KADERE TESLİMİYET VE MERHAMET
KADERE TESLİMİYET VE MERHAMET
“Her şey kader ile takdir edilmiştir; kısmetine razı ol ki rahat edesin.”
İnsanın insana acıması, bariz bir eksiği olan kişiye karşı duyulan karmaşık duygulardır. Bariz bir eksiklikte maddi veya manevi yoksunluklar karşımıza çıkar. Yediğimizi, içtiğimizi, kullandığımızı, bizde olanı paylaşmak isteriz. Bu duygu durumu sağlıklı çalıştırılmadığında problemli bir hal alabilir. İnce çizgi vardır ego ile merhamet arasında.
Acımak duygusu, muhatabımızdan o konuyla ilgili talep gelmese de sunumda bulunmaya sevk ettiği için çok sağlıklı çalışan bir duygu değildir. Ego devreye girebilir. Merhamet duygusu ise, muhatabımızın acısını içselleştirebilmek demektir ki bir gün bizim de o duruma düşebileceğimiz imanı ile yaklaşmaktır. Acıma ise ‘ben bir daha böyle olmayayım’ gibi bir duygudur, ‘ben asla öyle olmayayım’ı barındırır içinde. Kısmen kibirli bir yaklaşımdır.
Acıdığımızda, muhatabımızın içinde bulunduğu durum bizi rahatsız edebilir. Merhamet edersek içimize döner ve : “Bir gün ben de bu duruma düşerim” duygusuyla belki bir yardım eli uzatırız. Yardım eli uzatırken muhakkak talep oluşturmakta fayda var. Muhatabı rencide etmeden paylaşma duygumuzu nazikçe muhatabımıza iletmeliyiz. Örneğin bu simit bana çok geldi, paylaşmak isterim, kabul eder miydiniz? Oradaki nezaketimizle zaten gururu kırılmış bir insanın paylaşacağımız şeyden daha ziyade önce kişiliğini onarmak.. En önemli sadaka budur. Nazik bir takdim. Muhatabımızı kendimize eş gördüğümüzü, güçlü gördüğümüzü göstermiş oluruz. Ve ona daha güzel bir şey vermiş oluruz. Öteki türlü yargılamış oluyoruz. O müşkülde o azda ben daha iyi durumdayım, ben madem daha iyi durumdayım duygusuna bürünmektense, aynı seviyede olduğu bilinciyle yaklaşmak sağlıklı olandır.
Aradaki ince çizgi kaderi nasıl algıladığımızla alakalıdır. Muhatabımızın yaşadığı kaderdeki müşkülde ona nazikçe bir teklif ile destek eli uzatabiliriz. Biliriz ki bizim de başımıza gelebilir bin bir türlü şey. Ama kadere tek yönlü bakmamalı. Kadere iman, insanları göründüğü hali ile yaftalamamak, yargılamamak adına bize nezaket kazandırmalı. Tekamül yolculuğundaki birey bilir iman eder ki herkes bulunduğu konumda kalıcı değildir. İster müşkülat içinde olsun isterse de rahat görünsün fark etmez. Her durum geçicidir. Zira dünya imtihan meydanıdır. Her yaşın bir imtihanı vardır. Tekamül her yaşta devam ederken, yargılamak muhatabımızın imtihanını küçümsemek veya en azından aşması gereken bir imtihanına müdahale etmeye cüret etmektir.
Ötekinin kaderine saygı duymaya alışmalıyız. Hallere aldanmamalı, mevsimlere inandığımız gibi bilinmelidir ki haller de mevsimler gibi gelip geçicidir. Her bir halimizle hayatı öğreniriz. Muhatabımızın da öğrenmesine kaba bir yaklaşımla engel olmamalıyız.
Hayatta doğmak da var ölmekte, sevinçte var hüzün de, bollukta var darlıkta, müşküliyet de var refah da.. Bunlar yaşanması gereken hayat paketinin olmazsa olmazıdır. Hakiki bir olgun ruh haline ulaşmak bütün bunlara izin verebilmekten ve baş edebilmekten geçer.
Hayat toz pembe yaşanmıyor der büyükler. Elbette tecrübeye kulak kabartmalı. Büyüklerin yaşadıkları bizlere çekilen müşkülatlardan azim, sabır, dua ve çabayla çıkıldığını gösterir. Büyüklerle, olgun kişilerle vakit geçirmek bu noktada bizlere daha hız yol aldırır.
Kendimize ve muhatabımıza yapacağımız en güzel dua:
“Sana, kaderine ve kaderini yazana güveniyorum. Dilerim ki en uygun hallerde, bu sınavını en iyi şekilde, dersini almış, muzaffer halde verebilelim.”
