“Elif Öğretmen” ve Romancı Hüseyin Yılmaz
<p><span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">İkindi sonrası vardığım Dilruba’da, kapalı mekânın hemen önünde oturuyorlardı: “Elif Öğretmen” yazarı Hüseyin Yılmaz, Abdurrahman ve Said Beyler…</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Güneş batı ufkuna yetişmede pek iştahlıydı, turuncudan pembeye varmaya çabalayan rengi epey müphemdi gene de. Anlaşılan pâre pâre bulutların bölük pörçük ettiği hava, martıların makasa benzer bembeyaz kanatlarıyla, belli miktarlarda kesilip biçiliyordu; yahut bana öyle geliyordu.</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Restoran bahçesindeki havuzu geçince beni fark ettiklerini anladım; ilk önce, yaklaşık otuz beş yıl evvel, bir “ulusal” gazetede mesâî arkadaşlığı yaptığım Hüseyin Yılmaz gördü beni, ardından diğerleri. Selâm verip müsafahadan sonra boş sandalyeye yığılır gibi yerleştim.</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Çünkü yorgundum. Tâ Şanlıurfa-Birecik’ten İstanbul’a kadar direksiyon sallayarak getirmeyi göze alamadığım emektâr otomobilime hasretlik olmam yüzünden, taksiyle varmam iktiza etmişti. Taksici, beni aşağıda Üsküdar Belediyesine bağlı Fethi Paşa Sosyal Tesisleri önünde bıraktığından, aynı isimle anılan korunun muhteşem ağaç yeşilini ikiye ayırmış gezi yollarından restorandaki dostlarımı daha fazla bekletmemek için iri adımlarla geçmiş; nihayet yanlarına ulaşmıştım. Bu gayretimin neticesi ise sık nefeslenmelerle, kan ter içinde kalmak olmuştu.</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">– Hoşgeldin.</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">– Hoşbulduk, ve;</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">– Merhaba, faslından sonra bir tarziyede bulunmam gereğini idrâk ettim.</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">– Çok beklettim mi, dedim; Hüseyin Bey işinin uzayabileceğini deyince biraz ağırdan aldım ben de. Yine de kusura kalmayın.</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">– İşte buradasın ya, mühim olanı bu. Abdurrahman Bey yeni geldi zaten. Ev sahibimizse zaten hep buradaydı.</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Mevzûyu başka bir mecrâya sevketmeyi daha uygun buldum, Hüseyin Yılmaz’a dönüp:</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">– Feysindeki paylaşımlardan on beş yıl sonra yeni bir çalışman olduğunu öğrendim, dedim; uzun bir hikâye mi bu?</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">– Hayır, bir roman. Hem de öyle bir roman ki her şeyiyle yerli. Adıyaman – Gerger çevresindeki mekânların tasvirleri öyle hakikat ki, oraların isimlerini gogula yazsan, hepsi hakkında bilgi alabileceksin.</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">– Görmeyi, hattâ okumayı çok istiyorum azizim. İnşaallah edebiyat âleminde yeni bir soluğa imza atarsın. Hangi yayınevine bastırmayı düşünüyorsun.</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">– Henüz düşünmedim bunu. Hele bir tamamlansın da, sonra bakarız artık…</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Diğer iki dostun, meseleye uzak kaldığını düşününce bu sefer onlara döndüm:</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">-Bizim eski tüfekler ne âlemde, şeklindeydi sualim; hâla eski hâli, mesleklerine temel yapmaya devam ediyorlar mı?</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">-Evet, diye tasdikledi Abdurrahman Bey; daha “ihlas”la yapıyorlar bunu!</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Said Bey ciddiyetini koruyarak:</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">– Bunlar, anlaşılan “Eski hâl muhal, ya yeni hâl ya izmihlâl” beyânını bilmiyorlar…</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Sözün gerisini ben tamamladım:</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">– Ya da sözü ezbere biliyorlar da, kelâmı “bağlam”ından kopardıklarından mânasının tam ters şekilde anlıyorlardır!