Emine AYDEMİR
Köşe Yazarı
Emine AYDEMİR
 

MÂNÂNIN, MADDEYE HÜKMÜ

<p>Eb&ucirc; Hureyre (ra)&rsquo;den gelen bir rivayette: &ldquo;Doğumu esnasında şeytanın dokunmadığı hi&ccedil;bir &ccedil;ocuk yoktur. &Ccedil;ocuğun doğarken bağırması, şeytanın bu d&uuml;rtmesinden dolayıdır. Ancak Meryem&rsquo;in oğlu ile kendisi bundan m&uuml;stesnadır.&rdquo; buyrulmaktadır.<br /> Eb&ucirc; Hureyre (ra), bu hadisi naklettikten sonra &ldquo;İsterseniz şu ayeti okuyun!&rdquo; diyerek şu ayeti okumuştur:&nbsp;<br /> &ldquo;Ben, onu ve neslini rac&icirc;m şeytandan Allah&rsquo;a ısmarladım.&rdquo; Hz. Meryem&rsquo;in annesi, Hz. Meryem&rsquo;e hamile kalınca onu koruması i&ccedil;in Allah&rsquo;a bu şekilde dua etmiştir.<br /> &quot;Res&ucirc;lullah (aleyhissal&acirc;tu vessel&acirc;m) buyurdular ki:<br /> &quot;Şeytan insanoğlunun kalbinin &uuml;zerinde t&uuml;nemiş vaziyette bekler. Allah&#39;ı zikredince siner, &ccedil;ekilir, gaflet etse vesvese verir.&quot;<br /> Mana &acirc;leminden bu konu i&ccedil;in verilen zırh N&acirc;s S&ucirc;residir: &quot;De ki: Sığınırım insanların Rabbine, insanların yeg&acirc;ne malikine, insanların ma&#39;buduna, o sinsi şeytanın şerrinden, ki o, insanların g&ouml;ğ&uuml;slerine daima vesvese verendir. O (şeytan) gerek cinden, gerek insandan (olsun)...&quot;<br /> İbnu &Ouml;mer (radıyallahu anh)&#39;e Hz. Peygamber ş&ouml;yle emretmiştir:<br /> &quot;Ey İbnu &Ouml;mer, dinine sahib ol, dinine sahib ol! Bil ki o, (seni ayakta tutan ) bedenin, damarlarında akan kanındır. Dinini kimden aldığına iyi dikkat et. İstikameti doğru olanlardan al, eğrilerden alma!&quot;<br /> Bu hadiste g&ouml;r&uuml;ld&uuml;ğ&uuml; gibi kan, dine benzetilmiştir. Bu manada d&uuml;ş&uuml;n&uuml;ld&uuml;ğ&uuml;nde şeytanın insanın damarlarında dolaşması mecazi bir mana olup insanı saptırmak i&ccedil;in s&uuml;rekli vesvese verdiği anlaşılmaktadır.<br /> &hellip;<br /> Maddi/Manevi Hastalıkların psikolojik sebepleri-manevi sebepleri- fizyolojik sebepleri hepsi bir b&uuml;t&uuml;n halinde. Tek biri ile tam tedavi m&uuml;mk&uuml;n değil, &uuml;&ccedil; y&ouml;nden tedavi birden olmalı, zaten bunlar birbirinden bağımsız da değil. Ruh hasta olmadan bedende etki olmaz. Ruh hasta olunca tedavi edilmezse b&uuml;y&uuml;r b&uuml;y&uuml;r b&uuml;y&uuml;r ve bedende ortaya &ccedil;ıkar.<br /> Ruhu hastalandıran nedir? Derin &uuml;z&uuml;nt&uuml;, keder, şiddetli &ouml;fke, &uuml;mitsizlik gibi olumsuz duygu ve d&uuml;ş&uuml;ncelerdir. İnsanın bu duygular i&ccedil;inde olduğu zamanlar, manen en zayıf olduğu zamanlardır. Kalkanlar zayıftır ve saldırılara karşı koymakta zorlanır.<br /> İstanbul&acute;un Vefa semtine adı verilen Şeyh Vefa, Fatih devrinin b&uuml;y&uuml;k &acirc;limlerinden ve evliyasındandı. Akşemseddin, Molla G&uuml;rani gibi devrin manevi &ouml;nderlerinden biriydi.