Halil MERT
Köşe Yazarı
Halil MERT
 

UKRAYNA... SONUÇ! ALINACAK DERSLER!..

UKRAYNA... SONUÇ! ALINACAK DERSLER!.. ÖN ALMADAN SAVUNMA OLMAZ. EN İYİ SAVUNMA TAARRUZDUR. Ayrıntılı açıklamayı buradan izleyebilirsiniz: https://youtu.be/rCyaoeU5nbs Ukrayna'ya yönelik Rus saldırı ve işgal girişimi sonucu süren savaş üçüncü yılını doldurdu. Tarafların muhtemel asker kayıpları; Ukrayna’nın 60.000 kadar, Rus ordusunun ise 130.000 kadar. Bu fark sizi şaşırtmasın; taarruz eden ordunun zayiatı her zaman daha fazladır. Ayrıca Rus ordu sisteminde insan değersizdir. İkinci Dünya Savaşı’nda da en büyük insan zayiatı yine SSCB ordusuna aitti. Rusya Federasyonu yöneticileri ve Ruslar, Birinci Dünya Savaşı’ndan bu yana kaybettikleri toprakları yeniden ele geçirme hedeflerini hiç saklamadılar. Rus İmparatorluğu ve SSCB süreci sonucunda, SSCB’den ayrılan tüm ülkelerde Rus nüfusu vardı. Bu topluluklar kendi kimliklerini koruyorken ve her bağımsız cumhuriyette Rusça resmî dil statüsündeyken, Rusya’daki diğer halklar –ki çoğu Türk soyludur– Ruslaşmaya devam ediyor. Rusya, Ukrayna’ya ilk olarak Kırım’ı işgal ederek müdahale etti. Akabinde Rusların yoğun yaşadığı bölgeleri karıştırdı. Benzer bir durum Kazakistan’ın kuzeyinde de söz konusudur. Batı, özetle Rusya’ya “Baltık Cumhuriyetleri (Letonya, Litvanya, Estonya), Ukrayna, Polonya ve Balkanlar’dan çık, doğuda istediğini yap!” dedi. Doğuda kim var? Türk Cumhuriyetleri (Moğolistan, Tacikistan ve Afganistan dâhil)... Evet, Batı Rusya’ya öncelikli hedef olarak bu ülkeleri gösterdi. Batı’dan çekilmesini söyledi. Ancak Rusya, Ukrayna harekâtından vazgeçmedi. Kanımca, Türk Cumhuriyetleri’ni daha kolay lokma olarak görüyor. Türk Devletleri Teşkilatı, ortak savunma için en azından kolordu seviyesinde bir ani müdahale gücü oluşturmak için neyi bekliyor acaba? Burada, Türk Dünyası Aksakalı Binali Yıldırım tercihindeki isabetsizliği de artık sorgulamak gerekmiyor mu? Ukrayna Harekâtı nasıl gelişti? Ukrayna, beklenenin üzerinde bir direnç gösterdi ve halk bütünleşti. Batı, Ukrayna’nın yanında lojistik destek sağladı ve Ukraynalı savaş göçmenlerine sahip çıktı. Ukrayna Cumhurbaşkanı V. Zelenskiy, biliyorsunuz Yahudi ve Hazar ya da Aşkenaz kökenli. “Ukrayna’yı İsrail yapacağız.” dedi ama Küresel Çete’nin Yahudi kanadı gerektiği gibi yanında durmadı. Şimdi, Küresel Çete’deki bölünmenin de sonucu olarak D. Trump –biliyorsunuz Evanjelik– Ukrayna’ya daha önce ABD’nin hibe ettiği silah ve diğer malzemeleri fiyatlandırdı. Ukrayna’ya, ABD’nin verdiklerinin en az yedi katı borç çıkarttı. D. Trump’ın gelişiyle... ABD-AB arasındaki gizli çekişme belirgin hâle geldi. İngiltere’nin küresel etkinliği zayıflamaya devam ediyor. Aynı şekilde Fransa da Ukrayna’ya daha önce verdiği sözlerden döndü. Küresel Çete’deki kavganın tarafları netleşmeye başladı. Devletler ve halklar, ideallerinden kopartılmaya devam ettiği için Avrupa’da sapkınlar dahi muhafazakâr partilerden seçilebiliyor. Dünyada derinliği olan siyasi lider yok denecek kadar azaldı. Ne lider var ne de arkalarında ülke menfaatleri için can verecek kitleler… Gazze’deki direniş dahi, başta Araplar olmak üzere İslam ülkeleri ve halklarının ne kadar dayanıksız olduğunu gösterdi. Batı ve ABD’de, insan hakları anlamında duyarlılık arttı. İslam dinine yönelik ilgi ve yönelişler arttı. NATO, AB gibi ittifakların ne kadar zayıf bağlarla bir arada durduğu ve etkisinin sınırlı olduğu görüldü. Peki, Ukrayna’nın son durumu nedir? Ukrayna, Rusya’ya beklenenin üzerinde bir direnç gösterdi ve savunmaya devam ediyor. D. Trump, köşeye sıkışmış Ukrayna’nın yeraltı zenginliklerine çökmeye çalışıyor. ABD, emperyalist ve yağmacı duruşunu netleştirdi. ABD’nin