Dr. Vehbi KARA
Köşe Yazarı
Dr. Vehbi KARA
 

Mecliste Generali Öldürdüler

  İkinci Meclise Ardahan milletvekili olarak katılan İstiklal Savaşının önemli komutanlarından biri olan Halit Paşa (Halit Karsıalan) 9 Şubat 1925 tarihinde meclis koridorunda, sırtından tabancayla vurularak yaralanmış ve 14 Şubat 1925 tarihinde şehit olmuştur. Bu olayda Halit Paşayı katleden kişi resmi kayıtlara göre Ali Çetinkaya’dır. Hani şu İstiklal mahkemelerinin acımasız hâkimi “Kel Ali” var ya; işte o adam bir katildi. Şimdi Mecliste hükümetin anayasa çalışmalarını engelleyen CHP milletvekillerini “adam ısırmakla” eleştiriyorlar. Yahu CHP’nin büyükbaşları bu mecliste hem de general olan bir milletvekilini öldürecek kadar acımasızdır, bunu bilmezsiniz değil mi? Bunu unutmakta yarar var zira eski defterleri niye açıyorum ki ben? Ne güzel böyle siyasi cinayetleri bir güzel unutturuvermişlerdi. Nutuk’ta (Nutuk – 1927. S. 422) “Fakat ihtimal, bazı kafalar kesilecektir!” diyen M. Kamâl, sözünde durmuş muhalefet edenleri sırası ile ortadan kaldırmıştır. Bundan 92 yıl önce yine böyle bir kış günü TBMM’de gerçekleşen ilk cinayet bu şekilde meydana gelmişti. Elbette korkutma, yıldırma ve daha akla gelebilecek her türlü fena işi yapabilecek bir siyasi akım bu cesareti nereden alıyordu? Bunun cevabı basittir. Zira Osmanlı Devletinden bize miras kalan “İttihatçılık” zihniyetinde böyle şeyler daima oluyordu. Padişahları, vezirleri öldürmek askerler için sıradan bir işti. Bu gibi cinayetlere 2017 yılına geldiğimiz bu günlerde özenmek, büyük bir nasipsizliktir. CHP milletvekillerinin şimdi yapması gereken en önemli işlerden bir tanesi şu anayasa oylamalarını bir kenara bırakıp tarihiyle yüzleşmesi gereklidir. Eğer bunu yapabilirse işte o zaman yeniden iktidara alternatif olabilir. Belki gerçekçi ve ülke menfaati için bir siyasi çizgiye girerek vatana hizmete başlar; aksi takdirde bu yolun sonu hem dünyada hem de ruz-i cezada pek vahimdir. Her iki tarafta da ağır bir suçlamaya maruz kalıp dehşetli bir azap çekecekler. Allah ıslah etsin temennisini yaparak “neden bu cinayet işlendi” sorusunu cevaplamaya çalışalım… Halit Paşa 1883 yılında İstanbul'da dünyaya gelmiş Çerkes Ahmet Bey'in oğludur. Çerkesler daima Selaniklilerin rakibi olmuştur. Birbirlerini hiç çekemezler. Çerkes Ethem gibi kahraman bir zat olan Halit Paşa, 1901 yılında girdiği Harbiye Mektebinden 1903 yılında teğmen rütbesi ile mezun olmuştur. 1908 yılında 2. Meşrutiyet’in ilanından sonra Yemen’de görev yapmış Yüzbaşı rütbesine terfi ettikten sonra 1910 yılında Trablusgarp yani Libya savaşına katılmıştır.   Bu dönemde aynı cephede görev yaptığı katili "Kel Ali" ile ta o zamanlarda Libya’da (Trablusgarp) birlikte bulunmuştu. Trablusgarp'taki görevinin ardından Balkan Savaşına katıldı. Burada M. Kamâl’ın sonuç alınamayan Tekirdağ çıkarması nedeni ile aralarında sorun çıktığı anlaşılmaktadır. Bizim resmi tarihimizde “tek adam olan liderlerin” başarısızlıkları “tövbeler olsun” yazılmaz. Eğer yazarsan seni faşist bir yasa ile yargılayıp “hakaret ettin” derler. O yüzden bu konulara girmeyelim. 1. Dünya savaşından itibaren devam edelim… Kafkasya cephesinde dokuz günlük bir savaştan sonra 23 Aralık 1915 tarihinde Ardahan'a girmeyi başaran Halit Paşaya; bu başarısından sonra binbaşı rütbesi verilir. Yine Çorum müfrezesi ile yaptığı hizmetlerden sonra da Kaymakam rütbesini de alır. 10 Mayıs 1917 tarihinde Garbi Dersim Komutanlığına atanır ve savaşın en önemli milis güçlerinden birisini kurar. Aynı Ethem Bey gibi milli mücadelenin en önemli şahıslarından birisi oluvermiş halk tarafından sevilmeye başlanmıştır. Elbette bu durum düşmanlarının da çoğalmasına yol