Mehmet Nuri BİNGÖL
Köşe Yazarı
Mehmet Nuri BİNGÖL
 

EDEBİYAT HAKKINDA BAZI NOTLAR

<p>Edebiyat bir ırmak ki asli maksadına t&uuml;rl&uuml; parıltılarla, bin bir şırıltı ile akar gider. Diğer ırmaklar gibi bent ve baraj da dinlemez; hi&ccedil;bir zincir de bağlayamaz onu, zihinlerdeki prangaları par&ccedil;alar atar.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Hani &ccedil;ok bilinmeyenli problemler vardır. &nbsp;Edebiyat ve irfan &ccedil;alışmaları biraz da onlara benzer. O denklemin asli unsurlarından birini bile yerli yerine oturtmayı unuttuğumuz ya da bundan gaflet ettiğimiz an yaptıklarımız &ldquo;hebaen mensur&rdquo; olur. &Uuml;zerine simsiyah ve kapkalın bir &ccedil;izgi &ccedil;ekilir.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Onca ter, onca gayret, onca didinme boşa gider; akıntıya karşı k&uuml;rek sallama gibi bir garabet. Size kalan ise arada bir sızlanmadır sadece. Bazen de kuru bir şişinme, kibir&hellip; <em>&ldquo;Bir dane sıdk&rdquo; bir g&uuml;n gelir, &ldquo;bir harman yalanı yakar.&rdquo; halbuki.</em><br /> &nbsp;</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Edebiyat ve onun girift meseleleri, en m&uuml;şk&uuml;l &nbsp;kimyevi &ldquo;bileşim&rdquo;leri g&ouml;lgede bırakacak kadar terkiplidir, bir b&uuml;t&uuml;nl&uuml;k. Onun &ldquo;k&uuml;lli&rdquo; olduğunu atladığımız an, istediğimiz neticeyi bize hediye etmez.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Edebiyat sadece &ldquo;ilim&rdquo; değildir, sadece tebliğ değildir, sadece &ldquo;ferdiyet&rdquo;&ccedil;ilik değildir, sadece &ldquo;i&ccedil;timai&rdquo; bir oluş değildir. Tenkit olsun diye tenkit&hellip; Bu sonuncusu hi&ccedil; değildir; onun adı karalamadır, kara &ccedil;almadır.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Hani k&ouml;rlerle filin hik&acirc;yesi bilinir. K&ouml;r&uuml;n biri hayvanın kulağını kavrar; &ldquo;Fil, şal gibi geniş bir şeydir.&rdquo; der; bir diğeri ayağını yakalar, &ldquo;Fil, s&uuml;tun gibi bir nesnedir.&rdquo; der. B&ouml;ylece ağız dalaşı s&uuml;r&uuml;p gider. Halbuki fil, b&uuml;t&uuml;n azalarıyla birlikte fildir, ayrı ayrı azalarıyla değil.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Demek ki o terkibi kurmanız, sonra da &ldquo;muhafaza etmeniz&rdquo; m&uuml;himdir. Yoksa bir tarafa ağırlık vererek -subjektif &ouml;l&ccedil;&uuml;lerle- orayı bastırmakla kurulacak eciş b&uuml;c&uuml;ş bir bina sanılamaz.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Edebiyat ve edebiyat&ccedil;ı, indi teviller ve &ldquo;kendine yontmalar&rdquo;la durdurulacak bir nesne de değildir. Evet, ger&ccedil;ek edebiyat&ccedil;ı yetiştirmenin zor ve ciddi bir iş olduğunu es ge&ccedil;miyoruz. O &ndash; &ccedil;okların zannettiği gibi- kuru bir g&ouml;n&uuml;l ve his insanı değil, akıl ve mantık adamıdır da.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Beyin ve zevkinizi birlikte kullanmazsanız, iki ayağı koparılmış masalara d&ouml;nersiniz. Fikir ve his d&uuml;nyanızı ona buna kaptırmadan, kapılmadan, kapılanmadan, kapıkulu olmadan, hor- hakir g&ouml;r&uuml;lmekten korkmadan kendi &nbsp;&ldquo;değişmez &ouml;l&ccedil;&uuml;&rdquo; istikametinde kullanmazsanız, sizden iyi demagog olur ama edebiyat&ccedil;ı olmaz. Aslında b&ouml;ylelerine bırakın edebiyat&ccedil;ı demek, insan demek bile zorlaşır.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Bu vartadan sıyrılmak ancak edebiyatın terkipli, k&uuml;lli, ciddi, aynı zamanda da &ldquo;b&uuml;t&uuml;nl&uuml;k&ccedil;&uuml;&rdquo; bir &ccedil;alışma olduğuna <strong><em>inanmaktan</em></strong> ge&ccedil;er. Eğer bu inanıştan mahrum bir insansak, bir &ldquo;&ouml;d&uuml;l&rdquo; ya da &ldquo;&uuml;n&rdquo; uğruna kendi &ouml;l&ccedil;&uuml;lerimizden ayrılacak bir tipsek, bizden edebiyat&ccedil;ı filan olmaz.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; &Acirc;kif&rsquo;in İstanbul-Ankara- Mısır hattındaki hayatı ne b&uuml;y&uuml;k ibrettir. Onunkine zıt bir eda i&ccedil;indeysek eğer, bir iki eserle edebiyat&ccedil;ı olduğumuzu sanır<em>, &ldquo;...fani d&uuml;nyada bıraktığı eserlerle&rdquo;</em> boşuna şişinen hadsizin biri olur &ccedil;ıkarız.