Emine AYDEMİR
Köşe Yazarı
Emine AYDEMİR
 

ŞEYH SADREDDİN-İ KONEVİ HZ

ŞEYH SADREDDİN-İ KONEVİ HZ Selamun aleyküm ve rahmetullahi ve berekatühuu Selçuklu’nun gözdesi, ilmin merkezi, medreseler başkenti Konya’mızın büyük alim ve velilerinden; Muhyiddin-i Arabi hazretlerinin evladı ve talebesi Şeyh Sadreddin-i Konevi hz’nin huzurundayız. Öyle bir Şeyh ki, Aşıklar Piri Hz Mevlana Muhammed Celaleddin Rumi’ye, dünyanın bildiği “Mevlana (Efendimiz)” ismini vermiş ve Hz Mevlana, cenaze namazını kıldırması için Şeyh Sadreddin Konevi hazretlerine vasiyette bulunmuştur. Türbenin olduğu bahçeye girerken bizi sevimli güzel kediler karşılıyor, hoş geldiniz diyorlar hal diliyle. Ziyarete eşlik edip kendilerini sevdiriyorlar. Konevi hazretlerinin vasiyeti gereği üstü kapatılmamış mütevazi kabrinin başına gelince edeple selamımızı verip okumalarımızı yapıyoruz. Üzerimize yağan nuru ve rahmeti zerrelerimize kadar hissediyoruz. Ruhumuz nefes alıyor, sadrımızda genişlik ve şifa buluyoruz. Kabirden gelen güzel kokular ve cıvıl cıvıl kuş sesleri bizi bunaltıcı dünyadan alıp huzur diyarına götürüyor.. Buradan ayrılmak istemiyor gelenler.. Caminin içine girip, buradaki mübareklerin kabirlerini de ziyaret ederek Konevi hazretlerinin çilehanesine yöneliyoruz.. Çilehaneye başınızı eğmeden giremezsiniz, içeri girdiğinizde dik olarak durmanız da mümkün değil, oldukça küçük ve karanlık olan bu özel yerde herhangi bir azanızı bile göremiyorsunuz. Sizi dünyaya dair meşgul edecek hiçbir görüntü ve ses yok. Sadece Rabbiniz ve siz varsınız. Huşu içinde tüm ibadetlerde olması gereken teslimiyetle namaz kılıp dua ediyorsunuz. Büyük bir tefekkür hali.. Birçok kişinin kabire benzettiği bu daracık küçücük yerde günlerce, aylarca, yıllarca yapılan ibadet ve zikirler.. dünyevi olarak bize dar görünen bu mekan manevi olarak nasıl genişlerdi, hangi güzel diyarlara geçiş kapısı olurdu, nice ulvi ziyaretçiler oldu burada nasıl zikirler yapıldı Allah bilir.. Secde ederken aldığınız güzel kokularla çilehanedeki feyz ve duygular tarifsiz.. Sadreddin Konevi Camiinde dikkatimizi çeken Mihrap, Selçuklu dönemi Anadolu mihraplarının en güzel örneklerinden biri ve mihrap nefis mozaiklerle bezeli. Türbesi ile camisi ve çilehanesi ile bizi derinden etkileyen Şeyh Sadrettin Konevi hazretlerini gelin daha yakından tanıyalım. 1208-09 yıllarında Malatya’da doğdu. Babası Mecdüddin İshak, kendisi gibi büyük bir âlim mutasavvıf ve Anadolu Selçukluları nezdinde itibarlı ve mevki sahibi bir zattı. Anadolu Selçuklu Sarayı ile Abbasi Halifesi arasında elçilik görevinde de bulundu. Sarayda şehzadelere hocalık yaptı. Sadreddin Konevî hz, kendini en güzel şekilde yetiştiren babasını dokuz-on yaşlarda iken ahirete uğurladı. Küçük yaşlarda hıfzını tamamladı. Dönemin ilim adamlarından istifade etti, onlardan hadis ve fıkıh okudu. O yıllarda Anadolu’ya gelen Şeyhu’l-Ekber Muhyiddin-i Arabî hz, annesiyle evlendi. Küçük Sadreddin bundan sonra tamamen Muhyiddin-i Arabî hz’nin terbiye ve tedrisi altına girdi. İyi