Siyasi parti başkanı eleştirilemezse kim eleştirilir
Siyasi parti başkanı eleştirilemezse kim eleştirilir?
Demokrat Partinin en büyük günahı 5816 sayılı kanunu çıkarmasıdır. Bu yasa nedeni ile 31 Temmuz 1951 tarihinden itibaren yüzlerce aydınımız “CHP genel başkanını eleştirdi” diye hapis cezası almıştır.
Düşünebiliyor musunuz? Türkiye’yi ölene kadar demir bir yumrukla yönetmiş ve diğer siyasi partilerin yaşamasına müsaade etmemiş bir siyasi lideri eleştiremiyorsunuz.
5816 Sayılı kanun giyotin gibi düşünce suçu işleyen insanların başlarını kesmeye hala devam ediyor. Bir Allah’ın kulu çıkıp da “Yahu bu yol çıkmaz sokak. Demokratik hukuk devletinde böyle ceza olmaz” diyemiyor.
Geçen gün, 28 Şubat mazlumlarından olan ve bu sebeple uzun süre hapis yatan Akademya Dergisi’nin Editörü ve çok değerli arkadaşım Hayreddin Soykan, Anadolu Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada, 5816 sayılı kanuna muhalefetten hapis cezası verildi.
Sosyal medya paylaşımı sebebiyle görevinden uzaklaştırılan bir Polis Özel Harekat memurunu destekledi diye Soykan’a 1.5 yıl hapis cezası veren hâkimlere kimse bir söz söyleme cesareti gösteremiyor.
Öncelikle partisinin tabelasında “Adalet” yazan Ak Parti hükümetine ve hukukçu diye geçinen akademisyenlere sadece iki soru sormak istiyorum. Maksat bu sorulara cevap verilirken “adalet mekanizması nasıl çalışıyor” bir görsünler.
Umulur ki; 21. Yüzyılın ilk çeyreği dolarken ülkemizi medeni ülkeler seviyesine çıkaracak bir hukuk sistemi kurulmuş olsun. Aksi takdirde 1951 yılında çıkarılan ve suiistimal edilerek yüzlerce aydınımızın hayatını karartan bu kanun sayesinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki yargılamalar sonucunda milyonlarca lira tazminat ödemeye devam edeceğiz.
Ülkemiz, halkın huzuruna çıkan bazı siyasetçiler, gazeteciler hatta generallerin küfürleri ile adeta bir lağım çukuruna dönüşmüşken; 5816 sayılı kanun ileri sürülerek ölmüş gitmiş bir siyasi parti liderini eleştirdi diye aydınlarımızı hapse atmak vicdanınızı hiç sızlatmıyor mu?
Hakaret kanunlarımıza göre bir suçtur. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu örneğinde olduğu gibi Cumhurbaşkanımıza küfür etmekten dolayı yüz binlerce lira para cezası verilmektedir.
Bu kanun orta yerde dururken siyasetçi bir kişiyi eleştirenlere “hakaret manası var” diyerek ceza vermek; dünyanın hangi ülkesinde görülmüştür?
Tekrar yazmak lüzumu doğdu. Zira burada yazacağım hususlardan dolayı siyasetçiler, gazeteci ve generaller ceza almamıştır.
Bu hakaretler öyle bir iki kişi arasında söylenmiş sözler değildir. Basın ve kameralar önünde hiç utanıp sıkılmadan ve yüzü kızarmadan sarf edilmiştir. Buna karşılık “adalet” adını sık sık kullanıp konuşabiliyorlar. Varın hangi seviyeye düştüğümüzü siz hesap edin.
Meral Akşener, kendi partisine ait bir milletvekilinin şehit yakınına söylediği küfürden dolayı bu küfürbazı korumaya kalkmış; yetmedi şehit yakınına “ya..ak ya..ak konuşuyor” diyerek kendisi de küfür etmeye başlamıştır.
Hem de Meclisteki grup toplantısında bir kadına yakışmayacak seviyedeki bir üslup ile bu çirkinliğe imza atmıştır.
