AİLE HERŞEYİMİZ
AİLE HERŞEYİMİZ
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in "İktidara geldiğimizde Cinsiyet Eşitliği Bakanlığı kuracağız” demesi üzerine LGBT+i konusu tekrar ülke gündemine oturtuldu.
Yine partili milletvekillerinden bir diğeri olan Ali Mahir BAŞARIR katıldığı bir televizyon programında "LGBT bu ülkenin aydınlık geleceği için mücadele ediyor" dedi.
Malum bu konuda daha önce aynı partinin Cumhurbaşkanlığına oynayan bir belediye başkanından da benzer bazı açıklamalar gelmiş hatta belediyesinin personeli bu konuda zorunlu eğitime tabi tutulmuştu.
CHP’nin bu husustaki tutumunu hiç şüphe yokki küreselci çeteler belirliyor. Aile yapısının bozulmasını ve nesillerin sağlıkla çoğalmasının önüne geçilmesini, bu suretle de küreselci aklın şeytani amaçlarının gerçekleşmesini sağlamaya yönelik, bu sapkın yapıların desteklenip özendirilmesi; dünyada çaresizce üreyip yaygınlaşan kanser illetinden bile daha tehlikelidir.
Alanında uzman doktorlardan Prof.Dr. Zeki BAYRAKTAR hocanın anlatımına göre cinsiyet sanıldığının aksine değiştirilememekte ve ancak geri dönüşü mümkün olmayacak şekilde iptal edilmekte, ameliyatlar sonrası hastalar büyük pişmanlıklar yaşamakta, depresyona girmekte, geçirilen cinsiyetin iptali ameliyatı ağır bazı rahatsızlıklara, cinsel işlev bozukluklarına, boşaltım sisteminde sıkıntılara neden olmakta , ameliyat nedeniyle doku alınan uzuvlarda ( kol, bacak gibi ) sakatlıklar meydana gelmektedir, ayrıca cinsiyet değiştirme ameliyatı sonrası hastalar anne/ baba olma şansını da dönüşümsüz olarak kaybetmektedirler.
Rusya Yüksek Mahkemesi, bu konuda "uluslararası LGBT (lezbiyen, gay, biseksüel ve transseksüel) hareketi"ni aşırılıkçı bir örgüt olarak kabul etmiş ve ülke genelindeki faaliyetlerini yasaklamıştır.
Aynı şekilde kominist bir ülke olan Çin’de de LGBT faaliyetlerini yasaklayıcı bazı yasalar devreye konularak LGBT sapkınlığına kaşı mücadeleye girişilmiştir. Çin Hükümeti, eşcinsellerin evlat edinebilmesini, ülke genelinde LGBT yürüyüşü ve faaliyetlerinin düzenlenmesini ve televizyondaki dizi ve filmlerde eşcinsel karakterlerin bulunmasını yasaklanmıştır.
Ayrıca Türk Cumhuriyetleri ( Kırgızistan, Özbekistan, Kazakistan, Türkmenistan, Tacikistan vs.) ve dahi; ABD’nin 14 eyaletinde, Afrika ülkelerinin büyük bölümünde ve islam ülkelerinde LGBT faaliyetleri yasak olup Macaristan ve Polonya gibi Avrupa ülkelerinde de bu konuda kısıtlamalar getiren yasal düzenlemeler yapılmıştır.
Hal böyle iken Kadın ve Aile Bakanlığını Cinsiyet eşitliği Bakanlığına çevirme vaadi yüzde sekseni Müslüman olan Türk halkına yönelik bir vaat midir yoksa küresel vampirleri , kan emicileri memnun etmeye yönelik bir vaat midir, LGBT ‘ler Ali Mahir BAŞARIR’ın iddiasına göre Müslüman Türk milletinin ( bu faşizan bir ifade değildir Türkiye halklarını ifade eder) aydınlık geleceğini mi imar etmeye çalışıyor, yoksa bu müphem, sapkın ve ne idiğü belli olmayan yapılarla bir nesli karanlık menfezlere gömüp geleceğimizi mi karartmaya çalışıyorlar gibi soruların cevapları akıl sağlığı yerinde olan ; çocuklarının , neslinin, geleceğinin sağlığını ve iyiliğini düşünen herkesçe malumdur.