<br /> Bu b&uuml;y&uuml;k zatın oyun yaşlarındaki bir oğlu k&ouml;t&uuml; bir alışkanlık edinmişti. Ucuna &ccedil;ivi &ccedil;akılmış bir sopa ile o devirde evlere i&ccedil;me suyu taşıyan sakaların kırbalarını deliyordu. Evcil hayvan derisinden yapılmış su tulumu demek olan kırba, sivri bir madde ile dokunuldu mu kolayca delinecek bir nesneydi. Şeyh Vefa&acute;nın oğlu da bunu yapıyordu. Sakalar, &quot;Bir din ulusunun oğludur, &ccedil;ok s&uuml;rmez ge&ccedil;er&quot; diye bir m&uuml;ddet dayandılarsa da baktılar vazge&ccedil;eceği falan yok, Şeyh Vefa&acute;ya şik&acirc;yet ettiler.<br /> Vefa Hazretleri olanları duyunca hayretler i&ccedil;inde kaldı. Nasıl olur da bunca dikkat ve &ouml;zenle yetiştirilen, haram lokmadan uzak tutulan bir &ccedil;ocuk b&ouml;yle bir şey yapardı? Şeyh Vefa sakalara, &quot;Tamam&quot; dedi. Konu anlaşıldı, gereken yapılacak, sizin de zararınız &ouml;denecektir.<br /> &Ouml;nce kendinden işe başladı:<br /> - &quot;Acaba ben bu &ccedil;ocuğa yanlışlıkla da olsa haram yedirdim mi?&quot; diye d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;. Bir şey bulamadı. Hanımına sordu:<br /> - &quot;Sen bu &ccedil;ocuğa hamileyken veya s&uuml;t verirken haram bir şey yedin mi, &ccedil;ok iyi d&uuml;ş&uuml;n, bana bildir, yoksa oğlanın sonu k&ouml;t&uuml;&quot; dedi.<br /> Hanım d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;, taşındı, r&uuml;yaya yattı, nihayet bir olay hatırladı. &quot;Oğlana hamileyken oturmağa gittiği bir komşu evinde, masadaki bir tabakta portakallar varmış. G&ouml;r&uuml;nce canı &ccedil;ekmiş ama istemeye de utanmış. Ev sahibi hanım bulundukları odadan dışarı &ccedil;ıktık&ccedil;a yakasındaki iğneyi portakallara batırıp sularını i&ccedil;miş.&quot; Bunu şeyhe anlattı.<br /> Şeyh Vefa &quot;Aman hatun hi&ccedil; vakit ge&ccedil;irmeden o komşuya git, olanı biteni dosdoğru anlat ve helallik dile&quot; diye tembihledi. Kendi de sakaları &ccedil;ağırdı, kimin ka&ccedil; tane kırbası delinmişse hepsinin parasını &ouml;dedi ve haklarını helal ettirdi. Oğlana olayın başından sonuna kadar bir şey denmedi. Hakkında b&ouml;yle şik&acirc;yet var, bir daha yaparsan asarız, keseriz yollu tehdit edilmedi. Ama &ccedil;ocuk bir daha &ccedil;ivili sopa ile kırbaları delmedi.<br /> &hellip;<br /> Bizim k&ouml;yden yaşlı bir teyze gelmişti, bah&ccedil;edeki kedileri ve onları sevdiğimizi g&ouml;r&uuml;nce ağlamaya başladı. Şaşkın şaşkın ona baktık sonra başladı anlatmaya:<br /> &ldquo;Gen&ccedil;ken evimize bir kedi yavrulamıştı, kedileri sevmezdim, bir g&uuml;n yavruları alıp k&ouml;yde akan dereye attım, anne kedi &ouml;yle &ccedil;ırpındı ki yavruları akıp giden dereden kurtarmak i&ccedil;in koşturdu s&uuml;rekli miyavladı feryat etti resmen. Sonra zaman ge&ccedil;ti kızım oldu, bir g&uuml;n o dereden ge&ccedil;erken k&uuml;&ccedil;&uuml;k kızım dereye d&uuml;şt&uuml;, aynı o anne kedi gibi feryat ederek akşama kadar suyun i&ccedil;inde giden kızım i&ccedil;in koşturdum&hellip;&rdquo;</p> <p><br /> Emine AYDEMİR / EĞİTİMCİ-YAZAR</p>
Ekleme Tarihi: 14 Haziran 2021 - Pazartesi