açacaktı. Dersimli süvari birlikleri ile Erzincan, Mamahatun ve Erzurum’u Ruslardan geri aldı. Kafkas İslam Ordusu'nun 3. Fırka Komutanı olarak Ahıska’yı kuşatacak kadar ilerledi. Nihayet Mondros Mütarekesi sonucunda İngilizlerin baskısı ile fırka komutanlığından alındı. Osmanlı’nın son dönemindeki Ali Rıza Paşa kabinesi kurulduğunda 9. Kafkas Fırkası Komutanlığı'na atandı. Ermenistan üzerine yapılan harekâttaki başarısı nedeniyle Miralay rütbesine terfi etti. Mondros Ateşkes Anlaşması'ndan sonra terhis edilmemiş olan Kazım Karabekir komutasında bulunan 15. Kolordu'da görev yaptı. Bölgede Kafkas İslam Ordusundan kalan kuvvetlerin bir savunma çekirdeği haline getirilmesini sağladı. Erzurum Kongresinde görev aldıktan sonra 1920 yılının sonlarında Kars ve Sarıkamış'ı, 1921'de de Ardahan'ı yeniden düşman işgallerinden kurtardı. Yıllar sonra soyadı kanunu çıktıktan sonra ailesi tarafından şehit düşen bu Paşaya "Karsıalan" soyadı verilmiştir. Gümrü Anlaşmasından sonra bu sefer Batı Cephesinde görev verilmiş Sakarya savaşında 12. Grup Komutanlığı esnasındaki gösterdiği cesaretten ötürü "'Deli" lakabı verilmişti. Bu lakap Kamalistlerin iddialarında olduğu gibi “akıl hastalığı” anlamında değil cesaret ve ölümden korkmaması nedeniyle verilmiştir. Zira onlara göre deliydi, yağcılık ve riyakarlık yaparak terfi etmek dururken cephede ölümüne savaşmak elbette delilik idi. Türklerde “deli” lakabı hu manada çok kullanılır. Yermek için değil övmek maksadı ile söylenir. Elbette bunu monşerlere anlatamazsın. Zaten bunları muhatap almıyor tarihin gerçekleri ile yüzleşmek isteyenler ile bu bilgileri paylaşıyoruz. Büyük taarruzda Kocaeli Grubu komutanlığı yapmış ve zalimliği ile meşhur Yunan 11. Tümenini, tümenin komutanı Tümgeneral Nikolaos Kladas ile beraber esir almıştı. Bu nedenle mirliva rütbesine terfi etti yani general oldu. İşte bu Paşanın başarılarını hazmedemeyen ve sadece belirli kişilere dalkavukluk yaparak yönetici olanlar, kendisini çok kıskanıyordu. Bir punduna getirip ortadan kaldırmak için fırsat bekliyorlardı. İşte şimdiki gibi mecliste meydana gelen bir arbede esnasında Ali Çetinkaya tarafından ateşlenen bir silahla vurularak şehit edildi. Tam bir suikast kolay bir bahane ile “tereyağından kıl çeker gibi” gerçekleştirilmiş oldu. Burnu kırılan ve ayağından ısırılan AK Parti milletvekilleri oturup kalkıp şükretsinler. CHP milletvekillerinin yaptığı sıradan işlerdir bunlar… Ankara Savcılığı Halit Paşa’yı Ali Çetinkaya’nın vurduğu kanaatine varmıştır. Fakat bunu “bir nefs-i müdafaa” bahanesi ile kovuşturmaya yer yoktur kararı vererek kapatmışlardır. Ne de olsa tam bağımsız bir yargı vardı. Öyle silahlıdır diye kimseden korkmaz, adaleti kusursuz bir şekilde tecelli ettirirlerdi. Kel Ali’nin Anadolu’da binlerce insana idam kararı verirken bu işi nasıl kolayca yaptığını anlamak için bu suikast yeterli bir delil sunmaktadır. Konuyu 2011 yılında Birikim Gazetesinde Mehmet Emin Azat;  “Meclis’te Öldürülen Ardahan Milletvekili Deli Halit Paşa” isimli makalesi ile ele almıştır. Daha sonra Derin Tarih dergisi, Şubat 2014 sayısında bu konuyu ele alarak detaylı bir inceleme yapmıştır. Cenazesi, İstanbul’un Eyüp semtinde defnedildiği halde 1988 yılında Ankara'daki Devlet Mezarlığına taşınan bu zatın ruhuna Fatiha okumak her vatan evladının üzerine bir borçtur, vesselam…
Ekleme Tarihi: 14 Ocak 2023 - Cumartesi

Mecliste Generali Öldürdüler

 

İkinci Meclise Ardahan milletvekili olarak katılan İstiklal Savaşının önemli komutanlarından biri olan Halit Paşa (Halit Karsıalan) 9 Şubat 1925 tarihinde meclis koridorunda, sırtından tabancayla vurularak yaralanmış ve 14 Şubat 1925 tarihinde şehit olmuştur.