Bizler aileyi ve evlatlarımızın sağlıkla yaşayıp çoğalmasını önceleyen insanlar olarak aile yapısını bozmak, evlatlarımızın zihinlerini , bedenlerini ve maneviyatlarını kirletmek azmindeki hiç bir oluşumun onurundan bahsedilmesini kabul edemeyiz. Hiç kimse ne eşitlik, ne insan hakları, ne hümanizm ne de çağdaşlık demogojilerinin ardına sığınıp LGBT yürüyüşünü onur yürüyüşü, adalet ve eşitlik yürüyüşü olarak, LGBT hareketini masum bir hak talebi, hak arayış hareketi diye dayatamaz. Çünkü bu hastalığın ucu ilânihâye toplumsal yozlaşmaya ve çözünmeye ve hatta çöküşe götürür ülkemizi.
Ayrıca bu hassas konunun irdelenmesi gereken tek alan toplumsal yaşam da değildir. Dini yönü de düşünülmeli ve incelenmelidir. İslam; toplumun her alanını düzenleyen bir yaşam biçimidir.
Bizim diniminizin en büyük günahlardan saydığı bir eylemin toplumda kanıtsanması, içselleştirilmesi ve normalleştirilmesi dinimizin içini boşaltma, öğretilerinin yanlış olduğu varsayımı ile toplumları çocuklarımızı yönlendirme, nesillerimizi heba etme toplumun değerlerini çözüp ufalama gayretidir.Buna alkış tutan, yeşil ışık yakan, destek veren her kişi, topluluk ve oluşum ile kurum da bu toplumu bir şeye bir yere devşirme gayretindedir.
LGBT hareketine destek veren firmalara, vakıflara , derneklere bakarsanız menşeinin genellikle yahudi olduğunu görürsünüz hatta bu hareketi diğer ülkelerde yaymak adına onur yürüyüşüne ev sahipliği yapmışlıkları bile vardır ama asla kendi ülkelerindeki bu yönde hareket ve oluşumları desteklemez imar ve ihya etme gayretine girmezler. Sözde bir kabulleniş , kanunla bir onaylama durumu varsa da mesele dış pazara satıp kendi ülkelerinde ticari dolaşıma sokmadıkları zararı kanıtlanmış gıda maddeleri ile yapmaya çalıştıkları ile aynıdır hatta çok daha fazlasıdır.
Oturup; destek çığlıkları yükselen ülkelere ve onlardaki yozlaşmaya bakacak olursanız amaç hakkında az çok fikir sahibi olursunuz.
Defaten yapılan sözde onur yürüyüşlerine bakarsanız bu gösterilerde etki altına almayı amaçladıkları toplumlardaki çözülmeyi tabana yaymak için 8-10 yaşındaki çocukların kullanıldığını görürsünüz . Yazılı görsel medyada hali hazırda bu yönde fotoğraf ve haberlerine ulaşabilirsiniz. Bu yürüyüşlerle; Çocuklara cinsel tercih özgürlüğünün her yaşta olması gerektiği fikrinin yerleştirilmeye çalışıldığı anlaşılmaktadır.
“Özgürlük” olarak servis edilen o gösterilerden birinde 9 yaşlarında kadın gibi giyinip makyaj yapmış bir erkek çocuk şöyle diyordu: “Bence herkes istediği her şeyi yapabilir. Eğer aileniz bundan rahatsızsa yeni bir aile bulursunuz. Arkadaşlarınız rahatsızsa yeni arkadaşlar bulursunuz.” 7-8 yaşındaki Erkek çocukları yarı çıplak bir halde cinsel objeye çevirilmiş, insanların arasında garip hareketlerle dans eder vaziyette görürsünüz.