Aslında 28 Şubat 1997 sürecinde İçişleri Bakanı olan Akşener aslında kendisine yakışanı yapmaktadır. Zira Orgeneral Çetin Saner, İçişleri Bakanı Akşener hakkında “ileri geri konuşmasın, geldiğimizde İçişleri Bakanlığı önüne koyduğumuz bir yağlı kazığa kendisini oturturuz” diyecek kadar iğrenç konuştuğu halde Akşener, bu çirkin hakarete karşı bir dava dahi açmamıştır.
Osman Özbek isimli bir küfürbaz general, halkın oyları ile başbakan olmuş Erbakan’a “p…nk” diyecek kadar iğrençleşmiş karşılığında ceza almadığı gibi rütbesi tümgeneralliğe yükseltilmiştir. Bir özür dahi dilemeden hala paşa paşa gezmektedir.
Fatih Altaylı denilen bir gazeteci, başörtülü kadınlara radyodan “fa..şe” demiş yetmedi bunu haber yaparak terfi üstüne terfi almıştır. Bu küfürbaz kişi özür dilememiş hiçbir ceza almamış ve halkın karşısına geçip hala pişkin pişkin sırıtmaktan çekinmemiştir. Onu bu seviyeye getiren medya patronları ve hukukçular utansın!
28 Şubat’ın destekleyicisi olan ve dindar insanlar üzerinde büyük hukuk skandallarının yaşandığı bir devrin Cumhurbaşkanı olan Demirel, bu küfürbaz generallerin Milli Güvenlik Konseyi ve Yüksek Askeri Şuralarda yapılan hakaretlerine ses çıkarmadığı gibi daha büyük bir skandala da imza atmıştır.
Başbakan Çiller’in bu generallerin cezalandırılması için talepte bulunulduğu bir zamanda “Bu bir boşalmadır” diyerek küfürbazların önünü açacak çirkin bir tutum sergilemiştir.
Bu iğrençliği “Başörtülüler Arabistan’a gitsin” diyecek kadar ileri seviyelere götüren Demirel’den güç alan nice siyasetçi, ortalığı necasete ve lağım çukuruna çevirmiştir.
İşte 5816 Sayılı Yasa sayesinde hâkim ve savcılar hukuka aykırı öylesine kararlara imza atıyorlar ki; vicdanı olan hiçbir insan bu durumu kabul edemez. Zaten AB ilerleme raporunda ifade özgürlüğüne engel kanunlar arasında kabul edilen “5816 sayılı kanuna muhalefet” sebebi ile ülkemiz defalarca mahkûm edilmekte ve insan haklarına karşı itibarımız yerle bir olmaktadır.
5816 Sayılı yasaya karşı çıkanların arasında DP Milletvekili Halide Edip Adıvar da vardı. Diyordu ki; "Yeni bir kanun yapmayı bir şark zihniyetinin yeni bir mahsulü diye telakki ederim”. CHP Mardin Milletvekili Kamil Boran’da itirazı bir konuşma yapmıştır.
Sonuçta 5816 Sayılı Kanun yasalaşmış ve bu kanuna muhalefetin cezası acımasızca uygulanarak yüzlerce vatandaşımız hapse atılmıştır, vesselam…
Dr. Vehbi Kara
Demokrat Partinin en büyük günahı 5816 sayılı kanunu çıkarmasıdır. Bu yasa nedeni ile 31 Temmuz 1951 tarihinden itibaren yüzlerce aydınımız “CHP genel başkanını eleştirdi” diye hapis cezası almıştır.
Düşünebiliyor musunuz? Türkiye’yi ölene kadar demir bir yumrukla yönetmiş ve diğer siyasi partilerin yaşamasına müsaade etmemiş bir siyasi lideri eleştiremiyorsunuz.
5816 Sayılı kanun giyotin gibi düşünce suçu işleyen insanların başlarını kesmeye hala devam ediyor. Bir Allah’ın kulu çıkıp da “Yahu bu yol çıkmaz sokak. Demokratik hukuk devletinde böyle ceza olmaz” diyemiyor.
Geçen gün, 28 Şubat mazlumlarından olan ve bu sebeple uzun süre hapis yatan Akademya Dergisi’nin Editörü ve çok değerli arkadaşım Hayreddin Soykan, Anadolu Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada, 5816 sayılı kanuna muhalefetten hapis cezası verildi.