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Edebiyat, onu-bunu meşhur edince başarılmış bir &ldquo;meşgale&rdquo; de değildir. İsim duyurmanın y&uuml;zlerce yolu vardır; bunlardan sadece biri edebiyatın t&uuml;rleridir, şiir ve nesirdir. Lakin sırf bu gaye, yani ş&ouml;hret uğrunda didinen bir kişi kendi k&uuml;llerini yele vermek dışında bir netice alamaz. Bazen okunabilir, tomar tomar kitap da satabilir, ama arkasından giden ve şiirlerinden ders alan bir kitlesi olur mu? En fazla on yılda unutulur gider. &nbsp;İsim duyurmakla mesele hallolacak olsaydı, en &ldquo;kıytırık&rdquo; ama meşhur bir futbolcunun iyi bir edebiyat&ccedil;ı sayılması gerekirdi. Halbuki bilinir ki, en sağlam eserlerini g&ouml;stermiş, <em>&ldquo;lafla peynir gemisi y&uuml;r&uuml;tmemiş&rdquo;</em> bir edebiyat&ccedil;ıyı, meşhur bir futbol adamını tanıyanların y&uuml;zde, belki de binde biri bile tanımaz. Bu &ldquo;yığın&rdquo;ın onu tanımaması da ona bir nakise getirmez.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Bir Yahya Kemal&rsquo;i, hi&ccedil; kimse tanımasa da olur; bu onun edebi değerini d&uuml;ş&uuml;r&uuml;r m&uuml;? Satırlar aracılığıyla sohbet etiğimiz bir dostum, bir yazısında, <em>&ldquo;boşalmak i&ccedil;in dolmak lazım&rdquo;</em> diyordu. Ne doğru, ne m&uuml;stakim, ne hikmetli s&ouml;z&hellip; Ama ilk okuduğumda da biraz eksik buldum, şimdi de bir y&ouml;n&uuml;n&uuml; eksik bulurum s&ouml;z&uuml;n. <strong><em>&ldquo;D&uuml;ş&uuml;nerek dolmak lazım.&rdquo;</em></strong> dese daha iyi olurdu.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Nedir d&uuml;ş&uuml;nmek? Başka bir ifadeyle se&ccedil;mektir; &ouml;n&uuml;m&uuml;ze dizilmiş fikir ve zevk yollarından, &uuml;sluplardan, meselelerden birini se&ccedil;mektir. Bu se&ccedil;işleri tek tek ve ayrı ayrı ele almayıp, d&uuml;ş&uuml;ncemizle; &ldquo;rehber&rdquo; d&uuml;ş&uuml;ncelerle bir terkibe varmaktır. Bunun i&ccedil;in de &ldquo;boğuşmaya&rdquo; benzer bir kaotik zemin değil, <em>&ldquo;m&uuml;sbet hareketi intac eden&rdquo;</em> kendi yolunun tezyini ile uğraşılacak &ldquo;zeminler&rdquo; gerekir.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Hep aynı &ldquo;odak&rdquo;ın &ccedil;evresinde dolanmak&hellip; O terkibe ulaşamayışın en a&ccedil;ık ifadesidir bu. &Ouml;z&uuml; bulduktan sonra, kabuğun şekliyle ya da rengiyle uğraşmak; <em>&ldquo;benim oğlum bina okur, d&ouml;ner d&ouml;ner yine okur</em>&rdquo; meseli gibi, hep aynı sabit fikre kilitlenmek ne edebiyat&ccedil;ıya, ne de insana yakışır.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Hep aynı kabuk renginde karar kılmak &ldquo;belağat&rdquo;ın keyfiyetine uymadığı gibi, asli terkibi kavradıktan sonra, o tek &ldquo;yanlı&rdquo; terkibi &nbsp;yeg&acirc;ne mihrak g&ouml;rmek de edebiyat iklimine uymaz.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Edebiyat ırmağında ilerlemek, onun ciddiyetini ve &ldquo;k&uuml;lli oluş&rdquo;unu kavramakla eştir. Bediiyatın insan ve hayatla b&uuml;t&uuml;nleşmiş bir yapı olduğunu unutmak, o ırmakta y&uuml;zen sal, sandal, yelkenli ya da gemiyi &ldquo;alabora&rdquo; etmek m&acirc;nasına gelir. Vebali bir yana, hi&ccedil; insaf ve izana sığar mı bu?</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; ***</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; &ldquo;Biz d&uuml;nyadan gider olduk&rdquo; dedirtmeyen iklimlere &ccedil;atmıştık nicedir. &ldquo;Kalanlara selam olsun&rdquo; da diyemiyorduk &uuml;stelik; belki de millet&ccedil;e alın yazımızdı bu; tam bilemeyiz. <em>&ldquo;Havz&rdquo;</em>ın &ldquo;tehi&rdquo;, &ldquo;<em>g&uuml;listan</em>&rdquo;ın &ldquo;harab&rdquo; olması belki de mukadderdi, bu sebeptendi.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Mazi ile m&uuml;stakbel arasındaki k&ouml;pr&uuml;lerin bazen doğrudan, bazen de &ldquo;sağ g&ouml;sterip sol vurmak&rdquo; t&uuml;r&uuml; vesilelerle berhava edilmesi, sosyal hayatımızın m&uuml;şk&uuml;l &ldquo;yokuş&rdquo;larda tekliyor olması, tecr&uuml;beli ve g&uuml;ng&ouml;rm&uuml;ş beyinlerin zonklaması, gen&ccedil; nesillerin &nbsp;&ldquo;geleceklere&rdquo; kuşku ile bakması bu duruma &ccedil;are değildir.<br /> &nbsp;&nbsp;&nbsp; K&uuml;lt&uuml;r ve edebiyatımızın bu h&acirc;li, hangi <em>&ldquo;makus&rdquo;</em> zamandan başladı sahiden?.. Elbette ki Kanunnamelerden, Islahat Fermanları&rsquo;ndan, daha yakını Tanzimat&rsquo;tan, &ccedil;ok daha yakını &ldquo;H&uuml;rriyet İnkılabı&rdquo; denilen (!) &nbsp;İkinci Meşrutiyet&rsquo;ten. İş bu g&uuml;nlere dayandı &nbsp;nihayet.