Bu olayda Halit Paşayı katleden kişi resmi kayıtlara göre Ali Çetinkaya’dır. Hani şu İstiklal mahkemelerinin acımasız hâkimi “Kel Ali” var ya; işte o adam bir katildi. Şimdi Mecliste hükümetin anayasa çalışmalarını engelleyen CHP milletvekillerini “adam ısırmakla” eleştiriyorlar. Yahu CHP’nin büyükbaşları bu mecliste hem de general olan bir milletvekilini öldürecek kadar acımasızdır, bunu bilmezsiniz değil mi? Bunu unutmakta yarar var zira eski defterleri niye açıyorum ki ben? Ne güzel böyle siyasi cinayetleri bir güzel unutturuvermişlerdi.


Nutuk’ta (Nutuk – 1927. S. 422) “Fakat ihtimal, bazı kafalar kesilecektir!” diyen M. Kamâl, sözünde durmuş muhalefet edenleri sırası ile ortadan kaldırmıştır. Bundan 92 yıl önce yine böyle bir kış günü TBMM’de gerçekleşen ilk cinayet bu şekilde meydana gelmişti. Elbette korkutma, yıldırma ve daha akla gelebilecek her türlü fena işi yapabilecek bir siyasi akım bu cesareti nereden alıyordu?


Bunun cevabı basittir. Zira Osmanlı Devletinden bize miras kalan “İttihatçılık” zihniyetinde böyle şeyler daima oluyordu. Padişahları, vezirleri öldürmek askerler için sıradan bir işti. Bu gibi cinayetlere 2017 yılına geldiğimiz bu günlerde özenmek, büyük bir nasipsizliktir.


CHP milletvekillerinin şimdi yapması gereken en önemli işlerden bir tanesi şu anayasa oylamalarını bir kenara bırakıp tarihiyle yüzleşmesi gereklidir. Eğer bunu yapabilirse işte o zaman yeniden iktidara alternatif olabilir. Belki gerçekçi ve ülke menfaati için bir siyasi çizgiye girerek vatana hizmete başlar; aksi takdirde bu yolun sonu hem dünyada hem de ruz-i cezada pek vahimdir. Her iki tarafta da ağır bir suçlamaya maruz kalıp dehşetli bir azap çekecekler. Allah ıslah etsin temennisini yaparak “neden bu cinayet işlendi” sorusunu cevaplamaya çalışalım…


Halit Paşa 1883 yılında İstanbul'da dünyaya gelmiş Çerkes Ahmet Bey'in oğludur. Çerkesler daima Selaniklilerin rakibi olmuştur. Birbirlerini hiç çekemezler. Çerkes Ethem gibi kahraman bir zat olan Halit Paşa, 1901 yılında girdiği Harbiye Mektebinden 1903 yılında teğmen rütbesi ile mezun olmuştur. 1908 yılında 2. Meşrutiyet’in ilanından sonra Yemen’de görev yapmış Yüzbaşı rütbesine terfi ettikten sonra 1910 yılında Trablusgarp yani Libya savaşına katılmıştır.  


Bu dönemde aynı cephede görev yaptığı katili "Kel Ali" ile ta o zamanlarda Libya’da (Trablusgarp) birlikte bulunmuştu. Trablusgarp'taki görevinin ardından Balkan Savaşına katıldı. Burada M. Kamâl’ın sonuç alınamayan Tekirdağ çıkarması nedeni ile aralarında sorun çıktığı anlaşılmaktadır. Bizim resmi tarihimizde “tek adam olan liderlerin” başarısızlıkları “tövbeler olsun” yazılmaz. Eğer yazarsan seni faşist bir yasa ile yargılayıp “hakaret ettin” derler. O yüzden bu konulara girmeyelim. 1. Dünya savaşından itibaren devam edelim…


Kafkasya cephesinde dokuz günlük bir savaştan sonra 23 Aralık 1915 tarihinde Ardahan'a girmeyi başaran Halit Paşaya; bu başarısından sonra binbaşı rütbesi verilir. Yine Çorum müfrezesi ile yaptığı hizmetlerden sonra da Kaymakam rütbesini de alır.


