Kanal İstanbul Soru ve Cevapları
<p>Kanal İstanbul yazımla ilgili çok sayıda sorular geldi. Aslında daha önceki yazılarımda bu soruların neredeyse tamamına cevaplar vermiştim. Madem çok merak ediliyor tekrar cevaplar vereyim.</p>
<p>Cevap vermeden önce bir konuda önemli bir açıklama yapayım. Özellikle CHP’li siyasetçilerin sözlerine aldanmasınlar. Bu konuda en etkili yol Rahmetli Özal’ın yöntemidir. Özal bir yasa hazırlamadan önce bunu kamuoyunda tartışmaya açardı. Eğer CHP’li yöneticiler karşı çıktı mı, derhal yasayı aynı şekilde geçirirdi. Yok CHP yöneticileri tamamen veya kısmen destekledi ise yasayı geri çeker düzeltir ona göre yeniden kanunlaştırdı. Çünkü memleket hayrına CHP’nin desteklediği doğru dürüst hiçbir kanun yoktur.</p>
<p>Tam 100 yıl boyunca CHP’li siyasetçiler heykelden başka taş üstüne taş koymamışlardır. İlk mecliste söyledikleri gibi “ihtimaldir ki bazı kelleler kesilecektir” sözüne uygun olarak baş üstünde de baş bırakmamışlardır. Şapka yüzünden Erzurumlu bir kadıncağızı asacak kadar acımasızdırlar. İşin kötüsü bir muhasebe yapıp “yahu gerçekten şu konularda yanlış yapmışız” deme kabiliyetleri ve becerileri yoktur.</p>
<p>Bu önemli açıklamayı şunun için yapıyorum. Medyada daima CHP’li siyasetçilerin borazanı öter. Güya tarafsız denilen gazeteci ve akademisyenler aynı CHP ağzı ile konuşurlar. Bu nedenle bir söz söylenirken; kim söylemiş, kime söylemiş, ne zaman ve ne maksatla konuşmuş iyice anlamak lazımdır. Aksi takdirde sazan balığı gibi CHP’li siyasetçilerin sözlerine aldananlar birer kurban olup giderler.</p>
<p>Gelelim sorulara…</p>
<p>En çok sorulan soru Kanal İstanbul’dan beklenen yıllık 8 milyar dolarlık geliri abartılı bulduğunu söyleyen okuyucularım var. Öncelikle şu yanlış anlamayı bir düzeltelim. Yıllık 8 milyar sadece geçiş ücretinden beklenen gelir değildir. Kanal İstanbul projesinin geçiş ücretinden ziyade güzergahı üzerinde inşa edilecek lojistik merkezi ve diğer yatırımlardan beklenen gelirler ifade edilmektedir. Karayolu, demiryolu ve havayolu ile beraber Kanal İstanbul’un öylesine önemli bir cazibe merkezi olması bekleniyor ki; dünyadaki hiçbir şehirde olmayan potansiyel bu bölgede vardır.</p>
<p>Bir denizci olarak yıllardan beri Kanal İstanbul’un inşa edilmesi sürecini heyecanla bekledim. Fakat Erdoğan bu konuda çok yavaş kaldı. Öncelikle bu bir “çılgın proje” değil çok geç kalmış bir projedir. Bunu unutmamak gerekiyor.</p>
<p>En çok sorulan diğer bir soru ise “doğal bir su yolu dururken niçin yapay bir kanal kullanılsın ki?” üzerinedir. Bu soruyu soranlar maalesef yazmış olduğum halde İstanbul Boğazının tehlikeli bir su yolu olduğunu anlayamamış olmalarıdır. Unutmamak gerekir ki halen Boğazlardan geçen gemiler kılavuz kaptan alma zorunda değildir. Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) kılavuz kaptan almayı tavsiye etmektedir. Bu durum egemenlik hakları açısından olsun insan ve su canlılarının korunması açısından olsun nereden bakarsanız bakın çok kötü bir durumdur. İnsan ve çevre sağlığına duyarsız kişiler maalesef akıldışı sözler edebilmektedir. 43 Romen denizcinin öldüğü kazadan ve milyonlarca deniz canlısının ölümünden habersiz konuşan insanların sözleri çok da değerli değildir.</p>