<br /> &nbsp;&nbsp;&nbsp; Kimine g&ouml;re<em>&ldquo;bin yıldan beri&rdquo;,</em> Necip Fazıl&rsquo;a g&ouml;re <em>&ldquo;Yeni&ccedil;eri ihanetinden&rdquo; beri,</em> <em>&ldquo;terak&uuml;m&rdquo;</em> ettirilen meseleler, <em>&ldquo; Eski h&acirc;l muhal; ya yeni h&acirc;l, ya izmihlal...&rdquo; </em>bakış a&ccedil;ısıyla hem Osmanlı&rsquo;nın, hem diğer İslam coğrafyalarının, &ldquo;esas ve umdelere&rdquo;&nbsp; ters d&uuml;şmeyecek&nbsp; tanzimlere, tadilata&nbsp; gidilmesi zaruriydi; &nbsp;&ldquo;<em>hakkıyla, temel taşının sağlamlaştırılması</em>&rdquo; m&acirc;nasında bir &ldquo;tecdid&rdquo; de lazımdı. Ve bu yenilenme de sadece ruhi, itikadi, harsi değil, irfan ve edebiyat dahil her sahada saltanatını kurmalıydı.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; &nbsp;Tesbit yığınla, denilecekler pek &ccedil;ok, derya geniş, kovamız ise pek dar. Meselenin bakiyesini zihinlere havale edişimin bir sebebi de, <em>&ldquo;s&ouml;z&uuml;n g&uuml;zelliği kısalığından&rdquo; </em>hikmetiyle kendimi bağlı g&ouml;rmemdendir. &ldquo;<em>Biz d&uuml;nyadan gider olduk</em>&rdquo; selamını &acirc;leme yayamayışımız değil midir ki manevi iklimler b&ouml;ylesine silik... &ldquo;Yetkililer&rdquo; ders alıp gereğini yapmazsa elbet&hellip;<br /> &nbsp;</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; ***</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; (Bu notları da bir edebi &ccedil;alışmanın nasıl bir ceht gerektirdiğinin misali olması cihetiyle tuttum. MNB) İlk &ccedil;alışmam olan ve n&uuml;shalarını kaybettiğim &ldquo;Kafkasya&rsquo;da Sarp Ufuklar&rdquo; tefrika romanı okuyunca pek amat&ouml;rce ve bir &ldquo;roman denemesi&rdquo; mahiyetinde g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml;mden, yayımlandığı gazete n&uuml;shalarını saklamadığım, hatta imha ettiğim roman &ccedil;alışmasına başlama hik&acirc;yem &nbsp;o g&uuml;nlerle i&ccedil;indeki dostlara olan hasretimi &ccedil;oğaltan bir unsur&hellip;</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; İstanbul Edebiyat Fak&uuml;ltesi&rsquo;nden, olması gerektiği gibi, hemen hemen hepsi de edebi &ccedil;alışmalarla meşgul bir arkadaş &ccedil;evrem bulunuyor. G&ouml;n&uuml;ll&uuml; gazete musahhihinden, bulmaca hazırlayanından, -bu fakir gibi- g&ouml;n&uuml;ll&uuml; dergi &ccedil;alışanından, &ouml;zel sayfalara inceleme, makale, fıkra, deneme hazırlayıp yayımlayan dostlarım var ve kimisiyle h&acirc;la haberleşiriz.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Birka&ccedil; haftada bir araya gelip t&uuml;rl&uuml; edebi sohbetlerimiz oluyor. Bunlardan birinde kaleme aldığım ama yayımlamadığım bir hik&acirc;yemi seslendiriyor, arkadaşlarımın tenkitlerini talep ediyorum.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Dinleyenler i&ccedil;inde misafir olarak sohbetimize gelmiş romancı İslam Yaşar da var. Hik&acirc;yemi okumayı bitirince cesaretim i&ccedil;in sitayişini belirtti ve memnuniyetini seslendirdi. Ama sadece hik&acirc;yenin başlığını beğenmediğini, &ldquo;Vicdan&rdquo; yerine &ldquo;Kumandan Kim?&rdquo; olsaydı vuruculuğunun daha da artacağını izah etti.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Ona ve diğer dostlarıma &ldquo;Vicdan&rdquo; başlığını koymamdaki haklılığımı izah etmeme rağmen, bu ifadenin &ldquo;sarsıcı&rdquo; olmadığında ısrarcıydı ve <em>&ldquo;Bu uzun hik&acirc;ye, bence zaten bir klasik hik&acirc;ye yapısını &ccedil;ok &ccedil;ok aşmış.&rdquo;</em> dedi bana bakarak, ekledi sonra. <em>&ldquo;Sanki bir romanın kısa bir b&ouml;l&uuml;m&uuml; gibi. Bence Nuri, sen roman yazabilirsin. Bir denesene&hellip;&rdquo;</em></p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Bu &ldquo;edib&rdquo;imizin tavsiyesini emir telakki edip bir roman i&ccedil;in &ldquo;mevzu&rdquo; d&uuml;ş&uuml;nmeye ve aramaya başladım nihayet. &nbsp;Bir bahar g&uuml;n&uuml; &ldquo;Sahaflar&rdquo;dan &nbsp;Bayezıt Camii girişine y&uuml;r&uuml;y&uuml;p ağa&ccedil; ve &ccedil;i&ccedil;ek tarhlarından kopup gelen baharın ıtrını ciğerime &ccedil;ekerken karar verdim. Mazlum ve unutulmuş bir milleti kaleme almalı, bilhassa m&uuml;cadele azmiyle gen&ccedil;liğe misal olacak bir şahsı anlatmalıydım&hellip;</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Ondan sonraki telif g&uuml;nleri mi? Tam manasıyla zihn&icirc; &ccedil;ağlayan seslerini r&uuml;yalarımda bile duyduğum karabasan vakitler başlamıştı. Ama -yaklaşık- on iki yıl sonra tefrikayı tekrar okuyunca gazete n&uuml;shalarını saklamanın m&acirc;nasızlığını anlamıştım. Yine de bir merhale ve <em>&ldquo;Ge&ccedil;miş zaman olur ki hayali cihan değer.