</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">***</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Şanlıurfa’ya bir dâvete gidiyorduk. Arabada ben ve hanımım…</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Gittiğimiz toplantıda anlatılacakları az buçuk tahmin ettiğimden, öncesinde Büyükşehir Belediye’since düzenlenen kitap fuarına uğramayı kurdum.</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Dâvete gecikme pahasına, ne yalan söyleyeyim, adaşımın Genel Yayın Müdürlüğü’nü yaptığı Mihrâbad yayınevini görmeyi arzularken, Hüseyin Yılmaz’ın beklediğim romanını basan Hayat Yayınevi’nin standına rastladım.</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Hemen “Elif Öğretmen” romanını aldım ve bir bank’a oturarak beş on sahifesini karıştırdım. Alâkamı bir paratoner gibi çekti ama dâvete gecikmememizi ihtar eden hanımın sesiyle hareketlendim.</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Romanın kalanını evde okur ve okuyucularıma intibalarımı aktarırdım artık.</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">***</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Şunu diyebilirim ki Elif Öğretmen romanı kapağında, takdim yazısında dendiği gibi sadece ve müşahhas bir aşk hikâyesi değil, tıpkı Tanpınar’ın Huzur’undaki gibi, bir gönül mâcerasını vesile ederek, yazarın hayran kaldığı muhitleri tanıtmanın ve yazarın, kimi kaynakları tahlilden sonra edindiği fikirlerin cirit attığı bir mukayese ve “bürhan gösterme” meydanı…</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">“Osmanlı, cevheri İslâmiyet, kanatları i’lâ-Kelimetullah olan cevvâl bir ruhtur. Nüfûz sahası, arkasında ekseriyetle hazır bulduğu -İran hariç- bütün İslâm ülkeleridir. Batı, Osmanlı’yı öldürmenin ruhunu öldürmekten geçtiğini anlamakta gecikmez.”</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">…</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">“Yaklaşık iki yıl sonra cihân savaşının mağlûbu ceddimizin başşehri İstanbul’u ellerini kollarını sallayarak işgâl eden İngiliz, nihayet bütün emellerini gerçekleştirecek fırsatı yakalamıştır. Anadolu neredeyse bütünüyle işgâl altındadır. İngiliz, İtalyan, Fransız ile Yunan postalları; ülke topraklarını çiğnemekte, bin yıl hükümrân olmuş bir millet, mağlubiyet zilleti içinde ecel terleri dökmektedir.”</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">…</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">“Savaşı anlatacak değilim, esasa dönüyorum: İngiliz, elini kolunu sallaya sallaya girdiği İstanbul’dan tek kurşun sıkmadan güle oynaya çekip gider; üstelik resmî devir teslim merâsimi ile. Ve kimse sormuyor ki İngiliz, İstanbul’u işgâl etmek için iki yıl önce Çanakkale’de 200 bin civarında ölüyü niçin vermişti? İstanbul’u işgal etmek, İngiliz için bu kadar hayatî idiyse, tek kurşun sıkmadan niçin işgâle son verdi? Babasının hayrına, İstanbul’u bize bırakmış olamayacağı aklın tabiî ve zarurî gereği ise, İstanbul’dan daha kıymetli, daha büyük, İngiliz’e ne verdik? Lozan imzalanmadan İstanbul işgâlini sonlandırmayan İngiliz’i, İstanbul’dan savaşarak çıkarabilecek güce sahib olmadığımız bedihî bir hakikat değil mi? Sual zincirini uzatmak kabil ama bu kadarı da ağır bir mide bulantısı için kâfi değil mi?</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">…</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">“ Lozan, İngiliz başta olmak üzere, işgal güçlerinin büyük menfaatlerini tahkim eden bir masa başı zâferidir. İngilizler için savaşla elde edilmiş zâferden daha büyük bir zafâr. İslâm ülkelerini bir daha asla bir araya getirtmemek için yapılan planların hayata geçirilmesi için de Batı için târifi imkânsız büyük bir kazançtır.</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">“Elif Öğretmen, uzun, karışık ve zor meseleler. Bence bu akşamlık bu kadarı yeter. Akşamın sorusu şu olsun: İki üç yıl önce almak için 200 bin insanın ölümünü göze alan İngiliz, tek kurşun sıkmadan İstanbul’dan niçin çıkıp gitti?.. Karşılığında Lozan’da ne verildi?..