10 Mayıs 1917 tarihinde Garbi Dersim Komutanlığına atanır ve savaşın en önemli milis güçlerinden birisini kurar. Aynı Ethem Bey gibi milli mücadelenin en önemli şahıslarından birisi oluvermiş halk tarafından sevilmeye başlanmıştır. Elbette bu durum düşmanlarının da çoğalmasına yol açacaktı.
Dersimli süvari birlikleri ile Erzincan, Mamahatun ve Erzurum’u Ruslardan geri aldı. Kafkas İslam Ordusu'nun 3. Fırka Komutanı olarak Ahıska’yı kuşatacak kadar ilerledi. Nihayet Mondros Mütarekesi sonucunda İngilizlerin baskısı ile fırka komutanlığından alındı.


Osmanlı’nın son dönemindeki Ali Rıza Paşa kabinesi kurulduğunda 9. Kafkas Fırkası Komutanlığı'na atandı. Ermenistan üzerine yapılan harekâttaki başarısı nedeniyle Miralay rütbesine terfi etti.


Mondros Ateşkes Anlaşması'ndan sonra terhis edilmemiş olan Kazım Karabekir komutasında bulunan 15. Kolordu'da görev yaptı. Bölgede Kafkas İslam Ordusundan kalan kuvvetlerin bir savunma çekirdeği haline getirilmesini sağladı. Erzurum Kongresinde görev aldıktan sonra 1920 yılının sonlarında Kars ve Sarıkamış'ı, 1921'de de Ardahan'ı yeniden düşman işgallerinden kurtardı. Yıllar sonra soyadı kanunu çıktıktan sonra ailesi tarafından şehit düşen bu Paşaya "Karsıalan" soyadı verilmiştir.
Gümrü Anlaşmasından sonra bu sefer Batı Cephesinde görev verilmiş Sakarya savaşında 12. Grup Komutanlığı esnasındaki gösterdiği cesaretten ötürü "'Deli" lakabı verilmişti. Bu lakap Kamalistlerin iddialarında olduğu gibi “akıl hastalığı” anlamında değil cesaret ve ölümden korkmaması nedeniyle verilmiştir. Zira onlara göre deliydi, yağcılık ve riyakarlık yaparak terfi etmek dururken cephede ölümüne savaşmak elbette delilik idi. Türklerde “deli” lakabı hu manada çok kullanılır. Yermek için değil övmek maksadı ile söylenir. Elbette bunu monşerlere anlatamazsın. Zaten bunları muhatap almıyor tarihin gerçekleri ile yüzleşmek isteyenler ile bu bilgileri paylaşıyoruz.
Büyük taarruzda Kocaeli Grubu komutanlığı yapmış ve zalimliği ile meşhur Yunan 11. Tümenini, tümenin komutanı Tümgeneral Nikolaos Kladas ile beraber esir almıştı. Bu nedenle mirliva rütbesine terfi etti yani general oldu.
İşte bu Paşanın başarılarını hazmedemeyen ve sadece belirli kişilere dalkavukluk yaparak yönetici olanlar, kendisini çok kıskanıyordu. Bir punduna getirip ortadan kaldırmak için fırsat bekliyorlardı. İşte şimdiki gibi mecliste meydana gelen bir arbede esnasında Ali Çetinkaya tarafından ateşlenen bir silahla vurularak şehit edildi. Tam bir suikast kolay bir bahane ile “tereyağından kıl çeker gibi” gerçekleştirilmiş oldu. Burnu kırılan ve ayağından ısırılan AK Parti milletvekilleri oturup kalkıp şükretsinler. CHP milletvekillerinin yaptığı sıradan işlerdir bunlar…


Ankara Savcılığı Halit Paşa’yı Ali Çetinkaya’nın vurduğu kanaatine varmıştır. Fakat bunu “bir nefs-i müdafaa” bahanesi ile kovuşturmaya yer yoktur kararı vererek kapatmışlardır. Ne de olsa tam bağımsız bir yargı vardı. Öyle silahlıdır diye kimseden korkmaz, adaleti kusursuz bir şekilde tecelli ettirirlerdi. Kel Ali’nin Anadolu’da binlerce insana idam kararı verirken bu işi nasıl kolayca yaptığını anlamak için bu suikast yeterli bir delil sunmaktadır.


Konuyu 2011 yılında Birikim Gazetesinde Mehmet Emin Azat;  “Meclis’te Öldürülen Ardahan Milletvekili Deli Halit Paşa” isimli makalesi ile ele almıştır. Daha sonra Derin Tarih dergisi, Şubat 2014 sayısında bu konuyu ele alarak detaylı bir inceleme yapmıştır.


Cenazesi, İstanbul’un Eyüp semtinde defnedildiği halde 1988 yılında Ankara'daki Devlet Mezarlığına taşınan bu zatın ruhuna Fatiha okumak her vatan evladının üzerine bir borçtur, vesselam…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.