&rdquo;</em> unsurunun altın suyundan bir iziydi İmam Şamil&rsquo;i anlattığım &nbsp;eser.&rdquo;<a href="https://www.kastamonur.com/sarp-ufuklarin-hikayesi/#respond">Cevabı iptal et</a>Formun &Uuml;st&uuml;</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; ***</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Bir yazı &ccedil;alışmasına başlamadan &ouml;nce herkesin aklına şu sual gelir. Nasıl yazacağım? Yazmaya başlarken hep bunu sorarız kendimize. İlk bakışta bize &ccedil;ok basit gelen kaideler, kolay ve anlaşılır yazmanızı sağlar. En azından yazdıklarınızın iyi g&ouml;r&uuml;nmesini, iyi okunmasını sağlar. Bu iyi okunma ve g&ouml;r&uuml;nme, hi&ccedil; kuşkusuz muhtevayla ilgili değildir elbet. Burada kastedilen yazının şekil y&ouml;n&uuml;d&uuml;r.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Mutlaka sık sık paragraf yapmalı bence. Paragrafsız bir yazı akıllara upuzun ve &uuml;rk&uuml;t&uuml;c&uuml; bir duvarı getirir. B&ouml;yle bir duvarı hi&ccedil; kimse g&ouml;rmek istemez. Aynen bunun gibi yazınızı da kimse okumak istemez. Her noktalama işaretinden sonra, bir boşluk (espas) bırakmalı elbet. Bu yapılmazsa c&uuml;mle ve kelimeler karmakarışık bir koyun s&uuml;r&uuml;s&uuml;ne benzer.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Ne kadar sade yazılırsa o kadar g&uuml;zel g&ouml;r&uuml;neceğinden eminim. M&uuml;mk&uuml;n olduğunca az noktalama işareti kullanmak gerek. Gereksiz tırnaklardan, parantezlerden, &ccedil;izgilerden, şapkalardan ka&ccedil;ınmak zaruri bence.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; &ldquo;İmla kurallarına&rdquo; mutlaka uyulmalı. O &ldquo;kurallar&rdquo; dilin birliğini ve d&uuml;zenini sağlar. Yazdıklarınızın herkes tarafından anlaşılmasını sağlar. Bilinmeyen bir imla kuralı olursa diye, yanımızda bir &ldquo;imla kılavuzu&rdquo; bulundurmak sizi k&uuml;&ccedil;&uuml;k d&uuml;ş&uuml;rmez.</p> <p>&nbsp;&nbsp; &nbsp;&nbsp;Kısa c&uuml;mleler okunma a&ccedil;ısından b&uuml;y&uuml;k avantaj. Uzun c&uuml;mleler kurup ne kadar usta olduğunuzu g&ouml;stermek isteyebilirsiniz ama art arda sıralanmış onlarca s&ouml;zc&uuml;ğ&uuml;n insan beynine m&acirc;nalı bir mesaj g&ouml;ndermesi, birka&ccedil; s&ouml;zc&uuml;ğ&uuml;n g&ouml;ndermesinden daha zordur.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; İmla kaidelerinin en &ccedil;ok ihlal edilenlerinden ya da yanlış kullanılanlarından biri de ayrı yazılması gereken eklerin bir t&uuml;rl&uuml; yazılmamasıdır. Serde &ouml;ğretmenlik de bulunduğundan, bu hatayı daha &ccedil;ok &ouml;ğrencilerimin yazılı imtihan ya da kompozisyon &ouml;dev kağıtlarında sıklıkla g&ouml;r&uuml;yorum.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Malum, şapka inceltme ya da uzatma işaretidir. Bazı sesli harflerin &uuml;zerine konur. A, u, i gibi. Gayesi, bu harfin uzatılarak ya da iki taneymiş gibi okunması gerektiğini g&ouml;stermektir. Yani şapkalı bir a harfi g&ouml;r&uuml;ld&uuml;ğ&uuml;nde bunu aa gibi okursunuz. T&uuml;rk&ccedil;e&rsquo;ye &ouml;zellikle Arap&ccedil;a ve Fars&ccedil;a dillerinden giren kelimelerdeki &ldquo;anlam karışıklığını&rdquo; &ouml;nlemek i&ccedil;in uzatma işareti kullanmak gerekiyor.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp; &nbsp;Hala yazdığınızda bu s&ouml;zc&uuml;ğ&uuml;n babanın kız kardeşini kastettiği anlaşılır. Ama h&acirc;la yazarsanız bu devam eden, s&uuml;regelen, devam etmekte olan m&acirc;nasına gelir ki &ldquo;kafa karışıklığı&rdquo;na m&acirc;ni olur. Ama &nbsp;reklam yazarken şapkalı da yazsanız, şapkasız da o s&ouml;zc&uuml;ğ&uuml;n reklam olduğu anlaşılır. Yazının sade olması bakımından gereksiz ve sık şapka kullanılmamasını daha uygun buluyorum. Yazıyı illa &ldquo;s&uuml;slemek&rdquo; istiyorsanız o ayrı!..</p>
Ekleme Tarihi: 13 Ekim 2019 - Pazar