MÂNÂNIN, MADDEYE HÜKMÜ

<p>Eb&ucirc; Hureyre (ra)&rsquo;den gelen bir rivayette: &ldquo;Doğumu esnasında şeytanın dokunmadığı hi&ccedil;bir &ccedil;ocuk yoktur. &Ccedil;ocuğun doğarken bağırması, şeytanın bu d&uuml;rtmesinden dolayıdır. Ancak Meryem&rsquo;in oğlu ile kendisi bundan m&uuml;stesnadır.&rdquo; buyrulmaktadır.<br /> Eb&ucirc; Hureyre (ra), bu hadisi naklettikten sonra &ldquo;İsterseniz şu ayeti okuyun!&rdquo; diyerek şu ayeti okumuştur:&nbsp;<br /> &ldquo;Ben, onu ve neslini rac&icirc;m şeytandan Allah&rsquo;a ısmarladım.&rdquo; Hz. Meryem&rsquo;in annesi, Hz. Meryem&rsquo;e hamile kalınca onu koruması i&ccedil;in Allah&rsquo;a bu şekilde dua etmiştir.<br /> &quot;Res&ucirc;lullah (aleyhissal&acirc;tu vessel&acirc;m) buyurdular ki:<br /> &quot;Şeytan insanoğlunun kalbinin &uuml;zerinde t&uuml;nemiş vaziyette bekler. Allah&#39;ı zikredince siner, &ccedil;ekilir, gaflet etse vesvese verir.&quot;<br /> Mana &acirc;leminden bu konu i&ccedil;in verilen zırh N&acirc;s S&ucirc;residir: &quot;De ki: Sığınırım insanların Rabbine, insanların yeg&acirc;ne malikine, insanların ma&#39;buduna, o sinsi şeytanın şerrinden, ki o, insanların g&ouml;ğ&uuml;slerine daima vesvese verendir. O (şeytan) gerek cinden, gerek insandan (olsun)...&quot;<br /> İbnu &Ouml;mer (radıyallahu anh)&#39;e Hz. Peygamber ş&ouml;yle emretmiştir:<br /> &quot;Ey İbnu &Ouml;mer, dinine sahib ol, dinine sahib ol! Bil ki o, (seni ayakta tutan ) bedenin, damarlarında akan kanındır. Dinini kimden aldığına iyi dikkat et. İstikameti doğru olanlardan al, eğrilerden alma!&quot;<br /> Bu hadiste g&ouml;r&uuml;ld&uuml;ğ&uuml; gibi kan, dine benzetilmiştir. Bu manada d&uuml;ş&uuml;n&uuml;ld&uuml;ğ&uuml;nde şeytanın insanın damarlarında dolaşması mecazi bir mana olup insanı saptırmak i&ccedil;in s&uuml;rekli vesvese verdiği anlaşılmaktadır.<br /> &hellip;<br /> Maddi/Manevi Hastalıkların psikolojik sebepleri-manevi sebepleri- fizyolojik sebepleri hepsi bir b&uuml;t&uuml;n halinde. Tek biri ile tam tedavi m&uuml;mk&uuml;n değil, &uuml;&ccedil; y&ouml;nden tedavi birden olmalı, zaten bunlar birbirinden bağımsız da değil. Ruh hasta olmadan bedende etki olmaz. Ruh hasta olunca tedavi edilmezse b&uuml;y&uuml;r b&uuml;y&uuml;r b&uuml;y&uuml;r ve bedende ortaya &ccedil;ıkar.<br /> Ruhu hastalandıran nedir? Derin &uuml;z&uuml;nt&uuml;, keder, şiddetli &ouml;fke, &uuml;mitsizlik gibi olumsuz duygu ve d&uuml;ş&uuml;ncelerdir. İnsanın bu duygular i&ccedil;inde olduğu zamanlar, manen en zayıf olduğu zamanlardır. Kalkanlar zayıftır ve saldırılara karşı koymakta zorlanır.<br /> İstanbul&acute;un Vefa semtine adı verilen Şeyh Vefa, Fatih devrinin b&uuml;y&uuml;k &acirc;limlerinden ve evliyasındandı. Akşemseddin, Molla G&uuml;rani gibi devrin manevi &ouml;nderlerinden biriydi.