bir tahsil gördü. Muhyiddin-i Arabi hz ile birlikte Halep ve Şam’a gitti. Devamlı onun derslerini takip etti. Tasavvuf terbiyesini bu zattan aldı. Hayatını ibadet ve riyazetlerle zenginleştirdi. Çocuk yaşlarda iken başladığı ağır riyazetleri sevgili annesinden öğreniyoruz. Bir gün yöre hanımları Hz Sadreddin Konevî'nin annesine gelerek şöyle dediler: "Sen zengin, itibarlı bir kişinin hanımı iken şimdi bir Mağripli ihtiyarla evlendin. Ne durumdasın? Hayatından memnun musun?» O da: "Halimden memnunum. Geçimim de iyidir. Fakat gözümün nuru oğlum sıkıntılar içindedir. Gecesi de gündüzü de yoktur. Efendim Muhyiddin-i Arabî kuş eti yer, bal şerbeti içer. Fakat ciğerpareme bir parça arpa ekmeği bile vermez. Yememek ve içmemekten bir deri bir kemik kaldı. Üstelik kimseye de görünmez oldu. Uykusu gitsin diye zembile koyup, bir yere asar" dedi.  O akşam Muhyiddin-i Arabî Hazretleri hanımından bir tavuk istedi. Yemekten sonra hanımına: "Tavuğun kemiklerini bir yere topla" buyurdu. Kadıncağız kemikleri bir yere topladı. O zaman Muhyiddin-i Arabî Hazretleri: "Bismillah! Kalk git ey tavuk" buyurdu. Allahü Teala'nın izniyle tavuk et ve kemiğe büründü ve kanatlanarak uçtu. Bunun üzerine Muhyiddin-i Arabî Hazretleri: "Hanım! Oğlun böyle olduğunda ancak tavuk etini yiyecek" buyurdu. Sadreddin-i Konevi hazretleri Nefehât isimli eserinde anlatır: “Hocam Muhyiddîn-i Arabî hz hayatta iken, benim manevi yüksek makamlara kavuşmam için çok uğraştı. Lâkin hepsi mümkün olmadı. Vefâtından sonra bir gün, kabrini ziyâret edip dönüyordum. Birden kendimi geniş bir ovada buldum. O anda Allahü Teâlânın muhabbeti beni kapladı. Birden Muhyiddîn-i Arabî hz’ nin rûhunu çok güzel bir sûrette gördüm. Tıpkı sâf bir nûrdu. Bir anda kendimi kaybettim. Kendime geldiğimde onun yanında olduğumu gördüm. Bana selâm verdi. Hasretle boynuma sarıldı ve; “Allahü Teâlâya hamd olsun ki, perde aradan kalktı ve sevgililer kavuştu, niyet ve gayret boşa gitmedi. Sağlığımda kavuşamadığın makamlara, vefâtımdan sonra kavuşmuş oldun.” buyurdu. Hocamın benim üzerimde tasarrufu daima devam etti. Sadreddîn-i Konevî hazretleri, bundan sonra çok büyük mânevî derecelere yükseldiğini, mânevî âlemlerin kendisine seyrettirildiğini, hiçbir zaman Allahü Teâlâyı hatırından çıkarmadığını, bir an bile unutmadığını bildirdi. Ömrünü Allahü Teâlânın kullarına hizmet etmekle, ilim ve edep öğretmekle geçiren Sadreddîn-i Konevî hazretlerinin duasıyla bugünkü yazımızı sırlayalım. -“Yâ Rabbî! Kalbimizi senden başka şeye yönelmekten ve senden başkasıyla meşgûl olmaktan temizle. Bizi bizden al, bizim yerimize bizi kendinle doldur. Bizi başkalarına ve şeytana oyuncak yapma. Bize nûr bahşet. Duâlarımızı çabucak, kendi istediğin şekilde kabûl buyur. Sen işitensin. Sen bize yakınsın. Sen duâlara icâbet edensin.” Amiinnn. Yazımız devam edecek.. Selametle.. Emine Aydemir Kaynaklar: HAMDİZADE ABDULKADİR“ŞEYH SADREDDİN KONEVİ” İSLAM ANSİKLOPEDİSİ KONYA’NIN VELİLERİ, ALİMLERİ VE HOCALARI (M. ALİ UZ)
Ekleme Tarihi: 24 Haziran 2024 - Pazartesi