Sosyal medya paylaşımı sebebiyle görevinden uzaklaştırılan bir Polis Özel Harekat memurunu destekledi diye Soykan’a 1.5 yıl hapis cezası veren hâkimlere kimse bir söz söyleme cesareti gösteremiyor.
Öncelikle partisinin tabelasında “Adalet” yazan Ak Parti hükümetine ve hukukçu diye geçinen akademisyenlere sadece iki soru sormak istiyorum. Maksat bu sorulara cevap verilirken “adalet mekanizması nasıl çalışıyor” bir görsünler.
Umulur ki; 21. Yüzyılın ilk çeyreği dolarken ülkemizi medeni ülkeler seviyesine çıkaracak bir hukuk sistemi kurulmuş olsun. Aksi takdirde 1951 yılında çıkarılan ve suiistimal edilerek yüzlerce aydınımızın hayatını karartan bu kanun sayesinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki yargılamalar sonucunda milyonlarca lira tazminat ödemeye devam edeceğiz.
Ülkemiz, halkın huzuruna çıkan bazı siyasetçiler, gazeteciler hatta generallerin küfürleri ile adeta bir lağım çukuruna dönüşmüşken; 5816 sayılı kanun ileri sürülerek ölmüş gitmiş bir siyasi parti liderini eleştirdi diye aydınlarımızı hapse atmak vicdanınızı hiç sızlatmıyor mu?
Hakaret kanunlarımıza göre bir suçtur. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu örneğinde olduğu gibi Cumhurbaşkanımıza küfür etmekten dolayı yüz binlerce lira para cezası verilmektedir.
Bu kanun orta yerde dururken siyasetçi bir kişiyi eleştirenlere “hakaret manası var” diyerek ceza vermek; dünyanın hangi ülkesinde görülmüştür?
Tekrar yazmak lüzumu doğdu. Zira burada yazacağım hususlardan dolayı siyasetçiler, gazeteci ve generaller ceza almamıştır.
Bu hakaretler öyle bir iki kişi arasında söylenmiş sözler değildir. Basın ve kameralar önünde hiç utanıp sıkılmadan ve yüzü kızarmadan sarf edilmiştir. Buna karşılık “adalet” adını sık sık kullanıp konuşabiliyorlar. Varın hangi seviyeye düştüğümüzü siz hesap edin.
Meral Akşener, kendi partisine ait bir milletvekilinin şehit yakınına söylediği küfürden dolayı bu küfürbazı korumaya kalkmış; yetmedi şehit yakınına “ya..ak ya..ak konuşuyor” diyerek kendisi de küfür etmeye başlamıştır.
Hem de Meclisteki grup toplantısında bir kadına yakışmayacak seviyedeki bir üslup ile bu çirkinliğe imza atmıştır.
Aslında 28 Şubat 1997 sürecinde İçişleri Bakanı olan Akşener aslında kendisine yakışanı yapmaktadır. Zira Orgeneral Çetin Saner, İçişleri Bakanı Akşener hakkında “ileri geri konuşmasın, geldiğimizde İçişleri Bakanlığı önüne koyduğumuz bir yağlı kazığa kendisini oturturuz” diyecek kadar iğrenç konuştuğu halde Akşener, bu çirkin hakarete karşı bir dava dahi açmamıştır.
Osman Özbek isimli bir küfürbaz general, halkın oyları ile başbakan olmuş Erbakan’a “p…nk” diyecek kadar iğrençleşmiş karşılığında ceza almadığı gibi rütbesi tümgeneralliğe yükseltilmiştir. Bir özür dahi dilemeden hala paşa paşa gezmektedir.
Fatih Altaylı denilen bir gazeteci, başörtülü kadınlara radyodan “fa..şe” demiş yetmedi bunu haber yaparak terfi üstüne terfi almıştır. Bu küfürbaz kişi özür dilememiş hiçbir ceza almamış ve halkın karşısına geçip hala pişkin pişkin sırıtmaktan çekinmemiştir. Onu bu seviyeye getiren medya patronları ve hukukçular utansın!