<p>Kanal İstanbul sayesinde emniyetli bir boğaz geçişi sağlandığı gibi dünyada uygulanan bir çok tedbirler gibi alınan önlemler sayesinde kazalar minimum seviyeye inecektir. Halen dünyanın en tehlikeli su yollarından birisi olarak kabul edilen İstanbul Boğazı, turizmin ve şehir halkının emrine girecek binlerce insanın ekmek kapısı olacaktır.</p>
<p>Bir diğer soru ise “bu kanala ödenecek masraf yerine deprem tehlikesine karşı önlemler alıp yeni ve sağlam binalar yapılsa daha iyi olmaz mı?” ile alakalıdır.</p>
<p>Aslında makalenin içinde bununda cevabı var. Zararı yok tekrar paylaşmakta yarar vardır.</p>
<p>Kanal İstanbul aynı zamanda bir modern şehir projesidir. Bu güne kadar çok hoyrat bir şekilde inşa edilen milyonlarca yapı yerine insan ve çevreye dost İslam aleminin gözdesi olacak modern bir şehir kurulmaktadır. Depreme karşı son derece kötü inşa edilmiş yapılar yerine insan sağlığı ve tabii afetlere karşı modern bir şehircilik anlayışı ile donatılmış bir projeyi görmezden gelmek İstanbul’u sevmemekle ilgilidir.</p>
<p>500 Yıldan beri İslam Halifeliğinin başkentliğini yapmış bu mübarek şehir maalesef hoyrat ve iş bilmez yöneticiler yüzünden kötü bir duruma düşürülmüştür. Erdoğan’ın Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde yapılan çalışmalar sayesinde belirli bir noktaya kadar gelinmiş ise de bu yeterli değildir. Çöp dağlarının patlayarak insanların öldüğü ve kanalizasyon atıkları yüzünden her türlü pislik ve mikrobun bulunduğu Haliç gibi eskiden çok daha korkunç korkunç bir şehirden bahsediyoruz.</p>
<p>En tuhaf sorular ise maalesef emekli askerlerden geliyor. Diyorlar ki bir savaş durumunda askeri sevkiyatlar zorluklarla karşılaşır. Ülke güvenliği açısından Kanal İstanbul tehlikelidir. Bu şekilde konuşan insanlar hala Birinci ve İkinci Dünya Savaşı yıllarından kalmış bilgiler ile Kanal İstanbul’a karşı çıkıyorlar. Böyle kişilere cevap vererek ciddiye almak çok daha büyük bir yanlış olduğu için bu sorulara cevap vermeyi yersiz buluyorum.</p>
<p>Diğer bir soru ise Marmara Denizindeki canlıların tehlikeye düşeceği iddiasıdır. Bu tür eleştiriler bilimsel bir temele dayanmadığı için cevaplandırılmasına da gerek yoktur. Fakat çevre hassasiyetine önem verenlere; önceki yazımda bahsetmiş olduğum 43denizcinin ve milyonlarca deniz canlısının öldüğü İndependenta tanker faciasını hatırlatmak istiyorum. Çevreye duyarlı insanların kanal İstanbul ve benzeri projelere herkesten önce sahip çıkması ve destek olması gereklidir. Aksi takdirde kendileri ile çelişkiye düşmüş olacaklardır.</p>
<p>Diğer sorulara da başka zaman cevap vermeye çalışırım İnşallah. Lakin tarihimizden çok önemli dört örneği okuyucularıma arz etmek istiyorum. Kanal İstanbul’u eleştirenler Osmanlı Devletinde yaşayan dedelerimizden dahi çok gerilere düştüklerini bilmelerini istiyorum.</p>
<p>Birincisi Tuna Nehridir. Yüzyıllarca ince donanmanın yani hafif savaş gemilerinin kullandığı bu su yolu Osmanlı Devletinin en önemli askeri ve lojistik gücü olmuştur. Askerlerimiz zaferden zafere koşarken Tuna Nehrinden çok istifade etmiştir.</p>