EDEBİYAT HAKKINDA BAZI NOTLAR

<p>Edebiyat bir ırmak ki asli maksadına t&uuml;rl&uuml; parıltılarla, bin bir şırıltı ile akar gider. Diğer ırmaklar gibi bent ve baraj da dinlemez; hi&ccedil;bir zincir de bağlayamaz onu, zihinlerdeki prangaları par&ccedil;alar atar.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Hani &ccedil;ok bilinmeyenli problemler vardır. &nbsp;Edebiyat ve irfan &ccedil;alışmaları biraz da onlara benzer. O denklemin asli unsurlarından birini bile yerli yerine oturtmayı unuttuğumuz ya da bundan gaflet ettiğimiz an yaptıklarımız &ldquo;hebaen mensur&rdquo; olur. &Uuml;zerine simsiyah ve kapkalın bir &ccedil;izgi &ccedil;ekilir.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Onca ter, onca gayret, onca didinme boşa gider; akıntıya karşı k&uuml;rek sallama gibi bir garabet. Size kalan ise arada bir sızlanmadır sadece. Bazen de kuru bir şişinme, kibir&hellip; <em>&ldquo;Bir dane sıdk&rdquo; bir g&uuml;n gelir, &ldquo;bir harman yalanı yakar.&rdquo; halbuki.</em><br /> &nbsp;</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Edebiyat ve onun girift meseleleri, en m&uuml;şk&uuml;l &nbsp;kimyevi &ldquo;bileşim&rdquo;leri g&ouml;lgede bırakacak kadar terkiplidir, bir b&uuml;t&uuml;nl&uuml;k. Onun &ldquo;k&uuml;lli&rdquo; olduğunu atladığımız an, istediğimiz neticeyi bize hediye etmez.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Edebiyat sadece &ldquo;ilim&rdquo; değildir, sadece tebliğ değildir, sadece &ldquo;ferdiyet&rdquo;&ccedil;ilik değildir, sadece &ldquo;i&ccedil;timai&rdquo; bir oluş değildir. Tenkit olsun diye tenkit&hellip; Bu sonuncusu hi&ccedil; değildir; onun adı karalamadır, kara &ccedil;almadır.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Hani k&ouml;rlerle filin hik&acirc;yesi bilinir. K&ouml;r&uuml;n biri hayvanın kulağını kavrar; &ldquo;Fil, şal gibi geniş bir şeydir.&rdquo; der; bir diğeri ayağını yakalar, &ldquo;Fil, s&uuml;tun gibi bir nesnedir.&rdquo; der. B&ouml;ylece ağız dalaşı s&uuml;r&uuml;p gider. Halbuki fil, b&uuml;t&uuml;n azalarıyla birlikte fildir, ayrı ayrı azalarıyla değil.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Demek ki o terkibi kurmanız, sonra da &ldquo;muhafaza etmeniz&rdquo; m&uuml;himdir. Yoksa bir tarafa ağırlık vererek -subjektif &ouml;l&ccedil;&uuml;lerle- orayı bastırmakla kurulacak eciş b&uuml;c&uuml;ş bir bina sanılamaz.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Edebiyat ve edebiyat&ccedil;ı, indi teviller ve &ldquo;kendine yontmalar&rdquo;la durdurulacak bir nesne de değildir. Evet, ger&ccedil;ek edebiyat&ccedil;ı yetiştirmenin zor ve ciddi bir iş olduğunu es ge&ccedil;miyoruz. O &ndash; &ccedil;okların zannettiği gibi- kuru bir g&ouml;n&uuml;l ve his insanı değil, akıl ve mantık adamıdır da.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Beyin ve zevkinizi birlikte kullanmazsanız, iki ayağı koparılmış masalara d&ouml;nersiniz. Fikir ve his d&uuml;nyanızı ona buna kaptırmadan, kapılmadan, kapılanmadan, kapıkulu olmadan, hor- hakir g&ouml;r&uuml;lmekten korkmadan kendi &nbsp;&ldquo;değişmez &ouml;l&ccedil;&uuml;&rdquo; istikametinde kullanmazsanız, sizden iyi demagog olur ama edebiyat&ccedil;ı olmaz. Aslında b&ouml;ylelerine bırakın edebiyat&ccedil;ı demek, insan demek bile zorlaşır.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Bu vartadan sıyrılmak ancak edebiyatın terkipli, k&uuml;lli, ciddi, aynı zamanda da &ldquo;b&uuml;t&uuml;nl&uuml;k&ccedil;&uuml;&rdquo; bir &ccedil;alışma olduğuna <strong><em>inanmaktan</em></strong> ge&ccedil;er. Eğer bu inanıştan mahrum bir insansak, bir &ldquo;&ouml;d&uuml;l&rdquo; ya da &ldquo;&uuml;n&rdquo; uğruna kendi &ouml;l&ccedil;&uuml;lerimizden ayrılacak bir tipsek, bizden edebiyat&ccedil;ı filan olmaz.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; &Acirc;kif&rsquo;in İstanbul-Ankara- Mısır hattındaki hayatı ne b&uuml;y&uuml;k ibrettir. Onunkine zıt bir eda i&ccedil;indeysek eğer, bir iki eserle edebiyat&ccedil;ı olduğumuzu sanır<em>, &ldquo;...fani d&uuml;nyada bıraktığı eserlerle&rdquo;</em> boşuna şişinen hadsizin biri olur &ccedil;ıkarız.