28 Şubat’ın destekleyicisi olan ve dindar insanlar üzerinde büyük hukuk skandallarının yaşandığı bir devrin Cumhurbaşkanı olan Demirel, bu küfürbaz generallerin Milli Güvenlik Konseyi ve Yüksek Askeri Şuralarda yapılan hakaretlerine ses çıkarmadığı gibi daha büyük bir skandala da imza atmıştır.
Başbakan Çiller’in bu generallerin cezalandırılması için talepte bulunulduğu bir zamanda “Bu bir boşalmadır” diyerek küfürbazların önünü açacak çirkin bir tutum sergilemiştir.
Bu iğrençliği “Başörtülüler Arabistan’a gitsin” diyecek kadar ileri seviyelere götüren Demirel’den güç alan nice siyasetçi, ortalığı necasete ve lağım çukuruna çevirmiştir.
İşte 5816 Sayılı Yasa sayesinde hâkim ve savcılar hukuka aykırı öylesine kararlara imza atıyorlar ki; vicdanı olan hiçbir insan bu durumu kabul edemez. Zaten AB ilerleme raporunda ifade özgürlüğüne engel kanunlar arasında kabul edilen “5816 sayılı kanuna muhalefet” sebebi ile ülkemiz defalarca mahkûm edilmekte ve insan haklarına karşı itibarımız yerle bir olmaktadır.
5816 Sayılı yasaya karşı çıkanların arasında DP Milletvekili Halide Edip Adıvar da vardı. Diyordu ki; "Yeni bir kanun yapmayı bir şark zihniyetinin yeni bir mahsulü diye telakki ederim”. CHP Mardin Milletvekili Kamil Boran’da itirazı bir konuşma yapmıştır.
Sonuçta 5816 Sayılı Kanun yasalaşmış ve bu kanuna muhalefetin cezası acımasızca uygulanarak yüzlerce vatandaşımız hapse atılmıştır, vesselam…
Dr. Vehbi Kara
Ekleme
Tarihi: 25 Haziran 2022 - Cumartesi
Siyasi parti başkanı eleştirilemezse kim eleştirilir
Siyasi parti başkanı eleştirilemezse kim eleştirilir?
Demokrat Partinin en büyük günahı 5816 sayılı kanunu çıkarmasıdır. Bu yasa nedeni ile 31 Temmuz 1951 tarihinden itibaren yüzlerce aydınımız “CHP genel başkanını eleştirdi” diye hapis cezası almıştır.
Düşünebiliyor musunuz? Türkiye’yi ölene kadar demir bir yumrukla yönetmiş ve diğer siyasi partilerin yaşamasına müsaade etmemiş bir siyasi lideri eleştiremiyorsunuz.
5816 Sayılı kanun giyotin gibi düşünce suçu işleyen insanların başlarını kesmeye hala devam ediyor. Bir Allah’ın kulu çıkıp da “Yahu bu yol çıkmaz sokak. Demokratik hukuk devletinde böyle ceza olmaz” diyemiyor.
Geçen gün, 28 Şubat mazlumlarından olan ve bu sebeple uzun süre hapis yatan Akademya Dergisi’nin Editörü ve çok değerli arkadaşım Hayreddin Soykan, Anadolu Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada, 5816 sayılı kanuna muhalefetten hapis cezası verildi.
Sosyal medya paylaşımı sebebiyle görevinden uzaklaştırılan bir Polis Özel Harekat memurunu destekledi diye Soykan’a 1.5 yıl hapis cezası veren hâkimlere kimse bir söz söyleme cesareti gösteremiyor.
Öncelikle partisinin tabelasında “Adalet” yazan Ak Parti hükümetine ve hukukçu diye geçinen akademisyenlere sadece iki soru sormak istiyorum. Maksat bu sorulara cevap verilirken “adalet mekanizması nasıl çalışıyor” bir görsünler.