</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">“Şeyh Said isyanı ve Kürtçülük meselesini de başka bir zaman konuşuruz inşaallah. Kısmetse, önümüzde upuzun bir kış ve sabahı gelmez geceleri var, konuşuruz.” (Age. S: 104- 105- 106)</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Daha sonraki günlerde, İngiliz muhibbi Said Mollâ ile Bediüzzaman’ın o zamanki Mollâ Said ünvanından dolayı, bu iki şahsın birbirine karıştırıldığı hamakatini îzah eden Yazar, Said Nursi’nin İstiklâl Harbi’nde İngilizlere karşı verdiği mücadele ile Ankara hükûmetine verdiği desteği de hatırlatır.</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Romanı okuyunca sanki Gerger’in köylerinde, Çet’teki hârika mekânları gezmiş gibi olmakla beraber, oraların mükellef ve hususî yemek kültürüne de muttali oluyorsunuz.</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Bilhassa kahvaltı sofralarını zenginleştiren “yöre” mâmülatı, sütten elde edilen yiyecekler ve yapılan pikniklerdeki kavurma çeşitleri, karnı acıkan bir insana nefis kokuları hissetiriyor.</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Benzerlerinden Huzur ve yine yazarın Hüzün Çiçeği’yle kıyasladığım eseri bütün edebî yönleriyle ele alamayacağım. Belki ilerde… Yazarın eserlerinin bütününü içine alacak köklü bir araştırmada, belki…</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Zira hasbelkader kalem erbablığına, altında olduğum vebal sebebiyle sürdürmek zorunda hissediyorum kendimi. Bazı “İrfan” sitelerindeki köşe yazılarımı geliştirmenin yanı sıra, bir yayınevinin mütalaasına sunacağım iki çalışmayı tashih ve teşkille meşgulüm.</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Muallimlik vazifemle, diğer “ ümran” gayretlerim de işin cabası.</span></p>
Ekleme
Tarihi: 17 Ocak 2020 - Cuma
“Elif Öğretmen” ve Romancı Hüseyin Yılmaz
<p><span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">İkindi sonrası vardığım Dilruba’da, kapalı mekânın hemen önünde oturuyorlardı: “Elif Öğretmen” yazarı Hüseyin Yılmaz, Abdurrahman ve Said Beyler…</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Güneş batı ufkuna yetişmede pek iştahlıydı, turuncudan pembeye varmaya çabalayan rengi epey müphemdi gene de. Anlaşılan pâre pâre bulutların bölük pörçük ettiği hava, martıların makasa benzer bembeyaz kanatlarıyla, belli miktarlarda kesilip biçiliyordu; yahut bana öyle geliyordu.</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Restoran bahçesindeki havuzu geçince beni fark ettiklerini anladım; ilk önce, yaklaşık otuz beş yıl evvel, bir “ulusal” gazetede mesâî arkadaşlığı yaptığım Hüseyin Yılmaz gördü beni, ardından diğerleri. Selâm verip müsafahadan sonra boş sandalyeye yığılır gibi yerleştim.</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Çünkü yorgundum. Tâ Şanlıurfa-Birecik’ten İstanbul’a kadar direksiyon sallayarak getirmeyi göze alamadığım emektâr otomobilime hasretlik olmam yüzünden, taksiyle varmam iktiza etmişti. Taksici, beni aşağıda Üsküdar Belediyesine bağlı Fethi Paşa Sosyal Tesisleri önünde bıraktığından, aynı isimle anılan korunun muhteşem ağaç yeşilini ikiye ayırmış gezi yollarından restorandaki dostlarımı daha fazla bekletmemek için iri adımlarla geçmiş; nihayet yanlarına ulaşmıştım. Bu gayretimin neticesi ise sık nefeslenmelerle, kan ter içinde kalmak olmuştu.</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">– Hoşgeldin.</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">– Hoşbulduk, ve;</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">– Merhaba, faslından sonra bir tarziyede bulunmam gereğini idrâk ettim.</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">– Çok beklettim mi, dedim; Hüseyin Bey işinin uzayabileceğini deyince biraz ağırdan aldım ben de. Yine de kusura kalmayın.