür, hem muhtelif iklimlerde korunma ve sağlıklı yaşama, hem zarafet, hem izzet ve şerefli gözükme, hem kem gözlerden korunma vesilesidir. Bizim dinimiz, daha doğrusu insanlık tarihinden kıyamete kadar, “Allah’ın yolunda yürüyen” bütün insanların dini olan İslâmiyet evliliğe çok büyük ehemmiyet ve değer vermiştir. Evlilik hem bütün peygamberlerin ve Peygamber Efendimizin (A.S.M.) en kuvvetli sünnetidir. Bizde, yani İslâmiyet’te evlilik mezara kadar değil, ebediyete kadardır. Eşler, Rabbimizin lutfuyla cennette ebediyen birlikte olacaklarının şuurundadırlar. Evlilikte ağırlık evin hanımındadır. Bu bakımdandır ki bizim örfümüzde “yuvayı dişi kuş yapar” sözü meşhur olmuştur. Peygamber Efendimizin (A.S.M.) hadis-i şeriflerinde de bu hakikate işaret edildiğini görürüz. Buyurun bu konudaki pek çok hadis-i şeriften teberrüken bir tanesine bakalım: Ebu Ümame (R.A.) rivayet edildiğine göre Resulullah (A.S.M.) şöyle derdi: “Mümin, aziz ve celil olan Allah’a takvadan sonra kendisi için saliha bir kadından daha hayırlı bir şey elde edememiştir. Eğer ona bir şey emrederse kendisine itaat eder, ona bakarsa, kendisine sevinç verir; onun üzerine yemin ederse, yeminini yerine getirir; ondan uzakta bulunursa, nefsini ve kocasının malını korur.” (Tergib ve Terhib, c. 4, 200-6) Bu hadis-i şerifte, üslubu-u nebeviyi belirten bir zariflikle hanımların nasıl davranmaları gerektiği de bildirilmiştir. Bu dünya, cennet ile cehennemin, sevinç ile elemin, hüzün ile kederin, kolaylıkla birlikte zorluğun, varlıkla darlığın, kahır ile lütfun mezcolduğu bir yerdir. “Hastalık olmasın, ihtiyarlık olmasın, elem olmasın, keder olmasın, hüzün olmasın” diyen, cenneti istiyor demektir. Bu dünyada böyle bir hayat mümkün değildir. Zira bu dünya imtihan yeridir. Cehennem lüzumsuz olmadığı gibi, cennet de ucuz değildir. Ebedî saadet yurdu olan cennet öyle ucuz ve kolay elde edilmez. Zahmetler, zorluklar, çileler, sıkıntılar, bazen fakr-u zaruret halleri olacaktır. İşte bu dünyada bütün o zorluklara “karı-koca” birlikte göğüs gerer. Çoğu defa da yaşadıklarını, çektiklerini evlatlarına hissettirmezler, ya da hissettirmemeye çalışırlar. İşte böylelikle hayat yükünü birlikte sırtlamaları ile zaman içerisinde “etle tırnak” gibi olurlar. “Karı-kocanın” bir manası da budur. “Koca karı”da nasıl nahoş bir ifade varsa, “karı-koca”da bir sevimlilik, bir sıcaklık vardır. Bizim inancımızda kadın ve erkeğin birlikteliğinin yegâne ve temel şartı “nikâh bağı”dır. Nikâhsız birlikteliğin adı zinadır. Zina ise dinimizde en büyük suçlardandır. Şayet zina edenler bekâr iseler 100’er sopa ile cezalandırılır. İçlerinde evli olanların cezası ise recmedilmektir. Cenab-ı Hak, İslâm devleti sınırlarında yaşayan Ehl-i Zimmeye cizye vermek şartıyla hakk-ı hayat tanırken, zina eden evli erkeğe ve kadına hakk-ı hayatı tanımamaktadır. İşte bu bakımdan dinimizde evlilik ve nikâh akdi çok mühimdir. Cemiyetin ve