Umulur ki; 21. Yüzyılın ilk çeyreği dolarken ülkemizi medeni ülkeler seviyesine çıkaracak bir hukuk sistemi kurulmuş olsun. Aksi takdirde 1951 yılında çıkarılan ve suiistimal edilerek yüzlerce aydınımızın hayatını karartan bu kanun sayesinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki yargılamalar sonucunda milyonlarca lira tazminat ödemeye devam edeceğiz.
Ülkemiz, halkın huzuruna çıkan bazı siyasetçiler, gazeteciler hatta generallerin küfürleri ile adeta bir lağım çukuruna dönüşmüşken; 5816 sayılı kanun ileri sürülerek ölmüş gitmiş bir siyasi parti liderini eleştirdi diye aydınlarımızı hapse atmak vicdanınızı hiç sızlatmıyor mu?
Hakaret kanunlarımıza göre bir suçtur. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu örneğinde olduğu gibi Cumhurbaşkanımıza küfür etmekten dolayı yüz binlerce lira para cezası verilmektedir.
Bu kanun orta yerde dururken siyasetçi bir kişiyi eleştirenlere “hakaret manası var” diyerek ceza vermek; dünyanın hangi ülkesinde görülmüştür?
Tekrar yazmak lüzumu doğdu. Zira burada yazacağım hususlardan dolayı siyasetçiler, gazeteci ve generaller ceza almamıştır.
Bu hakaretler öyle bir iki kişi arasında söylenmiş sözler değildir. Basın ve kameralar önünde hiç utanıp sıkılmadan ve yüzü kızarmadan sarf edilmiştir. Buna karşılık “adalet” adını sık sık kullanıp konuşabiliyorlar. Varın hangi seviyeye düştüğümüzü siz hesap edin.
Meral Akşener, kendi partisine ait bir milletvekilinin şehit yakınına söylediği küfürden dolayı bu küfürbazı korumaya kalkmış; yetmedi şehit yakınına “ya..ak ya..ak konuşuyor” diyerek kendisi de küfür etmeye başlamıştır.
Hem de Meclisteki grup toplantısında bir kadına yakışmayacak seviyedeki bir üslup ile bu çirkinliğe imza atmıştır.
Aslında 28 Şubat 1997 sürecinde İçişleri Bakanı olan Akşener aslında kendisine yakışanı yapmaktadır. Zira Orgeneral Çetin Saner, İçişleri Bakanı Akşener hakkında “ileri geri konuşmasın, geldiğimizde İçişleri Bakanlığı önüne koyduğumuz bir yağlı kazığa kendisini oturturuz” diyecek kadar iğrenç konuştuğu halde Akşener, bu çirkin hakarete karşı bir dava dahi açmamıştır.
Osman Özbek isimli bir küfürbaz general, halkın oyları ile başbakan olmuş Erbakan’a “p…nk” diyecek kadar iğrençleşmiş karşılığında ceza almadığı gibi rütbesi tümgeneralliğe yükseltilmiştir. Bir özür dahi dilemeden hala paşa paşa gezmektedir.
Fatih Altaylı denilen bir gazeteci, başörtülü kadınlara radyodan “fa..şe” demiş yetmedi bunu haber yaparak terfi üstüne terfi almıştır. Bu küfürbaz kişi özür dilememiş hiçbir ceza almamış ve halkın karşısına geçip hala pişkin pişkin sırıtmaktan çekinmemiştir. Onu bu seviyeye getiren medya patronları ve hukukçular utansın!
28 Şubat’ın destekleyicisi olan ve dindar insanlar üzerinde büyük hukuk skandallarının yaşandığı bir devrin Cumhurbaşkanı olan Demirel, bu küfürbaz generallerin Milli Güvenlik Konseyi ve Yüksek Askeri Şuralarda yapılan hakaretlerine ses çıkarmadığı gibi daha büyük bir skandala da imza atmıştır.
Başbakan Çiller’in bu generallerin cezalandırılması için talepte bulunulduğu bir zamanda “Bu bir boşalmadır” diyerek küfürbazların önünü açacak çirkin bir tutum sergilemiştir.
Bu iğrençliği “Başörtülüler Arabistan’a gitsin” diyecek kadar ileri seviyelere götüren Demirel’den güç alan nice siyasetçi, ortalığı necasete ve lağım çukuruna çevirmiştir.