<p>İkincisi ise Süveyş Kanalı’dır. Bu kanalın inşasını Osmanlı Devleti bugünküne benzer şekilde yap-işlet-devret modeline benzer şekilde yaptırmıştır. Kanal devreye girdikten sonra İngiliz ve Fransızlar işletmeyi devretmemiş tam tersine Mısır’ı işgal ederek bu çok önemli eserimizi gasp etmişlerdir.</p>
<p>Üçüncü örneği ise Don-İdil Kanalından vereyim. Büyük Vezir Cağaloğlu Mehmet Paşa çok önemli bir ileri görüşlülük ile Hazar Denizine gemilerin geçmesini sağlayacak olan Don ve İdil nehirlerini birleştirecek projeyi başlatmıştı. Kanalın neredeyse yarısı da kazılmıştı. Fakat Yeniçeriler isyan edip “istemezük” diye Kırım Tatar Hanını da yanlarına alıp bu önemli projeye karşı çıktılar. Bu projeyi tamamlamak Sovyetler Birliği Başkanı Stalin’e nasip oldu. 1952 yılında açılan kanal sayesinde gemiler hala Bakü’den gelip İstanbul Boğazını aşarak bütün dünyaya açılmaktadır.</p>
<p>Yirmisekiz Mehmet Çelebi 1720 yılında Fransa’ya gittiğinde Akdeniz’den Atlantik Okyanusuna kanal açıldığını görmüştür. Bunu hatıralarında yazarak su yollarının önemini vurgulamıştır.</p>
<p>İşte Osmanlı dedelerimizden sonra bir de şimdiki CHP’li siyasetçilere bakalım. Ne kadar tutarsız ve ileri görüşten yoksun olarak hareket ediyorlar, bir daha düşünelim. Niye yalan söyleyeyim, Rahmetli Özal bu dar düşünceli ve CHP’li siyasetçiler hakkında çok haklıymış, vesselam…</p>
<p>Dr. Vehbi KARA<br />
</p>
Ekleme
Tarihi: 07 Ocak 2021 - Perşembe
Kanal İstanbul Soru ve Cevapları
<p>Kanal İstanbul yazımla ilgili çok sayıda sorular geldi. Aslında daha önceki yazılarımda bu soruların neredeyse tamamına cevaplar vermiştim. Madem çok merak ediliyor tekrar cevaplar vereyim.</p>
<p>Cevap vermeden önce bir konuda önemli bir açıklama yapayım. Özellikle CHP’li siyasetçilerin sözlerine aldanmasınlar. Bu konuda en etkili yol Rahmetli Özal’ın yöntemidir. Özal bir yasa hazırlamadan önce bunu kamuoyunda tartışmaya açardı. Eğer CHP’li yöneticiler karşı çıktı mı, derhal yasayı aynı şekilde geçirirdi. Yok CHP yöneticileri tamamen veya kısmen destekledi ise yasayı geri çeker düzeltir ona göre yeniden kanunlaştırdı. Çünkü memleket hayrına CHP’nin desteklediği doğru dürüst hiçbir kanun yoktur.</p>
<p>Tam 100 yıl boyunca CHP’li siyasetçiler heykelden başka taş üstüne taş koymamışlardır. İlk mecliste söyledikleri gibi “ihtimaldir ki bazı kelleler kesilecektir” sözüne uygun olarak baş üstünde de baş bırakmamışlardır. Şapka yüzünden Erzurumlu bir kadıncağızı asacak kadar acımasızdırlar. İşin kötüsü bir muhasebe yapıp “yahu gerçekten şu konularda yanlış yapmışız” deme kabiliyetleri ve becerileri yoktur.</p>
<p>Bu önemli açıklamayı şunun için yapıyorum. Medyada daima CHP’li siyasetçilerin borazanı öter. Güya tarafsız denilen gazeteci ve akademisyenler aynı CHP ağzı ile konuşurlar. Bu nedenle bir söz söylenirken; kim söylemiş, kime söylemiş, ne zaman ve ne maksatla konuşmuş iyice anlamak lazımdır. Aksi takdirde sazan balığı gibi CHP’li siyasetçilerin sözlerine aldananlar birer kurban olup giderler.</p>