tutum değiştirmesi sonucu Avrupa ülkeleri, özellikle Fransa verdiği sözleri unuttu, Ukrayna yalnız bırakıldı. Ukrayna savunma sanayiinin belli şehirlerde toplanmış olması, işgal sonrası buradaki üretimin durmasıyla stratejik riskleri açıkça gösterdi. Düzenli ordunun ne kadar elzem olduğu, Türkiye’deki ORDU-MİLLET kavramının önemi bir kez daha ortaya çıktı. Türkiye ve Türk Milleti’nin alacağı dersler: Küresel güçlere asla güvenilmez. Ecdadımızın dediği gibi “Yılanla, ayıyla çuvala girilmez.” Millî birlik şarttır. Ukrayna’da toplumun kenetlenmesi, savunma direncini artırdı. İstiklâl Harbimiz de bizim için büyük bir referanstır. Türkiye, Türk Dünyası ile Osmanlı Milletler Topluluğu’nu çevresinde bir araya getirmelidir. Dış ilişkilerde hep ilk sersemletici yumruğu yedikten sonra harekete geçmek, son 250 yılın dış politikası olmuştur. Bu kabul edilemez. Önden tedbir alınmalıdır. Savunma sanayimiz büyümektedir. Ancak... Popülizme ve medya şovuna mahkûm edilmemelidir. KAAN ve HÜRKUŞ için motor sorunu kamuoyundan saklanmaktadır. Ancak bunu saklayanlar, çözüm adına da bir şey yapmamaktadır. Savunma sanayiinde üst yöneticiler, muharip ruhlu, millî ve fedakâr insanlardan seçilmelidir. Son söz... Yarın, yeni bir güne dinç ve çözüm üreterek, çaresizlik ve savunma psikolojisinden kurtulmuş olarak uyanmak zorundayız. Millî insanlar, hangi siyasî hareketin içinde olurlarsa olsunlar bir araya gelmelidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Mete Han’dan bu yana gelen bağımsız Türk imparatorlukları ve devletlerinin damarını, yolunu ve mirasını temsil eder. Bu sorumluluk her birimizin üzerine yüktür, borçtur. Özetle; bölgesinde ve dünyada etkin Büyük Türk Cihan Devleti’ni kurmaktan başka çaremiz yoktur. E. Yb. Halil MERT Strateji ve Yönetim Uzmanı Elektrik-Elektronik Mühendisi
Ekleme Tarihi: 25 Şubat 2025 - Salı

UKRAYNA... SONUÇ! ALINACAK DERSLER!..

UKRAYNA... SONUÇ! ALINACAK DERSLER!.. ÖN ALMADAN SAVUNMA OLMAZ. EN İYİ SAVUNMA TAARRUZDUR. Ayrıntılı açıklamayı buradan izleyebilirsiniz: https://youtu.be/rCyaoeU5nbs Ukrayna'ya yönelik Rus saldırı ve işgal girişimi sonucu süren savaş üçüncü yılını doldurdu. Tarafların muhtemel asker kayıpları; Ukrayna’nın 60.000 kadar, Rus ordusunun ise 130.000 kadar. Bu fark sizi şaşırtmasın; taarruz eden ordunun zayiatı her zaman daha fazladır. Ayrıca Rus ordu sisteminde insan değersizdir. İkinci Dünya Savaşı’nda da en büyük insan zayiatı yine SSCB ordusuna aitti. Rusya Federasyonu yöneticileri ve Ruslar, Birinci Dünya Savaşı’ndan bu yana kaybettikleri toprakları yeniden ele geçirme hedeflerini hiç saklamadılar. Rus İmparatorluğu ve SSCB süreci sonucunda, SSCB’den ayrılan tüm ülkelerde Rus nüfusu vardı. Bu topluluklar kendi kimliklerini koruyorken ve her bağımsız cumhuriyette Rusça resmî dil statüsündeyken, Rusya’daki diğer halklar –ki çoğu Türk soyludur– Ruslaşmaya devam ediyor. Rusya, Ukrayna’ya ilk olarak Kırım’ı işgal ederek müdahale etti. Akabinde Rusların yoğun yaşadığı bölgeleri karıştırdı. Benzer bir durum Kazakistan’ın kuzeyinde de söz konusudur. Batı, özetle Rusya’ya “Baltık Cumhuriyetleri (Letonya, Litvanya, Estonya), Ukrayna, Polonya ve Balkanlar’dan çık, doğuda istediğini yap!” dedi. Doğuda kim var? Türk Cumhuriyetleri (Moğolistan, Tacikistan ve Afganistan dâhil)... Evet, Batı Rusya’ya öncelikli hedef olarak bu ülkeleri gösterdi. Batı’dan çekilmesini söyledi. Ancak Rusya, Ukrayna harekâtından vazgeçmedi. Kanımca, Türk Cumhuriyetleri’ni daha kolay lokma olarak görüyor. Türk Devletleri Teşkilatı, ortak savunma için en azından kolordu seviyesinde bir ani müdahale gücü oluşturmak için neyi bekliyor acaba? Burada, Türk Dünyası Aksakalı Binali Yıldırım