İşte 5816 Sayılı Yasa sayesinde hâkim ve savcılar hukuka aykırı öylesine kararlara imza atıyorlar ki; vicdanı olan hiçbir insan bu durumu kabul edemez. Zaten AB ilerleme raporunda ifade özgürlüğüne engel kanunlar arasında kabul edilen “5816 sayılı kanuna muhalefet” sebebi ile ülkemiz defalarca mahkûm edilmekte ve insan haklarına karşı itibarımız yerle bir olmaktadır.
5816 Sayılı yasaya karşı çıkanların arasında DP Milletvekili Halide Edip Adıvar da vardı. Diyordu ki; "Yeni bir kanun yapmayı bir şark zihniyetinin yeni bir mahsulü diye telakki ederim”. CHP Mardin Milletvekili Kamil Boran’da itirazı bir konuşma yapmıştır.
Sonuçta 5816 Sayılı Kanun yasalaşmış ve bu kanuna muhalefetin cezası acımasızca uygulanarak yüzlerce vatandaşımız hapse atılmıştır, vesselam…
Dr. Vehbi Kara
Demokrat Partinin en büyük günahı 5816 sayılı kanunu çıkarmasıdır. Bu yasa nedeni ile 31 Temmuz 1951 tarihinden itibaren yüzlerce aydınımız “CHP genel başkanını eleştirdi” diye hapis cezası almıştır.
Düşünebiliyor musunuz? Türkiye’yi ölene kadar demir bir yumrukla yönetmiş ve diğer siyasi partilerin yaşamasına müsaade etmemiş bir siyasi lideri eleştiremiyorsunuz.
5816 Sayılı kanun giyotin gibi düşünce suçu işleyen insanların başlarını kesmeye hala devam ediyor. Bir Allah’ın kulu çıkıp da “Yahu bu yol çıkmaz sokak. Demokratik hukuk devletinde böyle ceza olmaz” diyemiyor.
Geçen gün, 28 Şubat mazlumlarından olan ve bu sebeple uzun süre hapis yatan Akademya Dergisi’nin Editörü ve çok değerli arkadaşım Hayreddin Soykan, Anadolu Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada, 5816 sayılı kanuna muhalefetten hapis cezası verildi.
Sosyal medya paylaşımı sebebiyle görevinden uzaklaştırılan bir Polis Özel Harekat memurunu destekledi diye Soykan’a 1.5 yıl hapis cezası veren hâkimlere kimse bir söz söyleme cesareti gösteremiyor.
Öncelikle partisinin tabelasında “Adalet” yazan Ak Parti hükümetine ve hukukçu diye geçinen akademisyenlere sadece iki soru sormak istiyorum. Maksat bu sorulara cevap verilirken “adalet mekanizması nasıl çalışıyor” bir görsünler.
Umulur ki; 21. Yüzyılın ilk çeyreği dolarken ülkemizi medeni ülkeler seviyesine çıkaracak bir hukuk sistemi kurulmuş olsun. Aksi takdirde 1951 yılında çıkarılan ve suiistimal edilerek yüzlerce aydınımızın hayatını karartan bu kanun sayesinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki yargılamalar sonucunda milyonlarca lira tazminat ödemeye devam edeceğiz.
Ülkemiz, halkın huzuruna çıkan bazı siyasetçiler, gazeteciler hatta generallerin küfürleri ile adeta bir lağım çukuruna dönüşmüşken; 5816 sayılı kanun ileri sürülerek ölmüş gitmiş bir siyasi parti liderini eleştirdi diye aydınlarımızı hapse atmak vicdanınızı hiç sızlatmıyor mu?
Hakaret kanunlarımıza göre bir suçtur. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu örneğinde olduğu gibi Cumhurbaşkanımıza küfür etmekten dolayı yüz binlerce lira para cezası verilmektedir.
Bu kanun orta yerde dururken siyasetçi bir kişiyi eleştirenlere “hakaret manası var” diyerek ceza vermek; dünyanın hangi ülkesinde görülmüştür?
Tekrar yazmak lüzumu doğdu. Zira burada yazacağım hususlardan dolayı siyasetçiler, gazeteci ve generaller ceza almamıştır.