ŞEYH SADREDDİN-İ KONEVİ HZ

ŞEYH SADREDDİN-İ KONEVİ HZ Selamun aleyküm ve rahmetullahi ve berekatühuu Selçuklu’nun gözdesi, ilmin merkezi, medreseler başkenti Konya’mızın büyük alim ve velilerinden; Muhyiddin-i Arabi hazretlerinin evladı ve talebesi Şeyh Sadreddin-i Konevi hz’nin huzurundayız. Öyle bir Şeyh ki, Aşıklar Piri Hz Mevlana Muhammed Celaleddin Rumi’ye, dünyanın bildiği “Mevlana (Efendimiz)” ismini vermiş ve Hz Mevlana, cenaze namazını kıldırması için Şeyh Sadreddin Konevi hazretlerine vasiyette bulunmuştur. Türbenin olduğu bahçeye girerken bizi sevimli güzel kediler karşılıyor, hoş geldiniz diyorlar hal diliyle. Ziyarete eşlik edip kendilerini sevdiriyorlar. Konevi hazretlerinin vasiyeti gereği üstü kapatılmamış mütevazi kabrinin başına gelince edeple selamımızı verip okumalarımızı yapıyoruz. Üzerimize yağan nuru ve rahmeti zerrelerimize kadar hissediyoruz. Ruhumuz nefes alıyor, sadrımızda genişlik ve şifa buluyoruz. Kabirden gelen güzel kokular ve cıvıl cıvıl kuş sesleri bizi bunaltıcı dünyadan alıp huzur diyarına götürüyor.. Buradan ayrılmak istemiyor gelenler.. Caminin içine girip, buradaki mübareklerin kabirlerini de ziyaret ederek Konevi hazretlerinin çilehanesine yöneliyoruz.. Çilehaneye başınızı eğmeden giremezsiniz, içeri girdiğinizde dik olarak durmanız da mümkün değil, oldukça küçük ve karanlık olan bu özel yerde herhangi bir azanızı bile göremiyorsunuz. Sizi dünyaya dair meşgul edecek hiçbir görüntü ve ses yok. Sadece Rabbiniz ve siz varsınız. Huşu içinde tüm ibadetlerde olması gereken teslimiyetle namaz kılıp dua ediyorsunuz. Büyük bir tefekkür hali.. Birçok kişinin kabire benzettiği bu daracık küçücük yerde günlerce, aylarca, yıllarca yapılan ibadet ve zikirler.. dünyevi olarak bize dar görünen bu mekan manevi olarak nasıl genişlerdi, hangi güzel diyarlara geçiş kapısı olurdu, nice ulvi ziyaretçiler oldu burada nasıl zikirler yapıldı Allah bilir.. Secde ederken aldığınız güzel kokularla çilehanedeki feyz ve duygular tarifsiz.. Sadreddin Konevi Camiinde dikkatimizi çeken Mihrap, Selçuklu dönemi Anadolu mihraplarının en güzel örneklerinden biri ve mihrap nefis mozaiklerle bezeli. Türbesi ile camisi ve çilehanesi ile bizi derinden etkileyen Şeyh Sadrettin Konevi hazretlerini gelin daha yakından tanıyalım. 1208-09 yıllarında Malatya’da doğdu. Babası Mecdüddin İshak, kendisi gibi büyük bir âlim mutasavvıf ve Anadolu Selçukluları nezdinde itibarlı ve mevki sahibi bir zattı. Anadolu Selçuklu Sarayı ile Abbasi Halifesi arasında elçilik görevinde de bulundu. Sarayda şehzadelere hocalık yaptı. Sadreddin Konevî hz, kendini en güzel şekilde yetiştiren babasını dokuz-on yaşlarda iken ahirete uğurladı. Küçük yaşlarda hıfzını tamamladı. Dönemin ilim adamlarından istifade etti, onlardan hadis ve fıkıh okudu. O yıllarda Anadolu’ya gelen Şeyhu’l-Ekber Muhyiddin-i Arabî hz, annesiyle evlendi. Küçük Sadreddin bundan sonra tamamen Muhyiddin-i Arabî hz’nin terbiye ve tedrisi altına girdi. İyi bir tahsil gördü. Muhyiddin-i