devletin temeli aileye dayanır. Aile müessesinin temel taşları ise “karı-koca”dır. Temel bunlardır. Bu temel üzerine bir çınar ağacı gibi birer zenginlik alameti olan akrabalık bağları ve aile efradı eklenir. Çocuklar, dedeler, nineler, halalar, teyzeler, amcalar, dayılar… Derken, amca oğulları, amca kızları, dayı oğulları, dayı kızları, hala oğulları, hala kızları, teyze oğulları, teyze kızları… Ağacın dalları bu şekilde uzayıp gider. İşte bu temel yapı için Rabbimiz “sıla-i rahmi” temel farzlardan kılmıştır. Sıla-i rahmi kesmek, tıpkı adam öldürmek gibi “ekberü’l kebâir” günahlardandır. İnsanlığın ve İslâmiyet’in düşmanı olan zındıka komitesi nicedir aile müessesesini hedef almış durumdadır. Onlar, tıpkı hayvanların domuz taifesi gibi nikâhsız birlikteliği teşvik etmektedirler. Onların dünyasında “karı-koca”lı hayata yer yoktur. Bizim dünyamızda ise “karı-koca” cemiyetin baş tacıdır. Rabbim yuvalarımıza huzur ve saadet versin; karı-koca çiftlere evliliklerinin 50., 70. yılını ağız tadıyla kutlamalarını nasip eylesin. Evlilik düşmanı o zındıka komitesi mensupları da çelik kal’a gibi duran bu aile müesseselerini görüp hasetlerinden çatlasınlar… Burhan Bozgeyik
Ekleme Tarihi: 22 Temmuz 2022 - Cuma

KARI KOCA

KARI KOCA Bizim kültürümüzde evli eşler “karı-koca” diye tabir edilir. Rabbimiz (C.C.) Kur’an-ı Azimüşşan’da evli çiftleri yekdiğerinin “elbisesi” olarak tavsif etmiştir. Bakara Suresi’nin 187. ayetinde, “Hünne libasü’l leküm ve entüm libasün lehünne” ifadesi geçer. Mealen şöyle buyrulmaktadır: “…Onlar (hanım) sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbise gibisiniz.” Ne muhteşem, i’cazlı bir ifade… Elbise; hem tesettür, hem muhtelif iklimlerde korunma ve sağlıklı yaşama, hem zarafet, hem izzet ve şerefli gözükme, hem kem gözlerden korunma vesilesidir. Bizim dinimiz, daha doğrusu insanlık tarihinden kıyamete kadar, “Allah’ın yolunda yürüyen” bütün insanların dini olan İslâmiyet evliliğe çok büyük ehemmiyet ve değer vermiştir. Evlilik hem bütün peygamberlerin ve Peygamber Efendimizin (A.S.M.) en kuvvetli sünnetidir. Bizde, yani İslâmiyet’te evlilik mezara kadar değil, ebediyete kadardır. Eşler, Rabbimizin lutfuyla cennette ebediyen birlikte olacaklarının şuurundadırlar. Evlilikte ağırlık evin hanımındadır. Bu bakımdandır ki bizim örfümüzde “yuvayı dişi kuş yapar” sözü meşhur olmuştur. Peygamber Efendimizin (A.S.M.) hadis-i şeriflerinde de bu hakikate işaret edildiğini görürüz. Buyurun bu konudaki pek çok hadis-i şeriften teberrüken bir tanesine bakalım: Ebu Ümame (R.A.) rivayet edildiğine göre Resulullah (A.S.M.) şöyle derdi: “Mümin, aziz ve celil olan Allah’a takvadan sonra kendisi için saliha bir kadından daha hayırlı bir şey elde edememiştir. Eğer ona bir şey emrederse kendisine itaat eder, ona bakarsa, kendisine sevinç verir; onun üzerine yemin ederse, yeminini yerine getirir; ondan uzakta bulunursa, nefsini ve kocasının