<p>Gelelim sorulara…</p>
<p>En çok sorulan soru Kanal İstanbul’dan beklenen yıllık 8 milyar dolarlık geliri abartılı bulduğunu söyleyen okuyucularım var. Öncelikle şu yanlış anlamayı bir düzeltelim. Yıllık 8 milyar sadece geçiş ücretinden beklenen gelir değildir. Kanal İstanbul projesinin geçiş ücretinden ziyade güzergahı üzerinde inşa edilecek lojistik merkezi ve diğer yatırımlardan beklenen gelirler ifade edilmektedir. Karayolu, demiryolu ve havayolu ile beraber Kanal İstanbul’un öylesine önemli bir cazibe merkezi olması bekleniyor ki; dünyadaki hiçbir şehirde olmayan potansiyel bu bölgede vardır.</p>
<p>Bir denizci olarak yıllardan beri Kanal İstanbul’un inşa edilmesi sürecini heyecanla bekledim. Fakat Erdoğan bu konuda çok yavaş kaldı. Öncelikle bu bir “çılgın proje” değil çok geç kalmış bir projedir. Bunu unutmamak gerekiyor.</p>
<p>En çok sorulan diğer bir soru ise “doğal bir su yolu dururken niçin yapay bir kanal kullanılsın ki?” üzerinedir. Bu soruyu soranlar maalesef yazmış olduğum halde İstanbul Boğazının tehlikeli bir su yolu olduğunu anlayamamış olmalarıdır. Unutmamak gerekir ki halen Boğazlardan geçen gemiler kılavuz kaptan alma zorunda değildir. Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) kılavuz kaptan almayı tavsiye etmektedir. Bu durum egemenlik hakları açısından olsun insan ve su canlılarının korunması açısından olsun nereden bakarsanız bakın çok kötü bir durumdur. İnsan ve çevre sağlığına duyarsız kişiler maalesef akıldışı sözler edebilmektedir. 43 Romen denizcinin öldüğü kazadan ve milyonlarca deniz canlısının ölümünden habersiz konuşan insanların sözleri çok da değerli değildir.</p>
<p>Kanal İstanbul sayesinde emniyetli bir boğaz geçişi sağlandığı gibi dünyada uygulanan bir çok tedbirler gibi alınan önlemler sayesinde kazalar minimum seviyeye inecektir. Halen dünyanın en tehlikeli su yollarından birisi olarak kabul edilen İstanbul Boğazı, turizmin ve şehir halkının emrine girecek binlerce insanın ekmek kapısı olacaktır.</p>
<p>Bir diğer soru ise “bu kanala ödenecek masraf yerine deprem tehlikesine karşı önlemler alıp yeni ve sağlam binalar yapılsa daha iyi olmaz mı?” ile alakalıdır.</p>
<p>Aslında makalenin içinde bununda cevabı var. Zararı yok tekrar paylaşmakta yarar vardır.</p>
<p>Kanal İstanbul aynı zamanda bir modern şehir projesidir. Bu güne kadar çok hoyrat bir şekilde inşa edilen milyonlarca yapı yerine insan ve çevreye dost İslam aleminin gözdesi olacak modern bir şehir kurulmaktadır. Depreme karşı son derece kötü inşa edilmiş yapılar yerine insan sağlığı ve tabii afetlere karşı modern bir şehircilik anlayışı ile donatılmış bir projeyi görmezden gelmek İstanbul’u sevmemekle ilgilidir.</p>
<p>500 Yıldan beri İslam Halifeliğinin başkentliğini yapmış bu mübarek şehir maalesef hoyrat ve iş bilmez yöneticiler yüzünden kötü bir duruma düşürülmüştür. Erdoğan’ın Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde yapılan çalışmalar sayesinde belirli bir noktaya kadar gelinmiş ise de bu yeterli değildir. Çöp dağlarının patlayarak insanların öldüğü ve kanalizasyon atıkları yüzünden her türlü pislik ve mikrobun bulunduğu Haliç gibi eskiden çok daha korkunç korkunç bir şehirden bahsediyoruz.</p>