<br /> Bu b&uuml;y&uuml;k zatın oyun yaşlarındaki bir oğlu k&ouml;t&uuml; bir alışkanlık edinmişti. Ucuna &ccedil;ivi &ccedil;akılmış bir sopa ile o devirde evlere i&ccedil;me suyu taşıyan sakaların kırbalarını deliyordu. Evcil hayvan derisinden yapılmış su tulumu demek olan kırba, sivri bir madde ile dokunuldu mu kolayca delinecek bir nesneydi. Şeyh Vefa&acute;nın oğlu da bunu yapıyordu. Sakalar, &quot;Bir din ulusunun oğludur, &ccedil;ok s&uuml;rmez ge&ccedil;er&quot; diye bir m&uuml;ddet dayandılarsa da baktılar vazge&ccedil;eceği falan yok, Şeyh Vefa&acute;ya şik&acirc;yet ettiler.<br /> Vefa Hazretleri olanları duyunca hayretler i&ccedil;inde kaldı. Nasıl olur da bunca dikkat ve &ouml;zenle yetiştirilen, haram lokmadan uzak tutulan bir &ccedil;ocuk b&ouml;yle bir şey yapardı? Şeyh Vefa sakalara, &quot;Tamam&quot; dedi. Konu anlaşıldı, gereken yapılacak, sizin de zararınız &ouml;denecektir.<br /> &Ouml;nce kendinden işe başladı:<br /> - &quot;Acaba ben bu &ccedil;ocuğa yanlışlıkla da olsa haram yedirdim mi?&quot; diye d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;. Bir şey bulamadı. Hanımına sordu:<br /> - &quot;Sen bu &ccedil;ocuğa hamileyken veya s&uuml;t verirken haram bir şey yedin mi, &ccedil;ok iyi d&uuml;ş&uuml;n, bana bildir, yoksa oğlanın sonu k&ouml;t&uuml;&quot; dedi.<br /> Hanım d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;, taşındı, r&uuml;yaya yattı, nihayet bir olay hatırladı. &quot;Oğlana hamileyken oturmağa gittiği bir komşu evinde, masadaki bir tabakta portakallar varmış. G&ouml;r&uuml;nce canı &ccedil;ekmiş ama istemeye de utanmış. Ev sahibi hanım bulundukları odadan dışarı &ccedil;ıktık&ccedil;a yakasındaki iğneyi portakallara batırıp sularını i&ccedil;miş.&quot; Bunu şeyhe anlattı.<br /> Şeyh Vefa &quot;Aman hatun hi&ccedil; vakit ge&ccedil;irmeden o komşuya git, olanı biteni dosdoğru anlat ve helallik dile&quot; diye tembihledi. Kendi de sakaları &ccedil;ağırdı, kimin ka&ccedil; tane kırbası delinmişse hepsinin parasını &ouml;dedi ve haklarını helal ettirdi. Oğlana olayın başından sonuna kadar bir şey denmedi. Hakkında b&ouml;yle şik&acirc;yet var, bir daha yaparsan asarız, keseriz yollu tehdit edilmedi. Ama &ccedil;ocuk bir daha &ccedil;ivili sopa ile kırbaları delmedi.<br /> &hellip;<br /> Bizim k&ouml;yden yaşlı bir teyze gelmişti, bah&ccedil;edeki kedileri ve onları sevdiğimizi g&ouml;r&uuml;nce ağlamaya başladı. Şaşkın şaşkın ona baktık sonra başladı anlatmaya:<br /> &ldquo;Gen&ccedil;ken evimize bir kedi yavrulamıştı, kedileri sevmezdim, bir g&uuml;n yavruları alıp k&ouml;yde akan dereye attım, anne kedi &ouml;yle &ccedil;ırpındı ki yavruları akıp giden dereden kurtarmak i&ccedil;in koşturdu s&uuml;rekli miyavladı feryat etti resmen. Sonra zaman ge&ccedil;ti kızım oldu, bir g&uuml;n o dereden ge&ccedil;erken k&uuml;&ccedil;&uuml;k kızım dereye d&uuml;şt&uuml;, aynı o anne kedi gibi feryat ederek akşama kadar suyun i&ccedil;inde giden kızım i&ccedil;in koşturdum&hellip;&rdquo;</p> <p><br /> Emine AYDEMİR / EĞİTİMCİ-YAZAR</p>
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.