Kimliği henüz oluşmadan geleceği sömürülen değerleri yitirilen bu çocuklar hepimizin. Dünyanın geleceği asıl dünya mirası onlar. Geleceğin mimarı onlar...Kokuşmuş bir gelecek istemiyorsak onlara, Çocuklarımıza , ailemize, geleceğin ailelerine sahip çıkmalıyız.
Siz taklacı güvercinleri bilir misiniz? Bir avuç yem atsın diye SAHİPLERİ takla üstüne takla atarlar. İşte son günlerde muhalefetteki LGBT desteğini bu taklalara benzetiyorum ben. Tek fark var; küçük çıkarlar ve beklentiler ile atılan taklalar, taklacı güvercinlerinkinden farklı olarak büyük bir yıkıma ulanabilirler.
Ve son olarak şunu söylemek istiyorum;
Yönünü ziyana , yasağa günaha dönmüş kulların yaptıkları, bireysel günahları , kendilerini bağlar; bizi ilgilendirmez, Allah ile aralarındaki meseledir ve ceza ve mükafatı kişiseldir...Toplumsal olarak da kendi bireysel tercihlerinin, davranışlarının sonuçlarını toplumdan, ailelerinden, arkadaşlarından alırlar. Ama günahı topluma yayma , yanlışı kanıtsatma ve hatta kutsama, çocuklarımızın düşünsel yapısını, ahlakını bozup bu bozuk yapıyı alkışlatma gayretinde olanların onaylanması mümkün değildir. Marjinal grupların desteği için toplumu karşısına alanlar SAHİPLERİ yemlesin diye takla atanlar bilmelidir ki bu toplumun sillesi adamı yere serer!
Yani demem o ki ne yaparlarsa yapsınlar , sponsorları, destekçileri, hamileri, yemcileri, sahipleri kim olursa olsun bu milletin dinini, ahlakını, kültürünü, değerlerini, maneviyatını elinden alamayacak, aileyi ve temiz geleceği yok edemeyecek, evrilmesini istedikleri yozluğa eviremeyecekler. Çünkü ; Türk toplumu için “aile” herşeydir.
Züleyha ÇAĞLAYAN
Ekleme
Tarihi: 03 Temmuz 2024 - Çarşamba
AİLE HERŞEYİMİZ
AİLE HERŞEYİMİZ
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in "İktidara geldiğimizde Cinsiyet Eşitliği Bakanlığı kuracağız” demesi üzerine LGBT+i konusu tekrar ülke gündemine oturtuldu.
Yine partili milletvekillerinden bir diğeri olan Ali Mahir BAŞARIR katıldığı bir televizyon programında "LGBT bu ülkenin aydınlık geleceği için mücadele ediyor" dedi.
Malum bu konuda daha önce aynı partinin Cumhurbaşkanlığına oynayan bir belediye başkanından da benzer bazı açıklamalar gelmiş hatta belediyesinin personeli bu konuda zorunlu eğitime tabi tutulmuştu.
CHP’nin bu husustaki tutumunu hiç şüphe yokki küreselci çeteler belirliyor. Aile yapısının bozulmasını ve nesillerin sağlıkla çoğalmasının önüne geçilmesini, bu suretle de küreselci aklın şeytani amaçlarının gerçekleşmesini sağlamaya yönelik, bu sapkın yapıların desteklenip özendirilmesi; dünyada çaresizce üreyip yaygınlaşan kanser illetinden bile daha tehlikelidir.
Alanında uzman doktorlardan Prof.Dr. Zeki BAYRAKTAR hocanın anlatımına göre cinsiyet sanıldığının aksine değiştirilememekte ve ancak geri dönüşü mümkün olmayacak şekilde iptal edilmekte, ameliyatlar sonrası hastalar büyük pişmanlıklar yaşamakta, depresyona girmekte, geçirilen cinsiyetin iptali ameliyatı ağır bazı rahatsızlıklara, cinsel işlev bozukluklarına, boşaltım sisteminde sıkıntılara neden olmakta , ameliyat nedeniyle doku alınan uzuvlarda ( kol, bacak gibi ) sakatlıklar meydana gelmektedir, ayrıca cinsiyet değiştirme ameliyatı sonrası hastalar anne/ baba olma şansını da dönüşümsüz olarak kaybetmektedirler.