tercihindeki isabetsizliği de artık sorgulamak gerekmiyor mu? Ukrayna Harekâtı nasıl gelişti? Ukrayna, beklenenin üzerinde bir direnç gösterdi ve halk bütünleşti. Batı, Ukrayna’nın yanında lojistik destek sağladı ve Ukraynalı savaş göçmenlerine sahip çıktı. Ukrayna Cumhurbaşkanı V. Zelenskiy, biliyorsunuz Yahudi ve Hazar ya da Aşkenaz kökenli. “Ukrayna’yı İsrail yapacağız.” dedi ama Küresel Çete’nin Yahudi kanadı gerektiği gibi yanında durmadı. Şimdi, Küresel Çete’deki bölünmenin de sonucu olarak D. Trump –biliyorsunuz Evanjelik– Ukrayna’ya daha önce ABD’nin hibe ettiği silah ve diğer malzemeleri fiyatlandırdı. Ukrayna’ya, ABD’nin verdiklerinin en az yedi katı borç çıkarttı. D. Trump’ın gelişiyle... ABD-AB arasındaki gizli çekişme belirgin hâle geldi. İngiltere’nin küresel etkinliği zayıflamaya devam ediyor. Aynı şekilde Fransa da Ukrayna’ya daha önce verdiği sözlerden döndü. Küresel Çete’deki kavganın tarafları netleşmeye başladı. Devletler ve halklar, ideallerinden kopartılmaya devam ettiği için Avrupa’da sapkınlar dahi muhafazakâr partilerden seçilebiliyor. Dünyada derinliği olan siyasi lider yok denecek kadar azaldı. Ne lider var ne de arkalarında ülke menfaatleri için can verecek kitleler… Gazze’deki direniş dahi, başta Araplar olmak üzere İslam ülkeleri ve halklarının ne kadar dayanıksız olduğunu gösterdi. Batı ve ABD’de, insan hakları anlamında duyarlılık arttı. İslam dinine yönelik ilgi ve yönelişler arttı. NATO, AB gibi ittifakların ne kadar zayıf bağlarla bir arada durduğu ve etkisinin sınırlı olduğu görüldü. Peki, Ukrayna’nın son durumu nedir? Ukrayna, Rusya’ya beklenenin üzerinde bir direnç gösterdi ve savunmaya devam ediyor. D. Trump, köşeye sıkışmış Ukrayna’nın yeraltı zenginliklerine çökmeye çalışıyor. ABD, emperyalist ve yağmacı duruşunu netleştirdi. ABD’nin tutum değiştirmesi sonucu Avrupa ülkeleri, özellikle Fransa verdiği sözleri unuttu, Ukrayna yalnız bırakıldı. Ukrayna savunma sanayiinin belli şehirlerde toplanmış olması, işgal sonrası buradaki üretimin durmasıyla stratejik riskleri açıkça gösterdi. Düzenli ordunun ne kadar elzem olduğu, Türkiye’deki ORDU-MİLLET kavramının önemi bir kez daha ortaya çıktı. Türkiye ve Türk Milleti’nin alacağı dersler: Küresel güçlere asla güvenilmez. Ecdadımızın dediği gibi “Yılanla, ayıyla çuvala girilmez.” Millî birlik şarttır. Ukrayna’da toplumun kenetlenmesi, savunma direncini artırdı. İstiklâl Harbimiz de bizim için büyük bir referanstır. Türkiye, Türk Dünyası ile Osmanlı Milletler Topluluğu’nu çevresinde bir araya getirmelidir. Dış ilişkilerde hep ilk sersemletici yumruğu yedikten sonra harekete geçmek, son 250 yılın dış politikası olmuştur. Bu kabul edilemez. Önden tedbir alınmalıdır. Savunma sanayimiz büyümektedir. Ancak... Popülizme ve medya şovuna mahkûm edilmemelidir. KAAN ve HÜRKUŞ için motor sorunu kamuoyundan saklanmaktadır. Ancak bunu saklayanlar, çözüm adına da bir şey yapmamaktadır. Savunma sanayiinde üst yöneticiler, muharip ruhlu, millî ve fedakâr insanlardan seçilmelidir. Son söz... Yarın, yeni bir güne dinç ve çözüm üreterek, çaresizlik ve savunma psikolojisinden kurtulmuş olarak uyanmak zorundayız. Millî insanlar, hangi siyasî hareketin içinde olurlarsa olsunlar bir araya gelmelidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Mete Han’dan bu yana gelen bağımsız Türk imparatorlukları ve devletlerinin damarını, yolunu ve mirasını temsil eder. Bu sorumluluk her birimizin üzerine yüktür, borçtur. Özetle; bölgesinde ve dünyada etkin Büyük Türk Cihan Devleti’ni kurmaktan başka çaremiz yoktur. E. Yb. Halil MERT Strateji ve Yönetim Uzmanı Elektrik-Elektronik Mühendisi
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.