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Edebiyat, onu-bunu meşhur edince başarılmış bir &ldquo;meşgale&rdquo; de değildir. İsim duyurmanın y&uuml;zlerce yolu vardır; bunlardan sadece biri edebiyatın t&uuml;rleridir, şiir ve nesirdir. Lakin sırf bu gaye, yani ş&ouml;hret uğrunda didinen bir kişi kendi k&uuml;llerini yele vermek dışında bir netice alamaz. Bazen okunabilir, tomar tomar kitap da satabilir, ama arkasından giden ve şiirlerinden ders alan bir kitlesi olur mu? En fazla on yılda unutulur gider. &nbsp;İsim duyurmakla mesele hallolacak olsaydı, en &ldquo;kıytırık&rdquo; ama meşhur bir futbolcunun iyi bir edebiyat&ccedil;ı sayılması gerekirdi. Halbuki bilinir ki, en sağlam eserlerini g&ouml;stermiş, <em>&ldquo;lafla peynir gemisi y&uuml;r&uuml;tmemiş&rdquo;</em> bir edebiyat&ccedil;ıyı, meşhur bir futbol adamını tanıyanların y&uuml;zde, belki de binde biri bile tanımaz. Bu &ldquo;yığın&rdquo;ın onu tanımaması da ona bir nakise getirmez.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Bir Yahya Kemal&rsquo;i, hi&ccedil; kimse tanımasa da olur; bu onun edebi değerini d&uuml;ş&uuml;r&uuml;r m&uuml;? Satırlar aracılığıyla sohbet etiğimiz bir dostum, bir yazısında, <em>&ldquo;boşalmak i&ccedil;in dolmak lazım&rdquo;</em> diyordu. Ne doğru, ne m&uuml;stakim, ne hikmetli s&ouml;z&hellip; Ama ilk okuduğumda da biraz eksik buldum, şimdi de bir y&ouml;n&uuml;n&uuml; eksik bulurum s&ouml;z&uuml;n. <strong><em>&ldquo;D&uuml;ş&uuml;nerek dolmak lazım.&rdquo;</em></strong> dese daha iyi olurdu.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Nedir d&uuml;ş&uuml;nmek? Başka bir ifadeyle se&ccedil;mektir; &ouml;n&uuml;m&uuml;ze dizilmiş fikir ve zevk yollarından, &uuml;sluplardan, meselelerden birini se&ccedil;mektir. Bu se&ccedil;işleri tek tek ve ayrı ayrı ele almayıp, d&uuml;ş&uuml;ncemizle; &ldquo;rehber&rdquo; d&uuml;ş&uuml;ncelerle bir terkibe varmaktır. Bunun i&ccedil;in de &ldquo;boğuşmaya&rdquo; benzer bir kaotik zemin değil, <em>&ldquo;m&uuml;sbet hareketi intac eden&rdquo;</em> kendi yolunun tezyini ile uğraşılacak &ldquo;zeminler&rdquo; gerekir.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Hep aynı &ldquo;odak&rdquo;ın &ccedil;evresinde dolanmak&hellip; O terkibe ulaşamayışın en a&ccedil;ık ifadesidir bu. &Ouml;z&uuml; bulduktan sonra, kabuğun şekliyle ya da rengiyle uğraşmak; <em>&ldquo;benim oğlum bina okur, d&ouml;ner d&ouml;ner yine okur</em>&rdquo; meseli gibi, hep aynı sabit fikre kilitlenmek ne edebiyat&ccedil;ıya, ne de insana yakışır.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Hep aynı kabuk renginde karar kılmak &ldquo;belağat&rdquo;ın keyfiyetine uymadığı gibi, asli terkibi kavradıktan sonra, o tek &ldquo;yanlı&rdquo; terkibi &nbsp;yeg&acirc;ne mihrak g&ouml;rmek de edebiyat iklimine uymaz.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Edebiyat ırmağında ilerlemek, onun ciddiyetini ve &ldquo;k&uuml;lli oluş&rdquo;unu kavramakla eştir. Bediiyatın insan ve hayatla b&uuml;t&uuml;nleşmiş bir yapı olduğunu unutmak, o ırmakta y&uuml;zen sal, sandal, yelkenli ya da gemiyi &ldquo;alabora&rdquo; etmek m&acirc;nasına gelir. Vebali bir yana, hi&ccedil; insaf ve izana sığar mı bu?</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; ***</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; &ldquo;Biz d&uuml;nyadan gider olduk&rdquo; dedirtmeyen iklimlere &ccedil;atmıştık nicedir. &ldquo;Kalanlara selam olsun&rdquo; da diyemiyorduk &uuml;stelik; belki de millet&ccedil;e alın yazımızdı bu; tam bilemeyiz. <em>&ldquo;Havz&rdquo;</em>ın &ldquo;tehi&rdquo;, &ldquo;<em>g&uuml;listan</em>&rdquo;ın &ldquo;harab&rdquo; olması belki de mukadderdi, bu sebeptendi.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Mazi ile m&uuml;stakbel arasındaki k&ouml;pr&uuml;lerin bazen doğrudan, bazen de &ldquo;sağ g&ouml;sterip sol vurmak&rdquo; t&uuml;r&uuml; vesilelerle berhava edilmesi, sosyal hayatımızın m&uuml;şk&uuml;l &ldquo;yokuş&rdquo;larda tekliyor olması, tecr&uuml;beli ve g&uuml;ng&ouml;rm&uuml;ş beyinlerin zonklaması, gen&ccedil; nesillerin &nbsp;&ldquo;geleceklere&rdquo; kuşku ile bakması bu duruma &ccedil;are değildir.<br /> &nbsp;&nbsp;&nbsp; K&uuml;lt&uuml;r ve edebiyatımızın bu h&acirc;li, hangi <em>&ldquo;makus&rdquo;</em> zamandan başladı sahiden?.. Elbette ki Kanunnamelerden, Islahat Fermanları&rsquo;ndan, daha yakını Tanzimat&rsquo;tan, &ccedil;ok daha yakını &ldquo;H&uuml;rriyet İnkılabı&rdquo; denilen (!) &nbsp;İkinci Meşrutiyet&rsquo;ten. İş bu g&uuml;nlere dayandı &nbsp;nihayet.