malını korur.” (Tergib ve Terhib, c. 4, 200-6) Bu hadis-i şerifte, üslubu-u nebeviyi belirten bir zariflikle hanımların nasıl davranmaları gerektiği de bildirilmiştir. Bu dünya, cennet ile cehennemin, sevinç ile elemin, hüzün ile kederin, kolaylıkla birlikte zorluğun, varlıkla darlığın, kahır ile lütfun mezcolduğu bir yerdir. “Hastalık olmasın, ihtiyarlık olmasın, elem olmasın, keder olmasın, hüzün olmasın” diyen, cenneti istiyor demektir. Bu dünyada böyle bir hayat mümkün değildir. Zira bu dünya imtihan yeridir. Cehennem lüzumsuz olmadığı gibi, cennet de ucuz değildir. Ebedî saadet yurdu olan cennet öyle ucuz ve kolay elde edilmez. Zahmetler, zorluklar, çileler, sıkıntılar, bazen fakr-u zaruret halleri olacaktır. İşte bu dünyada bütün o zorluklara “karı-koca” birlikte göğüs gerer. Çoğu defa da yaşadıklarını, çektiklerini evlatlarına hissettirmezler, ya da hissettirmemeye çalışırlar. İşte böylelikle hayat yükünü birlikte sırtlamaları ile zaman içerisinde “etle tırnak” gibi olurlar. “Karı-kocanın” bir manası da budur. “Koca karı”da nasıl nahoş bir ifade varsa, “karı-koca”da bir sevimlilik, bir sıcaklık vardır. Bizim inancımızda kadın ve erkeğin birlikteliğinin yegâne ve temel şartı “nikâh bağı”dır. Nikâhsız birlikteliğin adı zinadır. Zina ise dinimizde en büyük suçlardandır. Şayet zina edenler bekâr iseler 100’er sopa ile cezalandırılır. İçlerinde evli olanların cezası ise recmedilmektir. Cenab-ı Hak, İslâm devleti sınırlarında yaşayan Ehl-i Zimmeye cizye vermek şartıyla hakk-ı hayat tanırken, zina eden evli erkeğe ve kadına hakk-ı hayatı tanımamaktadır. İşte bu bakımdan dinimizde evlilik ve nikâh akdi çok mühimdir. Cemiyetin ve devletin temeli aileye dayanır. Aile müessesinin temel taşları ise “karı-koca”dır. Temel bunlardır. Bu temel üzerine bir çınar ağacı gibi birer zenginlik alameti olan akrabalık bağları ve aile efradı eklenir. Çocuklar, dedeler, nineler, halalar, teyzeler, amcalar, dayılar… Derken, amca oğulları, amca kızları, dayı oğulları, dayı kızları, hala oğulları, hala kızları, teyze oğulları, teyze kızları… Ağacın dalları bu şekilde uzayıp gider. İşte bu temel yapı için Rabbimiz “sıla-i rahmi” temel farzlardan kılmıştır. Sıla-i rahmi kesmek, tıpkı adam öldürmek gibi “ekberü’l kebâir” günahlardandır. İnsanlığın ve İslâmiyet’in düşmanı olan zındıka komitesi nicedir aile müessesesini hedef almış durumdadır. Onlar, tıpkı hayvanların domuz taifesi gibi nikâhsız birlikteliği teşvik etmektedirler. Onların dünyasında “karı-koca”lı hayata yer yoktur. Bizim dünyamızda ise “karı-koca” cemiyetin baş tacıdır. Rabbim yuvalarımıza huzur ve saadet versin; karı-koca çiftlere evliliklerinin 50., 70. yılını ağız tadıyla kutlamalarını nasip eylesin. Evlilik düşmanı o zındıka komitesi mensupları da çelik kal’a gibi duran bu aile müesseselerini görüp hasetlerinden çatlasınlar… Burhan Bozgeyik
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.