Arabi hz ile birlikte Halep ve Şam’a gitti. Devamlı onun derslerini takip etti. Tasavvuf terbiyesini bu zattan aldı. Hayatını ibadet ve riyazetlerle zenginleştirdi. Çocuk yaşlarda iken başladığı ağır riyazetleri sevgili annesinden öğreniyoruz. Bir gün yöre hanımları Hz Sadreddin Konevî'nin annesine gelerek şöyle dediler: "Sen zengin, itibarlı bir kişinin hanımı iken şimdi bir Mağripli ihtiyarla evlendin. Ne durumdasın? Hayatından memnun musun?» O da: "Halimden memnunum. Geçimim de iyidir. Fakat gözümün nuru oğlum sıkıntılar içindedir. Gecesi de gündüzü de yoktur. Efendim Muhyiddin-i Arabî kuş eti yer, bal şerbeti içer. Fakat ciğerpareme bir parça arpa ekmeği bile vermez. Yememek ve içmemekten bir deri bir kemik kaldı. Üstelik kimseye de görünmez oldu. Uykusu gitsin diye zembile koyup, bir yere asar" dedi.  O akşam Muhyiddin-i Arabî Hazretleri hanımından bir tavuk istedi. Yemekten sonra hanımına: "Tavuğun kemiklerini bir yere topla" buyurdu. Kadıncağız kemikleri bir yere topladı. O zaman Muhyiddin-i Arabî Hazretleri: "Bismillah! Kalk git ey tavuk" buyurdu. Allahü Teala'nın izniyle tavuk et ve kemiğe büründü ve kanatlanarak uçtu. Bunun üzerine Muhyiddin-i Arabî Hazretleri: "Hanım! Oğlun böyle olduğunda ancak tavuk etini yiyecek" buyurdu. Sadreddin-i Konevi hazretleri Nefehât isimli eserinde anlatır: “Hocam Muhyiddîn-i Arabî hz hayatta iken, benim manevi yüksek makamlara kavuşmam için çok uğraştı. Lâkin hepsi mümkün olmadı. Vefâtından sonra bir gün, kabrini ziyâret edip dönüyordum. Birden kendimi geniş bir ovada buldum. O anda Allahü Teâlânın muhabbeti beni kapladı. Birden Muhyiddîn-i Arabî hz’ nin rûhunu çok güzel bir sûrette gördüm. Tıpkı sâf bir nûrdu. Bir anda kendimi kaybettim. Kendime geldiğimde onun yanında olduğumu gördüm. Bana selâm verdi. Hasretle boynuma sarıldı ve; “Allahü Teâlâya hamd olsun ki, perde aradan kalktı ve sevgililer kavuştu, niyet ve gayret boşa gitmedi. Sağlığımda kavuşamadığın makamlara, vefâtımdan sonra kavuşmuş oldun.” buyurdu. Hocamın benim üzerimde tasarrufu daima devam etti. Sadreddîn-i Konevî hazretleri, bundan sonra çok büyük mânevî derecelere yükseldiğini, mânevî âlemlerin kendisine seyrettirildiğini, hiçbir zaman Allahü Teâlâyı hatırından çıkarmadığını, bir an bile unutmadığını bildirdi. Ömrünü Allahü Teâlânın kullarına hizmet etmekle, ilim ve edep öğretmekle geçiren Sadreddîn-i Konevî hazretlerinin duasıyla bugünkü yazımızı sırlayalım. -“Yâ Rabbî! Kalbimizi senden başka şeye yönelmekten ve senden başkasıyla meşgûl olmaktan temizle. Bizi bizden al, bizim yerimize bizi kendinle doldur. Bizi başkalarına ve şeytana oyuncak yapma. Bize nûr bahşet. Duâlarımızı çabucak, kendi istediğin şekilde kabûl buyur. Sen işitensin. Sen bize yakınsın. Sen duâlara icâbet edensin.” Amiinnn. Yazımız devam edecek.. Selametle.. Emine Aydemir Kaynaklar: HAMDİZADE ABDULKADİR“ŞEYH SADREDDİN KONEVİ” İSLAM ANSİKLOPEDİSİ KONYA’NIN VELİLERİ, ALİMLERİ VE HOCALARI (M. ALİ UZ)
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.