<p>En tuhaf sorular ise maalesef emekli askerlerden geliyor. Diyorlar ki bir savaş durumunda askeri sevkiyatlar zorluklarla karşılaşır. Ülke güvenliği açısından Kanal İstanbul tehlikelidir. Bu şekilde konuşan insanlar hala Birinci ve İkinci Dünya Savaşı yıllarından kalmış bilgiler ile Kanal İstanbul’a karşı çıkıyorlar. Böyle kişilere cevap vererek ciddiye almak çok daha büyük bir yanlış olduğu için bu sorulara cevap vermeyi yersiz buluyorum.</p>
<p>Diğer bir soru ise Marmara Denizindeki canlıların tehlikeye düşeceği iddiasıdır. Bu tür eleştiriler bilimsel bir temele dayanmadığı için cevaplandırılmasına da gerek yoktur. Fakat çevre hassasiyetine önem verenlere; önceki yazımda bahsetmiş olduğum 43denizcinin ve milyonlarca deniz canlısının öldüğü İndependenta tanker faciasını hatırlatmak istiyorum. Çevreye duyarlı insanların kanal İstanbul ve benzeri projelere herkesten önce sahip çıkması ve destek olması gereklidir. Aksi takdirde kendileri ile çelişkiye düşmüş olacaklardır.</p>
<p>Diğer sorulara da başka zaman cevap vermeye çalışırım İnşallah. Lakin tarihimizden çok önemli dört örneği okuyucularıma arz etmek istiyorum. Kanal İstanbul’u eleştirenler Osmanlı Devletinde yaşayan dedelerimizden dahi çok gerilere düştüklerini bilmelerini istiyorum.</p>
<p>Birincisi Tuna Nehridir. Yüzyıllarca ince donanmanın yani hafif savaş gemilerinin kullandığı bu su yolu Osmanlı Devletinin en önemli askeri ve lojistik gücü olmuştur. Askerlerimiz zaferden zafere koşarken Tuna Nehrinden çok istifade etmiştir.</p>
<p>İkincisi ise Süveyş Kanalı’dır. Bu kanalın inşasını Osmanlı Devleti bugünküne benzer şekilde yap-işlet-devret modeline benzer şekilde yaptırmıştır. Kanal devreye girdikten sonra İngiliz ve Fransızlar işletmeyi devretmemiş tam tersine Mısır’ı işgal ederek bu çok önemli eserimizi gasp etmişlerdir.</p>
<p>Üçüncü örneği ise Don-İdil Kanalından vereyim. Büyük Vezir Cağaloğlu Mehmet Paşa çok önemli bir ileri görüşlülük ile Hazar Denizine gemilerin geçmesini sağlayacak olan Don ve İdil nehirlerini birleştirecek projeyi başlatmıştı. Kanalın neredeyse yarısı da kazılmıştı. Fakat Yeniçeriler isyan edip “istemezük” diye Kırım Tatar Hanını da yanlarına alıp bu önemli projeye karşı çıktılar. Bu projeyi tamamlamak Sovyetler Birliği Başkanı Stalin’e nasip oldu. 1952 yılında açılan kanal sayesinde gemiler hala Bakü’den gelip İstanbul Boğazını aşarak bütün dünyaya açılmaktadır.</p>
<p>Yirmisekiz Mehmet Çelebi 1720 yılında Fransa’ya gittiğinde Akdeniz’den Atlantik Okyanusuna kanal açıldığını görmüştür. Bunu hatıralarında yazarak su yollarının önemini vurgulamıştır.</p>
<p>İşte Osmanlı dedelerimizden sonra bir de şimdiki CHP’li siyasetçilere bakalım. Ne kadar tutarsız ve ileri görüşten yoksun olarak hareket ediyorlar, bir daha düşünelim. Niye yalan söyleyeyim, Rahmetli Özal bu dar düşünceli ve CHP’li siyasetçiler hakkında çok haklıymış, vesselam…</p>
<p>Dr. Vehbi KARA<br />
</p>
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.