<br /> &nbsp;&nbsp;&nbsp; Kimine g&ouml;re<em>&ldquo;bin yıldan beri&rdquo;,</em> Necip Fazıl&rsquo;a g&ouml;re <em>&ldquo;Yeni&ccedil;eri ihanetinden&rdquo; beri,</em> <em>&ldquo;terak&uuml;m&rdquo;</em> ettirilen meseleler, <em>&ldquo; Eski h&acirc;l muhal; ya yeni h&acirc;l, ya izmihlal...&rdquo; </em>bakış a&ccedil;ısıyla hem Osmanlı&rsquo;nın, hem diğer İslam coğrafyalarının, &ldquo;esas ve umdelere&rdquo;&nbsp; ters d&uuml;şmeyecek&nbsp; tanzimlere, tadilata&nbsp; gidilmesi zaruriydi; &nbsp;&ldquo;<em>hakkıyla, temel taşının sağlamlaştırılması</em>&rdquo; m&acirc;nasında bir &ldquo;tecdid&rdquo; de lazımdı. Ve bu yenilenme de sadece ruhi, itikadi, harsi değil, irfan ve edebiyat dahil her sahada saltanatını kurmalıydı.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; &nbsp;Tesbit yığınla, denilecekler pek &ccedil;ok, derya geniş, kovamız ise pek dar. Meselenin bakiyesini zihinlere havale edişimin bir sebebi de, <em>&ldquo;s&ouml;z&uuml;n g&uuml;zelliği kısalığından&rdquo; </em>hikmetiyle kendimi bağlı g&ouml;rmemdendir. &ldquo;<em>Biz d&uuml;nyadan gider olduk</em>&rdquo; selamını &acirc;leme yayamayışımız değil midir ki manevi iklimler b&ouml;ylesine silik... &ldquo;Yetkililer&rdquo; ders alıp gereğini yapmazsa elbet&hellip;<br /> &nbsp;</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; ***</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; (Bu notları da bir edebi &ccedil;alışmanın nasıl bir ceht gerektirdiğinin misali olması cihetiyle tuttum. MNB) İlk &ccedil;alışmam olan ve n&uuml;shalarını kaybettiğim &ldquo;Kafkasya&rsquo;da Sarp Ufuklar&rdquo; tefrika romanı okuyunca pek amat&ouml;rce ve bir &ldquo;roman denemesi&rdquo; mahiyetinde g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml;mden, yayımlandığı gazete n&uuml;shalarını saklamadığım, hatta imha ettiğim roman &ccedil;alışmasına başlama hik&acirc;yem &nbsp;o g&uuml;nlerle i&ccedil;indeki dostlara olan hasretimi &ccedil;oğaltan bir unsur&hellip;</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; İstanbul Edebiyat Fak&uuml;ltesi&rsquo;nden, olması gerektiği gibi, hemen hemen hepsi de edebi &ccedil;alışmalarla meşgul bir arkadaş &ccedil;evrem bulunuyor. G&ouml;n&uuml;ll&uuml; gazete musahhihinden, bulmaca hazırlayanından, -bu fakir gibi- g&ouml;n&uuml;ll&uuml; dergi &ccedil;alışanından, &ouml;zel sayfalara inceleme, makale, fıkra, deneme hazırlayıp yayımlayan dostlarım var ve kimisiyle h&acirc;la haberleşiriz.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Birka&ccedil; haftada bir araya gelip t&uuml;rl&uuml; edebi sohbetlerimiz oluyor. Bunlardan birinde kaleme aldığım ama yayımlamadığım bir hik&acirc;yemi seslendiriyor, arkadaşlarımın tenkitlerini talep ediyorum.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Dinleyenler i&ccedil;inde misafir olarak sohbetimize gelmiş romancı İslam Yaşar da var. Hik&acirc;yemi okumayı bitirince cesaretim i&ccedil;in sitayişini belirtti ve memnuniyetini seslendirdi. Ama sadece hik&acirc;yenin başlığını beğenmediğini, &ldquo;Vicdan&rdquo; yerine &ldquo;Kumandan Kim?&rdquo; olsaydı vuruculuğunun daha da artacağını izah etti.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Ona ve diğer dostlarıma &ldquo;Vicdan&rdquo; başlığını koymamdaki haklılığımı izah etmeme rağmen, bu ifadenin &ldquo;sarsıcı&rdquo; olmadığında ısrarcıydı ve <em>&ldquo;Bu uzun hik&acirc;ye, bence zaten bir klasik hik&acirc;ye yapısını &ccedil;ok &ccedil;ok aşmış.&rdquo;</em> dedi bana bakarak, ekledi sonra. <em>&ldquo;Sanki bir romanın kısa bir b&ouml;l&uuml;m&uuml; gibi. Bence Nuri, sen roman yazabilirsin. Bir denesene&hellip;&rdquo;</em></p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Bu &ldquo;edib&rdquo;imizin tavsiyesini emir telakki edip bir roman i&ccedil;in &ldquo;mevzu&rdquo; d&uuml;ş&uuml;nmeye ve aramaya başladım nihayet. &nbsp;Bir bahar g&uuml;n&uuml; &ldquo;Sahaflar&rdquo;dan &nbsp;Bayezıt Camii girişine y&uuml;r&uuml;y&uuml;p ağa&ccedil; ve &ccedil;i&ccedil;ek tarhlarından kopup gelen baharın ıtrını ciğerime &ccedil;ekerken karar verdim. Mazlum ve unutulmuş bir milleti kaleme almalı, bilhassa m&uuml;cadele azmiyle gen&ccedil;liğe misal olacak bir şahsı anlatmalıydım&hellip;</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Ondan sonraki telif g&uuml;nleri mi? Tam manasıyla zihn&icirc; &ccedil;ağlayan seslerini r&uuml;yalarımda bile duyduğum karabasan vakitler başlamıştı. Ama -yaklaşık- on iki yıl sonra tefrikayı tekrar okuyunca gazete n&uuml;shalarını saklamanın m&acirc;nasızlığını anlamıştım. Yine de bir merhale ve <em>&ldquo;Ge&ccedil;miş zaman olur ki hayali cihan değer.