Bu hakaretler öyle bir iki kişi arasında söylenmiş sözler değildir. Basın ve kameralar önünde hiç utanıp sıkılmadan ve yüzü kızarmadan sarf edilmiştir. Buna karşılık “adalet” adını sık sık kullanıp konuşabiliyorlar. Varın hangi seviyeye düştüğümüzü siz hesap edin.
Meral Akşener, kendi partisine ait bir milletvekilinin şehit yakınına söylediği küfürden dolayı bu küfürbazı korumaya kalkmış; yetmedi şehit yakınına “ya..ak ya..ak konuşuyor” diyerek kendisi de küfür etmeye başlamıştır.
Hem de Meclisteki grup toplantısında bir kadına yakışmayacak seviyedeki bir üslup ile bu çirkinliğe imza atmıştır.
Aslında 28 Şubat 1997 sürecinde İçişleri Bakanı olan Akşener aslında kendisine yakışanı yapmaktadır. Zira Orgeneral Çetin Saner, İçişleri Bakanı Akşener hakkında “ileri geri konuşmasın, geldiğimizde İçişleri Bakanlığı önüne koyduğumuz bir yağlı kazığa kendisini oturturuz” diyecek kadar iğrenç konuştuğu halde Akşener, bu çirkin hakarete karşı bir dava dahi açmamıştır.
Osman Özbek isimli bir küfürbaz general, halkın oyları ile başbakan olmuş Erbakan’a “p…nk” diyecek kadar iğrençleşmiş karşılığında ceza almadığı gibi rütbesi tümgeneralliğe yükseltilmiştir. Bir özür dahi dilemeden hala paşa paşa gezmektedir.
Fatih Altaylı denilen bir gazeteci, başörtülü kadınlara radyodan “fa..şe” demiş yetmedi bunu haber yaparak terfi üstüne terfi almıştır. Bu küfürbaz kişi özür dilememiş hiçbir ceza almamış ve halkın karşısına geçip hala pişkin pişkin sırıtmaktan çekinmemiştir. Onu bu seviyeye getiren medya patronları ve hukukçular utansın!
28 Şubat’ın destekleyicisi olan ve dindar insanlar üzerinde büyük hukuk skandallarının yaşandığı bir devrin Cumhurbaşkanı olan Demirel, bu küfürbaz generallerin Milli Güvenlik Konseyi ve Yüksek Askeri Şuralarda yapılan hakaretlerine ses çıkarmadığı gibi daha büyük bir skandala da imza atmıştır.
Başbakan Çiller’in bu generallerin cezalandırılması için talepte bulunulduğu bir zamanda “Bu bir boşalmadır” diyerek küfürbazların önünü açacak çirkin bir tutum sergilemiştir.
Bu iğrençliği “Başörtülüler Arabistan’a gitsin” diyecek kadar ileri seviyelere götüren Demirel’den güç alan nice siyasetçi, ortalığı necasete ve lağım çukuruna çevirmiştir.
İşte 5816 Sayılı Yasa sayesinde hâkim ve savcılar hukuka aykırı öylesine kararlara imza atıyorlar ki; vicdanı olan hiçbir insan bu durumu kabul edemez. Zaten AB ilerleme raporunda ifade özgürlüğüne engel kanunlar arasında kabul edilen “5816 sayılı kanuna muhalefet” sebebi ile ülkemiz defalarca mahkûm edilmekte ve insan haklarına karşı itibarımız yerle bir olmaktadır.
5816 Sayılı yasaya karşı çıkanların arasında DP Milletvekili Halide Edip Adıvar da vardı. Diyordu ki; "Yeni bir kanun yapmayı bir şark zihniyetinin yeni bir mahsulü diye telakki ederim”. CHP Mardin Milletvekili Kamil Boran’da itirazı bir konuşma yapmıştır.
Sonuçta 5816 Sayılı Kanun yasalaşmış ve bu kanuna muhalefetin cezası acımasızca uygulanarak yüzlerce vatandaşımız hapse atılmıştır, vesselam…
Dr. Vehbi Kara
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.