Rusya Yüksek Mahkemesi, bu konuda "uluslararası LGBT (lezbiyen, gay, biseksüel ve transseksüel) hareketi"ni aşırılıkçı bir örgüt olarak kabul etmiş ve ülke genelindeki faaliyetlerini yasaklamıştır.
Aynı şekilde kominist bir ülke olan Çin’de de LGBT faaliyetlerini yasaklayıcı bazı yasalar devreye konularak LGBT sapkınlığına kaşı mücadeleye girişilmiştir. Çin Hükümeti, eşcinsellerin evlat edinebilmesini, ülke genelinde LGBT yürüyüşü ve faaliyetlerinin düzenlenmesini ve televizyondaki dizi ve filmlerde eşcinsel karakterlerin bulunmasını yasaklanmıştır.
Ayrıca Türk Cumhuriyetleri ( Kırgızistan, Özbekistan, Kazakistan, Türkmenistan, Tacikistan vs.) ve dahi; ABD’nin 14 eyaletinde, Afrika ülkelerinin büyük bölümünde ve islam ülkelerinde LGBT faaliyetleri yasak olup Macaristan ve Polonya gibi Avrupa ülkelerinde de bu konuda kısıtlamalar getiren yasal düzenlemeler yapılmıştır.
Hal böyle iken Kadın ve Aile Bakanlığını Cinsiyet eşitliği Bakanlığına çevirme vaadi yüzde sekseni Müslüman olan Türk halkına yönelik bir vaat midir yoksa küresel vampirleri , kan emicileri memnun etmeye yönelik bir vaat midir, LGBT ‘ler Ali Mahir BAŞARIR’ın iddiasına göre Müslüman Türk milletinin ( bu faşizan bir ifade değildir Türkiye halklarını ifade eder) aydınlık geleceğini mi imar etmeye çalışıyor, yoksa bu müphem, sapkın ve ne idiğü belli olmayan yapılarla bir nesli karanlık menfezlere gömüp geleceğimizi mi karartmaya çalışıyorlar gibi soruların cevapları akıl sağlığı yerinde olan ; çocuklarının , neslinin, geleceğinin sağlığını ve iyiliğini düşünen herkesçe malumdur.
Bizler aileyi ve evlatlarımızın sağlıkla yaşayıp çoğalmasını önceleyen insanlar olarak aile yapısını bozmak, evlatlarımızın zihinlerini , bedenlerini ve maneviyatlarını kirletmek azmindeki hiç bir oluşumun onurundan bahsedilmesini kabul edemeyiz. Hiç kimse ne eşitlik, ne insan hakları, ne hümanizm ne de çağdaşlık demogojilerinin ardına sığınıp LGBT yürüyüşünü onur yürüyüşü, adalet ve eşitlik yürüyüşü olarak, LGBT hareketini masum bir hak talebi, hak arayış hareketi diye dayatamaz. Çünkü bu hastalığın ucu ilânihâye toplumsal yozlaşmaya ve çözünmeye ve hatta çöküşe götürür ülkemizi.
Ayrıca bu hassas konunun irdelenmesi gereken tek alan toplumsal yaşam da değildir. Dini yönü de düşünülmeli ve incelenmelidir. İslam; toplumun her alanını düzenleyen bir yaşam biçimidir.
Bizim diniminizin en büyük günahlardan saydığı bir eylemin toplumda kanıtsanması, içselleştirilmesi ve normalleştirilmesi dinimizin içini boşaltma, öğretilerinin yanlış olduğu varsayımı ile toplumları çocuklarımızı yönlendirme, nesillerimizi heba etme toplumun değerlerini çözüp ufalama gayretidir.Buna alkış tutan, yeşil ışık yakan, destek veren her kişi, topluluk ve oluşum ile kurum da bu toplumu bir şeye bir yere devşirme gayretindedir.
