Mehmet Nuri BİNGÖL
Köşe Yazarı
Mehmet Nuri BİNGÖL
 

Şanlıurfa Yolunda Bekleyiş

Şanlıurfa Yolunda Bekleyiş Güneş, Fırat Nehri’nin sularına yakıcı bir şekilde vuruyordu. Suyun yüzeyinde altın rengi parıltılar dolaşıyordu. Birecik minibüs durağı, nehrin kıyısına yakın küçük bir meydandaydı. Birkaç bank, bir iki gölgeli ağaç ve tozlu bir asfalt… Ben, sırt çantamı yere koymuş, yolun ucunu gözlüyordum. Saatlerdir bekliyordum, ama minibüs bir türlü gelmemişti. Önümde Fırat akıyordu; sanki sabrımı sınayan sessiz bir öğretmen gibiydi. Nehir acele etmiyordu; sadece kendi yolundaydı. Yanıma yaşlı bir adam geldi, bastonuna yaslanmıştı. Selam verdi: “Evladım, beklemek zor iş ama sabreden kazanır,” dedi. Gülümsedim. “Yol değil, zaman uzun geliyor amca,” dedim. Adam gülerek bastonunu yere vurdu. “Bekleyiş, insanın içini temizler. Nehir gibi ol evladım; akar ama acele etmez.” Bu söz, kalbime dokundu. Sıcak, toz, yorgunluk… Hepsi bir anda manasını yitirdi. Etrafıma bakındım. Küçük bir çocuk, yol kenarında annesinin eteğine yapışmış, bana merakla bakıyordu. Cebimden şeker çıkarıp uzattım. Gülümseyerek aldı. O an fark ettim ki, bekleyiş aslında bir imkândı; çevremdeki insanları, tabiatı ve kendi içimi fark etme fırsatı… Bir süre sonra, uzaktan beyaz bir minibüs göründü. Ön camında kırmızı ve mavi yazılar vardı: BİRECİK- ŞANLIURFA Minibüs durağa yanaştığında, içimde garip bir huzur vardı. Saatlerce süren bekleyiş, bana sadece bir yolculuk değil, sabır ve tevekkülün güzelliğini de öğretmişti. Bu mazi manzarasından şu neticeyi çıkardım: Beklemek, boşuna geçen bir zaman değil; kalbin terbiye olduğu bir iç yolculuktur. Fırat’ın sabrı gibi, insan da acele etmediğinde, hayatın kendi mecrasında akarak ummana doğru "süründüğünü görür. Tıpkı.. tıpkı insanın, ötelere göre bir "dabbe' misali, beyhude yere didinmesi gibi.. Mehmet Nuri BİNGÖL
Ekleme Tarihi: 01 Ağustos 2025 -Cuma

Şanlıurfa Yolunda Bekleyiş

Şanlıurfa Yolunda Bekleyiş Güneş, Fırat Nehri’nin sularına yakıcı bir şekilde vuruyordu. Suyun yüzeyinde altın rengi parıltılar dolaşıyordu. Birecik minibüs durağı, nehrin kıyısına yakın küçük bir meydandaydı. Birkaç bank, bir iki gölgeli ağaç ve tozlu bir asfalt… Ben, sırt çantamı yere koymuş, yolun ucunu gözlüyordum. Saatlerdir bekliyordum, ama minibüs bir türlü gelmemişti. Önümde Fırat akıyordu; sanki sabrımı sınayan sessiz bir öğretmen gibiydi. Nehir acele etmiyordu; sadece kendi yolundaydı. Yanıma yaşlı bir adam geldi, bastonuna yaslanmıştı. Selam verdi: “Evladım, beklemek zor iş ama sabreden kazanır,” dedi. Gülümsedim. “Yol değil, zaman uzun geliyor amca,” dedim. Adam gülerek bastonunu yere vurdu. “Bekleyiş, insanın içini temizler. Nehir gibi ol evladım; akar ama acele etmez.” Bu söz, kalbime dokundu. Sıcak, toz, yorgunluk… Hepsi bir anda manasını yitirdi. Etrafıma bakındım. Küçük bir çocuk, yol kenarında annesinin eteğine yapışmış, bana merakla bakıyordu. Cebimden şeker çıkarıp uzattım. Gülümseyerek aldı. O an fark ettim ki, bekleyiş aslında bir imkândı; çevremdeki insanları, tabiatı ve kendi içimi fark etme fırsatı… Bir süre sonra, uzaktan beyaz bir minibüs göründü. Ön camında kırmızı ve mavi yazılar vardı: BİRECİK- ŞANLIURFA Minibüs durağa yanaştığında, içimde garip bir huzur vardı. Saatlerce süren bekleyiş, bana sadece bir yolculuk değil, sabır ve tevekkülün güzelliğini de öğretmişti. Bu mazi manzarasından şu neticeyi çıkardım: Beklemek, boşuna geçen bir zaman değil; kalbin terbiye olduğu bir iç yolculuktur. Fırat’ın sabrı gibi, insan da acele etmediğinde, hayatın kendi mecrasında akarak ummana doğru "süründüğünü görür. Tıpkı.. tıpkı insanın, ötelere göre bir "dabbe' misali, beyhude yere didinmesi gibi.. Mehmet Nuri BİNGÖL
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.