&rdquo;</em> unsurunun altın suyundan bir iziydi İmam Şamil&rsquo;i anlattığım &nbsp;eser.&rdquo;<a href="https://www.kastamonur.com/sarp-ufuklarin-hikayesi/#respond">Cevabı iptal et</a>Formun &Uuml;st&uuml;</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; ***</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Bir yazı &ccedil;alışmasına başlamadan &ouml;nce herkesin aklına şu sual gelir. Nasıl yazacağım? Yazmaya başlarken hep bunu sorarız kendimize. İlk bakışta bize &ccedil;ok basit gelen kaideler, kolay ve anlaşılır yazmanızı sağlar. En azından yazdıklarınızın iyi g&ouml;r&uuml;nmesini, iyi okunmasını sağlar. Bu iyi okunma ve g&ouml;r&uuml;nme, hi&ccedil; kuşkusuz muhtevayla ilgili değildir elbet. Burada kastedilen yazının şekil y&ouml;n&uuml;d&uuml;r.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Mutlaka sık sık paragraf yapmalı bence. Paragrafsız bir yazı akıllara upuzun ve &uuml;rk&uuml;t&uuml;c&uuml; bir duvarı getirir. B&ouml;yle bir duvarı hi&ccedil; kimse g&ouml;rmek istemez. Aynen bunun gibi yazınızı da kimse okumak istemez. Her noktalama işaretinden sonra, bir boşluk (espas) bırakmalı elbet. Bu yapılmazsa c&uuml;mle ve kelimeler karmakarışık bir koyun s&uuml;r&uuml;s&uuml;ne benzer.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Ne kadar sade yazılırsa o kadar g&uuml;zel g&ouml;r&uuml;neceğinden eminim. M&uuml;mk&uuml;n olduğunca az noktalama işareti kullanmak gerek. Gereksiz tırnaklardan, parantezlerden, &ccedil;izgilerden, şapkalardan ka&ccedil;ınmak zaruri bence.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; &ldquo;İmla kurallarına&rdquo; mutlaka uyulmalı. O &ldquo;kurallar&rdquo; dilin birliğini ve d&uuml;zenini sağlar. Yazdıklarınızın herkes tarafından anlaşılmasını sağlar. Bilinmeyen bir imla kuralı olursa diye, yanımızda bir &ldquo;imla kılavuzu&rdquo; bulundurmak sizi k&uuml;&ccedil;&uuml;k d&uuml;ş&uuml;rmez.</p> <p>&nbsp;&nbsp; &nbsp;&nbsp;Kısa c&uuml;mleler okunma a&ccedil;ısından b&uuml;y&uuml;k avantaj. Uzun c&uuml;mleler kurup ne kadar usta olduğunuzu g&ouml;stermek isteyebilirsiniz ama art arda sıralanmış onlarca s&ouml;zc&uuml;ğ&uuml;n insan beynine m&acirc;nalı bir mesaj g&ouml;ndermesi, birka&ccedil; s&ouml;zc&uuml;ğ&uuml;n g&ouml;ndermesinden daha zordur.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; İmla kaidelerinin en &ccedil;ok ihlal edilenlerinden ya da yanlış kullanılanlarından biri de ayrı yazılması gereken eklerin bir t&uuml;rl&uuml; yazılmamasıdır. Serde &ouml;ğretmenlik de bulunduğundan, bu hatayı daha &ccedil;ok &ouml;ğrencilerimin yazılı imtihan ya da kompozisyon &ouml;dev kağıtlarında sıklıkla g&ouml;r&uuml;yorum.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Malum, şapka inceltme ya da uzatma işaretidir. Bazı sesli harflerin &uuml;zerine konur. A, u, i gibi. Gayesi, bu harfin uzatılarak ya da iki taneymiş gibi okunması gerektiğini g&ouml;stermektir. Yani şapkalı bir a harfi g&ouml;r&uuml;ld&uuml;ğ&uuml;nde bunu aa gibi okursunuz. T&uuml;rk&ccedil;e&rsquo;ye &ouml;zellikle Arap&ccedil;a ve Fars&ccedil;a dillerinden giren kelimelerdeki &ldquo;anlam karışıklığını&rdquo; &ouml;nlemek i&ccedil;in uzatma işareti kullanmak gerekiyor.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp; &nbsp;Hala yazdığınızda bu s&ouml;zc&uuml;ğ&uuml;n babanın kız kardeşini kastettiği anlaşılır. Ama h&acirc;la yazarsanız bu devam eden, s&uuml;regelen, devam etmekte olan m&acirc;nasına gelir ki &ldquo;kafa karışıklığı&rdquo;na m&acirc;ni olur. Ama &nbsp;reklam yazarken şapkalı da yazsanız, şapkasız da o s&ouml;zc&uuml;ğ&uuml;n reklam olduğu anlaşılır. Yazının sade olması bakımından gereksiz ve sık şapka kullanılmamasını daha uygun buluyorum. Yazıyı illa &ldquo;s&uuml;slemek&rdquo; istiyorsanız o ayrı!..</p>
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.