LGBT hareketine destek veren firmalara, vakıflara , derneklere bakarsanız menşeinin genellikle yahudi olduğunu görürsünüz hatta bu hareketi diğer ülkelerde yaymak adına onur yürüyüşüne ev sahipliği yapmışlıkları bile vardır ama asla kendi ülkelerindeki bu yönde hareket ve oluşumları desteklemez imar ve ihya etme gayretine girmezler. Sözde bir kabulleniş , kanunla bir onaylama durumu varsa da mesele dış pazara satıp kendi ülkelerinde ticari dolaşıma sokmadıkları zararı kanıtlanmış gıda maddeleri ile yapmaya çalıştıkları ile aynıdır hatta çok daha fazlasıdır.
Oturup; destek çığlıkları yükselen ülkelere ve onlardaki yozlaşmaya bakacak olursanız amaç hakkında az çok fikir sahibi olursunuz.
Defaten yapılan sözde onur yürüyüşlerine bakarsanız bu gösterilerde etki altına almayı amaçladıkları toplumlardaki çözülmeyi tabana yaymak için 8-10 yaşındaki çocukların kullanıldığını görürsünüz . Yazılı görsel medyada hali hazırda bu yönde fotoğraf ve haberlerine ulaşabilirsiniz. Bu yürüyüşlerle; Çocuklara cinsel tercih özgürlüğünün her yaşta olması gerektiği fikrinin yerleştirilmeye çalışıldığı anlaşılmaktadır.
“Özgürlük” olarak servis edilen o gösterilerden birinde 9 yaşlarında kadın gibi giyinip makyaj yapmış bir erkek çocuk şöyle diyordu: “Bence herkes istediği her şeyi yapabilir. Eğer aileniz bundan rahatsızsa yeni bir aile bulursunuz. Arkadaşlarınız rahatsızsa yeni arkadaşlar bulursunuz.” 7-8 yaşındaki Erkek çocukları yarı çıplak bir halde cinsel objeye çevirilmiş, insanların arasında garip hareketlerle dans eder vaziyette görürsünüz.
Kimliği henüz oluşmadan geleceği sömürülen değerleri yitirilen bu çocuklar hepimizin. Dünyanın geleceği asıl dünya mirası onlar. Geleceğin mimarı onlar...Kokuşmuş bir gelecek istemiyorsak onlara, Çocuklarımıza , ailemize, geleceğin ailelerine sahip çıkmalıyız.
Siz taklacı güvercinleri bilir misiniz? Bir avuç yem atsın diye SAHİPLERİ takla üstüne takla atarlar. İşte son günlerde muhalefetteki LGBT desteğini bu taklalara benzetiyorum ben. Tek fark var; küçük çıkarlar ve beklentiler ile atılan taklalar, taklacı güvercinlerinkinden farklı olarak büyük bir yıkıma ulanabilirler.
Ve son olarak şunu söylemek istiyorum;
Yönünü ziyana , yasağa günaha dönmüş kulların yaptıkları, bireysel günahları , kendilerini bağlar; bizi ilgilendirmez, Allah ile aralarındaki meseledir ve ceza ve mükafatı kişiseldir...Toplumsal olarak da kendi bireysel tercihlerinin, davranışlarının sonuçlarını toplumdan, ailelerinden, arkadaşlarından alırlar. Ama günahı topluma yayma , yanlışı kanıtsatma ve hatta kutsama, çocuklarımızın düşünsel yapısını, ahlakını bozup bu bozuk yapıyı alkışlatma gayretinde olanların onaylanması mümkün değildir. Marjinal grupların desteği için toplumu karşısına alanlar SAHİPLERİ yemlesin diye takla atanlar bilmelidir ki bu toplumun sillesi adamı yere serer!
Yani demem o ki ne yaparlarsa yapsınlar , sponsorları, destekçileri, hamileri, yemcileri, sahipleri kim olursa olsun bu milletin dinini, ahlakını, kültürünü, değerlerini, maneviyatını elinden alamayacak, aileyi ve temiz geleceği yok edemeyecek, evrilmesini istedikleri yozluğa eviremeyecekler. Çünkü ; Türk toplumu için “aile” herşeydir.
Züleyha ÇAĞLAYAN
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.