Cevâhir / Küçük Dünyam
Ekleme
Tarihi: 18 Temmuz 2021 - Pazar
KADERE TESLİMİYET VE MERHAMET
KADERE TESLİMİYET VE MERHAMET
“Her şey kader ile takdir edilmiştir; kısmetine razı ol ki rahat edesin.”
İnsanın insana acıması, bariz bir eksiği olan kişiye karşı duyulan karmaşık duygulardır. Bariz bir eksiklikte maddi veya manevi yoksunluklar karşımıza çıkar. Yediğimizi, içtiğimizi, kullandığımızı, bizde olanı paylaşmak isteriz. Bu duygu durumu sağlıklı çalıştırılmadığında problemli bir hal alabilir. İnce çizgi vardır ego ile merhamet arasında.
Acımak duygusu, muhatabımızdan o konuyla ilgili talep gelmese de sunumda bulunmaya sevk ettiği için çok sağlıklı çalışan bir duygu değildir. Ego devreye girebilir. Merhamet duygusu ise, muhatabımızın acısını içselleştirebilmek demektir ki bir gün bizim de o duruma düşebileceğimiz imanı ile yaklaşmaktır. Acıma ise ‘ben bir daha böyle olmayayım’ gibi bir duygudur, ‘ben asla öyle olmayayım’ı barındırır içinde. Kısmen kibirli bir yaklaşımdır.
Acıdığımızda, muhatabımızın içinde bulunduğu durum bizi rahatsız edebilir. Merhamet edersek içimize döner ve : “Bir gün ben de bu duruma düşerim” duygusuyla belki bir yardım eli uzatırız. Yardım eli uzatırken muhakkak talep oluşturmakta fayda var. Muhatabı rencide etmeden paylaşma duygumuzu nazikçe muhatabımıza iletmeliyiz. Örneğin bu simit bana çok geldi, paylaşmak isterim, kabul eder miydiniz? Oradaki nezaketimizle zaten gururu kırılmış bir insanın paylaşacağımız şeyden daha ziyade önce kişiliğini onarmak.. En önemli sadaka budur. Nazik bir takdim. Muhatabımızı kendimize eş gördüğümüzü, güçlü gördüğümüzü göstermiş oluruz. Ve ona daha güzel bir şey vermiş oluruz. Öteki türlü yargılamış oluyoruz. O müşkülde o azda ben daha iyi durumdayım, ben madem daha iyi durumdayım duygusuna bürünmektense, aynı seviyede olduğu bilinciyle yaklaşmak sağlıklı olandır.
Aradaki ince çizgi kaderi nasıl algıladığımızla alakalıdır. Muhatabımızın yaşadığı kaderdeki müşkülde ona nazikçe bir teklif ile destek eli uzatabiliriz. Biliriz ki bizim de başımıza gelebilir bin bir türlü şey. Ama kadere tek yönlü bakmamalı. Kadere iman, insanları göründüğü hali ile yaftalamamak, yargılamamak adına bize nezaket kazandırmalı. Tekamül yolculuğundaki birey bilir iman eder ki herkes bulunduğu konumda kalıcı değildir. İster müşkülat içinde olsun isterse de rahat görünsün fark etmez. Her durum geçicidir. Zira dünya imtihan meydanıdır. Her yaşın bir imtihanı vardır. Tekamül her yaşta devam ederken, yargılamak muhatabımızın imtihanını küçümsemek veya en azından aşması gereken bir imtihanına müdahale etmeye cüret etmektir.
Ötekinin kaderine saygı duymaya alışmalıyız. Hallere aldanmamalı, mevsimlere inandığımız gibi bilinmelidir ki haller de mevsimler gibi gelip geçicidir. Her bir halimizle hayatı öğreniriz. Muhatabımızın da öğrenmesine kaba bir yaklaşımla engel olmamalıyız.
Hayatta doğmak da var ölmekte, sevinçte var hüzün de, bollukta var darlıkta, müşküliyet de var refah da.. Bunlar yaşanması gereken hayat paketinin olmazsa olmazıdır. Hakiki bir olgun ruh haline ulaşmak bütün bunlara izin verebilmekten ve baş edebilmekten geçer.
Hayat toz pembe yaşanmıyor der büyükler. Elbette tecrübeye kulak kabartmalı. Büyüklerin yaşadıkları bizlere çekilen müşkülatlardan azim, sabır, dua ve çabayla çıkıldığını gösterir. Büyüklerle, olgun kişilerle vakit geçirmek bu noktada bizlere daha hız yol aldırır.
Kendimize ve muhatabımıza yapacağımız en güzel dua:
“Sana, kaderine ve kaderini yazana güveniyorum. Dilerim ki en uygun hallerde, bu sınavını en iyi şekilde, dersini almış, muzaffer halde verebilelim.”
Cevâhir / Küçük Dünyam
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.