</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">– İşte buradasın ya, mühim olanı bu. Abdurrahman Bey yeni geldi zaten. Ev sahibimizse zaten hep buradaydı.</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Mevzûyu başka bir mecrâya sevketmeyi daha uygun buldum, Hüseyin Yılmaz’a dönüp:</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">– Feysindeki paylaşımlardan on beş yıl sonra yeni bir çalışman olduğunu öğrendim, dedim; uzun bir hikâye mi bu?</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">– Hayır, bir roman. Hem de öyle bir roman ki her şeyiyle yerli. Adıyaman – Gerger çevresindeki mekânların tasvirleri öyle hakikat ki, oraların isimlerini gogula yazsan, hepsi hakkında bilgi alabileceksin.</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">– Görmeyi, hattâ okumayı çok istiyorum azizim. İnşaallah edebiyat âleminde yeni bir soluğa imza atarsın. Hangi yayınevine bastırmayı düşünüyorsun.</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">– Henüz düşünmedim bunu. Hele bir tamamlansın da, sonra bakarız artık…</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Diğer iki dostun, meseleye uzak kaldığını düşününce bu sefer onlara döndüm:</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">-Bizim eski tüfekler ne âlemde, şeklindeydi sualim; hâla eski hâli, mesleklerine temel yapmaya devam ediyorlar mı?</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">-Evet, diye tasdikledi Abdurrahman Bey; daha “ihlas”la yapıyorlar bunu!</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Said Bey ciddiyetini koruyarak:</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">– Bunlar, anlaşılan “Eski hâl muhal, ya yeni hâl ya izmihlâl” beyânını bilmiyorlar…</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Sözün gerisini ben tamamladım:</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">– Ya da sözü ezbere biliyorlar da, kelâmı “bağlam”ından kopardıklarından mânasının tam ters şekilde anlıyorlardır!</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">***</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Şanlıurfa’ya bir dâvete gidiyorduk. Arabada ben ve hanımım…</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Gittiğimiz toplantıda anlatılacakları az buçuk tahmin ettiğimden, öncesinde Büyükşehir Belediye’since düzenlenen kitap fuarına uğramayı kurdum.</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Dâvete gecikme pahasına, ne yalan söyleyeyim, adaşımın Genel Yayın Müdürlüğü’nü yaptığı Mihrâbad yayınevini görmeyi arzularken, Hüseyin Yılmaz’ın beklediğim romanını basan Hayat Yayınevi’nin standına rastladım.</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Hemen “Elif Öğretmen” romanını aldım ve bir bank’a oturarak beş on sahifesini karıştırdım. Alâkamı bir paratoner gibi çekti ama dâvete gecikmememizi ihtar eden hanımın sesiyle hareketlendim.</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Romanın kalanını evde okur ve okuyucularıma intibalarımı aktarırdım artık.</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">***</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Şunu diyebilirim ki Elif Öğretmen romanı kapağında, takdim yazısında dendiği gibi sadece ve müşahhas bir aşk hikâyesi değil, tıpkı Tanpınar’ın Huzur’undaki gibi, bir gönül mâcerasını vesile ederek, yazarın hayran kaldığı muhitleri tanıtmanın ve yazarın, kimi kaynakları tahlilden sonra edindiği fikirlerin cirit attığı bir mukayese ve “bürhan gösterme” meydanı…</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">“Osmanlı, cevheri İslâmiyet, kanatları i’lâ-Kelimetullah olan cevvâl bir ruhtur. Nüfûz sahası, arkasında ekseriyetle hazır bulduğu -İran hariç- bütün İslâm ülkeleridir. Batı, Osmanlı’yı öldürmenin ruhunu öldürmekten geçtiğini anlamakta gecikmez.”</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">…</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">“Yaklaşık iki yıl sonra cihân savaşının mağlûbu ceddimizin başşehri İstanbul’u ellerini kollarını sallayarak işgâl eden İngiliz, nihayet bütün emellerini gerçekleştirecek fırsatı yakalamıştır. Anadolu neredeyse bütünüyle işgâl altındadır. İngiliz, İtalyan, Fransız ile Yunan postalları; ülke topraklarını çiğnemekte, bin yıl hükümrân olmuş bir millet, mağlubiyet zilleti içinde ecel terleri dökmektedir.”</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">…</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">“Savaşı anlatacak değilim, esasa dönüyorum: İngiliz, elini kolunu sallaya sallaya girdiği İstanbul’dan tek kurşun sıkmadan güle oynaya çekip gider; üstelik resmî devir teslim merâsimi ile. Ve kimse sormuyor ki İngiliz, İstanbul’u işgâl etmek için iki yıl önce Çanakkale’de 200 bin civarında ölüyü niçin vermişti? İstanbul’u işgal etmek, İngiliz için bu kadar hayatî idiyse, tek kurşun sıkmadan niçin işgâle son verdi? Babasının hayrına, İstanbul’u bize bırakmış olamayacağı aklın tabiî ve zarurî gereği ise, İstanbul’dan daha kıymetli, daha büyük, İngiliz’e ne verdik? Lozan imzalanmadan İstanbul işgâlini sonlandırmayan İngiliz’i, İstanbul’dan savaşarak çıkarabilecek güce sahib olmadığımız bedihî bir hakikat değil mi? Sual zincirini uzatmak kabil ama bu kadarı da ağır bir mide bulantısı için kâfi değil mi?</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">…</span><br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">“ Lozan, İngiliz başta olmak üzere, işgal güçlerinin büyük menfaatlerini tahkim eden bir masa başı zâferidir. İngilizler için savaşla elde edilmiş zâferden daha büyük bir zafâr. İslâm ülkelerini bir daha asla bir araya getirtmemek için yapılan planların hayata geçirilmesi için de Batı için târifi imkânsız büyük bir kazançtır.</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">“Elif Öğretmen, uzun, karışık ve zor meseleler. Bence bu akşamlık bu kadarı yeter. Akşamın sorusu şu olsun: İki üç yıl önce almak için 200 bin insanın ölümünü göze alan İngiliz, tek kurşun sıkmadan İstanbul’dan niçin çıkıp gitti?.. Karşılığında Lozan’da ne verildi?..</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">“Şeyh Said isyanı ve Kürtçülük meselesini de başka bir zaman konuşuruz inşaallah. Kısmetse, önümüzde upuzun bir kış ve sabahı gelmez geceleri var, konuşuruz.” (Age. S: 104- 105- 106)</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Daha sonraki günlerde, İngiliz muhibbi Said Mollâ ile Bediüzzaman’ın o zamanki Mollâ Said ünvanından dolayı, bu iki şahsın birbirine karıştırıldığı hamakatini îzah eden Yazar, Said Nursi’nin İstiklâl Harbi’nde İngilizlere karşı verdiği mücadele ile Ankara hükûmetine verdiği desteği de hatırlatır.</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Romanı okuyunca sanki Gerger’in köylerinde, Çet’teki hârika mekânları gezmiş gibi olmakla beraber, oraların mükellef ve hususî yemek kültürüne de muttali oluyorsunuz.</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Bilhassa kahvaltı sofralarını zenginleştiren “yöre” mâmülatı, sütten elde edilen yiyecekler ve yapılan pikniklerdeki kavurma çeşitleri, karnı acıkan bir insana nefis kokuları hissetiriyor.</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Benzerlerinden Huzur ve yine yazarın Hüzün Çiçeği’yle kıyasladığım eseri bütün edebî yönleriyle ele alamayacağım. Belki ilerde… Yazarın eserlerinin bütününü içine alacak köklü bir araştırmada, belki…</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Zira hasbelkader kalem erbablığına, altında olduğum vebal sebebiyle sürdürmek zorunda hissediyorum kendimi. Bazı “İrfan” sitelerindeki köşe yazılarımı geliştirmenin yanı sıra, bir yayınevinin mütalaasına sunacağım iki çalışmayı tashih ve teşkille meşgulüm.</span><br />
<br />
<span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Muallimlik vazifemle, diğer “ ümran” gayretlerim de işin cabası.</span></p>
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.